İda, artık gücünü kontrol edebiliyordu. İki ay önce, kontrolsüz bir şekilde etrafındaki her şeye zarar veriyordu, ama bu durum geride kalmıştı. Şelalenin akışı gibi hızlı geçen bu iki ayın sonunda, kendine daha çok güveniyor ve gücünün bir lanet değil, bir araç olduğunu hissediyordu. Başlangıçta ona sürekli olarak koruma sağlayan ve gücünü bastıran o lanet yüzüğe artık ihtiyaç duymuyordu. Fakat gücünü bu kadar kısa sürede nasıl kontrol altına alabilmişti?
Bu süreçte Batuhan'la aralarındaki mesafe büyümüştü. O yakınlık ve güven duygusu, yerini uzun süren sessizliklere bırakmıştı. Batuhan’la neredeyse hiç konuşmamışlardı. İda, bunun Batuhan’ın ona karşı duyduğu korkudan kaynaklandığını düşünüyordu. Belki de Batuhan, İda’nın tehlikeli gücüyle baş edemeyeceğini anlamıştı. Öte yandan, Atilla ile ilişkisi bambaşka bir yöne evrilmişti. Atilla, İda’nın sırrını bilen nadir kişilerden biriydi ve onu bu zorlu süreçte yalnız bırakmamıştı. Hatta İda, Atilla'nın desteği olmadan bu gücü nasıl kontrol altına alabileceğini hayal bile edemiyordu. Bu durum, aralarındaki bağı daha da güçlendirmişti.
Okulun koridorlarında dedikodular hızla yayılıyordu. İda ve Batuhan’ın uzaklaşması ve Atilla ile olan yakınlaşmaları, herkesin ilgisini çekmişti. En yaygın söylenti, İda’nın Batuhan’ı kullanmış ve sonrasında Atilla’ya yakınlaşmış olduğuydu. Diğer bir dedikodu ise Atilla’nın, İda’yı tehdit ederek kendisine yakın tutmayı başardığıydı. Bu hikayeye inananlar, Atilla’nın İda üzerinde bir baskı kurduğunu ve onu tehdit ederek kendisiyle arkadaş kalmaya zorladığını söylüyordu.
Ama en çok konuşulan dedikodu, ortada bir aşk üçgeni olduğu yönündeydi. Dedikoducular, İda’nın Batuhan ve Atilla arasında kaldığını, aslında her ikisiyle de bir ilişki yaşadığını iddia ediyordu. Kimilerine göre İda, Batuhan’dan duygusal bir şekilde uzaklaşmış, Atilla ile yeni bir ilişkiye yelken açmıştı. Koridorlarda fısıldananlara göre Batuhan’ın bu duruma üzülüp geri çekildiği bile konuşuluyordu. Ancak kimse, İda’nın gücünden ya da yaşadıkları gerçek tehlikelerden haberdar değildi. Sadece Batuhan ve Atilla, İda’nın gücünün gerçek boyutlarını biliyorlardı.
Bir gün, İda okulun bahçesinde sessizce otururken Batuhan’ın ona doğru yaklaştığını fark etti. Aylar sonra ilk kez onunla yüz yüze geleceklerdi. Batuhan’ın adımları tedirgin ama kararlıydı. İda, derin bir nefes alarak ona döndü.
"İda," dedi Batuhan, gözlerini ondan kaçırmadan. "Biliyorum, konuşmadık uzun zamandır. Ama şimdi konuşmak zorundayız."
İda’nın kalbi hızla atmaya başladı. Batuhan’ın yüzünde bir ciddiyet vardı, bu da yaklaşan konuşmanın kolay olmayacağını işaret ediyordu.
"Tamam, dinliyorum," dedi İda sessizce.
Batuhan, bir an duraksadı ve ardından sözlerine devam etti. "Bu iki ay içinde çok şey değişti. Sen gücünü kontrol edebilmeyi başardın, ama ben de bazı şeyleri anlamaya başladım." Sesi hafifçe titriyordu. "Senden uzak durmamın sebebi seni anlamamaktı, İda. Korktum. Seninle baş edememekten korktum."
İda şaşırmıştı. Batuhan’ın korktuğunu tahmin ediyordu, ama bunu açıkça dile getirmesi onu hem rahatlatmış hem de şaşırtmıştı. "Beni anlamamak mı?" diye fısıldadı.
"Evet," dedi Batuhan. "Ama seni yalnız bırakmak yanlış bir seçimdi. Atilla, sana her zaman destek oldu ve sanırım bu konuda ona minnettarım. Ama seni koruyamadığım için kendime kızıyorum."
İda, bu sözler karşısında bir an ne diyeceğini bilemedi. Batuhan’ın içindeki bu karmaşayı anlamaya çalışıyordu.
"Senin koruman gerekmiyor, Batuhan," dedi yumuşak bir sesle. "Artık gücümü kontrol edebiliyorum. Her şey düzelecek."
Batuhan, gözlerini İda’nın gözlerine kilitledi. "Belki de... ama yine de seni yalnız bırakmamalıydım. Her ne olursa olsun, senin yanında olmalıydım."
Tam bu sırada, uzaktan Atilla’nın onlara doğru geldiğini fark ettiler. Atilla’nın gelişi, konuşmalarını daha da karmaşık hale getirecekti. Atilla onlara yaklaştıkça, İda’nın içinde bir gerilim yükselmeye başladı. Batuhan ve Atilla arasında soğuk bir hava eserken, İda bu iki kişinin arasındaki gerginliği hissetmemek elde değildi. Her ikisi de onun için önemliydi, ama bu gerilim, işlerin daha karmaşık hale geleceğinin işaretiydi.
Atilla sessizce yanlarına geldi ve gözlerini önce Batuhan’a, sonra İda’ya çevirdi. "Burada mısınız?" dedi alaycı bir sesle. "Ne konuşuyorsunuz bakalım?"
İda içten bir nefes alarak kendini toparladı. Bu anın kaçınılmaz olduğunu biliyordu. Hem Batuhan hem de Atilla, onun sırrını biliyorlardı. Şimdi, tüm bu karmaşanın ortasında, onları nasıl bir arada tutacağını bulmak zorundaydı.
***
İda, Batuhan’ın gücünü kontrol edebileceği için ondan uzaklaştığını sanıyordu. Ancak gerçek çok daha karanlıktı. Batuhan, en başından beri İda'nın gücüne karşı büyük bir ilgi beslemiş, bu gücü kendi çıkarları için kullanma planları yapmıştı. İda’nın gücünü nasıl çaldığı veya bu gücü nasıl kontrol edeceği konusunda derinlemesine araştırmalar yapmıştı, ancak bunu İda’dan gizlemeyi başarmıştı.
Her şeye rağmen İda, Batuhan’a tamamen güvenmeyi bırakamıyordu. Kalbinin bir yerinde, onun eski haline dönebileceğine inanıyor, onu hala arkadaşı olarak görüyordu. Batuhan’ın içindeki kötülüğün tamamen açığa çıkmadığını, hâlâ bir kurtuluş yolu olduğunu düşünüyordu. Bu düşünce, İda’nın kalbindeki iyiliğin bir yansımasıydı, çünkü başkalarına yardım etmek onun doğasında vardı. Ama Batuhan’ın gerçek niyetleri daha tehlikeliydi.
Batuhan, İda’nın gücünün kaynağını çözmüş ve bu gücü nasıl çalabileceği üzerinde çalışıyordu. İda'nın ona hala güvenmesi ve ona karşı açık olması, Batuhan’ın planlarını kolaylaştırıyordu. Her geçen gün Batuhan’ın İda üzerindeki etkisi artıyor, güç hırsı onu daha da karanlık bir yola sürüklüyordu. İda, Batuhan’ın değiştiğini hissetse bile, aralarındaki eski arkadaşlığa duyduğu özlem nedeniyle ondan tamamen uzaklaşamıyordu.