Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17. Bölüm Ölümü Kucaklamak

@berrasarfaklarli

İda, hastaneden çıkmıştı ama kafasında yankılanan düşünceler onu rahat bırakmıyordu. Batuhan’ın söyledikleri aklından çıkmıyordu. Gücü, içten içe onu tüketiyordu. Artık bunun farkındaydı; hastanede geçirdiği o kısa süre, Batuhan’ın sözlerini doğrular nitelikteydi. Ama ya Batuhan’ı dinlemek onu karanlığa sürüklerse? Öte yandan Atilla... Onunla olmak, güven ve huzur demekti, ama bu yolun sonunda ölüm olduğunu Batuhan açıkça söylemişti. Seçim, iki zıt yol arasındaydı: hayatta kalmak mı yoksa doğru olanı seçip ölmeyi göze almak mı?

 

İda, hastane odasından dışarı adım attığında derin bir nefes aldı. Günün soğuk havası yüzüne vurdu, ama bu ona hiç ferahlık getirmedi. İçindeki fırtına durulmak bilmiyordu. Bir yanda Batuhan’ın karanlık vaatleri, diğer yanda Atilla’nın yanında bulduğu huzur vardı. Kolay olanı seçip Batuhan’ın söylediklerini mi dinlemeliydi? Bu yol hayatta kalmasını sağlayacak, ama ona ne bedel ödetecekti? Ruhunu karanlığa teslim etmek, gerçekten de hayatta kalmanın bir bedeli olmalıydı.

 

Adımlarını yavaşça atarken gözleri boşluğa bakıyordu. O kadar derin düşüncelere dalmıştı ki, çevresindeki insanları fark edemiyordu. Sanki dünya onun için durmuştu. Bir an durdu ve ellerini yumruk yaparak başını gökyüzüne kaldırdı. "Ne yapacağım?" diye fısıldadı.

 

Kolay yolu seçerse ne olurdu? Batuhan’ın ona vaat ettiği şeyler cazip görünüyordu; hayatta kalacak, gücünü kontrol edebilecek, belki de daha güçlü olacaktı. Ama bu yolun karanlık olduğu belliydi. Batuhan’ın gözlerindeki o ürkütücü parıltı, onun gerçek niyetlerini açıkça gösteriyordu. İda, Batuhan’ın kendisine bir oyun oynadığının farkındaydı, ama bu oyunda hayatta kalmak için belki de tek seçeneği o olacaktı.

 

Ama sonra Atilla aklına geldi. Onunla geçirdiği huzurlu anlar, kendisini güvende hissettiği o sessiz geceler… Atilla, İda için bir sığınak gibiydi. Onunla olmanın getirdiği rahatlık, gücün tehlikesinden uzak, saf bir gerçeklikti. Ama Atilla’nın yolunu seçerse... Batuhan’ın söylediği gibi bu yolun sonunda ölüm vardı. Gücü onu tamamen tüketene kadar kullanmaya devam ederse, sonunda kendisi de bu bedeli ödemek zorunda kalacaktı.

 

İda bir süre daha düşündü. Kalbinin derinlerinde, Atilla’ya karşı hissettiği güven, Batuhan’ın teklif ettiği karanlıktan çok daha güçlüydü. Ama bu güven, ona hayatta kalma şansı veremeyebilirdi. Kendi yaşamı söz konusu olduğunda, bunu göze alabilir miydi? Ölmeyi kabul edecek kadar güçlü müydü?

 

Başını elleriyle tutarak bir köşeye çekildi. Düşünceler onu boğuyordu, bu kadar belirsizliğin içinde bir yol bulmaya çalışıyordu. Ne yapacağını bilemiyordu. Kolay yolu mu seçmeliydi? Batuhan’ın gücünü ve hayatını kurtarma vaadini mi kabul etmeliydi? Yoksa doğru olanı yaparak Atilla’ya mı güvenmeliydi, her ne kadar bu yolun sonunda ölüm olsa da?

 

Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Karar vermesi gerekiyordu. Ama her iki yol da ona ağır bedeller sunuyordu.

 

Kolay yolu seçerse, hayatta kalacak ama belki de sonsuza kadar karanlığın esiri olacaktı. Atilla’yı seçerse, ona olan bağlılığı ve sevgisi uğruna ölecek, ama en azından doğru olanı yapmış olacaktı. İda’nın içinde bir şeyler çatırdıyordu. Kalbi, ruhu ve aklı arasında bir savaş yaşanıyordu.

 

Ama ne yapmalıydı?

 

Ayağa kalktı, derin bir nefes aldı ve yürümeye devam etti. Seçimini yapması gerekiyordu, ama bu kararın ağırlığı altında ezildiğini hissediyordu.

 

İda, durup düşündü. Her şeyi enine boyuna tarttıktan sonra, içinde bir yerde Atilla'yı seçmesi gerektiğini hissetti. Batuhan'ın sunduğu karanlık, cazipti ama İda'nın kalbi başka bir yöne çekiliyordu. Kendi hayatı için savaşmak cazipti, ancak bu savaşın bedeli çok büyüktü. Ruhunu karanlığa teslim etmek, asla isteyeceği bir son değildi. O an, doğru olanın ne olduğunu anlamıştı. Hayatta kalmak için değerlerinden vazgeçmek yerine, Atilla'yı seçmeye karar verdi. Onun yanında olmak, bu dünyada son bulacak olsa bile, kalbinin huzur bulduğu tek yerdi.

 

Hastaneden ayrıldıktan kısa bir süre sonra, Atilla'nın onu beklediği yere doğru yavaşça yürüdü. Onun yanına vardığında gözleri dolmuştu, ama bu gözyaşları hüzün değil, bir kararlılığın sembolüydü. Atilla, İda'nın yüzüne baktı ve onun içindeki karanlığı gördü. Bu karanlık, Batuhan’ın bıraktığı izdi, ama İda karanlığa teslim olmayı reddetmişti.

 

Atilla sessizce İda’nın yanına geldi ve kollarını açarak onu kucakladı. İda, Atilla'nın göğsüne yaslanarak gözlerini kapattı. Onun yanında olmak, ona bir tür huzur veriyordu. Kendi içindeki savaşın sonuna geldiğini hissetti. "Atilla," diye fısıldadı, sesi titriyordu, "Seni seçtim. Sana güveniyorum. Her şeye rağmen, seninle olmak istiyorum."

 

Atilla, bu sözlerle derinden sarsıldı. İda'nın böylesine bir fedakarlık yapmasına ne diyeceğini bilemedi. Onu sımsıkı sardı, ama içten içe bunun son olduğunu biliyordu. İda’nın gücü, kontrol edilemez hale gelmişti. Batuhan’ın dediği gibi, bu güç onu içten içe tüketiyordu. Ne yazık ki artık geri dönüş yoktu.

 

İda, Atilla’nın kollarında güçsüzleşirken, hayatın yavaşça ellerinden kayıp gittiğini hissediyordu. Atilla’nın sıcaklığı onu hayata bağlıyor gibi görünse de, bedeni giderek ağırlaşıyordu. "Atilla," diye mırıldandı, "Sana olan sevgim… Son anımda bile yanımda olduğun için minnettarım."

 

Atilla, gözyaşlarını tutmaya çalışarak İda’nın saçlarını okşadı. "Bunu hak etmiyorsun, İda. Seni kurtarabilseydim… Keşke bir şeyler yapabilseydim."

 

İda başını hafifçe kaldırdı ve onun gözlerinin içine baktı. "Sen… Sen zaten beni kurtardın. Bana doğru yolu gösterdin. Seni seçerek huzura kavuştum."

 

Sonra yavaşça Atilla’nın kollarında gözlerini kapadı. Atilla, İda’nın nefeslerinin gitgide azaldığını hissetti. Zaman durmuş gibiydi. İda’nın son anları gelmişti ve bu anları Atilla’nın kollarında, onun sıcaklığıyla geçiriyordu. Son bir nefes verdiğinde, yüzünde hafif bir gülümseme vardı. Ölümü kabullenmiş, huzuru bulmuştu.

 

Atilla, İda’nın cansız bedenini kollarında tutarken gözyaşlarına engel olamadı. O anda her şey durdu, dünya sessizleşti. İda, sonsuz bir huzura kavuşmuştu, ama Atilla’nın kalbinde derin bir boşluk oluşmuştu. Sevdiği insanı kaybetmişti, ama onun yaptığı fedakarlığın büyüklüğünü biliyordu.

 

İda, sevdiği adamın kollarında son nefesini vermiş, kendi seçimlerini yaparak karanlığa teslim olmadan, huzur içinde ayrılmıştı bu dünyadan.

 

Loading...
0%