@berrasarfaklarli
|
İda, depoda yaşadığı olaydan sonraki teneffüste resim sınıfına doğru yürüyordu. Elinde, derste okumak için getirdiği kitabı tutuyordu, ama kafası hâlâ depodaki anıya takılıydı. Eğer Batuhan ona daha uzun süre dokunmuş olsaydı ne olurdu? İçindeki gücün onu nasıl bir felakete sürükleyebileceğini düşündükçe başı dönüyordu. Batuhan'a zarar verme ihtimali zihnini kemiriyordu ve kafasında birbiri ardına senaryolar sıralanıyordu. Düşüncelerine o kadar dalmıştı ki etrafını tamamen unutmuştu.
Ansızın biriyle çarpıştı. Dengesini kaybederek yere düştü ve elindeki kitap birkaç adım ileriye savruldu. Şaşkın bir şekilde kafasını kaldırıp baktığında karşısında Atilla Baycan ve onun koruma gibi duran ikizleri, Eymen ve Aras'ı gördü. Atilla'nın yüzündeki alaycı bakış, İda’yı ürküttü. Esmer teni, yuvarlak yüzü ve uzun boyuyla her zaman dikkat çeken Atilla, okulun zorbası olarak biliniyordu. İkizler ise, sarışın, sivilceli yüzleri ve soğuk mavi gözleriyle her zaman onun yanında dolanırdı. Atilla'nın yalnız başına bir yere gitmediği herkesin bildiği bir şeydi.
İda hızlıca kitabını yerden aldı ve onlara aldırmadan yoluna devam etmeye çalıştı, ancak Atilla aniden kolunu tuttu ve onu durdurdu. İda, panikle kolunu çekmeye çalıştı ama Atilla’nın kavrayışı çok güçlüydü. İçinde korku dalgaları yükselirken, eğer bir dakika içinde Atilla onun kolunu bırakmazsa, ona istemeden zarar vereceğini biliyordu. Karanlık gücünü harekete geçirmek istemiyordu, ama çaresizlik içinde kıvranıyordu. Kalbinin atışları hızlanmış, nefesi sıklaşmıştı.
Aniden hızlı bir hareketle Atilla'nın zayıf noktasına, karnına bir tekme attı. Tekme işe yaramıştı. Atilla acıyla İda'nın kolunu bıraktı, ama çabucak toparlandı ve öfkeyle ona vurmak için elini kaldırdı. İda kaçamazdı; Eymen ve Aras, kaçış yollarını kapatmışlardı. Kendini koruması imkansızdı. O an gözlerini kapadı, kitabına sıkıca sarıldı ve içinden tek bir damla yaş süzüldü. Darbenin gelmesini beklerken, bir anda koridorda yankılanan bir ses duyuldu.
Açtığında, Batuhan’ın tam önünde durduğunu gördü. Atilla’nın yumruğunu havada tutmuş, ona engel olmuştu. Batuhan’ın sert ve kararlı bakışları, Atilla’nın öfkesine karşılık veriyordu.
“Çekil aradan, Batuhan!” diye bağırdı Atilla. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Öfkesini kontrol edemiyor gibiydi. Ancak Batuhan, soğukkanlılığını koruyarak Atilla’yı itekledi.
"İda benim arkadaşım," dedi Batuhan, sesi kararlı ve korumacı bir tonda. "Hem kızlara vurulmaz." Bu sözler koridorda yankılanmış, diğer öğrencilerin fısıltılarına karışmıştı.
Atilla’nın öfkesi daha da artmıştı, ama Batuhan ona meydan okuyan bakışlarını hiç bozmadı. Kavga her an patlak verebilirdi. Eymen ve Aras ise gözlerini Batuhan’a dikmiş, saldırmak için fırsat kolluyorlardı. Ancak işler tam iyice kötüleşecek gibi görünürken, nöbetçi öğretmen Eylül Hoca araya girdi. Kıvırcık saçları dalgalanarak yanlarına gelmiş, gür sesiyle grubu dağıtmaya çalışıyordu.
“Dağılın çocuklar!” dedi Eylül Hoca sert bir sesle. “Atilla! Arkadaşlarını al ve sınıfıma git!” diye devam etti. Eylül Hoca'nın bakışları, bir anlığına bile olsa Atilla’nın öfkesini dizginlemeye yetmişti. Atilla, Eymen ve Aras’la birlikte yavaşça geri çekildi, ama giderken Batuhan ve İda’ya tehditkâr bakışlar atmaktan geri durmadı.
Öğrenciler koridoru hızla terk ederken Eylül Hoca da uzaklaştı. Batuhan, İda’nın yüzüne baktı, gözlerinde hâlâ endişe vardı.
"İyi misin, İda?" diye sordu nazik bir sesle.
İda, başını hafifçe sallayarak “İyiyim,” dedi. Ama sesi, sanki içindeki korkuyu ve pişmanlığı gizlemeye çalışıyormuş gibi çıkmıştı. Hızla resim sınıfına doğru yürümeye devam etti. Batuhan, onun arkasından bir süre bakakaldı, sonra sınıfına gitmek üzere peşinden ilerledi.
Resim sınıfına vardıklarında hoca henüz gelmemişti, bu yüzden sınıfta herkes bir şeylerle meşgul görünüyordu. Bazıları fısıldaşıyor, diğerleri telefonlarıyla oynuyordu. Ama İda’nın kulaklarına gelen fısıltılar, açıkça onun hakkında konuşulduğunu belli ediyordu.
İda sırasına oturdu ve elindeki kitabı açtı, ama gözlerini satırlarda gezdirmekte zorlanıyordu. Fısıltılar arasında kendi ismini, Batuhan’ı ve Atilla’yı duyuyordu.
"Kız Batuhan’ın arkasına saklandı!" "Atilla ona vuracakken Batuhan yetişti…" "İda her zaman tuhaf olmuştur zaten…"
Fısıltılar kafasında yankılanıyor, adeta kulaklarını zonklatıyordu. Kendi karanlık sırrını bilseler ne yaparlardı? Ellerindeki bu "zehirli dokunuşun" onları ne kadar tehlikeye attığını bilseler ne derlerdi? Kitaba odaklanmaya çalıştı, ama başaramıyordu. Kalbindeki korku, sınıftaki fısıltılarla birleşince daha da büyüyordu. Tırnaklarıyla kitabın kapağını kazımaya başladı, elleri istemsizce titriyordu. Ama kimse fark etmedi.
Sınıfın bir köşesinde, Batuhan, İda’yı uzaktan izliyordu. Sessizce bir köşeye oturmuş, İda’nın huzursuzluğunu görüyordu. Ama onun yanına gitmek için doğru anı bekliyordu.
|
0% |