Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm Umut Işığı

@berrasarfaklarli

İda, resim sınıfında otururken kitabına bakıyor ama bir türlü kendini toparlayamıyordu. Olanları düşünmemeye çalışsa da zihni sürekli Atilla’nın suratındaki öfkeye, Batuhan’ın onu kurtardığı ana, ve o ürkütücü gücün kontrolünü kaybetme tehlikesine geri dönüyordu. Fısıltılar etrafında dönüp duruyor, adeta boğulacakmış gibi hissediyordu. Ellerini istemsizce sıkıp gevşetiyor, kitaba odaklanmaya çalışıyordu ama olmuyordu.

Batuhan ise bir köşede sessizce oturmuş, göz ucuyla İda’yı izliyordu. İda’nın gerginliğini ve huzursuzluğunu fark ediyordu ama ona nasıl yaklaşacağı konusunda kararsızdı. Sınıfta herkes kendi halinde görünse de Batuhan, fısıldaşmaların çoğunun İda hakkında olduğunu duyabiliyordu. İda’nın sıradan biri olmadığını biliyordu; o farklıydı. Ama onun tam olarak ne sakladığını çözmeye çalışırken bir yandan da onu koruma içgüdüsü daha da güçleniyordu.

Sınıfın gergin atmosferi bir anda değişti, çünkü kapı sert bir şekilde açıldı ve resim öğretmeni Nihal Hoca içeri girdi. Öğretmenlerinin gelişiyle birlikte öğrenciler toparlanmaya başladı. Nihal Hoca, kısa boylu ve ince yapılıydı, ama sesi ve otoritesiyle sınıfı hemen kontrol altına aldı.

"Bugün soyut resim çalışması yapacağız," dedi tahtaya adımlarını sertçe vurarak ilerlerken. "Herkes duygu ve düşüncelerini tuvale aktarmaya çalışsın. Özgür olun, içinizdekileri dışa vurun. Bakalım kim ne hissediyor, görelim."

Bu talimatlar İda’nın içindeki karışıklığı daha da büyüttü. İçindekileri dışa vurmak? Duygularını tuvale aktarmak? Eğer içindekileri serbest bırakırsa, ya istemeden daha fazla zarar verirse? Kalbindeki karanlık güç resme bile yansır mıydı?

Nihal Hoca sınıfta dolaşırken öğrenciler hazırlıklarını yapmaya başladı. İda, malzemelerini çıkarıp fırçayı eline aldı ama ne yapacağını bilmiyordu. Resmetmek istediği tek şey korkuydu, ama bu korkunun ne kadar tehlikeli olduğunu kimse bilmiyordu. Gözleri sınıfta dolaştı ve Batuhan’ı gördü. Batuhan da kendi tuvaline bakıyor, ama İda’yı fark ettiğinde ona hafif bir gülümsemeyle baktı.

Batuhan’ın sıcak bakışı, İda’ya biraz cesaret verdi. Derin bir nefes alarak fırçayı boyaya batırdı. Kendi içinde bir şeyleri serbest bırakmak istemese de, resim yapmanın ona iyi geleceğini umuyordu. Fırçası tuvale dokunduğu anda sanki içinde bir şeyler akmaya başlamıştı. Boya fırçasının her vuruşuyla içindeki karmaşa dışarı dökülüyordu. Koyu renkler, karanlık gölgeler… Ama bir yandan da tuvalde gizli bir ışık, umut taşıyan ince çizgiler beliriyordu.

Zaman hızla geçiyordu ve İda tamamen resme odaklanmıştı. Etrafındaki fısıltılar artık eskisi kadar net duyulmuyordu. Fırçayı her tuvale sürdüğünde, içindeki korkunun az da olsa hafiflediğini hissediyordu.

Batuhan, resim yaparken bir anlık boşlukta İda’nın resmine göz ucuyla baktı. İda'nın karanlık ama derin anlamlar taşıyan resmine bakınca, onun içinde ne kadar büyük bir mücadele verdiğini fark etti. Batuhan, onun yanına gitmek ve onunla konuşmak için daha fazla bekleyemezdi.

Resminin başında sessizce oturan İda’ya yaklaşarak, usulca fısıldadı: "Bu çok güzel bir resim… İçindekileri yansıttığın belli."

İda, Batuhan’ın sesini duyunca irkildi. Başını ona doğru kaldırıp baktı. "Teşekkür ederim," diye mırıldandı, sesi biraz çekingen çıkmıştı.

Batuhan onunla göz göze geldi ve nazik bir şekilde sordu, "Gerçekten iyi misin? Bugün olanlar seni çok zorladı biliyorum."

İda bir an sustu, gözlerini resmine dikti ve içindeki korkularla yüzleşmek istemediğini hissetti. Ama Batuhan’ın samimi bakışları onu konuşmaya zorluyordu. “İyiyim… sadece…” diye başladı, ama cümlesini tamamlayamadı. Derin bir iç çekti. "Bazen… bazı şeyleri kontrol etmek zor."

Batuhan kaşlarını hafifçe çatarak, onun ne demek istediğini anlamaya çalıştı. "Bana anlatmak istersen, buradayım. Seni dinlerim."

İda başını salladı, gözleri bir an tuvaldeki karanlık gölgelere takıldı. Anlatabileceğinden emin değildi, ama Batuhan’ın varlığı onu rahatlatmıştı. Konuşmak, hissettiklerini paylaşmak belki de biraz olsun hafifletebilirdi. Artık bu karanlık sırrı saklamak istemiyordu ama sırlarını açığa çıkarmak onu daha da tehlikeye atmaz mıydı?

O sırada Nihal Hoca’nın sesi tüm sınıfta yankılandı. "Resimleri toplayın çocuklar, dersin sonuna geldik!"

İda derin bir nefes aldı ve konuşmak için doğru zamanı beklemeye karar verdi. Batuhan’ın güven veren bakışlarına minnettar bir şekilde gülümseyerek, resmini toparlamaya başladı. Fakat aklında hâlâ bitmemiş cümleler dolanıyordu.

 

İda, resmini toparlarken zihni hâlâ karmaşık düşüncelerle doluydu. İçindeki gücün tehlikesi ve kontrol edememe korkusu ona bir an bile rahat vermiyordu. Batuhan’ın ilgisi ise onu rahatlatmıştı ama aynı zamanda tedirgin etmişti. Ona her şeyi anlatmak istemesine rağmen, bunu yapmanın doğru olup olmadığını bilmiyordu.

Batuhan, İda'nın resmini toparlarken yanında durmaya devam etti. Göz ucuyla onun hareketlerini izliyor, içindeki gerginliği hissediyordu. Nihal Hoca sınıfta dolaşıp öğrencilerin eserlerini toplarken, Batuhan bir fırsat yakalayıp İda’yla daha fazla konuşmak istiyordu. Fakat İda’nın ifadesinde bir kararsızlık ve endişe hâkimdi.

"İda," diye sessizce konuşmaya başladı Batuhan. "Eğer yardıma ihtiyacın olursa, yalnız olmadığını bil. Bunu bilmeni istiyorum."

İda bir an duraksadı ve Batuhan’a baktı. Onun samimiyeti, içindeki fırtınaları hafifletmiş gibiydi ama aynı zamanda büyük bir sır taşımanın yükü daha da ağırlaşmıştı. Başını sallayarak cevap verdi, ama gözleri ona gerçeği anlatmak istediğini belli ediyordu.

"Nihal Hoca’nın verdiği resim ödevi… bana çok şey düşündürdü," dedi İda, gözlerini Batuhan’dan kaçırarak. "Sanırım bazen, içimizde neler olup bittiğini tam olarak kimseye anlatamıyoruz. Ama bu, anlatmaya değer olmadığı anlamına gelmiyor, değil mi?"

Batuhan, onun sözlerini dikkatle dinledi. İda’nın hissettiği şeyleri çözmeye çalışıyordu ama onun ne kadar derin bir mücadele içinde olduğunu fark etmek, Batuhan’ın düşündüğünden daha zordu. Ancak yine de ona güven vermeye kararlıydı.

"Elbette anlatmaya değer," dedi Batuhan. "Her ne olursa olsun, ben buradayım."

İda, onun içten sözleri karşısında hafifçe gülümsedi. Bu, onun için çok büyük bir rahatlama olsa da içindeki karanlık, paylaşmak için hâlâ korkutucuydu. Fakat Batuhan’ın desteği, bu karanlık sırları açığa vurması için bir kapı aralamıştı.

Tam o sırada sınıftan çıkmak üzere olan Nihal Hoca, İda ve Batuhan’a dönerek, "İda, resmin çok etkileyiciydi. Üzerinde çalışmaya devam etmelisin. Farklı bir enerji var sende," dedi ve ardından kapıdan çıktı.

Bu sözler İda’nın içinde bir şeylerin kıpırdamasına neden oldu. "Farklı bir enerji"… Nihal Hoca ne demek istemişti? Yoksa o da bir şeyleri mi hissetmişti? İda bu düşüncelerle baş etmeye çalışırken Batuhan’ın bakışları onu tekrar gerçek dünyaya döndürdü.

"Yarın, okul çıkışında biraz dolaşmak ister misin?" diye sordu Batuhan, ona güven veren bir ses tonuyla. "Belki bu olanları konuşabiliriz. Sana iyi gelir."

İda, Batuhan’ın teklifini bir an düşündü. Konuşmak, gerçekten her şeyi paylaşmak… Bu düşünce korkutucu olsa da, belki de sırrını saklamak daha tehlikeliydi. Gözleri Batuhan’a bakarken, içindeki kararsızlık yerini hafif bir güven duygusuna bırakıyordu. Başını olumlu bir şekilde salladı.

"Tamam," dedi İda, hafifçe gülümseyerek. "Yarın konuşalım."

Bu küçük ama önemli karar, İda için bir adım atmak demekti. Belki de her şeyin değişmeye başladığı an bu olacaktı.

İda ve Batuhan sınıftan birlikte çıkarken, gün batımının sarı ışıkları okul koridorlarına vuruyordu. Fakat İda’nın zihninde hâlâ cevapsız sorular ve çözülememiş düğümler vardı. Yarın, her şeyin netleşeceği bir gün mü olacaktı? Ya da sırlar daha da derinleşecek miydi?

Bunu zaman gösterecekti.

 

 

Loading...
0%