@berrasarfaklarli
|
İda, sinirli ve öfkeli hissediyordu. Vücudu hafifçe titriyordu. Gözünden akan yaşlar yanaklarını ıslatıyordu. O an bir şeylere zarar vermek istedi. İçindeki gücü önleyen yüzüğü çıkarttı. Etrafına hışımla baktı. Oturduğu bankın yanındaki meşe ağacına sol elini bastırdı. İçindeki öfkenin ve zehrin ağaca akmasına izin verdi.
2 dakika içinde ağacın yaprakları sararmaya, dalları ve gövdesi kurumaya başlamıştı.
İda, elini çektiğinde ağaç artık ölü bir tahtadan ibaretti. Fakat İda’nın öfkesi geçmemişti. Hâlâ bir şeyler yok etmek istiyordu.
Bu hissi bastırarak yüzüğü parmağına geri taktı ve hızlı adımlarla evine doğru yürümeye başladı. Hâlâ sinirden ağlıyordu. Eve vardığında kendini yatağına bıraktı. Yastığını yüzüne bastırarak bağırabildiği kadar bağırdı.
Resmen ihanete uğramıştı. Batuhan’ı dost bilmiş, ona güvenmiş ve yanında güvende hissetmişti. Fakat Batuhan, İda’yı kendinden uzaklaştırmıştı.
Atilla ise... İda’yı uyarmıştı. Fakat İda, onu dinlememişti.
İda, yastığa bastırdığı çığlığı sona erdiğinde, odasında yankılanan sessizlik kulaklarında uğuldamaya başladı. Gözlerinden akan yaşlar hâlâ durmamıştı, ama bu sefer öfkesinden çok derin bir hayal kırıklığı hissediyordu. Batuhan’a duyduğu güven kırılmış, Atilla’nın sözleri zihninde yankılanmaya başlamıştı.
İçindeki karmaşık duyguların arasında bir şey netleşiyordu: Batuhan’a karşı olan güvenini kaybetmişti. Onunla yaşadığı her an, her paylaşılan sır, şimdi İda’nın zihninde zehirli birer hatıra gibi canlanıyordu. Atilla’nın uyarısı bir kez daha aklında belirdi. "Neden onu dinlemedim?" diye düşündü. Belki de gerçekten bir şeyler biliyordu, belki Batuhan gerçekten de tehlikeliydi. Ama bu düşünce ona sadece daha fazla acı veriyordu.
İda, ayağa kalktı ve odasında huzursuzca dolaşmaya başladı. Aklı bir yandan Batuhan’a duyduğu öfke ile doluyken, diğer yandan içindeki karanlık gücün kontrolsüz bir şekilde dışarı çıkma isteğini bastırmaya çalışıyordu. Daha önce kimseye bu kadar sinirlenmemişti, kimse ona bu kadar büyük bir ihanet hissi yaşatmamıştı.
Bir an duraksadı ve kendini aynanın karşısında buldu. Yüzüne baktığında, gözlerinde artık tanımadığı bir kız gördü. Eskiden Batuhan’a güvendiği ve yanında kendini güvende hissettiği o kız, yerini güçlerine yenik düşen, öfkesiyle ne yapacağını bilemeyen birine bırakmıştı.
Derin bir nefes aldı ve yeniden yatağına oturdu. Gücünün farkındaydı ve bunu kullanmanın cazibesi zihnini kemiriyordu. Ancak bir yandan da bu güç, kontrol edilmezse çevresine ne kadar zarar verebileceğinin işaretiydi. Az önce öldürdüğü ağaç gibi, belki de daha fazlasına zarar verebilirdi.
İda, içinde büyüyen bu karanlık duygularla başa çıkmaya çalışırken, bir karar vermesi gerektiğini biliyordu. Artık kime güveneceğinden emin değildi, ama bir şekilde gerçekleri öğrenmek zorundaydı. Batuhan’la yüzleşmenin bir anlamı olmadığını düşündü. O kapıyı kapatmıştı artık. Ancak Atilla… Atilla bir şeyler biliyordu ve onun söyledikleri, İda’nın içinde hâlâ yankılanıyordu.
|
0% |