@berrasarfaklarli
|
Ertesi sabah İda, uykusuz ve yorgun bir şekilde gözlerini açtı. Kafasındaki düşünceler bir türlü dağılmıyordu. Batuhan’ın ihaneti, Atilla’nın uyarıları ve dün gece yaşadığı kontrolsüz öfke nöbeti zihninde bir karmaşa yaratmıştı. Ancak bugün kararlıydı. Atilla’yla konuşmalı, gerçekleri öğrenmeliydi. Kafasındaki soru işaretlerine bir son vermek istiyordu. Bu düşüncelerle hazırlanıp hızlıca evden çıktı.
Okulun kapısından içeri adım attığında kalbi göğsünde hızla çarpıyordu. Gözleri, Atilla, Eymen ve Aras’ı aradı. Onlar her zamanki yerlerinde, okulun bahçesindeki büyük çınarın altında duruyorlardı. Derin bir nefes aldı ve adımlarını hızlandırdı. Düşüncelerini toparlayarak yanlarına yaklaştı.
Atilla onu fark ettiğinde gözlerinde hafif bir şaşkınlık belirdi. Yüzü, her zamanki dostça ifadeden yoksundu; soğuk ve mesafeliydi. İda’nın ona doğru yürüdüğünü görünce bakışlarını kaçırdı. İda, bu mesafeli tavrın aralarındaki gerginliği açıkça belli ettiğini fark etti ama durmadı. Yanlarına ulaştığında Eymen ve Aras hafifçe gülümsediler, ancak Atilla’nın ifadesi değişmedi.
“Konuşmamız lazım,” dedi İda, sesindeki ciddiyetle. Atilla, kısa bir an sessiz kaldı, ardından sert bir şekilde cevap verdi.
“Sanırım artık konuşacak bir şey yok, İda.” Gözlerini kaçırdı, ama İda onun tavrından pes etmeyecekti.
“Hayır, var,” dedi İda kararlılıkla. “Batuhan’la ilgili.” Atilla’nın bakışları birden ona döndü, gözlerindeki soğukluk yerini meraka bıraktı, ama ağzını açmadı. İda, derin bir nefes aldı ve Batuhan’la dün yaşadığı konuşmayı anlatmaya başladı.
"Batuhan dün bana çok garip davrandı. Sanki benden bir şeyler gizliyordu ve beni uzaklaştırmaya çalışıyordu. O an anladım ki, onun bana söylediği her şey yalanmış. Onun hakkında söylediğin şeylerin doğru olabileceğini düşündüm... Beni korumaya çalıştığını."
Atilla’nın yüzündeki ifade bir anlık şaşkınlıkla değişti, sonra gözlerinde derin bir ciddiyet belirdi. İda’nın söylediklerini dikkatle dinlemişti. Eymen ve Aras da, Batuhan’ın adı geçince daha dikkatli bir şekilde İda’yı izlemeye başlamışlardı.
“Atilla, sen bir şey biliyorsun, değil mi? Batuhan’a güvenmemem gerektiğini söyledin. Haklıydın,” dedi İda, sesindeki çaresizlikle. “Bana ne olduğunu anlat. Lütfen…”
Atilla, derin bir nefes alarak İda’ya doğru adım attı. Sert ifadesi yumuşasa da, yüzündeki ciddiyet hâlâ kaybolmamıştı. “İda, bu işin tehlikeli olduğunu biliyordum, ama seni bu işin içine çekmek istememiştim.” Bir an sessiz kaldı, sanki söyleyeceklerini tartıyormuş gibi. “Ancak artık bu işin içindesin, İda. Batuhan seni boşuna uzaklaştırmaya çalışmadı. O bir şeylerin farkında ve biz de dikkatli olmalıyız.”
İda, Atilla’nın sözleri karşısında şaşkınlıkla “Ne demek istiyorsun? Bu ‘iş’ ne?”
Atilla, bir an etrafına bakındı, sanki birinin onları dinlediğinden şüpheleniyormuş gibi. “Bu burada konuşulacak bir şey değil. Anlayacağın şeyler var ama güvenli bir yerde olmamız gerek.” Gözleri, bir an Eymen ve Aras’a kaydı. “Artık geri dönüş yok. Batuhan, sandığından çok daha karanlık bir şeyin içinde.”
İda’nın kalbi hızla çarpmaya başladı. Anlam veremediği bir karanlık, bir tehlike hissi, Batuhan’la olan her anısında daha da belirginleşiyordu. “Bana ne olduğunu anlatman gerekiyor,” dedi İda, sesi hafif titreyerek.
Atilla, İda’nın kararlılığını görünce derin bir iç çekti ve ciddi bir ses tonuyla konuştu: “Artık her şey değişti, İda. Çok dikkatli olmalıyız. Bundan sonra Batuhan’a karşı her adımını düşünerek atman gerekiyor. Seni yalnız bırakmayacağız, ama bilmen gereken şeyler var.”
Eymen ve Aras da Atilla’nın ciddiyetini paylaşarak başlarını salladılar. “Sana yardım edeceğiz,” dedi Aras, ilk kez konuşarak. Eymen ise İda’ya umut dolu bir bakış attı. “Ne olursa olsun, artık yalnız değilsin.”
İda, gözlerini Atilla’ya dikti. Onun söylediklerinin ağırlığı, durumun ne kadar ciddi olduğunu hissettiriyordu. Batuhan’ın içinde bulunduğu bu karanlık işin ne olduğunu bilmiyordu, ama Atilla’ya ve diğerlerine güveniyordu. Artık geri dönüş yoktu.
Atilla, İda’nın kararlı ve tedirgin bakışları arasında bir an tereddüt etti, ardından ağır bir nefes aldı. “Sana her şeyi anlatmanın zamanı geldi,” dedi. Gözleri Eymen ve Aras’a kaydı, onlar da başlarıyla onaylayarak Atilla’ya destek verdiler. “Bize güvenebilirsin, ama duyacakların seni sarsabilir.”
İda, kalbinde yükselen korku ve merakla başını salladı. Atilla, etraflarını bir kez daha kontrol ettikten sonra konuşmaya başladı. “Biz de senin gibiyiz, İda. Sıradan insanlar değiliz. Eymen, Aras ve ben… bizim de özel güçlerimiz var.”
İda, duyduklarına inanmakta zorlanarak gözlerini açtı. Birkaç saniye ne söyleyeceğini bilemedi. “Ne? Nasıl yani?”
Eymen, İda’nın şaşkınlığına karşı sakin bir ifadeyle ekledi, “Biz de doğuştan bu yeteneklerle doğduk. Hepimiz farklı yeteneklere sahibiz. Atilla, eşyaları dokunmadan hareket ettiriyor. Ben zihin okuma yeteneğine sahibim. Aras ise elementleri kontrol edebiliyor, özellikle suyu.”
İda, başını iki yana sallayarak, bu yeni bilgiyi hazmetmeye çalışıyordu. Bir anlığına aklına, kendisinde de olan o karanlık güç geldi. Dün gece ağaca zarar verirken hissettiği o tarifsiz enerji… Atilla’nın sözleri zihninde yankılanırken içindeki korku ve şaşkınlık daha da büyüdü.
“Peki ya Batuhan? O ne yapıyor? Bu işin neresinde?” diye sordu İda, sesi titreyerek.
Atilla’nın yüzü sertleşti. “Batuhan, aslında bizden biri değildi. Bizim gibi doğuştan güçleri yoktu. Ama zamanla bu güçlere sahip olma hırsı onu değiştirdi. Kendi yetenekleri olmadığı için başkalarının güçlerini çalmaya başladı.”
İda, duyduklarına inanamaz bir şekilde bakakaldı. “Güçleri mi çalıyor? Bu nasıl mümkün olabilir?”
“Evet,” dedi Atilla, sesi daha karanlık bir tona bürünerek. “Batuhan bir tür güç hırsızı. Başka insanlardan, özellikle bizim gibi doğuştan yetenekli olanlardan güç çalabiliyor. Onları kendine çekiyor, güvenlerini kazanıyor ve ardından güçlerini alıyor. Çaldığı güçleri kendi içinde biriktiriyor ve onları kontrol etmeyi öğreniyor. Bu yüzden ona karşı dikkatli olmalıyız.”
Eymen, İda’ya dönerek ekledi, “Batuhan’ın gücüne kapılmak kolaydır. O çok manipülatif biridir. İlk başta sana yaklaşır, güvenini kazanır. Sonra, farkında olmadan seni zayıflatır ve güçlerini çalar. Biz de ona inanmıştık, İda. Ona güvendik. Ama o bize ihanet etti.”
İda’nın kafası iyice karışmıştı. Batuhan’a karşı duyduğu öfke şimdi yerini korkuya bırakıyordu. “Peki ya bana? Benden bir şey çaldı mı?”
Aras, İda’nın yüzündeki kaygıyı fark etti ve yumuşak bir ses tonuyla konuştu. “Henüz değil, İda. Seni uzaklaştırmaya çalışmasının sebebi bu olabilir. Belki seni kullanarak daha fazla güç elde etmeyi planlıyordu, ama bir şekilde seni geri itmek zorunda kaldı. Belki farkında olmadan kendini korudun.”
İda, derin bir nefes alarak durumu düşünmeye çalıştı. Batuhan’ın bu kadar karanlık biri olabileceğini hiç tahmin etmemişti. Ona güvendiği, yanında kendini güvende hissettiği her an şimdi birer tuzak gibi görünüyordu. Kalbi hızla çarpmaya başladı.
“Atilla, şimdi ne yapacağız?” diye sordu İda, bir çaresizlik içinde. “Batuhan benden bir şey çalmadıysa… bunu yapmasını nasıl engelleyeceğiz?”
Atilla’nın yüzü sertleşti. “Bu yüzden sana söylediklerimi dikkatlice dinlemelisin. Batuhan artık tehlikeli biri ve ondan uzak durmak zorundayız. Onunla bir daha yüzleşmek zorunda kalırsan, sakın ona güvenme. Güçlerini kullanmayı öğrenmelisin, İda. Eğer senin de yeteneklerin varsa, onları koruman ve geliştirmeyi öğrenmen gerekecek.”
Eymen, İda’ya bakarak ekledi, “Biz yanındayız. Sana güçlerini nasıl kontrol edeceğini gösterebiliriz. Batuhan, sandığımızdan daha güçlü olabilir, ama birlikte onu durdurabiliriz.”
İda, arkadaşlarının ciddiyetini ve kararlılığını görünce içinde bir umut ışığı hissetti. Artık yalnız değildi. Atilla, Eymen ve Aras ona yardım edeceklerdi. Ancak bir yandan, Batuhan’la olan her anısında yeni bir korku hissediyordu. Ona güvenmişti, ama şimdi Batuhan’ın aslında onun en büyük düşmanı olduğunu öğrenmişti.
İda, derin bir nefes aldı ve kararlılıkla başını salladı. “Tamam. Güçlerimi kontrol etmeyi öğrenmek istiyorum. Batuhan’ı durdurmalıyız.”
Atilla, hafif bir gülümsemeyle başını salladı. “O zaman başlayalım. Önümüzde uzun bir yol var, İda. Ama birlikte Batuhan’ı durdurabiliriz.”
|
0% |