Ate- diğer yarım🎶
Söylediklerimin etkisinden ne o ne de ben çıkabilmiştik.
Benim amacım onu üzmek değildi.
Sadece o günlerde yaşadığım çaresizliği anlamasıydı.
Anlamasını umuyordum. O zamanlarda beni göremeyecek kadar kör olabilirdi ama kalbimi nasıl paramparça hale getireceğini bilcek kadar da zekiydi.
Bir düşününce benim kalbimi kimse kolay kolay kıramaz.
Sadece o zaman gerçekten değerliydi. İçinde bulunduğu kalbi sadece konuşarak kırabilecek kadar.
Bu da bana kimseye güvenmemeyi öğretti fena mı?
Sedyeden inmiştim. Ne bekliyordu beni öptükten sonra herşeyi unutmamı mı?
Bana kalırsa kimsenin böyle süper bir gücü yoktu.
"Kumsal bekle biraz."
"Bekleyemem Rüzgar."
"Ama ben seni hep bekledim."
Neydi bu şimdi kendini acındırmak mı?
"Rüzgar şuan burda kalırsam kalbini kırmaktan korkuyorum."
Hala onu düşünüyorum. Aptalsın Kumsal düşüncelerin mantığınla dilin ise kalbinle çalıştığı için.
"Gidersen kalbim daha da kırılmış olur."
Arkamı döndüğüm sırada tekrar yüzüne bakma gereğinde bulundum.
Tebessüm ediyordum. Evet, ama alayla.
"O gün sen de aynısını yapmıştın dursaydın da kalbim kırılırdı. Gitseydin de. Gerçi gittin de."
Gözleri 'lütfen bunu yapma'
Dercesine bakıyordu.
O an gerçekten kör olmayı diledim.
Onu bu halde görmek beni yıpratıyordu.
Ama pis gururum işte...
"Hemşire çağırmaya gidiyorum lütfen bir süre görüşmeyelim."
Arkamı dönüp, odadan dışarı çıkmıştım.
Göğsüm hızla inip kalkarken, karşıma çıkan ilk hemşireyi durdurdum.
Bu Sibel'di.
"Sibel şu odadaki hastaya bakar mısın?"
"Ne tesadüf Kumsal, ben de sana o hastayla senin ilgilenmen gerektiğini söylemeye geliyordum."
Ya sabır. Bu olacak iş miydi şimdi?"
"Sibel başka hemşire yok mu ya?"
"Onu git de baş hekimle konuş Kumsal."
Diyen kız umursamaz tavırla yanımdan geçip gitmişti.
Ne kaos ama.
Tükürdüğümü yalıyormuş gibi hissettim nedense.
____________•°•____________
Rüzgar'dan..
Az önce bir daha görüşmeyelim diyip giden kız yaklaşık on beş dakika içerisinde geri dönmüştü.
Sanırım benimle ilgilenmek içindi.
Ne kader ama.
Bana doğru yaklaşıp tam dibimde durdu.
Asla aşık olduğum gözlerini bana değindirmiyordu.
Senin inadını, inadına öperim be kadın.
Elindeki serumu bana takmıştı. Sanırım bilerek canımı az da olsa acıtmıştı.
Sizce bu olayı abartmalı mıydım?
Elimle koluma taktığı serumu işaret ederek,
"Canım yandı." Dedim.
Bana bakmıyordu.
Ama bakmak için de can atıyordu. Nasıl bir psikopattı öyle?
"Bundan banane."
"Hani sen taktın ya."
"Senin canın yandı benim değil."
Kırmıştı...
"O zaman senin de canını yakarım."
"Ya ne saçmalıyorsun Rüzgar?"
Bu cevabı verceğini zaten tahmin etmiştim.
Yapacağım şey onun canını yakıcaktı çünkü ben kendi canıma kıyacaktım.
"İzle."
Soğuk bakışları ne yapmaya çalıştığımı anlarcasına bana dönmüştü.
Elimle kolumdaki serumu sertçe çektim.
Evet bu o kadar can yakmıyordu.
Ama o bunun ne kadar acıttığını biliyordu.
Değer verdiğin birisine bir çizik dahi gelsin istemiyordun.
Gözlerindeki soğukluk yerini endişeye bırakmıştı.
"Rüzgar sen salak mısın ya?"
Evet yanıma gelmişti. Eliyle koluma dokunuyordu.
Peki ya gözlerinin dolu dolu olmasına ne demeliydi.
"Aptal!"
"Evet aptalım. Senin sayende."
"Canın yandı mı Kumsal?"
Burdan bakınca gözlerine lanetler yağdırdığını görebiliyordum.
Ağlamak istemiyordu...
"Rüzgar, senin kafan yerinde mi?"
"Sana soğuk davranmam sadece gururumdan. Değer vermediğimden değil."
Hıçkırdı...
O an kendime sövdüm.
Şuan gerçekten benim yüzümden ağlıyordu.
Onu kendime doğru çekip kafasını göğsüme bastırdım.
Çenem kafasına hafifçe ağırlığını veriyordu.
"Sen bana öyle nefretini kusunca elim kolum bağlı oturamadım inatçı."
"Seni sevmiyorum demedim. Bir süre görüşmeyelim dedim. Sağır. "
Yüzümde küçük bir tebessüm oluştu.
"Benden gerçekten hoşlanıyor musun Kumsal?"
Yüzünü bana doğru çevirmişti. Nefes alabiliyor muydum?
Bilmiyorum ama eğer hoşlanmıyorsa hakkıdır. Gerçi kaçışı yok bunu bilmeli.
Uzaklaşmıştı. Ne yapmaya çalışıyordu?
"Rüzgar senin gibi birinden hoşlanacağımı sana düşündüren ne? Tabiiki de hayır."
Cümlesinin sonunu tiksinir bir ifadeyle söylemesi gerçekten üzülmeme sebep olmuştu.
"Ciddi misin Kumsal?"
Tekrar şansımı deniyordum çünkü bu şekilde bitemezdi.
Başlamış mıydı ki?
Boynuma atladı. Bu kızın dengesi yerinde miydi? Önce benden nefret ettiğini söylüyor sonrasında da boynuma atlıyordu.
Siz de nefret ettiğiniz birinin boynuna atladınız mı gerçekten merak ediyorum.
"Şaka yaptım be sen de hiç anlamıyorsun."
"Kumsal kalbime indirmekte yeminli misin?"
"İndirmedim mi zaten?"
"Doğru indirdin ama aşkını."
Yüzünü buruşturdu.
"Ergen misin Allah aşkına?"
"Yeri gelirse sevdiceğimiz için ergen de oluruz."
Gülmüştü.
Keşke yüzündeki gülümse hiçbir zaman solmasaydı.
"Hep böyle gül tamam mı?"
"Niye ki?"
"Kendine benim gözümden baksaydın bunu sana niye dediğimi anlardın."
Bölüm sonuuuu bi oylarınızı ve yorumlarınızı
alırım yaniiii.
Sizce yazarın aklı çok mu karışık?
İnstagram: Beste_lendimm