Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Adın Gibi Özgür…

@betulaybln




kumral renkte saçlı kahverengi gözlü bir kızı boğulmaktan kurtarak siyah saçlı mavi gözlü çok yakışıklı bir erkek üstünde siyah kapüşonlu var  ikiside sırılsıklam deniz dalgalı ve kar yağıyo. Cinematic

Evimin kapısına geldiğimizde, kafamda cevapsız sorular dönüp duruyordu. Beni nasıl bulmuştu? Burada olduğumu nereden biliyordu? Düşüncelerin arasında anahtarımı bulup kapıyı açmaya çalıştığım sırada, o benden hızlı davranıp anahtarı elimden kaptı ve kapıyı açarak içeri daldı. Şaşkınlıkla peşinden girdim.

-Ne yapıyorsun sen? Çık dışarı!

dedim, sesim çatallıydı.

Sözlerimi umursamadan 1+1 evimin her köşesini kolaçan etti. Birkaç dakika sonra tekrar karşıma geçti, gözleri öfkeyle üzerimdeydi. Sorduğum soruyu tekrarlayarak bana çevirdi.

-Ne yapıyorsun sen?

Sanki onun evine izinsiz girmişim gibi bir suçluluk hissettim. Ama bu soruyu cevaplaması gereken oydu. İçimdeki öfkeyi bastıramadım.

-Bu soruyu önce senin cevaplaman gerek! Tekrar soruyorum.Asıl sen ne yapıyorsun? Evime ne hakla giriyorsun?"

-Kendini öldürmeye kalkmış salak birini kurtaran insan olmanın hakkıyla.

dedi, sesi soğuk ama kararlıydı.

-Ağzını topla!

-Sen önce kendini topla.

-Ben gayet iyiyim.

-Tabii, çok iyisin. Sırılsıklamsın, acıdan bileğini tutuyorsun ve tir tir titriyorsun. Eğer bu iyi halinse, kötüsünü görmek istemem.

-Defol git evimden!

-Kendine zarar vermeyeceğinden emin olana kadar buradayım. İstersen kov beni, ama kovduğun an Şevval Abla'nın bu durumu öğreneceğinden emin ol. Biliyorsun, onunla çok iyi anlaşıyoruz.

dedi, tehdit edercesine.Bu tehdit karşısında ellerimi sıkıp sessizce başımı salladım.Çünkü biliyordum. Şevval Abla öğrenirse beni bir daha affetmezdi. Hayal kırıklığına uğrardı. Ailemden sonra bir sevdiğim insanın daha gözünde bu hayal kırıklığını görmek istemiyordum. Bunu asla istemiyordum.Sessizliğimi ve düşüncelerimi bölerek tekrar konuştu.

-Hasta olacaksın, üstünü değiştir. Sonra hastaneye gideceğiz.

-Sende ıslaksın. Ne yapacaksın?

-Önemli değil. Beni boş ver.

Bir şey demeden odama geçtim ve hızla üstümü değiştirmeye başladım. Evimde bir yabancının varlığı beni huzursuz ediyordu. Beyaz bir kapüşonlu ve mavi bir eşofman giyip dışarı çıktım. Saçlarımdan damlayan sular zemine izler bırakırken, yeni tanıdığım Araf’ın bana baktığını fark ettim. Gözlerimiz uzunca bir süre birbirine kilitlendi, ama onun gözlerinde bir hüzün vardı. Bu bakışmanın farkına varıp hızla bakışlarını başka yöne çevirdi ve boğazını temizledi.

-Saçların ıslak, kurula istersen.

-Bir şey olmaz.

-Havlular nerede?

deyip ayağa kalktı. Nasıl bu kadar rahat davranabiliyordu? Düşüncelerimi anında kelimelere döktüm.

-Kendi evinmiş gibi takıl, rahat ol.

-Senin için uğraşıyorum.

-Tamam teşekkür ederimde, ben seni tanımam etmem. Nereden bileceğim kötü biri olmadığını?

-Şevval Abla'ya sorabilirsin, istediğin zaman. Şimdi havlunun yerini söyleyecek misin?

-Ben hallederim.

diyerek odama gidip dolaptan bir havlu aldım. Fakat bileğim yeniden sızlamaya başlamıştı, kurulamaya çalışırken acıdan inledim.Sesimi duymuş olacakki kapıyı tıklatıp seslendi.

-İyi misin? Geleyim mi?

-İyiyim, sadece bileğim acıdı.

dedim, içini rahatlatmak için kapıyı aralayıp göz kırptım ve devam ettim.

-Hastaneye gitmek istemiyorum. Ciddi bir şeyim yok.

-Neredeyse boğuluyordun.

-Ölmeyi bile beceremiyorum değil mi?

Gözlerim dolarken bu sözleri söylemiştim.. Boğazımı düğümlemişti söylediklerim. Yaşadıklarım gözümde canlandıkça nefes alışverişim hızlanıyordu. Ciğerime dolan suyun acısı, tenime saplanan soğuk… Her şey üstüme çullanıyordu. Ellerim titriyor, bacaklarım boşalıyordu.

-Özgür!

diye seslendi Araf, paniğe kapılmıştı.

-Araf, ben… Çok kötüyüm. Deliriyorum galiba,

Gözlerimden yaşlar süzülüyordu.

-Gerçekten delireceğim.

Yere çöktüm ve ağlamaya başladım. O da aynı anda yanıma çömeldi, ıslanmış ceketini çıkarıp kolundaki dövmeleri bana gösterdi.

-Noktalı virgülleri görüyorsun, değil mi? Ve şu küçük yıldızları… Sahilde de görmüştün. Bunların hepsi kesik, senin dediğin gibi. Bir tek noktalı virgül olan yerdeki kesik, beni ölüme sürükleyecek kadar derindi. Diğerleri ruhsal acımı bastırsın diyeydi. En azından ben öyle inanıyordum. Ruhumu iyileştirsin diye… Ama noktalı virgül olan kesik, gerçekten bitirmek istediğim gündü. Ama ölmedim. O gün kendime bu dövmeyi yaptırdım. Her baktığımda ‘Hikâyem daha bitmedi,’ diyebilmek için. Ve bir daha kendime zarar vermedim. Çünkü hikâyem devam ediyor, Özgür.

Sesi güven vericiydi.Elimi eline alıp bileğimdeki kesik gözükecek şekilde çevirdi.

-Aynı kesik sende de var. Ama bak, sen de buradasın.

Cebinden siyah bir pilot kalem çıkarıp, yaramın biraz üstüne, kendi dövmesine benzer şekilde noktalı virgüller çizdi. Gözlerime bakarak gülümsedi, bileğimi bileğinin yanına getirip bakmamı işaret etti.

-Hikâyemiz daha bitmedi, Özgür… Eğer adın gibi hissedemezsen biter hikâyen.

Loading...
0%