Yeni Üyelik
12.
Bölüm

Aile Neydi?

@betulaybln

yazardan not:

Canım okurlarım . Hoşgeldiniz. İyi ki geldiniz.🪽🫧💕 kısa bir tatil sonrası döndüm ve bölümü ancak . Umarım beğenerek okursunuz. Sizinle kitabı baş başa bırakıyorum.🪽Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.💕

 

Bağırmak istiyordum , ağlamak istiyordum, her şeyi yıkıp yakmak istiyordum , deliler gibi gülmek istiyordum... Zihnimde defalarca yankılanan cümleye karşın bir çok şey yapmak istiyordum. Karşımda dikilmiş bana bir kardeşim olduğunu söyleyen annem , yanında suskun suskun duran babam ve ellerinden tutan o küçük kız... Benim yıllarca tutamadığım o eli şimdi sımsıkı tutan o kız. Rüya olsun istiyordum. Bu bir rüya olmalıydı. Olmak zorundaydı. Elimden tutup bana destek olmak yerine beni hastaneye kapatan bu aile şimdi başka bir kızın elini tutamazdı. Bunları düşündükçe yüzüme bir gülüş yerleşmişti. Tüm acılarımın ardına gizlendiği bir gülüştü bu. Git gide büyüyerek kahkahaya dönüşen bir gülüş...

- Kızım ...
Gülüşümü kesip devam etmesine fırsat vermeden konuşmaya başladım.
-Bir tane kızınız var. O da Şuan elini tuttuğunuz kız.
- Deme öyle ne olur. Sen bizim ilk göz ağrımızsın.

- O yüzden mi bipolar teşhisim konduğu gibi ,beni zorla akıl hastanesine yatırdınız? İlk göz ağrı olmanın bedeli çok ağırmış.
-Çok pişmanız. Ne olur affet kızım. O zamanlar çok Cahildik.
- Cahillik mi? Sevgisizliğin adı ne zamandan beri cahillik oldu? Tek yapmanız gereken şey, Şuan şu küçük kıza yaptığınız gibi elimden tutup 'geçti' demekti. Siz ne yaptınız? Beni başınızdan atıp akıl hastanesine kapattırdınız. Bir sene boyunca o hastanede kaldım ben. O lanet yere yattığım için her geçen gün daha da kötüye gittim. Neler yaşadım biliyor musunuz? Hayır!! Haberiniz bile yok! Beni oradan çıkarmanızı bekledim. Her sabah umutla kalktım yatağımdan. 'Gelecek benim ailem' dedim. Ama ben ailemle girdiğim o hastaneden tek başıma çıktım. Ben o hastaneden tek başıma çıktığım gün büyüdüm. Artık karşınızda o 18 yaşındaki kız yok! Defolun şimdi buradan!

Bana cevap vermelerini beklemeden apartman kapısına yöneldiğim sırada arkamdan bağıran küçük kız ,beni durdurmuştu.
-Ablacım ,gitme!
Bana sımsıkı sarıldığında içimde uyanan garip duygulara engel olamamıştım. Belime sarılan o minik kollar, baktığınız zaman çok güçsüz görünüyorlardı. Ama beni öyle bir tutmuşlardı ki yerimden bile kıpırdayamaz olmuştum. Çeşmeden akar gibi dökülen gözyaşlarımı durdurmak için iki dudağımı birbirine bastırıp yukarıya bakmaya başladım.Ne zaman ağlayacak olsam böyle yapardım. Gökyüzüne bakınca gözyaşlarım yerçekimine yenik düşemez sanıyordum belki de. Küçük kızın belimde duran ellerini nazikçe tutup geri indirdim ve arkamı dönüp dizlerim üstünde çömelerek boyumu boyuyla eşitledim.
- Bak küçük kız. Sana ne söylediler bilmiyorum ama ben senin ablan değilim tamam mı?
- Ben küçük kız değilim. Ada benim adım. Sende benim ablamsın. Çünkü tıpkı bana benziyorsun. Kardeşler benzemezler mi?

-Ada mı? İsmin Ada mı?

Dedim otobüste gördüğüm halüsinasyonu anımsayarak.

-Evet Ada.

Soruma verdiği cevap karşısında diken diken olmuş tüylerim aldırış etmedim.İçimden "Kötü bir tesadüf sadece" deyip kendimi sakinleştirerek konuşmaya başladım.

-İnsan insana benzeyebilir. Bu kardeş olduğumuz anlamına gelmiyor.

Dedim az önce sorduğu soruya karşılık olarak. O ise beni hiç duymuyor gibiydi. Ellerini yavaşça kaldırıp saçlarımı okşamaya başladı. Yüzünde kocaman bir gülümseme belirmişti saçımla oynarken.

-Ablacım, senin saçların çok güzelmiş.

Saçımda olan ellerini yüzümde gezdirmeye başladığında ellerinin soğukluğundan ürperdim. Fakat saniyeler içinde alışmıştım. Bir süre ellerini yüzümde gezdirdikten sonra yüzündeki gülümseme daha da büyümüştü.
-Ablacım, sen çok güzelsin. Bende büyüyünce sen gibi olacak mıyım?

Az önce öfkeyle dolu olan içim, ısrarla duyduğu "ablacım" kelimesine yenik düşerek pamuk gibi olmuştu şimdi. Kızmam gerekti ,bağırıp çağırmam gerekti. Biliyordum. Ama yapamıyordum işte. Size yemin ederim öyle tatlı bir kızdı ki bu. İçime sevgi tomurcukları ekmişti daha ilk tanıdığım günden. Gözlerimin içine boncuk boncuk bakıp bir cevap bekliyordu az önce sorduğu sorusuna. Derin bir nefes alarak cevap verdim.

- Sen de çok güzelsin Ada. Benden bile güzelsin. Büyüyünce de öyle olacaksın.
Ada bir anda zıplayıp sevinç çığlıkları atmaya başladığında gülümsedim. Gözüm hemen önümüzde bizi izleyen annem ve babama kaydığında yüzüm tekrardan ciddiyete büründü. Onlarda bizi sevinçli bir şekilde izlerken benim yüz ifademi görmeleriyle başlarını eğdiler. Adayı biraz ardımda bırakarak annemle babamın yanına gittim. Babamın gözlerine bakarak konuşmaya başladım.
-Ada'nın yanına gider misin? Söyleyeceklerimi Ada'nın duymasını istemiyorum.
Babam hiçbir şey demeden Yanımızdan ayrılıp Ada'nın yanına geçti ve konuşmamızı beklemeye başladılar .

-Kızım?
-Bana kızım deme demiştim. Değilim çünkü.
-Kızım Allah aşkına yapma.

'Kızım' kelimesini duymuyormuş gibi yaparak konuşmaya devam ettim

- Kaç yaşında ?

-Dört buçuk yaşında. Temmuzda beş olacak.

- Ben bozuk çıkınca tabi, sizde hemen vakit kaybetmeden yenisini yapalım demişsiniz anlaşılan.

-Fazla sert konuşuyorsun kızım. Sana yemin ederim her gün geldim ziyaretine. Ama cesaret edemedim. Giremedim içeriye. Söyleyemedim bir kardeşinin olacağını. Çıkmanı bekliyorduk. İyileşince söyleyecektik sana. Ama olmadı. Cesaret edip içeri girmeye karar verdiğim ve seni göreceğim gün çıkış yaptığını öğrendim. Bir doktorun çıkışın için sana yardım ettiğini ve başka bir şehre taşındığını söylediler. Günlerce ağladım. Babanla bunca zamandır senden bir iz bulmaya çalıştık. Hatta...

Daha fazla devam etmesine izin vermeden araya girdim.

- Bırak bu saçmalıkları. Aile dediğin çocuğunu zorla bir akıl hastanesine kapatıp bırakıp gitmez. Neye cesaret edemediğini ben sana söyleyeyim mi? Benim hastalığımı kaldıramadığın ve deli bir kızın olduğunu düşündüğün için cesaret edemedin. O yüzden bana bu konuda başka hiçbir açıklama yapma . Buraya neden geldiniz? Sadece bunu bilmek istiyorum.

Annem daha fazla uzatmadan sorumu cevaplamaya başladı.

-Şevval Korkmaz diye bir psikiyatri doktoru aradı bizi. Bir adres atacağını ve bu adresin senin adresin olduğunu söyledi.

Biraz duraksayarak devam etti.

-İsmini değiştirmişsin...Özgür diyordu sana. İlk başta yalan sandım. İnanmadım. Fakat sonra Deniz dedi. Deniz Akal dedi. Beraber fotoğrafınızı attı bana.Gördüğümüz gibi hemen ilk otobüsle ,Ankara'dan İstanbul'a geldik.Sana geldik kızım...

Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Belki de hayatımda güvendiğim tek insan olan Şevval Abla hem beni hayatından çıkarmış hem de en büyük travmam olan ailemi buraya getirtmişti. Bununla da kalmayıp ismimi değiştirdiğimi bile onlara söylemişti. Aklım almıyordu. Bana bu kadarını neden yapmıştı? Kimseye anlatmayıp bir tek ona anlatmıştım oysa acılarımı. Bir tek ona söylemiştim ismimi değiştirdiğimi. Ben bir tek ona güvenmiştim. Ona açmıştım kalbimi. Şimdi ne yapacaktım? Şimdi güvenecek kimim kalmıştı ki benim? Şu koca Dünya'da yapayalnız hissediyordum. Ailem hemen karşımdaydı ama ben yalnızdım işte. Karşım da duran anneme baktım tüm duygularımın aynası olan gözlerimle. Annem ismimi söylediğinden olacak ki uzunca yutkunmuştu. Boğazında oluşan o yumruyu dışardan görebiliyordum sanki. Çünkü aynısı beş yıldır bende de vardı. Asla geçmek bilmeyen bir yumru boğazıma düğüm olmuş kalmış ve bir parçam olmuştu artık.

Kendimi bütün çiçeklerin yanında olmasına rağmen yer altında açan yer altı menekşesi gibi hissediyordum. Bütün çiçekler hemen yanında. Ama o çiçeğini bile yerin altında açıyor. Tek başına yer altında sıkışıp kalıyor öylece. Kimse görmüyor onu. Kimse orada olduğunu bilmiyor. Bende bir yer altı menekşesinden farksızdım şimdi. Yapayalnız ve çaresiz...

Loading...
0%