Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Ben Özgür Akal...

@betulaybln

Yazardan size not:

''Merhaba.✨ Aranıza hoşgeldim. Çok uzun yoldan geldim. Zorluklardan yıldızlara... Uzun süredir kurguladığım hikayemi sonunda paylaşmaya cesaret bulabilmenin verdiği heyecanı tarif etmek çok zor. Ama dilerim ki orda bir yerde bu yazıları okuyan kim varsa, kalbine dokunabilirim...💙💙Sizin de tüm zorluklarınızdan kendi yıldızlarınıza ulaşmanız dileğiyle... Keyifli okumalar.💙''

Hani bazı anlar vardır. Hayatınız film şeridi gibi geçer gözünüzün önünden. Ölümle yaşam arasındaki o ince çizgide olduğunuzun kanıtıdır bu. İşte şimdi tam olarak bu noktadayım. O ince çizginin tam üstündeyim. Bileğimden akıp giden bir sıcaklık hissediyorum. Gözlerim kararırken son gördüğüm bu sıcaklığın zemini git gide boyuyor oluşuydu. Ve şimdi her yer kapkaranlık. O karanlığın içine sürekli çekilmeye devam ediyorum. Bir kara deliğe yakalanmışım gibi... Ölmüş müydüm? Yoksa ölüyor muydum? Bu ince çizginin hangi tarafı yaşam? Hangi tarafı ölüm? Ne tarafa gitmeliyim? Bir sirk gösterisindeymişim de ipin üstünden yürüyerek karşıya geçmeye çalışıyordum sanki. İnsanlar beni hayret ve zevkle izleyip eğlenirken ben yere düşmenin korkusuyla kan ter içinde kalıyordum. Belli belirsiz sesler geliyordu kulağıma.'' Sen Özgürsün! Sen bu karanlığa hapsolamazsın. Sen bu karanlığa ait olamazsın. Kurtar kendini Özgür! Yaşa! Yaşamalısın! Herkese ve her şeye inat yaşamalısın! '' Sesleri duyuyordum , duyuyordum ama savaşacak gücüm yoktu. Ya bu karanlığa yenilip onun bir parçası olacaktım yada yenip bu Dünya'nın bir parçası olmaya devam edecektim...

Sanki üstünde tonlarca yük varmışçasına ağırlaşmış gözlerimi zorlanarak araladım. Önce bulanık olan görüntü zaman geçtikçe netleşmeye başladı. Az önceki gördüklerim geldi aklıma. O karanlık... O sonsuzluk...O ince çizgi...Ben şimdi o çizgiyi aşmış mıydım? Daha önemlisi çizgiyi aştığım yer doğru yer miydi? Her tarafımın ağrıdığını hissediyordum. Uyuşmuş haldeydim. Yavaşça gözlerimi bulunduğum yerde gezindirdim. Zaten başka da bir şey yapamıyordum. Gözlerim hemen sağımda bana bakan 3 doktora iliştiğinde , neden burada olduklarını anlamaya çalıştım.

-Özgür Hanım. Merhaba. Şuanda hastanedesiniz . 1 haftadır komadasınız. Kafanız karışmış olabilir ve şuanda hiçbir şey anlamıyor olabilirsiniz. Merak etmeyin. Bu çok normal. Verilen ilaçların etkisindesiniz. Son kontrollerinizi yaptık ve durumunuz şuan için oldukça iyi görünüyor. Yanımda gördüğünüz psikiyatristimiz Doktor Şevval Korkmaz, ben ortopedi ve travmatoloji bölümünden doktorunuz kıvanç Yılmazer yanımda gördüğünüz ise asistanım Baran Koçyiğit. Herhangi bir yakınıza bu süre boyunca ulaşamadık. Eğer aramamızı istediğiniz biri varsa bize numarasını verebilirsiniz. Yanınızda birinin olması çok iyi olacaktır.

Bir süre sustu. Benim tepki vermemi bekliyor olmalıydı. Neye, nasıl cevap vereceğimi bilemiyordum. Zaten konuşamıyordum bile.1 haftadır komada olduğumu söyleyip koca bir soru işareti çöktürmüştü hayatıma. Bir hafta önce beni ölüme sürükleyecek kadar büyük bir şey yaşamıştım ve ben hiçbir şey hatırlamıyordum. Söylemek ve sormak istediğim binlerce şey olsa da sadece son sorusuna yönelik olarak hayır anlamında kaşlarımı yukarı kaldırdım.

-Anladım Özgür Hanım.

Adının Kıvanç olduğunu yeni öğrendiğim doktor sıkıntılı bir nefes verdi. Bir şey söyleyecekmiş de nasıl söyleyeceğini bilemiyor gibiydi.

- Özgür Hanım... İntihar girişiminde bulundunuz...

Bazı cümleler vardır. Duyduğunuz anda size hatırlamak istemediğiniz her şeyi bir bir hatırlatır. Karşımdaki doktorun söylediği o son cümle bana tam olarak bunu yaşatıyordu.

''İntihar girişiminde bulundunuz...''

''İntihar girişiminde bulundunuz...''


''İntihar girişiminde bulundunuz...''

Hatıralarım tetiklenmişti ve zihnimin duvarlarına çarpa çarpa çıkıyorlardı şimdi gün yüzüne. Hiç düşünmeden sağ bileğime bastırdığım jilet, aynı anda zemini kaplamaya başlayan kanım, gittikçe kararan gözlerim, o tarifsiz acı... Hepsini tek tek hatırlıyordum, hatırladıkça deliriyordum. Deliriyordum ve hiçbir şey yapamıyordum. Zihnimde fırtınalar kopuyordu bedenimde ise en ufak bir hareket yoktu. Yapamıyordum... Bedenimle zihnim arasında bir savaş vardı. Ve ben bu savaşın neresindeydim bilmiyordum... Gözlerimin dolduğunu, ardı ardına akan o yaşların tenimden akıp gidişini hissediyordum yalnızca...

'' Hocam nabzı yükseliyor, Hocam taşikardi!!!''

Sesler gittikçe azalıyordu. Gözlerim yeniden kapanıyordu yaşamamaya inat eder gibi. Sonsuz bir karanlığa kapanmak ister gibi...

2 Hafta sonra...

2 Hafta... 2 haftadır ne yaşadığımı anlamıyordum. İlk hafta sürekli uyutuldum. Uyanıyordum. Bir hemşire giriyordu odama, serumuma bir şeyler katıyordu. Yine uyuyordum. Uyanıyordum, yine uyuyordum. Ama ne fark ettim biliyor musunuz? Size hangi ilacı verirlerse versinler , ne kadar uyuturlarsa uyutsunlar. Ruhunuz hep uyanık kalıyordu. Birileri bakıyordu size. Uyuyor sanıyordu hareketsizliğinizden. Sorun yok , iyi deyip gidiyorlardı. Oysa ruhunuz acılar içinde kıvranıyordu. Binlerce kabuslar görüyordunuz. Uyanmak istiyordunuz. Uyanamıyordunuz. O kabusun ta kendisi oluyordunuz sonra. İşte bu yüzden ne kadar uyuturlarsa uyutsunlar bedeninizi , ruh uyumazdı...

2. haftada beni uyutmaktan artık vazgeçmişlerdi. Belki de iyi olduğumu düşündüklerindendi , bilmiyordum. ''Psikiyatrist Şevval Hanım'' diye tanıttıkları kadın sürekli odama gidip geliyordu. Bana sorular soruyordu durmadan. '' Neden yaptın? Daha 23 yaşındasın Özgür, neden kıymaya çalıştın canına? Neler oluyor hayatında? Küçüklüğün nasıl geçti? Annen nerede ?Baban nerede? Kimsen yok mu?'' Ben ise hepsine aynı cevabı veriyordum. Her bir soruya tek bir cevap. ''Bilmiyorum.'' İşte 2 hafta bu şekilde geçmişti. Şimdiyse yatağımda doğrulmuş oturuyor ve sarılı bileğime bakıyordum. Hala sağ elimle hiçbir şey yapamıyordum. Canım çok yanıyordu. Belli aralıklarla pansumanım yapılıyordu ve yaramı kontrol ediyorlardı. Bileğimdeki bandajda elimi gezdirdim. Sadece bir damar ve bu damara atılmış bir kesikle hayatım bitebiliyordu. Beni bu hayata bir damar mı bağlıyordu şimdi? 'Ne kadar garip' diye söylendim kendi kendime. Tam o sırada içeri elindeki not kağıtlarıyla psikiyatristim girdi.

-Garip olan ne Özgürcüm?

Sahte bir gülücük atarak konuşmaya başladım.

-Günaydın Şevval Hanım.

-Günaydın Özgür. Ama soruma cevap vermedin.

-Hayata beni bir damarın bağlıyor oluşu.

Hafifçe gülümsedi.

-Bana iki haftadır ilk kez düzgün bir cevap verdin.

-Sanırım.

-Bunu fark etmiş olman artık hayatına daha çok değer verdiğini mi gösteriyor peki?

- Ben hayatıma değer veren biriyim. Yaşamayı seviyorum. Bazense hayatımdan nefret eden biriyim yaşamaktan nefret ediyorum.

-Peki sence... Sen tam olarak kimsin Özgür?

- Ben Özgür Akal. Bipolarım.

Loading...
0%