@betulaybln
|
Uyku sersemliğinin verdiği aptallıkla mesajı defalarca okuduktan sonra ancak anlayabilmiştim. Bir süre grubu incelemeye koyuldum. Daha önce de fark ettiğim gibi grubun resmi yoktu. Fakat açıklama kısmında bir yazı gözüme çarptı.'' ;Hikayemiz bitmedi...'' Sohbete az önce atılan yazıyı anımsadım. ''Hikayesi bitmeyenlerdeniz...' Yazı yüzümde belli belirsiz bir tebessüm oluşturmuştu anımsadıklarımla beraber. 'hikayemiz bitmedi' diye tekrarladım sesli bir şekilde. Bunu sesli söylemek içimde öyle duygular uyandırmıştı ki gözlerimin dolmasını engelleyememiştim. Her birimizin bir hikayesi vardı. Bu yazılara gözleri değen senin , bu yazılardan haberi bile olmayan diğerlerinin, benim , bizim hikayemiz. Ne yaşıyor olursak olalım , bir şeyler ne kadar kötü olursa olsun , Evet! Hikayemiz bitmemişti. Her birimiz kendi hikayemizin kahramanıydık. İşte bu yüzden kahramanı olduğumuz bu hikayeyi en güzel şekilde yaşamayı hak ediyorduk. Ellerinize bakın, İşte kalem. Ellerinizde tutuyorsunuz onu. Hayatınıza bakın, İşte kağıt. Yazın. Hiç durmadan yazın. Kendi hikayenizi en güzel şekilde yazın. Çünkü siz bu hikayenin baş karakterisiniz. İşte kalem ve kağıdınız önünüzde duruyor. Öyleyse neden duruyorsunuz? Yazmaya başlayın. Hemen ,şuanda! Hikayenize hak ettiğiniz tüm güzellikleri yazın. Çünkü kaleminizin farkına vardığınız sürece size her yer kağıt olacak... Çünkü siz istediğiniz sürece hikayeniz bitmeyecek... Grup bilgisinden çıkarak mesaj kısmına girdim. İçimdeki umut tanelerini bu mesaj sayfasına ekecektim. İkinci mesaj benden olacak gibi duruyordu. Yazacaklarım belliydi. İsminin Araf olduğunu söyleyen adamınkiyle aynı olacaktı. Beklemeden aklımdakileri yazarak gönder tuşuna tıkladım. '' Ben Özgür Akal. 23 yaşındayım ve bipolarım. '' Mesajı gönderdikten sonra telefonumu kapayarak tekrardan yastığımın altına sıkıştırdım. Bugün için Allah'tan tek isteğim , içimdeki bu umut tanelerinin solmamasıydı. İlk kez bir günü aynı güzel duygularla sona erdirebilmekti...''Lütfen bugün içimdeki umut taneleri solmak yerine yeşersin Allah'ım. Ne olur..'' Yüzümde açmış gülücükler eşliğinde yatağımdan kalktım. Bugün saat 2 buçukta Şevval Ablayla randevum vardı ve saat şimdiden on ikiyi gösteriyordu. Hızla bir şeyler atıştırıp giyinmeye koyuldum. Üstüme siyah bol bir kapüşonlu , altıma da siyah bir tayt geçirdim. Soğuk havaları oldum olası çok severdim. Üşümenin ruhuma iyi gelen bir tarafı vardı. Fakat İstanbul kışları istediğim kadar soğuk olmuyordu ve bu durum beni biraz üzüyordu. 'Sen deli misin Özgür' dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü öyleyim! Aslında hepimiz biraz deli değil miyiz sizce de? Bel çantamı da taktıktan sonra odamdan çıkacaktım ki gözüm hemen giyinme dolabımın yanında duran aynaya ilişti. Göz altlarım mosmor ,kahverengi gözlerim ise tabiri caizse kan çanağına dönmüştü. Belime kadar uzanmış ,kumral ,hafif dalgalı saçlarım , karmakarışık ve bakımsız görünüyordu. Bedenimde göz gezdirdiğimde daha da zayıfladığımı fark ettim. Bedenimle anatomi dersini tüm detaylarıyla anlatabilirlerdi sanırım. Aynadaki yansımam bütünüyle berbat görünüyordu. Çekmecemi açıp tarağımı elime aldım. Saçlarımı taramak belki bir nebze görüntümü düzeltir diye düşünmüştüm. Tarağı saçlarıma geçirdiğim anda, bileğimde oluşan dayanılmaz acıyla beraber tarağı büyük bir gürültüyle yere düşürdüm. Sağ bileğimi sol elimle tutup gözlerimi sıktım. Acısından gözlerim dolmuştu. Bileğimin üstünden diğer elimi çekip bandajla sarılı yarama baktım. Zaten dolu olan gözlerimden akan yaşları durduramamıştım. "Hikayemiz bitmedi " diye tekrarladım yeniden.Gülmeye başladım. Komikti... Sağ bileğim bile bu cümleyle çelişirken ben bu hikayenin neresinde olabilirdim ki? İşte yine bulutlardan yere çakılmış gibi hissediyordum. Az önce kuştum göklerde. Şimdiyse bir taştım yerde.Belki de hiç kuş olamamıştım. Bir ebabil kuşunun ayaklarında taşıdığı taştım belki de en başından beri. Kendimi uçuyor sanmıştım... |
0% |