@betulaybln
|
YAZARDAN NOT:🌕 ˖°𓇼🌊 ⋆🐚 🫧 - Özgür korkutma beni! Ne oluyor ? Ağlamaktan tek bir kelime bile edemiyordum. Söylemek istediğim her şey boğazımda bir düğüm oluşturuyordu. Fakat hiçbirini kelimelere dökemiyordum. -Özgür! Güzelim bak bana lütfen. Hadi canım. Şevval abla yüzümü iki elinin arasına alarak konuşurken benim tek yapabildiğim sadece ağlamaktı. Anlatacaklarımdan korkuyordum. Belki de anlattıklarımdan sonra duyacaklarımaydı korkum. -Özgür derin nefes al bir tanem hadi. Anlat bana ne oldu? Anlatmazsan bilemem. Hadi güzelim. Lütfen. Derin nefes al. Anlat bana. 'Konuş Özgür anlat hadi ona , lütfen. Bir kerede düşüncelerin değil sen konuş. Sadece bir kere düşüncelerinde tutsak kalma. Zihninde fırtınalar mı kopuyor? Yağmur ol o zaman. Ama susma. Susarsan fırtına dinmez. Yağmur ol ki dinsin fırtınan.' Kendime söylediklerimin davranışlarımla en ufak bir bağlantısı bile yoktu. Zihnim ve bedenim arasındaki bu savaşı bölen hemen arkamdan bana gittikçe yaklaşan ayak sesleri olmuştu. -Birileri yine vazgeçmiş anlaşılan. Bu Araf'ın sesiydi... Şevval abla da anlamış olacak ki bakışlarını arkama yönlendirdi. -Şevval Abla ,Özgürle ben ilgilenirim. Sen çık istersen. Şevval abla kaşlarını çatarak bakışlarını Araf'a yönlendirdi. -Araf! - Şevval Abla. Güven bana. Şevval Abla bana son bir kez bakarak ayağa kalktı. Etrafımda olan her şeyin farkındaydım. Fakat tepki veremiyordum. İçimden tek gelen şey ağlamaktı. Şevval Abla çıkıp kapıyı arkasından kapadıktan sonra Araf önüme geçerek çömeldi. -Sana ismin gibi ol demiştim. Dolu gözlerimle Araf'ın mavi gözlerine baktım. -Ama başaramamışsın. Bakmaya devam ettim. -Tek bir kelime bile etmeyip sadece ağlıyorsun. Savaşmadan kazanamayacağın gibi kaybedemezsin de. Sorunun ne olursa olsun önce savaş. Yenilsen bile hiç değilse savaşmış olacaksın. -Ben... -Sen ne? Savaşacak cesaretin mi yok? Korkak mısın sen? Söyledikleri her ne kadar beni sinirlendirip gururuma dokunuyor olsa da , susmaya devam ettim. O ise yüzüne Alaycı bir gülümseme kondurarak konuşmaya devam etti. -Hala susuyorsun. Sana bir şey diyeyim mi? Sana verilen ismi hak etmiyorsun. Burada senin için konuşmam bile saçmalık. Son dediği cümleyle beraber ayaklanıp gidecekken durması için elini tuttum. Elinden destek alarak ayağa kalktım. Muhtemelen gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Özene bezene yaptığım makyajımsa çoktan akmış olmalıydı. Söylediği son kelimeler suyu taşıracak o küçücük damlayı da eklemişti bardağıma. -Kimsin sen? -Ne? -Kimsin sen? Sen kimsin ki bana koyulan ismi hak edip hak etmediğimi sorguluyorsun? -Ben senim Özgür. Belki bir başkası da bendir. Çünkü biz birbirimize benziyoruz. Bizi sadece bizim gibi olanlar anlar. - Saçmalık! Sen hasta bile değilsin. Çıkmış karşıma bide seni anlarım diyorsun öyle mi? Bipolar biri nasıl olur söyleyeyim mi sana? Bak işte böyle olur. dedim kollarımı iki yana kendimi gösterir gibi hafifçe açarak.Sonra konuşmaya devam ettim titrek ama yüksek sesimle. -Böyle yıkık olur işte. Darmadağın olur. O kadar çok ağlarki gözleri hep buğulu olur. Yemek yiyemez ,uyuyamaz,dışarı çıkamaz,hatta bazen konuşamaz. Ruhu 'sen bipolarsın' diye bağırır ona çünkü. Bipolar biri nasıl oluyormuş ha Araf? Bak bana bak! Nasıl oluyormuş?! Araf'ı üst üste itekleyerek aynı cümleyi terar etmeye başladım. -Nasıl oluyormuş! Araf daha fazla konuşmama müsade etmeden üçüncü itişimde kollarımdan sıkıca tutarak dolu gözleriyle gözlerime baktı. -Ne oluyor sana Özgür?! Kolumu sertçe ondan çekerek elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim.Sanki sildikten sonra tekrar akmayacakmış gibi. Burnumu çekerek konuşmaya başladım daha sakin ama sitemli bir ses tonuyla. -Ne mi oluyor? Peki anlatayım. Anlattığımda da hala aynı saçmalıkları mı sıralayacaksın? yoksa deli deyip gidecek misin? Görelim. Bugün çok mutlu uyandım. Kahvaltımı yapıyordum. Şevval Abla aradı beni. Sonra öğrendimki sen Şevval Ablaya hasta olduğumu söylemisşin. Seni görmeye geleceğim dedi. Gelmesini istemedim dışarıdayım dedim. Sonra alelacele kapadım telefonu. Beni tekrar arayacağını biliyordum o yüzden bu yalanı gerçeğe çevirmeye karar verdim. AVM 'ye gidecektim. Evden çıkıp otobüse bindim.Sonra bugünkü seansıma gelecektim. Otobüste yanıma bir kız oturdu. Bana bakıp duruyor diye konuştum. Sonra...Sonra... -Sonra ne? -Sonra... Uzun süre duraklamaya devam ettim. -Allah kahretsin! -Sonra ne oldu Özgür? -Yanımda kız bana tek bir kelime bile etmemiş. Kendi kendime konuşmuşum onunla. Sanki söylediklerime cevap vermiş gibi... Herkes bana bakıp deli diye fısıldaşıyordu. İdrak edemedim. Ne yaşadığımı anlayamadım. Korktum. Çok korktum...Hala anlamıyorum. Ne olduğunu anlayamıyorum. Anlamak istemiyorum. Elimle yüzümü kapatarak hıçkırıklar içinde ağlamaya devam ediyordum.Araf ise ben ağlarken pür dikkat bana bakıyordu. Bir süre sonra bakışları kolumdan düşmek üzere olan çantama kaydı. Çantamı aldığı gibi fermuarını açıp içindeki her şeyi yere boşalttı. -Ne yapıyorsun? - Bak yere! -Ne? Çantamdan dökülenler ruj, kulaklık, cüzdan, anahtar ve ilaçlardı... Bir sürü ilaç... -Almadın ilaçlarını değil mi? Sessizlik. -Şevval Hanıma sen mi söylersin , ben mi söyleyeyim? -O ilaçların etkisini biliyor musun? Ruhsuz biri gibi oluyorsun. Ölüden farkın kalmıyor. Hissizleşiyorsun. O ilaçları alacağıma ölürüm daha iyi. Anlıyorum seni diyordun az önce. Anla o zaman. -Hayır, seni anlamıyorum. Haklıydın Özgür. Anlamıyorum seni! Öfkeli bakışlarını bileğime döndürdü. Sol bileğimi aniden tutup havaya kaldırdı. -Bu dövme her şeyden vazgeçmiş bir kızın bileğinde olmamalı! Bileğimi fırlatırcasına geri bıraktıktan sonra arkasına bile bakmadan ,kapıyı çarpıp, çekip gitti. Araf'ın hemen ardından Şevval Abla koşarak içeri girip yanıma geldi. -Özgür! Büyük bir mağazada kaybolmuş, küçük bir kız çocuğu gibi Şevval Ablanın gözlerine baktım. Dopdoluydu gözlerim. Şevval Ablaya sımsıkı sarıldım. Kaybettiğim ailemi bulmuşum gibi bir sarılmaydı bu. Hıçkırıklar eşliğinde akan gözyaşlarım arasından son bir şey söyledim. -Ne olur kurtar beni... |
0% |