2. Bölüm

Noktalı Virgül

Betülay belen
betulaybln

Yazardan not:
İlk bölümü okuyup buraya geldiyseniz... Demek ki bir yerlerde, bir cümle ruhunuza dokundu. Kalbinizde bir yerlere ulaşabildiysem ne mutlu bana. ✨ Keyifli okumalar. 💙

Saat: 03.34


Kahretsin! Yine mi? Uyuyalı bir saat bile olmadı! Telefon ekranında titreyen ışıkla birlikte karşıma çıkan saate öfkeyle baktım. Hiç görmemişim gibi davranarak, telefonu yastığımın altına sıkıştırdım. Yüzüstü uzanıp başımı yastığa gömdüm. Uyuyormuş gibi yaptım. Gözlerim kapalıydı ama zihnim çoktan uyanmıştı. Uyuyamayacağımı kabullenmem yaklaşık yirmi dakikamı aldı.

Yavaşça doğruldum. Bir süre odamın loşluğunda oturdum. Sonra gözüm duvarda asılı olan led ışıklara kaydı. Ayağa kalkıp onlara yöneldim. Parmağım düğmeye uzandığında her şey bir anda yumuşadı. Duvarlarıma sinmiş sarı tonlar, içime serin bir ferahlık yaydı. Işıklar açıldığında yüzüme belli belirsiz bir tebessüm yerleşti. Oldum olası bu ışıkları çok severdim. Ne tam olarak aydınlatıyorlardı ne de karanlıkta bırakıyorlardı beni. Bu iki zıtlığın tam ortasında tutuyorlardı beni… Arafta. Aynı yıldızlar gibi. Aynı duygularım gibi.

Bir insan led ışıkları ya da yıldızları kendine bu kadar benzetebilir miydi gerçekten? Ben benzetiyordum. Hem de öyle bir benzetiyordum ki, onlara her baktığımda karşımdaki bir ışık değil de, bana benzeyen bir arkadaşımı görüyordum sanki. Sanki beni anlıyorlardı. Sanki yalnızlığımı paylaşıyorlardı. İşte bu yüzden odamın duvarlarına ledler döşemiş, tavanıma fosforlu yıldızlar yapıştırmıştım. Uykusuz gecelerimde gökyüzünü biraz olsun içeri alabilmek için.

O an hiçbir şey yapmadan ışıklara baktım. Yaklaşık bir saat boyunca. Zihnimi susturmanın tek yolu buydu çünkü. Düşünmemek. Çünkü düşündükçe... Deliriyordum. Ve inanın bana, delirmekten daha beter bir şey varsa, o da yalnız delirmekti.

Gözlerimi ovuşturdum. Bu gece nasıl geçecekti? Uyku yine parmak uçlarında dolaşıp kaçmıştı benden. Genelde her uyanışımda geri kalan saatlerde ne yapabileceğimi planlamaya çalışırdım. Uyuyamıyorsam bir şekilde geçmeliydi zaman. O anda da aynısını yapıyordum. Tam ayağa kalkacak, mutfağa gidip bir şeyler alacaktım ki telefonuma gelen bildirimle irkildim.

"Yaşamalı, çiçek açmalı insan bu hayatta. O çiçekleri açamıyorsa şayet… Solup toprak mı olmalı?"

Gönderiniz beğenildi.

Bu satır… Bana aitti. Ve bu satırın yazıldığı zamanı düşündüm. Hastanede, damarlarımdan ilaçlı serumlar akarken, bir yandan da içimden akan kelimelerdi bunlar. Kimsem yoktu. O satırı yazdığım platformda bir takipçim bile yoktu. Günlüğüm gibiydi sadece. Saklandığım bir yer. Ne yorum vardı ne beğeni. Şimdi biri görüp beğenmişti işte. Ama kimin beğendiğini düşünemedim bile. Zaten sorgulayacak hâlim de yoktu.

Telefonu tekrar yastığımın altına koydum. Kafamın içinde dönüp duran planlar... Dağıldı. Ayağa kalkmaktan vazgeçip çekmeceme uzandım. Uyku hapımı aldım. O bilindik acımsı tadı boğazımda hisseder hissetmez gözlerim ağırlaştı. Çok geçmeden, rüya mıydı kâbus muydu bilmeden, uyku beni kollarının arasına aldı. Haplarla uyuduğunuz bir hayat, inanın bana, hiç güzel değildi.

Saat: 09.00


Yeni bir sabah. Ama aslında eski bir sabahın kopyası gibi. Alarm yok. Zorunluluk yok. Ama yine de uyanıyorum. Uyku hapına rağmen... Saat dokuzda yine ayaktayım. Uykularım hep böyle yarım.

Telefonumun titreyen sesiyle gözlerimi araladım. Bu yaşananlar dejavudan farksızdı. İçimde bir oflama hissiyle yastıkların arasında kaybolan telefonu bulmaya çalıştım. Buldum. Açtım. Ekranda yeni bir bildirim vardı:

Noktalı Virgül grubuna eklendiniz.”

Kaşlarım çatıldı. Anlam veremedim. Birkaç saniye ekrana bakakaldım. Sonra parmağımı yavaşça simgeye uzattım.

Grubun bir profil fotoğrafı yoktu.
“05......... bu grubu oluşturdu.” yazıyordu.

Aynı numara sürekli tekrar ediyordu...


Ve bir de şu satır:


“05......... sizi ekledi.”

Grup bilgisine girdim. 13 kişi vardı toplamda. Sadece bir kişi bende kayıtlıydı: “Şevval Abla.”

Boğazımda bir şey düğümlendi. O an her şey, hafızamın içine sanki yavaş çekimde dökülmeye başladı.

Hastanedeyken asla peşimi bırakmayan, beni yalnız bırakmayan o kadın. Kimsem yokken kimsesizliğime ortak olmaya çalışan, Psikiyatristim. Ama aynı zamanda… Ablam gibi sevdiğim biri. Gerçekten “abla” dediğim ender insanlardan. Zoraki değil, gerçekten öyle hissettiğim için “abla” dediklerimden.

Ben ona ne kadar duvar ördüysem… O, o duvarları aynı sabırla tırmandı. Ben kaçtıkça geldi. Ve ben fark etmeden ona kendimi açtım. Bir gün, “abla” deyiverdim aniden. O ise güldü. Bu gülüşün arkasındaki mutluluğu net bir şekilde görebilmiştim.

Hastaneden çıktıktan sonra da bırakmadı peşimi. Beni diğer seanslara ikna etti. Haftada üç gün onun yanına gider olmuştum. Bazı günler saatlerce sustum. O da sustu benimle. Bazı günlerse içimde ne varsa döktüm. O da tüm döktüklerimi toparladı. Zorlamadı. Anladı. Sabırla dinledi.

Ve şimdi... O kişi, bu gruptaydı. Ama neden?

Telefon ekranına yeniden döndüm. Grubun isminin altında bir cümle kayıyordu gözümün önünden:

“05......... yazıyor...”

Yine o tanıdık numara. Beni ve gruptaki herkesi ekleyen kişi.

Derken... Mesaj geldi. Uzun sayılabilecek bir metindi. Merakla okudum:

“Merhaba arkadaşlar. Bu grubu kurmamı psikiyatristimiz Şevval Hanım istedi. ‘Biz’ diyorum çünkü o, bu gruptaki herkesin psikiyatristi.
Grubun adını ‘Noktalı Virgül’ koymamın sebebiyle başlayayım…
Çünkü biz noktalı virgülüz. Hepimiz. En azından ben öyle düşünüyorum.
Noktalı virgül, noktadan güçlüdür.
Çünkü cümleyi bitirmez. Devam eder ve onu yeni bir cümleyle birleştirir.
İşte biz de öyleyiz. Hikâyesi devam edenlerdeniz.
Ruhuna tutsakken, özgürlüğü süşleyenlerdeniz.
Zihniyle savaşanlardanız.
Biz noktalı virgülleriz.
Bu grubun amacı birbirimize iyi gelmek.
Kimin ne yaşadığı ve bunlarla nasıl baş ettiği belki farklı… Ama acı tanıdıktır.
Birbirine benzeyen insanlar, birbirini daha iyi anlar.
Şimdi kendini tanıtmak isteyen varsa başlayabilir.
İlk ben başlayayım:
Ben Araf Akdemir. Yaşım 24. Bipolarım.”

Ekranı kapatmadım. Parmaklarım dokunamadı ekrana. Sadece baktım. Gözlerim dolmadan önce, içimde bir cümle yankılandı:

“Hikâyesi devam edenlerdenim.”

Ve o an, belki de ilk kez yalnız olmadığımı hissettim. Komik olansa yalnız olmadığımı hissettiğim ilk yerin bir sosyal medya grubu olmasıydı…

Bölüm : 14.09.2024 02:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...