Yazardan Not:🌸
Herkese merhaba benim için en değerlilerim olan,okurlarım.💕🫧🪽 Uzun süredir bölüm atamadım çünkü kitappad için açmış olduğum grup ile ilgileniyordum. O yüzden beni mazur görün lütfen. Umarım bu süreçte merakla yeni bölüm atmamı bekleyen bir sürü okurum olmuştur... Ne demiştik. Zorluklardan yıldızlara... Ve ben inanıyorum ,sizin de desteğinizle ,bir gün o yıldızlarda 'betülay'yazacak. 💕🫧🪽
Karşımda dikilmiş bana psikoloğunum diyen Araf'a inanmayan gözlerle bakıyordum. Çünkü bu imkansızdı! Çünkü böyle bir şey olamazdı! Böyle bir şey olmamalıydı! Gözümün gördüğünü inatla red ediyordu beynim. Bende beynimden yanaydım. Çünkü bu görüntüyü kabul etmeyi bende istemiyordum. Başımı iki yana 'hayır' anlamında salladım ve kendimi ikna etmek için sayıklamaya başladım.
- Bu bir rüya Özgür.
-Bu bir rüya değil Özgür.
-Şuan böyle bir şey olmuyor Özgür.
-Şuan bunların hepsi oluyor Özgür.
Her dediğimi zıttıyla yanıtlayan Araf'a baktığımda tüm gerçekleğiyle karşıma dikilmiş bana bakıyordu. Evet! Bunlar gerçekti...
-Ne işin var burada?
- Söylediğim gibi. Ben psikoloğun Araf akdemir.
Sinirimin bozulduğunu açıkça belli edecek şekilde sırıttıktan sonra konuşmaya başladım.
-Söyleyecek başka yalan mı bulamadın?
-Bunlar gerçek Özgür Akal.
Ellerimi yumruk yaparak sinirlerime hakim olmaya çalışmıştım fakat işe yaramıyordu. Daha fazla dayanamayarak bağırmaya başladım.
-Bipolarsın sen!Ama pardon.Oda yalandı değil mi?
- Sana kendimle ilgili hiçbir konuda yalan söylemedim. Sadece psikolog olduğumu söylemedim o kadar.
Alaycı bakışlarımı üzerine dikerek söylediğini asla ciddiye almadığımı belli edecek şekilde onu yanıtladım.
-Şevval Ablayla arkamdan iş çevirirken çok eğlendiniz mi? Midemi bulandırıyorsunuz!
Hala sıkılı olan avuçlarımı bozmadan öfkeyle odadan çıktım ve kapıyı ardımdan sertçe kapattım.Hastaneden bir an önce ayrılmak için hızlı adımlarla ilerliyorken Araf'ın olduğunu düşündüğüm bir el kolumu tuttu. Arkama bile bakmadan kolumu elinden kurtarmak için çekmeye başladım fakat öyle sıkı tutuyordu ki bırak çekmeyi hareket bile ettiremiyordum.
- Bırak kolumu!
- Yüzüme bile bakmıyorsun.Kolunu tutan ben olmasam ne yapacaktın?
- Kolumu tutan senden başkası olamazdı.
- Olabilirdi!
-Olamazdı.
-Olabilirdi!
-Olamazdı.
-Hep böyle inatçı mısındır?
-Asıl sen hep böyle inatçı mısındır?
Sinirle nefes vererek bir kez daha kolumu çekmeye çalıştım.Fakat yine olmuyordu.
-Ağrına gitti değil mi?
Yüzümü ona çevirmemek için inat etmeye devam ederken sorusuna başka bir soruyla karşılık verdim.
-Ne?
- Bipolar olmama rağmen burada,karşındayım. Bipolar olmana rağmen buradasın ,karşımdasın. Ama aramızdaki en büyük fark ne biliyor musun? Ben başardım ve psikolog olarak karşındayım , sense başaramamış ve hatta başarmak için bir adım bile atmamış biri olarak karşımdasın. Ağrına giden şey bu. 'Neden ben yapamadım ama o yaptı?' Diyorsun kendine.
İnadımı bırakıp öfkeyle Araf'a döndüm.
-Belli ki çok eğleniyorsun evet!
Sesim o kadar yüksek çıkmıştı ki etrafımızdakiler aralarında fısıldaşarak bize bakmaya başladı.Fakat şu an kimsenin bize bakıyor oluşu umrumda değildi. Konuşmama aynı ses tonuyla devam ettim.
-Kimsin sen? Ne sanıyorsun kendini? Sen kimsin de ben seni kıskanacağım?
-Bağırma Özgür!
-Sanane! Sanane ya sanane! Benim hayatı...
Daha fazla konuşmama izin vermeden ağzımı kapatan elleriyle ilk başta şaşkınlık içinde kalsamda, aynı anda setçe elini elimle çekerek yüzüne sertçe bir tokat çarptım. Yalnızca biraz sağa dönen yüzünü umursamaz bakışlar eşliğinde bana tekrar çevirdi.Yüzünde hafi bir sırıtmayla gözlerini gözlerime sabitledi. Ben onun aksine oldukça öfkeli bakıyordum.
-Ne oldu? Doğruları söylemem kırdı galiba.
- Sen mi beni kıracaksın? Kendini gözünde çok büyütüyorsun Araf Akdemir! Benimle ilgili her şeyi çok güzel öğrenmişsin aferin! Ama inan bana umrumda bile değil. Her şeyi öğren istersen,o sana bunları da öğreten, hocandan. İkinizde umrumda değilsiniz. Uzak durun benden!
Tam arkamı tekrar dönecekken Araf kolumu tekrar tuttu.Kolumdan hafifçe bileğime kayan eli tam dövmemin olduğu yeri sardı ve gözlerimin içine baktı. Benim aksime çok sakin bakıyordu gözleri.
-Bu dövmeye yaraşır bir kız ol Özgür.
Kolumu çekerek öfkeli bakışlarımı sürdürdüm.
-Sildiricem bu dövmeyi!
- İyi değilsin.
-Ne diyorsun yine Allah aşkına , bir sus artık yeter. Hepiniz bir oldunuz delirtmeye mi çalışıyorsunuz beni? Ne yapmaya çalışıyorsunuz siz?!
- Seni kendine getirmeye çalışıyoruz.
-Madem bipolar olduğunu söylüyorsun. Önce kendinle ilgilen Araf Akdemir!
-İlgilendiğim için burada, karşında, duruyorum. Sense halüsinasyon görüyorsun. Bu mu kendinde olmak? O gün otobüste olanları kendinde çok iyi biliyorsun , biliyorum. Sana yardım etmeme izin ver sadece.
Olanları hatırlayarak yüzümü buruşturdum . Fakat anlaşılmaması adına hızla mimiklerimi geri düzelttim.
-İyiyim ben!
-Değilsin.
-İyiyim!
-Özgür iyi değilsin!
-İyiyim!
Gözlerim doluyordu.
-Değilsin!
-İyiyim diyorum!! Çok iyiyim! Hiçbir şeyim yok benim! Allah kahretsin! İyiyim... iyi...
İyi' kelimesi ağzımdan çıktıkça gözlerim daha çok doluyordu ve en sonunda kaybetmiştim.Zaten ben hep kaybederdim.Gözyaşlarım bir bir akarken yavaşça yere diz çöktüm.O kadar çok diz çökmüştüm ki bu zamana kadar, dizlerim yara bere içindeydiler. Ve bilirsiniz...Diz çökmek, kaybettiğinizi kabullendiğinizin en net göstergesiydi.
Hıçkırarak ağlarken iki kelime söyleyebilmiştim sadece titreyen sesimle.
-İyi değilim..
Araf'da benim gibi diz çökerek hala sol bileğimdeki dövmemin üstünde olan elini işaret etti.
-Ruhuna dokunmasına izin verir misin? Ruhunu Özgür bırakmama izin verir misin Özgür?
Ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerimi karşımda duran mavi gözlerle birleştirdim. Burnumu çekerek tebessüm ettim.
- Evet... İzin veriyorum. Ama... Evlenme teklifi de edecek misin?
Araf kahkaha atarken bileğimdeki elini çekti ve gülmekten karnı ağrımış olacak ki ellerini karnına götürdü.
-Kızım sen manyak mısın? Gözlerinden hala yaşlar akıyor sen espri yapıyorsun.
Bende gülerek ayağa kalktım ve elimi hala yerde çömelmiş şekilde duran Araf'a uzattım.
-Niye yerlerde sürünüyorsun? Kalksana?
- Gerçekten manyaksın.
'Ben nasıl bir kızla uğraşıyorum' dercesine hayretler içinde bana bakıp tebessüm ederek elimi tuttu ve oda ayağa kalktı.
Aniden gelen alkış sesleri hastanenin içinde yükselmeye başlarken ikimizde aynı anda etrafımıza baktık. Az önce bize bakan insanların hepsi bakmakla kalmamış her şeyi film tadında seyretmişlerdi. Mutlu sonla biten bu filmin finalini alkışlar gibi alkışlıyorlardı şimdi bizi. Kahkahaya boğularak Araf'a baktım. O da benim gibi kahkahaya boğulmuş bir şekilde bana bakıyordu.
- Ne dersin, selam mı versek?
Bu kez gözümden ağlamaktan değil de gülmekten gelen yaşları silerek anlamayan gözlerle Araf'a baktım.
-Nasıl yani?
-Bir tiyatro sona ermiş gibi.
- Olur!
Araf bunu yapmayı dört gözle bekliyor gibi onayladığım anda elimi tuttu ve bir adım öne gittik. Bana göz kırptığında ikimizde eğilip selam verdik. Alkışlar daha da çok büyümüş ve alkış seslerinin arasına minik kahkahalarda dahil olmuştu. Saatler içerisinde hem öfkeden deliye dönmüş hem ağlamış hem de gülmüştüm. Bir çok duyguyu kısacık zamana sığdırmıştım. O an fark ettim ki, ne zaman böyle hissetsem yanımda hep o vardı... Çünkü bu duyguların hepsi,
Araftı...