Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Parlak Cisim

@betulfdnr

Kapı sesini duyar duymaz yattığım yerden kalkıp kapıya koştum. Gelen babamdı. İçeri geçmesini beklemeden boynuna atlayıp sıkıca sarıldım. Başta afallasa da sonradan karşılık verdi.

"Benim prensesim babasını mı özlemiş?" Saçlarımı okşarken gülümsediğini hissettim.
"Özledi tabii ki." Yanağını öpüp geri çekildim.

"Hoş geldin baba." Ayakkabılarını çıkarıp içeriye geçti. "Hoş buldum kızım."

Babam üzerini değiştirmeye odaya gidince bizde annemle sofrayı hazırlamaya koyulduk. Daha sonra yemeğimizi yerken her zamanki gibi sohbet etmeyi de ihmal etmedik. Yemeğimi bitirince,

"Odama gidip dinlenebilir miyim?" diye sordum.

İkiside onaylayınca onları öpüp hemen odama geçtim. Bugün iyi hissetmeye başladığımda bile bu, çok uzun sürmüyor daha da beter hissediyordum. Ne olduğu hakkında hiçbir bilgim yoktu. Umarım herhangi bir hastalığım yoktur. Zihnimde uçuşan kötü düşünceleri kovup yatağıma uzandım.

Telefonumu aldığımda Tunç'tan gelen mesajları gördüm.

Tunç: İyi misin?

Aradım açmadın, iyisindir umarım.

Mesajlarına cevap versem iyi olacaktı. Sonuçta yanımda oldu. Ona teşekkür borçluydum.

İyiyim merak etme.

Yorgunum sadece.

Anında cevap geldi. Şaşırmadım çünkü okulda bile telefon sürekli elindeydi.

İyi olmana sevindim :)

Yarın gelecek misin okula?

Yorgunluğum geçerse gelirim.

Tamamdır, şimdi dinlen istersen.

Görüşürüz.

Görüşürüz:)

Yorgun olduğum zamanlarda bile zorla uyuyan ben, sanki uykunun cazibesine kapılıyordum. Telefonu kapatıp bıraktığımda gözlerimdeki ağırlığa karşı gelmekte zorlanmaya başladım. Başıma giren keskin ağrıyla yüzümü buruşturdum. Vücudumda aniden oluşan titremelerim ve soğuyan ellerimle yatakta hareket edemiyordum. Ne olduğuna dair hiç bir fikrimin olmayışı beni karanlığa sürüklüyordu. Korkmaya başladığımda daha fazla dayanamayıp gözlerimle verdiğim savaşta kaybetmiş oldum.

🖤

Rüya Diyarı...

Prens Axs, meydanda daha fazla beklemeye dayanamayıp saraya döndü. Kraliçenin yanına vardığında bile dik duruşunu asla bozmuyor hatta daha ciddi bir hale bürünüyordu. Kendini bildi bileli ona bu öğretilmişti. Her işini ciddiyetle yapılması gerektiği sürekli zihnine işlenmişti. Yönetimin başına geçmeye çoktan hazırdı.

Axs, Kraliçe Nora'nın karşısına geçip selam verir vermez konuşmaya başladı.

"Meydanda yabancı biri vardı. Gördüm. Enops krallığında yaşayanlara da benzemiyordu. Çok farklıydı. Enops kuşunu görünce de korktu." Gördüklerini anlattıktan sonra kraliçenin konuşmasını bekledi.

Kraliçe, oğlu Axs'ın anlattıklarını şaşkınlıkla dinlemesine rağmen bunu yüzüne yansıtmadı. Yıllardır yaptığı gibi.

"Nasıl bir şeye benziyordu?" Kraliçe, sorusunu yöneltirken içinde yeşeren tedirginliği bastırmaya çalışmış ama başaramamıştı. Axs'da bunu çoktan fark etmişti.

"Sıradan, çok sıradan bir canlıydı. Bir özelliği, gücü yok gibiydi. Korktuğunu tüm benliğimle hissettim." Prens Axs, anlatırken bir yandan da gördüğü kızı düşünüyordu. Tehlikeli biri olduğunu sanmıyor ama en ufak bir şeyde de onu öldürmekten çekinmezdi, bundan emindi. Axs, başına saplanan keskin ağrıyla acı dolu bir ses çıkarmıştı. Gözleri koyulaşmış, vücudu soğumaya başlamıştı.

Kraliçe, bunu görünce hemen Axs'ın yanına geldi. Oğlu için korkmuştu.

"Otur hemen, her an düşebilirsin!"

Prens Axs, kraliçe Nora'nın bu dediğine anlam veremese de dediğini hemen yapmıştı. Yere bıraktığı bedeni uyuşuyor, kontrol edemiyordu. Axs, korkusunu belli etmememeye çalışsa da bunda ilk defa başarısız oldu.

🖤

Bengü'den...

Gözlerimi açtığımda hala odamda, yatağımda uzanıyor haldeydim. İki yanımda duran ellerimi kalbimin üzerine yerleştirirken nefes alıp-verişimi düzenlemeye çalıştım. Kalbim hızını hiç yitirmemişti. Sanki tüm duygular kalbimde savaş açmışta onları yönetemiyormuş gibiydi, hızlı ve tehditkardı.

Yataktan kalktığımda terlemiş olduğumu yeni yeni hissettim. Hemen duşa girsem iyi olacaktı. Daha fazla beklemeden kıyafetlerimi hazırlayıp banyoya geçtim. Ilık bir duş iyi gelebilirdi.

Duştan çıkınca saçlarımı kurutmadan salona geçtiğimde annemle babamın televizyon karşısında uyuyakaldıklarını gördüm. Bu halleri hoşuma gidiyordu. Onları izlemeyi bırakınca uyandırıp uyandırmama konusunda kararsız kaldım.
En iyisi uyandırmamaktı. Bu halde uyumayı sevdikleri için üzerlerini örttüm ve tekrardan odama geçtim.

Bu aralar bence hastalanacağımdan sürekli böyle oluyorum yoksa başka bir açıklaması olamaz, değil mi?

Saçlarımı kuruttuktan sonra yatağıma geçip oturdum. Uyumak istemiyordum. Bugün zaten yeterince uyumuştum.

Film izlemeye karar verip bilgisayarımı aldım. Balkonumdaki köşeme yerleşmeden önce mutfağa gidip atıştırmalık bir şeyler hazırladım.
Tekrardan balkona çıktığımda bu sefer ne izleyeceğimi araştırmaya başladım. Bir sürü filmi es geçerek en sonunda dikkatimi çeken bir kurgu bulabilmiştim.

Dünyalı kızla uzaylı erkeğin imkansız aşkı konulu filmi başlatıp arkama yaslandım.

💭

Uzaylı, kıza aşklarının kavuşmakla sonlanamayacağını, hiçbir zaman mutlu olamayacaklarını söylerken ağlıyordu. Kız ise kendinden geçmişti sanki. Bu denli birbirlerine bağlanabilmeleri garibime gitmişti. Film ya da gerçek olması fark etmeksizin böyle şeylere pek inanmıyordum. Belki de inanmak istemiyordum. Aklıma annemle babam geldiğinde bu düşüncelerime kızsam da onların aşkı gibi bir aşk yaşayabileceğimi zannetmiyordum.

Kız, uzaylıya gitmemesi için yalvarmaya başlamıştı. Akıl sağlığını kaybetmek üzereydi... Uzaylı, kızı kendine gelmesi için sarsıyor ama hiç fayda etmiyordu.

Kız insandı. Onun kanunu buydu: Duyguları yoğun yaşamak. Acıyı da, mutluluğu da dibine kadar yaşaması gerektiğini düşünürdü.

Kız insandı. Bağlanmaya alışık, sevmek nedir iyi bilen biriydi.

Kız insandı. Her şeyini aşkı için feda edebilecek yüreğe sahipti.

Kız insandı, kız imkansıza tutulmuş sıradan biriydi...

Uzaylı'nın durumu ondan daha iyi gibiydi.
Çok seviyor ama vazgeçmesi gerektiğini de çok iyi biliyordu.
Onu sevmiş, kalbinin var olduğunu düşünmeye başlamıştı ama yanılıyordu...
Onun kalbi yoktu!
Sevgiyi bilen kalbi değil, aklıydı. O, aklıyla hareket eden bir yaratıktı. Bunu yaparken sevdiği insana acıyı yerleştirdiğinin farkında değildi.
Garipti ama o da kendi doğası gereğince kendini haklı görüyordu.

Filmin sonunda uzaylı, kızı tamamen terketmişti.
Diyar diyar gezerken her vakit geçirdiği yerde başkasına acı vermeyi de ihmal etmiyordu. O herkesi zihninde sevebilirdi ama kalbinde asla sevemezdi!

Kız, kendini en sonunda dört duvar arasında bulmuştu. O sadece sevmiş ve sevilmek istemişti. Hak ettiği son kesinlikle bu değildi.

💭

Kafa dağıtmak için başlattığım filmin sonunda ağlamaya başladım. Bu nasıl son ve gerçekçilikti böyle? Aşk insanı en sonunda delirtiyor muydu?

Daha fazla dayanamayacağımı anlayınca bilgisayarımı kapatmış dağıttığım yerleri toparlıyordum.
Uyusam iyi olurdu.

Bilgisayarımı çalışma masamın üzerine bırakıp kalan eşyalarımı almak için döndüğümde gökyüzü birden aydınlandı. Şimşek çakarda aydınlanır ya, öyle...

Oluşan ışık beni geriye doğru fırlattı. Kendimi yerde bulduğumda canımın yandığını hissettim. Acıma daha fazla aldırış etmeyip ayağa kalktım. Ne olduğunu anlamak için tekrar bakındığımda bu sefer gökyüzünden parlak bir şeyin düştüğünü gördüm. Bu neydi şimdi? Bir tür doğa olayı mı?
Hava gayet güzelken bu olanlarda neyin nesiydi?

Parlak cisim yolun ortasına düşmüştü. Onu elime alıp inceleme isteğim çok ağır basıyordu. İnip baksam bir şey olur muydu? Annemlerde uyuyor, öğrenseler kızarlar mıydı?

Daha fazla düşünmek istemediğimden odamdan çıkıp salona geçtim. Annemler uyumaya devam ediyordu. Bu iyiydi. Daha fazla beklemeden ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Anahtarı cebime atıp merdivenlerden inmeye başladım. Her bir adımımda daha çok heyecanlanıyor ve korkuyordum. Binadan çıktığımda parlak cismi gördüm. Onu almaya gitmeden önce etrafımı inceledim, kimse yoktu. Hemen yola çıkıp parlayan cismin yanına gittim. Eğilip elime aldığımda beyaz ışık renklenmişti. Çok güzeldi. Ama elime aldığımda renklenmesi garipti. Avucumun içine koyup eve dönmek için arkamı döndüğümde simsiyah kuşun bana baktığını gördüm. Korkudan olduğum yerde sıçrayıp geriye doğru gittim. Bu rüyamda gördüğüm kuşa çok benziyordu. Gözleri kırmızıydı. Bana bakıyor olması içimi ürpertirken hemen eve gitmek için can atıyordum. Yavaş adımlarla, gözlerimi ondan ayırmadan binaya ilerliyordum. O da benim gibi bakışlarını benden çekmiyordu. Bu nasıl yaratıktı böyle?

Binanın kapısına yaklaştığımda koşarak içeri girip kapıyı gürültüyle kapattım. Umarım kimse uyanmamıştır.

Arkama bakmadan merdivenlerden koşarak çıktım. Evimin olduğu kata çıktığımda annemle babamın kapıda terliklerini giydiklerini gördüm.

"Anne, baba?" Onlara seslenmemle bana bakıp sarılmaları bir oldu. Yüzlerindeki korkuyu görebiliyordum. Benim yüzümden, benim saçma merakım yüzünden onları endişelendirmiştim.

"Nerdesin be kızım? Odanda falan göremeyince merak ettik seni."

"Özür dilerim anne." Suçluluk hissim tüm bedenimi sarmıştı bile.

"Gel bakalım içeri, burda konuşmayalım." diyen babamı dinleyip ayakkabılarımı çıkardım ve onların peşinden, salona geçtim.
Koltuklara oturmuş bana bakıyorlardı. Bir açıklama beklediklerinin farkındayım. Onlardan izin almadan veya haber vermeden bir yere gitmediğim için şaşırmışlardı.

"Neden dışarıdaydın kızım?" Annemin sesi yumuşak çıktığı için rahatladığımı hissettim.

"Ben şey için dışardaydım."

"Ne için?" Bu sefer babamın sormasıyla içimdeki rahatlamanın yok olduğunun farkına vardım. Onlara doğruyu anlatacak mıydım?

"Balkonda film izliyordum." Devamını anlatsam bana inanırlar mıydı?
"Sonra..."

"Evet!"

"İşte sonra dışarıda bir kuş gördüm. Yaralı gibiydi. Bende merak edip aşağı indim. Yanına vardığımda da uçup gitti bende geri geldim."
Yalan söylemek beni çok rahatsız etmişti ama iş işten geçti bir kere.

"Anladım kızım. Hadi şimdi odana git de güzel bir uyku çek." Babamın bana inanan bakışları kendimi daha kötü hissetmeme neden oldu.
"Tamam baba."

İkisinden de özür dileyip öptüm ve doğru odama gittim. Kapımı kapattığımda elimin hala sımsıkı kapalı olduğunu gördüm. Elimi yavaşça açtığımda parlak cisim havalandı ve tüm renklerini odama yansıttı. Renkli ışıklardan gözüm kamaşınca ellerimde yüzümü kapattım. Biraz zaman zaman geçtikten sonra ellerimi yüzümden çektim. Karşımda cam gibi duran bir gül vardı. Rengarenkti. Her an kırılabilirmiş gibi bir havası vardı. Havada süzülen gülü elime aldığımda tekrardan parlayıp söndü.

Küçük beyaz ışık saçan cisim, şimdi rengarenk bir güle dönüşmüştü.
Rüya mı görüyordum?

 

Olaylar yavaş yavaş gelişmeye başladıı..

İlerleyen bölümlerde ne gibi şeyler olur?

Oy kullanmayı ve yorum yapmayı unutmayın..!

Seviliyorsunuz❤️

Loading...
0%