8. Bölüm

7.BÖLÜM - YOLUN YOLUMDUR

B.
betulokssuz

Can hiç durmuyordu. Üveyin çocuklarına baktığım için çocuk bakmayı biliyordum ama bu durumda bütün bilgim yok oldu. O daha bebek, annesi istiyordu. Annen seni istemiyor diyemezsin ki, bunu anlayacak yaşta olsa bile bu denmez.

Geceydi ve herkes ayaktaydı. Asiye anne ve İsmail baba eve getirdiğimiz çocuk için bir soru sordular o kadar. Ki onlar İnanç'a anne baba olmuş insanlardı, bunu da yadırgamadılar. Can kucağımda kendini geriye atarken çığlık çığlığa ağlıyordu.

İnanç biberonu sallayarak girdi odaya. Süt hazırlamıştı sağ olsun.

"Gel bana" diyerek kucağımdan aldı. Biberonu ellerine vererek yatağa oturdu. Can biberonu ağzına koyduğunda ağlaması dursa da iç çekmeye devam ediyordu. Ecel terleri döküyordum sanki. Elim ayağım titriyordu.

"Dinlen sende" dedi bana ama o uyuyamadan nasıl uyuyacağımı bilmiyordum.

"İnanç, yarın çocuğa alışveriş yapalım oğlum."

"Yaparız anne. Yatın sizde, ben bakarım çocuklarıma." Göz devirdim. Gerçekten iyi idare ediyor şimdi hakkını yiyemem.

Yorganı açıp çocuğu yatağın ortasında yatırdı. Asiye anne ve İsmail baba odadan çıktığında yatağın diğer tarafına geçtim.

"Üstünü değiştir artık "dedi.

" Dur şimdi halim yok" deyip yatacakken yanıma gelerek tuttu beni.

"Benim var" deyince güldüm.

"İnanç gerçekten kıvrılıp uyumak istiyorum."

"Anlamam." Belimden tutuyorken dolaba götürdü beni. Kapağı açıp bir pijama takımı aldı seri bir şekilde. Onu göğsüme koyup beni banyoya attı. "Üstünü değiştir çabuk."

Niye bu kadar takıldıysa buna manyak. Kapıyı kapayıp elbisenin fermuarını açıp elbiseyi yere indirdim. Göğsüm ağrıyor diye askısız sütyenimi de çıkardım. Pijamaları üstüme geçirip elbiseyi alarak odaya geçtim. Saçımda ki birkaç tokayı çıkarıp saçlarımı ev topuzu yaptım. Işığı kapatarak yatağa gittim. Usulca yanına yattığımda Can çoktan uyumuştu. İnanç yatağa gelip Can'ın diğer yanına yattı.

"Koltukta yatmıyor musun?"

"Sana ne?"

"İyi be, bir şey demedik."

"Sus da uyu, enerjiye ihtiyacın olacak."

"Çocuk bakma uzmanı kesildi başıma."

"Uzman değilim ama uyuttum n'ber."

"Teşekkürler."

Baş ucu lambalarını söndürdük. Can'ın elini tutup elini öptüm usul usul. Islak gözlerimi kapatıp içimde ki karmaşaya, telaşa bir yol aramaya koyuldum. İçim oyuluyormuş gibi geliyordu bana ama Can kanlı canlı bir insandı. Elbette zor olacak ama olacak. Başka çaremiz yok.

İnanç'ın sessiz olmaya çalışırken çıkardığı sesler yüzünden uyandım. O işe gidiyordu. Ben yeni öğrenci kotam dolana kadar çalışmıyordum. Can'a baktım, uyuyordu.

"İnanç."

"Uyu sen" diye fısıldadı. "Ben işe gidiyorum. Öğlen çarşıda buluşuruz, alışveriş yaparız."

Usulca doğrulup kalktım.

"İlaç alacağım, kalkmam lazım."

Dolabı kapayıp bana dönünce gözüne takılan bir şey oldu ve gözlerini kapatarak kafasını öteye çevirdi. Üstüme baktığımda hem pijamamın iki düğmesinin açık, hemde sütyensiz olduğumu fark ettim. Kollarımı göğsüme kapattım.

" Tamam ben ararım seni. "

" Oldu, görüşürüz" deyip kaçar gibi çıktı odadan. Gece olunca önemsemedim de sabah sabah füzeleri şaha kaldırmışım gibi bir şey oldu. Tövbe tövbe.

Can'ın annesini lütfedip hazırladığı çantasını açtım. İçinden iç çamaşırı ve bez çıkardım. Üstüne giydireceğim bir pantolon ve tişört buldum neyse ki. Bugün bir sürü şey alırdım ona.

Can biraz sonra açtı gözlerini. Yüzüme bakarken ona gülümsedim. Yabancıladığı anda ağlamaya başladı.

"Ağlama ağlama" diyerek yanına oturdum. Kucağıma alıp onu sakinleştirmeye çalışıyor, bir yandan onunla ağlamaya başlayan gözlerime dur demeye çalışıyordum. "Gel seninle duş alalım. Bıcı bıcı yapalım." Boynuma sarılı dururken banyoya girip suyu açtım. Canımdan bir parça olunca su gibi ısınmıştım ona.

Küvet dolarken yere çöküp üstünü çıkarmaya başladım.

"Ece!"

"Banyodayız anne."

"Heh, yardıma ihtiyacın var mı kızım?"

"Yok anne, yıkanacağız."

"Olursa seslen emi?"

"Tamam."

Dolan küvetin içine duş jeli sıktım. Can onu elimden alınca suyu köpüttüm. Ağlamaya ara verdiğinde kendi kendine konuşuyor, o tatlı sesini duyuyordum. Birlikte küvetin içine girdik. Eğlenceye kendini kaptırdığında onu özenle yıkadım. Benziyordu babasına, bakışları sanki Emre'ydi.

"Bak" diyor köpükleri ellerinin arasına alıp ellerini aç kapa yapıyordu.

"Ne kadar güzel değil mi?" Uzun saçları gözlerine geliyordu. Yeşilin bir ton koyusu olan gözleri benim gözlerimi bulunca içimden ılık ılık akıyordu şelaleler.

Mis gibi olduğuna inandığımda anda hareket etmeyi kesti. Ağzı açık bir şekilde dururken bir an bir şey oldu sanıp korktum ama meğer çişini yapıyormuş.

"Aaa!" dediğimde gülmeye başladı. "Çiş mi yaptın?" Katıldı gülmekten. Küvetin kapağını açıp suyu duş başlığına alıp açtım. Hâlâ otururken kafasını şampuanlayıp bir güzel duruladım.

"Anne!" diye seslendim. Biraz sonra geldi Asiye anne.

"Geldim kızım!"

"Gel anne." Kapıyı açıp banyoya girdi. Dolaptan bir havlu alınca Can'ı verdim.

"Ay mis gibi olmuş bu çocuk." Onlar odaya geçerken üstümü çıkarıp hızla su dökündüm. Bornoza sarılıp odaya geçtim. Annem altını sarmış giydiriyordu. Bir de konuşuyor, dikkatini çekiyordu. İç çamaşırlarımı, tişörtümü, pantolonumu alıp banyoya geri döndüm. Üstümü giyinip banyoyu temizledim.

"Biz aşağıya iniyoruz" dedi annem.

"Geliyorum bende."

Kirli ve ıslak kıyafetleri sepete koyarak odadan çıktım. Çamaşır odasına geçip çamaşır makinesine attım üstümüzden çıkanları. Odaya geçip önce yatağı toplayıp yatak örtüsünü serdikten sonra dağınıklığı topladım. Saçlarımın suyunu havluyla alıp öylece bıraktım. Aşağıya indiğimde Asiye annem yine konuşuyor ama onu da yediriyordu. İlaçlarımı alarak Can'ın yanına oturdum.

Güçlükle kahvaltı ediyordum ve gözlerim hep onda. Gülüyor diye gülüyordum. İlaçlarımı içtikten on dakika sonra bir bardak çay koydum kendime.

"Ne güzel yiyisun sen?" Can gerçekten güzel yiyordu. "En sevdiğum uşak tabağına konulan her şeyi yiyen uşakdur. Oh afiyet şifa olsun yavrum."

Ellerini ve ağzını sildim bir yandan. İnmek isteyince yardım ettim sandalyeden indi. Ellerinin ve dizlerinin üstünde gezmeye başladığında onu izliyorduk. 16 aylık ve henüz yürümüyor. Hastanede yapılan sağlık taramasında bir sorunu olmadığını söyledi doktor. Cesarete ihtiyacı vardı o halde.

"Annesi gitti ha!"

"Cehennem oldu orospu. Ben ev tutarız, size bakarım dedim ama dinlemedi. Aldı başını gitti."

"Yarın öbür gün aklı başına gelir."

"Gelmesin mümkünse, çünkü Can'ı vermem. Hal böyleyken nüfusumuza alacağız İnanç'la."

"Beni asla yanlış anlama ama annesi bir gün geri geldiğinde pişman olmuş olacak. Geri geleceğini düşünerek davransan." Başımı iki yana salladım.

"O benim ikizimin çocuğu anne. Ben ona söyledim, kalsaydı ikisine de çok iyi bakacaktım. Kalmadı anne, el kadar çocuğu bıraktı gitti. Sahip çıkmasak yurda verecekti bir de. Yerime koysana kendini, İnanç'ı yurda verecek olsalardı ne yapardın?"

"Ben" dedi kollarını masaya koyarak. "Zaten öyle olmasını istemediğim için kabul ettim. İsmail en nihayetinde bütün yük senin omuzlarında olacak, sen ne dersen o dediğinde bir an bile düşünmedim. Benim üç çocuğumun arasında büyümek İnanç için hiç kolay değildi. Dışardan gelince çocuklarım kabul edemedi onu. Sekiz yaşından, on dört yaşına kadar evde istenmediğini bilerek büyüdü yavrum. Sonra okulda öğretmeni söylemiş askeri liseyi. Liseye başladığında çıkıp gitti. Ben elimi hiç üstümde çekmedim ama o hep mesafeliydi bize karşı. İnanç kolay bir çocuk değildi, bu seneye kadar burada bile değildi. Arada gelip sevdasını görür gidermiş ondan bile haberimiz olmazdı. İnanç'ı takip etmek gerekti hep. Harp okulu da bittiğinde kendi isteğiyle arar oldu bizi. Görevden göreve gidiyordu, kendini yalnız hissediyormuş meğer. Yirmi sene nasıl geçti şöyle bir düşünüyorum da, yaşarken zor geçti. O yangından sonra babası sırtını dönüp gitti, sahip çıkmadı çocuğuna. Artık ne olduysa şimdi bakıma muhtaç bir bakım evinde kalıyor. İnanç görmek istemiyor babasını, benim babaya ihtiyacım mı var diyor haklı çocuğum. Yirmi sene olur, çocuk kendini kurtarır, annesini görmek ister istemez onu kendi bilir ama bu çocuk reşit olmadan o kadın ortaya çıkarsa işin hiç kolay olmaz kızım. Şimdi yaptığın senin vicdanını ilgilendirir. Yirmi yaşında Can'ın yaptığı da onun vicdanını. Bu çocuğun annesine biraz zaman ver, geri gelir de sabırlı ol. Sen elinden geleni yine yap ama unutma Ece, o daha ana kuzusu. Bu kadar kesin çizgileri şimdi çekme emi annem. "

Başımı salladım onu çok iyi anlayarak.

" Çok kızgınım anne. "

" Çok iyi anlıyorum seni inan bana. Diğer parçan hayatta değil, ondan bir parça olduğunu öğrendin. Duyguların hırçın biliyorum. Hayata kızıyorsun bunu da biliyorum. Yapman gereken şeyin ona iyi bakmak olduğunu bilince sakinleşiyorsun. Sen kendine iyi bakmayınca kimse bakmaz unutma. "

Ben annemin ölümüne, babamın sonra ki eşine, değişen yaşam şeklime, sığıntı olmaya, ikizimden ayrı olmaya, sonra onu da kaybetmeye olan kızgınlıklarımı hiç yenemediğim için mi hastaydım? Ben hep kızgındım çünkü. Herkese, her şeye kızgın ve mutsuzdum. Hak etmiyorum deyip kendi kendimi yiyip bitirirdim.

Tebessüm ettim.

"Hadi masayı toplayıp çıkalım, alışveriş yapalım çocuğa."

Gidip çizgi açtım televizyona vuran yeğenime. Koltuklara, sehpaya tutunarak tur atarken masayı topladık. Can sehpanın üstüne çıkıp her şeyi aşağıya atmış oturuyordu. Çizgi filmde çalan şarkıyla da kollarını açmış oynuyordu.

O arada çantamı hazırladım. Onun içinde bez ıslak mendil falan koydum çantaya. Suluğuna su doldurup yanına gittim.

"Çıkalım mı?" Kollarını uzattığında kucağıma aldım. Annem dağınıklığı topladı.

"Artık evde çocuk var, bunları kaldırmak lazım." Televizyonu kapatınca evden çıktık. İkisi arkaya oturdu. Çocuk araba koltuğu da alacağım bunu unutmayayım. Kocamı ararken yola çıktım.

"Söyle" dedi öküz.

"Biz annemle çıktık. Alışverişe gidiyoruz."

"Az işim var."

"Tamam."

"Çarşıya gelince ararım seni."

"Tamam kocacım."

"Karıcım paran var mı?"

"Var."

"Yine de sen küçük alışverişi yap, büyükleri ben hallederim."

"Ne kadar incesin."

"Öyleyimdir. Kapat" deyip kapattı. Serseri ya, işe döndüğünden olsa gerek ki pek bir iyiydi. Çarşıya geldiğimde hemen çocuk kıyafetleri mağazasına girdik. Sonsuza kadar benimle kalacağını düşünüyordum. Çünkü o kadın öyle gitti. Gözlerinde çaresiz bir kadın değildi gördüğüm, öyle olsaydı bunu hissederdim. O gerçekten kurtulmak istedi çocuğundan. Kendi bilirdi. Günün birinde gelir diye düşüneceğim ama yine de Can'dan kopmayacaktım.

Geniş çaplı yapıyorduk alışverişi. Her şeyini düşünerek geziyorduk reyonlar arasında. Telefonum çaldığında Can'ı anneme verdim. Çantamdan telefonumu çıkardım İnanç diye düşünerek ama arayan babamdı. Açıp açmamayı düşündüm bir süre ama maalesef artık sadece beni aramıyor.

"Efendim."

"Ece, çocuk nasıl?"

"Onun bir adı var, Can. İyi, alışveriş yapıyoruz."

"Ne olacak? Ne yapmayı düşünüyorsunuz?"

"Ne konuda?"

"Evlisin sen, kocan hoş karşılamaz."

"Sen herkesi karınla karıştırma. İnanç sorun etmiyor bunu."

"Bugün etmiyor. Neyse çocuğu bana bırak, biz bakarız."

"Ölsem bırakmam yarımın evladını o kadına ben. Ben bakarım yeğenime, kocamla bakarız. Bir gün sorun olursa o zaman seni aramam, ben bir yolunu bulurum yani. Sen tatlı canını sıkma, ben kızın değilsem, o da torunun değil. "

" Ece! "

"Kapatıyorum."

Telefonu kapattığımda annem uyaran gözlerle baktı yüzüme.

"Hak etti."

"Kim neyi hak ediyor bilemezsin Ece. Bu kadar katı olmak zorunda değilsin."

"Damarıma bastı."

"Ah canım o kadar gençsin ki, bir gün anlayacaksın. Hadi bunları ödeyip çıkalım. Yatak bakalım."

Can'ı kucağıma geri aldığımda kasaya geçtik. Uzun süre kasada kaldık. Her şey kasadan geçip torbalandığında kartımı okutmak için uzatırken annem elime vurdu. Far ışığı gören tavşan gibi kaldım. Annem ödedi kendi kartıyla. Torbaları alıp çıktığımızda bagajı açtım.

"Bu!" dedi Can bir yeri gösterirken. Simitçiyi gösteriyordu.

"Acıktın mı sen?"

"Buu!" diye kendini atar gibi yaptı.

"Tamam alalım atma kendini yav." Gidip bir simit aldık. Dişleri var, yer onu. Arabaya binip bu defa çocuk mobilyaları dükkanına gittik. Çalan telefonu açıp kulağıma koyarak indim.

"Efendim."

"Nerdesiniz?"

"Yatak almaya geldik. Çarşının çıkışındayız."

"Tamam."

Can'ı yere koyup iki elinden tutarak içeriye girdik. Böyle düzgün yürüyordu ama tek başına yürümeye korkuyordu. Ah canım çocuk, ömrüm yeterse eğer sana korkmadan yürümeyi öğreteceğim. Şimdi elimi tut, yolumuz uzun. Bu yolda düşmek de olacak kalkmak da. Onca hayatın içinden geldin beni buldun, bundan sonra yolun yolumdur...

 

 

Bölüm : 08.11.2024 15:12 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...