@betulokssuz
|
"Deniz aç kapıyı artık." Ağlamam durdu saatler sonra. Sinirim geçmedi ama çıkma vakti gelmişti. Bu odayı götürebilsem keşke yanımda. Kapıya gidip şifreyi girdim. Kapıyı çektiğimde karşımda gözlerinden ateşler çıkan bir adam vardı. Bu şirkete, hatta bende ki hisselere de sahip olabilirdi ama bu odaya asla. Bir adımda çıkıp kapıyı çektim. Kilit tuşuna bastım kapı kilitlendi. Yanından geçmek istedim yine kolumu tuttu. "Yok öyle, sen söyledin söyleyeceğini, şimdi sıra bende." Beni çekerken ona izin verdim. Fikrim değişmeyecek sonuçta. O da söylesin hadi, yok öyle değil böyle desin. Yanlış anladın, asla niyetim bu değildi desin. Yalandan kim ölmüş anasını satayım. Yukarıya çıktık merdivenlerden. Koridorda giderken herkes bize bakmaya başladı. Bileğimi tutuyor ve beni sürüklüyormuş gibi görünüyordu. Odasına girdiğimizde dönüp kapıyı kapattı göğsünü burnuma dayayarak. Başımı kaldırıp yüzüne bakarken yüzüme indirdi başını. "Otur" dedi dönüp beni de çekerek. Masanın önünde ki deri koltuğa oturdum, o da yerine oturmak yerine karşıma oturdu. Bu adam CEO bu arada. Bilirsiniz onlar çok kazanır, lüks içinde yaşarlar ve yönetim kuruluna hesap veren oldukları halde havalarından geçilmez. "Babamın ve amcanın gazabına uğradın, benlik bir şey yok." "Hııı!" "Tamam evet hisseleri satın almak istiyorum, çünkü gireceğim iki ihale yüzde yüz sahiplik gerektiriyor. Evliliği ben istemedim, istemem de zaten." Kaşlarım kalktığında ifadem alaycıydı. Ben popomdan uydurdum o zaman. Birbirimize yine kesintisiz bir şekilde bakıyorduk. Gözlerimi kaçırmadım, kaçırmam da. " Iım" dedi gözlerini kaçırmak adına alnını kaçırarak. Dudaklarım aralandı, hayretler içinde kaldım o anda. Sonra söylediği hiçbir şeyi duymadım. Aklımı saran o gözlerini kaçırışı oldu. Neden yapmıştı bunu? Bana hep dik dik bakar, hiçte gocunmazdı bundan. Duygu yok çünkü. "Deniz!" dediğinde kendime geldim. "Özür dilerim dinlemedim, ne?" "Kendi aramızda bir anlaşmaya gidebiliriz diyorum." "Gerek yok Demirhan, hisseleri satıyorum." "Fevri karar verme diye uğraşıyorum. Peki tamam, bir yıllığına. Hem sen okulu bitirmiş -" "Bırakıyorum. Stajı da, okulu da, bu şehri de bırakıyorum. Kararım net." Sevdiğim insanlara benim yüzümden zarar geleceğine, kendimi yakarım daha iyi. "Pişman olursun." "Benim gitmem lazım Demirhan. Herkes ben yükünden kurtulsun diye. Vefa bir borçtur, vadesi yoktur, öde öde bitmez. Sadece sevdiklerimi kurtarıyorum. Hatıralarım kafamın içinde yaşıyor zaten, somut olsun istedim sadece ama önemli değil. Babam ölmeden önce bu şehirde deniz feneri olduğumu söylemişti ama ışığımı kestiniz. Benden gemilere ışık olmaz, bende böyle amca varken benden bir halt olmaz. " Çabalarım bitti. Tükendim. İnatla başaracağım diye tırnaklarımla asıldığım amcam uçurumundan düştüm. Ölüyorum, ölmemek için gitmek istiyorum. Hâlâ yaşamak için bir şansım olmalı. * " Demirhan, yemek yiyoruz. " " Aç değilim anne. " Odasına kapanmıştı. Kanatlı kapıları açık odada berjere oturmuş karşı ki ormanı izliyordu. Saatlerdir böylece oturuyordu. Odaya girip kapıyı kapattı Feyzanur Hanım. Oğlunun yanına gidip yatağın kenarına oturdu. " Neyin var oğlum? "diye sordu kolunu tutarak. Durgun yüzünü annesine çevirdi. " Deniz hisseleri satıyor. " " Hı hı. " " Ben hiçbir şey yapmadım ama, onu kıracak hiçbir şey yapmadım anne. Bana kalbiniz yok dedi, öyle zoruma gitti ki" derken gözleri dolmuş, konuşmakta zorlanmıştı." Haklı bence. Seni dinledim, onu takip ettim. Sahilde bir simit satıcısı parasıyla vermiyor çayını simitini ona. Deniz de tezgahın üstüne küçük bir kutu koymuş, içine para bırakıyormuş her sabah. Hani olursa simit alacak parası olmayan bir çocuk görürsün, ona bu parayla simit verirsin demiş. Satıcı hem simit veriyor çocuklara, hemde parayı dağıtıyor anne. Başka bir yere gidiyor, yine para bırakıyor dükkan sahibi hayvanlara mama dağıtsın diye. Bir lokantaya giriyor oraya da para bırakıyor, yaşlı bir adam varmış kağıt satan, ona yemek versin diye." Yüzüne düşen yaşı sildi hızla. " Kendimi sorguladım. Halim vaktim yerinde benim ama ben hiç böyle şeyler yapmadım. Sorsalar vaktim yok derim ama onun da yok anne. Zaman ayırıyor bunlara ve hiçbir beklentisi yok bunları yaparken. Öyle zengin falan da değil, burslu okuyor bu kız. Onun gibi birini hiç görmedim. Anne ben aşık oldum galiba!" derken gözlerini sımsıkı yumdu. " Hiy gerçekten mi? " " Ama hayal kırıklığına uğratmış oldum. Varsa hakkımda iyi bir düşüncesi, artık o da yok. Şehirden gidecek anne, hiçbir şey yapamıyorum ama çok şey yapmak istiyorum. Evlenelim demek istedim ama o an zaten bunun için kızmıştı. Evlilik işini kirli bir oyunla önüne sürdüler ve ben günah keçisi oldum. Kafam durdu sanki. Sürekli onu düşünüyorum, yanında olmak istiyorum, onu görmek istiyorum, elini tutmak istiyorum. Bana ne oluyor bilmiyorum. Kendimi iyi hissetmiyorum. Giderse ne yaparım onu da bilmiyorum. Gitme diyemiyorum, nefret ediyor benden. Halini görseydin anne, nasıl içli ağlıyordu. Hayatında olduğu insanların hayatında çok da yer kaplamaz ama yapayalnızım diyor. Anne, iyi değilim. Kendimi kötü bir adammış gibi hissediyorum. İlk defa biri benim yüzümden ağlıyordu ve ben hiçbir şey yapmadım. " Demirhan'ın bu kızmışlığı, bu çaresizliği Feyzanur Hanım'ın sessizliğini bozacak kadar kuvvetliydi. Kimse onun oğlunu üzemezdi. " Sen merak etme, ben halledeceğim. O kız hiçbir yere gidemez, izin vermem. " " Sen olmasan ben burada bir saniye bile durmazdım anne. Keşke bizim için katlanmasaydın buna. Ben yine çalışır seni gül gibi yaşatırdım. Gitmek istemekle, gitmek istememek aynı şeymiş. Delicesine sevilmek için neler vermezdim. " Oğlunu başından öperek onu efkarıyla yalnız bıraktı. Sinirlenmişti. Topuk sesleri çıkararak indi merdivenleri. Bu sesle kafasını kaldırdı Oğuzhan ders başından. " Anne? " Feyzanur Hanım gidip telefonunu aldı sehpanın üstünden. Eve gelmeyen kocasını aradı hızla. Birkaç çalıştan sonra açıldı. "Söyle Feyza!" "Nerdesin?" "İşlerim var." "Yarım saate evde ol Gürhan." "Ne oluyor sana?" "Yarım saat." "Gelemem Feyza." "Bağa o evi yaktirma Gürhan, gözümü bile kırpmam yaparum." Oğlunun canı yanınca, bu denli yanınca dikenleri çıkmıştı ortaya. Demirhan'ın dayanma gücü vardı ama bugün yoktu. Onu korumak Feyzanur'un işiydi, hemde babasından. ^^ On dokuz sene öncesi Feyzanur, Ali Osman Şanlı'nın yanında çalışıyordu. Çocuğunun harçlığı çıksın, aç kalmasın diye. Gürhan atılımlar yapıyor, bir gün batıyor, bir gün çıkıyordu. "Günaydın Ali Osman Bey." "Günaydın Feyzanur, nasılsın?" "İyiyim teşekkür ederim. Siz nasılsınız? Kızınız yok mu bugün?" "Bende iyiyim. Benim bücür annesiyle pazara gidecek bugün, seninle geleceğim demedi." Kahvesini önüne koyarken Feyzanur'un bileğinde ki morluğu fark etti. Bileğini tutarak ayağa kalktı Ali Osman. "Bu ne Feyzanur?" "Önemli bir şey değil, benim oğlanla boğuşurken oldu." "Hiç boğuşmaya benzemiyor" dedi yüzüne bakarak. Çenesini tutup başını yana çevirdi kadının. Boynunda çizik vardı. Feyzanur kendini geri çekip izleri örtme telaşına düştü. "Önemli değil." "Seni dövüyor mu?" "Sürtüşme diyelim." "Feyzanur!" "Gerçekten hiç sorun değil." "Buna nasıl izin veriyorsun?" "Ne yapabilirim?" "Ben sana sahip çıkarım diyorum, neden katlanıyorsun buna? Yazık değil mi sana?" "Peki sen Ali Osman, sen neden katlanıyorsun seni sevmeyen bir kadına? Çocuğun için değil mi? Ben hamileyim, yapacak bir şey yok. O adam bana ne yaparsa yapsın ben çocuklarım için buna katlanmak zorundayım." "Seni aldatıyor! O kadının da hamile olduğunu biliyorsun." "Fark etmez. Karı koca arasında olur böyle şeyler." "İnşallah sağ kalırsın Feyzanur. Çünkü ben senin için, Demirhan için endişe ediyorum." "Çok iyisin ama lütfen sen karışma. Şurada çalışıp oğlanın harçlığını çıkarıyorum. İkinci de geliyor şimdi, izin ver biraz çalışayım. Sonra işi bırakıp giderim, benden haberin olmazsa endişe etmezsin. " " Öyle olsun Feyzanur ama bir şeye ihtiyacın olursa ben yanındayım unutma. " Feyzanur sürekli olarak aldatılan bir kadındı ve sonunda bir kadını hamile bırakmıştı Gürhan. Feyzanur hamile olduğu için boşanamadı Gürhan'dan. Oğuzhan doğunca Gürhan'ın işleri iyiye gider oldu. Feyzanur işi bırakmadı yine de. İhtiyacı olduğundan değil, hiç doğru olmasa da aşık olduğundan. Birine hiç dokunmadan, sadece gözleriyle severek geçirdi birkaç sene daha. Oğuzhan okula başlayınca işi bıraktı. Ali Osman o zaman hastalandı ve beş sene sonra göçüp gitti. Feyzanur hissettiği acıyı derinine kazımıştı ve her aklına geldiğinde yüzünde buruk bir tebessüm, kalbinde yaşanamamış şeylerin derin bir hüznünü duyumsuyordu. ^^ Gürhan eve girdiğinde Feyzanur yüzünde ki yaşı silerek ayrıldı pencerenin önünden. Kocasıyla karşı karşıya geldi. "O kızı rahat bırakacaksın Gürhan, hisselerine dokunmayacaksın." "Hı" dedi telefonunu ve anahtarını masaya bırakarak. "Kim diyor bunu?" "Yönetim kurulu başkanı karın!" "Feyza!" "Gürhan, eğer oğlumun üzerinden bir çıkar sağlamaya kalkarsan, o kızın canını yakarsan sana yapacaklarımı hayal bile edemezsin." "Hiçbir şey yapamazsın. Sahip olduğun her şeyi ben yaptım. Sadece kağıt üstünde senin olabilir ama ben çalıştım, bizi buralara ben getirdim Feyza." "O kağıt üzerinde ki imzalarımın sana neler yapacağını biliyorum. Son söz benim. Oğullarımın hakkını metresine, onun çocuklarına peşkeş çekiyorsun, susuyorum diye beni sakın aptal yerine koyma. Benim gözümde çocuklarımın mundar tırnağı etmezsin. Bir boşanma davası açarsam ikimizde sığamayız bu şehre. Trabzon'un deli denizinde leşini bulurlar o kadar söylüyorum. " Feyzanur gün olacak böyle bir tavır koyacaktı zaten. Hiçbir şeye karışmıyordu ama birden karışmaya başladı. " Ne oldu? "diye sordu Gürhan." Anıların aklına geldi herhalde. Yasak aşkının kızını ne oldu da birden bire korumaya kalktın? Ali Osman cehennemden mektup yazdı herhalde. " " Ağzını topla Gürhan. Ben sadece Demirhan için söylüyorum. Yakışıksız sözlerini kendine sakla. Ben senin yatıp kalktığın kadınlar gibi namusumu, şerefimi üç kuruşa bağlayıp iffetimi satmadım. Sadakatsiz sevginden vazgeçip aşık oldum diye beni suçlayamazsın. " " Doğru suçlayamam. Bu yüzden hâlâ karımsın." "Ben değil, mal varlığın senin karın. Ben sadece imza sahibiyim. Sen ben olmasam bir hiçsin. Demirhan bir daha üzülecek olursa hiçliğin ortasında bulursun kendini."
|
0% |