@betulokssuz
|
Birkaç eşyamı toplamak için gelmiştim şirkete. Bugün imza atıp gidecektim. Sonra okulu donduracaktım. Arkadaşların ayaklanıp günaydın demelerini duyduğumda masanın altına düşen kalemimi almak için yere çöktüm. Ayağa kalktığımda Demirhan'ın annesiyle göz göze geldim. "Günaydın" dedim dupduru bir sesle. "Beni takip et bakalım" deyip gitmeye devam etti. Kalemim elimde düştüm peşlerine. Demirhan kapıyı açıp bize yol verdiğinde Feyzanur Hanım'ın peşinden odaya girdim. Omuzlarında ki kabanını çekerek alıp koltuğun üstüne bıraktı. Sert bir duruşu vardı ama güzelliği de ortadaydı. Kadının bir aurası var, üf. "Otursana" dedi Demirhan yerine geçerken. Feyzanur Hanım'la karşılıklı oturduk, dün Demirhan'la olduğu gibi. "Canım sen benim yönetim kurulu başkanı olduğumu biliyor muydun?" "Tabi, söylediler." "Ama ben her şeyden önce burada, sen henüz üç yaşlarındayken Ali Osman Bey'in asistanıydım." "Yaa!" Yine beni şaşırtmayı başardılar. "Kendisi çok iyi bir patrondu. Bücür ama dünya tatlısı bir kızı vardı ve onun için çalışıyordu. Sahip olduğu her şey kızı içindi. Şimdi ben seni ikna edeceğim, sende olacaksın." "Öyle mi? Bir deneyin bakalım." "Demirhan bizi yalnız bırakır mısın? Bir de kahve lütfen." "Tabi ki" diyerek kalktı o da. Odada çıkarken ardından baktım. Beni neden ikna etmesi için annesini getirdi acaba? Kabahatini ört bas etmek için mi? Hiç sanmıyorum ikna olacağımı ve unutacağımı. "Hisseleri satacakmışsın?!" "Evet." "Deniz, bunun başka yolları da var." "Ben yolları tükettim Feyzanur Hanım. Yeni bir yol planı yaptım, gidiyorum." "Nereye?" "Ona yolda karara vereceğim." "Kalbinin yanlış zamanda, yanlış yerlerde kırıldığının farkındayım. Seni çok iyi anlıyorum." "Anlayamazsınız." "Bende çocukken mutluydum, ailem yanımdaydı, her şeyim vardı ama bir gün bir trafik kazasında kaybettim ailemi. On bir yaşındaydım. Amcam, babamdan kalan her şeyi satıp beni yurda bıraktı. Nasıl anlayamam söyle şimdi?" Tepkisiz kalsam da benzer bir hikaye beni ona yakın hissettirdi. " Lise zamanlarında aşık oldum kocama. Benim de kalbim yanlış zamanda, yanlış ellerde kırıldı. Çocuklarım için dayanıyorum inan, yoksa bir çığlık atsam şehir yıkılır gibi geliyor bana. Öyle bir birikmişlik var, bir de derin bir pişmanlık. Şey diye sordum hep kendime. Neydi bu kadar acele karar vermeme neden olan şey? Hiç düşünmeden aa tamam ya ben aşığım, çok mutluyuz havalarına girip bir hayatın içine sokuşum kendimi. Belki de çok öfkeliydim, ondandı kaçıp kocama sığınışım. Seni çok iyi anlıyorum. Bildiğim kadarıyla sende böyle bir evlilik yaptın, seni tebrik ediyorum bitirmeyi bildin. Takdir ediyorum Deniz, her kadın yapamaz bunu. Bir de mücadeleci ruhun görülüyor. Şu an yanlış bir karar daha veriyor olabilirsin, durup düşünmen gerek, ne yapıyorum ben diye sor kendine. Kaçıp gitme buradan, burası senin evin. Bugün kaçıp gitsen bile, bir gün mutlaka döneceksin. Hasret'i biliyorsun, o da öyle yaptı değil mi? Bir anlık kaçış fikrine kapıldı ve sonra olanlar oldu. Nerden biliyorsun gideceğin yerde iyi olacağını? Kime güvenebilirsin Deniz? Şimdi kendi babasına güvenmeyenlerle dolu ortalık. Ben seni korumak istiyorum, bir abla, bir teyze gibi. Beni öyle gör. " Aşırı ağır bir örnek vererek kalbime nokta atışı yaptı. Hasret ablanın başına gelenler, Ferdi ve hâlâ devam eden travmalar. " Hisselere gelelim. Bir yıllığına devret Demirhan'a, satma. O ihalelere girsin, işlerini toparlarsın. Sen burada stajını yap, okulunu bitir, sana söz veriyorum babanın odasında devam edeceksin iş hayatına. Bir de benim oğlumun bir suçu yok, duydukların ona ait sözler değil. Onun sert bir mizacı var, öyle gizli kapaklı iş yapamaz, babası gibi değildir. İçinin almadığı hiçbir şeye yanaşmaz. Ona kimse istemediği bir şeyi yaptıramaz. Bu taze öfkeye aldanıp hayatını durdurursan pişman olabilirsin. Çünkü geçen zaman geri gelmez, hiçbir zaman bu yaşına geri dönmeyeceksin. Her şey zamanında güzel. Okulunu bitir, sonra şöyle bak bakalım nerede olmak istiyorsun? Öfkeyle kalkan zararla oturur. " Elimi istemsiz bir şekilde kaldırıp kolumda ki saate baktım. " Kahretmesin ikna oldum. Derse yetişmem lazım "diyerek ayağa fırladım. Koşa koşa odadan çıktım. Masaya gidip çantamı ve tabletimi alıp koşmaya devam ettim. Bir yerde Demirhan'a çarptım. " Nereye? " " Okula, seninle akşam Buse'nin kafede buluşalım "diyerek kapanmak üzere olan asansör kapılarından geçtim. On dakika vardı, on. Işınlanmam lazım. Geç kalınca, hoca almıyordu derse. Şirketin önünde Orhan abi bekliyordu arabayla. Bindim ve derse uçtum. Bir dakika kala girdim ve mutlu son... * Tufan işsizlikten kahveye dadanmıştı. Bütün gün okey oynuyordu orada. Gece yarısı gidiyordu evi. Suratsız bir kadından kaçıştı bu. Oyun bittiğinde biraz hava almaya çıktı dışarıya. Bir sigara yaktı kaldırımın ucundan. Çarşı durgundu. Sürmene'ye gitmek zul geliyordu ona. Annesi aramıyor, yalvaran mesajlarına dönüş yapmıyordu. Hemen önünde bir taksi durdu. Biraz yanı taksi durağının park yeriydi. Deniz indi ondan. "Valla ayıp ediyorsun Cemali." Cemali de indi arabadan. "Yürü git Deniz." "Oğlum yarısını al bari." "Asım abiyle papaz etme kızım beni. Senin paran geçmez buralarda." "İyi, gel Buse'nin yerinde bir şey ısmarlayayım sana." "Olur, işim bitsin bakarız." "Kolay gelsin." Deniz çantasını takarak yürümeye başladı. Dümdüz gidecek, bir sola dönecek kafeye girecekti. Tufan sigarasını içerek peşine düştü. Evlenmeden önce Deniz'le arkadaştı. Buse, İbo, Selo ve Deniz'le bir buluşma olurdu ve o akşamlar inanılmaz keyifli geçerdi. Gezmedik yer kalmazdı. Yer, içer, mutlaka eğlenecek bir şeyler yaparlardı. O günleri özlediğini anlıyordu. Şimdi Tufan'ı gören bir kaşık suda boğmak istiyordu. Hoş onlar Deniz'in çocukluk arkadaşıydı, böyle tepki vermeleri beklenirdi. Konser olurdu giderlerdi. Canları sıkılırdı kampa giderlerdi. Ne kadar çok şey yapmışlardı. Şimdi sanki onlar hiç yaşanmamış gibi geliyordu. Selo'yla arkadaştı evvelden, öyle girdi ortamlarına. Deniz'le arkadaşlığı herkesin ki gibiydi ama şimdi ellerinin arasında madem tutuyormuş da, onu kaybetmiş gibi hissediyordu. Demirhan sora sora buldu kafeyi. İnsan bir konum atardı, onu da yapmadı. Buluşuruz dedi gitti kız. "Buse ya, tamam özür dilerim." İbo kafenin kapısından Buse'ye yalvarıyordu. "Hoş geldin Demirhan, geç" dedi. "Ne yapıyorsunuz?" diye sordu içeriye girerek. Buse - "Bu şerro içeriye girmesin diye kapıyı tutuyorum." "Neden?" "Dört aydır bir kere bile gelmedi. Neden? Sevgilisi kıskanıyormuş." "Cık cık cık" yaptı Demirhan. "Hiç yakıştıramadım." "Lan gazlama! Tamam sende artık, özür diledim." "Al özrünü sevgilinin yanına, yallah." "Ya Deniz, şuna bir şey söyle." Demirhan arkasını dönüp ve antrede bir masanın altında sigara içen Deniz'i gördü. İnsan sigara içmek için böyle şeyler yapar mı? "Sen ne yapıyorsun orada?" "Masayı tamir ediyorum Demirhan." "Ne?" "Mimarım ya!" "Heh!" dedi kahkahalar koptu. "Ne yapıyor gibi duruyorum acaba? Sigara içiyorum herhalde." "Neden saklanıyorsun onu diyorum." "Tanıdık görmesin diye." "Buse hadi ya." "Dört aydır seni bekliyorum, ayıp değil mi yaptığın?" "Özür dilerim." Deniz sigarayı söndürüp kalktı. "Girsin Buse, bu sefer affet." Başını iki yana salladı. Selo gelmişti. "Hop ambargo" dedi İbo'nun yanında geçerken. Demirhan'şa el sıkıştı. "Selo, beni de al." "Bokunda boğul amino!" dediğinde Deniz kahkaha attı. Amino küfürdü. Selo kolunu Deniz'in omuzuna sardı, birlikte içeriye geçtiler. Demirhan peşlerinden gidiyordu. "Ben senin patronunum it." "Mesai bitti kardeş" diyerek el salladı sırıtarak. Buse kollarını bağlamış önünde duruyordu. "Buse gelemedim valla, biliyorsun durumları." "Bir uğramak zor değildi İbo, her gün buradan geçiyorsun." "Biliyorum ama... Anla işte ya." Üzgün bakışlar aralarında gitti geldi. Bir kırgınlık, boylarını aşan derin bir acı. "İyi gir" dedi arkasını dönüp giderken. Hep beraber bir masanın etrafında topladılar. "Ne yersiniz ballarum" dedi Selo ve Deniz'e ithafen. "Hamburger" dedi Deniz omuzlarını sallayarak. "İt's me baby" dedi Selo. "Bende" dedi Demirhan. "Ben bir şey yiyebilir miyim?" diye sordu İbo. "Pok var yersen" dedi Selo. Parçalanırcasına gülerlerken Demirhan belli belirsiz tebessüm ediyordu. "Siz neden uğraşıyorsunuz İbo'yla" diye sordu Demirhan. Gülmekten cevap vermediler. "Senin kız arkadaşın neden gelmedi!" diye sorarken İbo boğaz sesi çıkardı. Gülüşmeler kesildi. "Sana da hamburger söylüyorum" diyerek gitti Buse. "Bende ellerimi yıkayayım." İbo lavaboya giderken Deniz ona döndü. "Biz onun sevgilisiyle tanışmıyoruz Demirhan, buraya gelmez." "Neden? Siz arkadaşsınız." "Elbette öyleyiz ama Buse ve İbo eskiden evliydi. İki sene öncesine kadar. Bazı olaylar oldu iki yıllık evlilikleri bitti. Ben bu yüzden aylarca görüşmedim İbo'yla." "Aaa!" dedi şaşırarak. Hiç belli olmuyordu. "Ama arkadaşlar." "Tabi ki, bunda sıkıntı yok. Sadece hayatları ayrı." "Düğünü olacak bu adamın Deniz, siz ikiniz gitmeyecek misiniz?" "Ben gitmem de Selo gider." "Anladım." Tufan onun eğlenen hallerini uzaktan, bir camın ardından izlerken gözleri doldu. Ne kaybettiğini görüyordu. Hatta yerine kimi koyduğunu. Onunla karşılıklı oturuyor, ona gülüyordu. Bu eskiden ikisi arasında olurdu. Kıskanıyordu, kanı cayır cayır yanıyordu damarlarının içinde. Telefonunu çıkarıp onu aradı. Deniz telefonunu çıkardı cebinden. Ekrana baktı yandan, sonra geri koydu kimseye belli etmeden. Cemali kafenin önünde gördü Tufan'ı. "Ne yapıyorsun lan sen burada?" "Yürü git işine" dediği anda Cemali esefle üstüne gidip yumruğu indirdi. Bağırarak küfür ederken kafenin içine girdi ses. Herkes cama döndü. "Cemali!" diyerek ayağa kalktı Selo. Koşa koşa dışarıya çıktıklarında o delirmiş gibi Tufan'ı yumrukluyordu. Selo hiç karışmazken Deniz, Cemali'yi tutmaya çalışıyordu. Ona yardım eden Demirhan oldu. "Kızım bırak yesin şunu" dedi İbo. "Saçmalamayın" dedi kızarak. "Kalk sende" dedi Tufan'ın kolunu tutarak. Tufan'ın burnundan kan gelirken hızlı soluyordu. "Ne yapıyorsun sen burada Tufan?" "Geçmek de mi yasak?" "Yalan söyleme lan köpek." Cemali'yi atılırken tuttu Demirhan. "Seni takip ediyor Deniz." "Neden?" diye sordu Deniz Tufan'a. "Yok öyle bir şey." "Eee?" "Konuşmak istiyorum sadece." Buse - "Ne konuşacaksın oğlum sen?" diyerek çıkıştığında İbo tuttu. "Umduğunu bulamadın tabi. Bana bak lan... Bıraksana İbo parçalayayım şunu." "Sakin ol kızım." Selo - "Yürü git Tufan." "Bir saniye ya" dedi Tufan kızarak. "Senin benim hayatımı alt üst etmeye ne hakkın vardı Deniz?" "Pardon!?" "Ailem benimle görüşmüyor senin yüzünden. İşimden attılar beni. Hiçbir yerde iş bulamıyorum. Serseriye döndüm ben be. Niçin?" "Beni kandırmaya kalktığın içindir herhalde." "Seviyordum!" "Umurumda değil. Sen o dul kadınla evlenmek için beni aldın, bir de üstüne dul bıraktın. Bir hayatı alt üst olan sen misin? Bir senin mi düzenin bozuldu Tufan? Ben ne haldeyim peki?Ne yaşıyorum lan ben? Ulan gebersen umurumda olur musun? boşanmamızın kırkı çıkmamış gitmiş onunla evlenmişsin. Bunları sen yaptın Tufan. Ben sana hiçbir şey yapmadım. Sadece bir aptal gibi evet dedim sana. " Sokak inim inim inledi seslerden. " Değdi mi bari? " " Hata yaptım ama anladım. " " Geçmiş olsun artık. " " Sende çoktan geçmiş belli "dedi Demirhan'a bakarak. " İçimden bir yerin yoktu ki, doldurmak mesele olmadı. " " Demek ki o kadar zoruna gitmemiş senin de. " " Kim bilir. " " Keşke zamanı geri alabilseydim. " Bin beter bir halde yanında geçip giderken Deniz onun gidişiyle birlikte döndü. Yaş dolan gözleri parlarken ağlamasını tutuyor, yine de karnının içinden iç çekişi belli oluyordu. Gözlerini sımsıkı yumduğunda incileri düştü yüzüne. Buse sardı kollarını boynuna yanından. Kafasını kafasına yasladı. Çok severek ayrılmanın ne demek olduğunu iyi bilirdi Buse. Sarılmayacak yara yoktu, sadece zamana ihtiyaç vardı bolca. Hissettiği acıyı durdurmak için yüzünü buruşturuyordu Deniz. Demirhan onun halini görüyordu. Bir tohum ekti onun içine ama açmasının mümkün olmadığını görüyordu. Deniz'e geç kalmıştı. Çünkü o gönlünü vefasızsın birine kaptırmıştı. Karadeniz'de sevdanın kolay olmadığını iyi bilirdi. Karşılığı olmayacak bir aşka evet demek mi? İşte bu insanın kendine inşa ettiği cehennemin ta kendisiydi...
|
0% |