Yeni Üyelik
18.
Bölüm

17.BÖLÜM - ACILAR YÜZEYDE

@betulokssuz

Feyzanur Hanım iki oğluyla birlikte kahvaltı ediyordu. Huzurlu bir sabahtı o sabah. Gürhan evde yokken böyleydi zaten. Neşe içinde sohbet ederek vakit geçiriyorlardı. Oğullarına hep zaman ayıran, hatta zamanının çoğunu onlara ayıran bir kadındı Feyzanur. İletişim yetileri kuvvetlidir çocuklarının. Hep konuşan, dertlerini anlatabilen bireyler haline gelmeleri için çok uğraşmıştı çocukluklarından beri. Şimdi Demirhan yetişkin olduğundan içinde yaşıyordu ama işin içinden çıkmayınca annesiyle konuşuyordu.

Onlar olmasa yaşayamazdı Feyza, bunu yüzlerine bakınca daha iyi anlıyordu. Onlar için çektiği çileler zerre kadar umurumda değildi. Çocukları iyiydi, bu her şeye değerdi.

"Uh saate bak. Ben kalktım." Çayından son büyük bir yudum aldıktan sonra kalktı masadan. Ceketini alarak hızla evden çıktı. Bugün cumartesi ama çalışan bir patrondu kendisi. Arabasına binip yola koyuldu. Hep denk geldiği yolda Deniz'i aradı gözleri. Bugün ona tatildi ama onun işine hiç belli olmaz, sokağa çıkardı. Saat fark etmezdi onun için.

Nitekimde gördü. Sol tarafta bir kaldırımdaydı. Tufan'la birlikte. Karşılıklı durmuş konuşuyorlardı. Demek ki görüşüyorlar diye düşündü Demirhan. Önce telefon, sonra bu. İnsan kolay kolay bitiremiyordu bazı şeyleri. Hem Deniz onu seviyordu. Sevgi bazen büyük kusurları da affediyordu. Hem Deniz hataların da affedildiği bir yaştaydı. Oysa birkaç sene daha büyük olsa ihanetin bağışlanmaz bir günah olduğunu bilirdi.

Gaza basarak şirkete geçti. Birkaç mesaide olan arkadaş vardı o kadar. Beşinci kata çıktı, asistanları vardı onu bekleyen. Toplantı yapacaklardı. Odasına girip ceketini astıktan sonra masasına doğru gitti. Masanın üstüne bir kutu vardı. Kazağının kollarını biraz yukarıya çekti. Yerine oturup kutuyu eline alarak sağına soluna baktı. Hiçbir şey yazmıyordu. Kutuyu masaya koyup üstünden açtı. İçinden bir kartpostal çıktı dere kenarı manzaraları. Hemen altında bir saklama kabı vardı. Saklama kapını çıkarıp kapağını açtığında içinden sarma çıktı. Sarma, lahana sarması.

Kartpostalı açarak içinde ki yazıyı okudu.

-İş kadınları da sarma sarar Demirhan Bey. Birini çok iyi yapıyor olması, diğerini kötü yaptığını göstermez. Sarmanın tadına bakmanızı, sonra da gönderdiğim maili incelemenizi istiyorum. İkisi de sizin için...

Normalde tebessüm ederdi ama yapamadı. Kendini bir ateşe atıyordu ve bunu söylemiş olsa bile anlamayacaktı.

"Ayşegül" diye seslenip kartpostalı çöpe attı. Ayşegül odaya girdiğinde saklama kabını ona verdi. "Al şunu."

"Bu sizin ama."

"Tokum ben." Ayşegül kabı aldı. Diyetteydi. Hemde zaten Deniz'in elinin değdiği şeyi yemeyecekti.

"Nurhan al şunu" dedi çalışan kadına. Kadın kabı alıp dolaba koydu.

*

İbo bekarlığa veda partisinde, bir köşede dalgın dalgın oturuyordu. Sadece bir gece sonra yeni bir hayata girmiş olacaktı. Eskiden düşünmeye gerek yok deyip atladığı eşikten, şimdi atlamaya korkuyordu. Destansı bir aşk geçti başından. Her anlamda birbirlerini tamamlıyorlardı. Üniversitedeyken bir çılgın yapıp evlendiler ama hayat onlara nazik davranmadı. Buse istenmeyen gelin oldu ve hayatı tepetaklak edildi.

Hâlâ birbirlerine içi gider onların ama bu hayat şartlarında onların aşkını normalleştirecek bir durum yoktu. Sonra bebeklerini kaybettiler. Gelişini dört gözle bekledikleri kızlarını. Bir anda kalbi durdu ve ondan sonra ipi kaçtı çorabın, sonra söküğün önüne geçmek mümkün olmadı. Hayat devam ediyordu. Öyle ya da böyle isteklerimizi, hele de çok istediklerimizi tolere etmiyordu hayat. Neyi çok istersek o sınavımız oluyordu.

Buse, su gibiydi. O hep öyleydi ama onu sevmedi İbo'nun ailesi. İstemedi. Neden? Bir sürü saçma sapan neden. Bir tanesi elle tutulur değildi. Buse ailesiyle arasında kalmaktan yoruldu ve yoldan çıkmayı seçti çok severken. Çok sevince ailesinden kopmasına gönül razı olmuyor. Ayrılmak hiç kolay olmadı ve hiç kolay değildi artık tekrar birlikte olmak. Hemde aralarında anne karnında kalbi duran bir bebeğin mezarı varken.

İbo'nun sevgili annesi de kına gecesindeydi. Kızın evinde ki kına eğlencesi bir hayli güzeldi. Genç kızlar kurtlarını döküyordu. Dünürü olan kadınla yan yana oturuyordu. Gelini çok güzeldi. Yüzünden güller açıyordu. Hem çok terbiyeli, hemde çok asildi.

Kına oldu, erkekler geldi. İbo omzuna astığı ceketiyle salona girdi. Gülen yüzleri solduran ayakta duramayacak kadar sarhoş olmasıydı. Kırmızı duvağı kapalı olan Selen gelip onu açmasını bekliyordu.

İbo'nun annesi kalktı ayağa. Oğluna gitti hızla.

"Senun bu halin ne?"

"Ne var halimde ya?" Buram buram bira kokuyordu. "Bekarlığa veda ettik arkadaşlarla."

"Buraya geleceğuni bilmiyi miydun?"

"Ben onu unuttum bir yerde, arkadaşlar söyledi ama içmiştim artık. Ya sen niye telaş ediyorsun canım anam? Şanımıza yaraşır bir gelin alıyoruz. Selen bunları sorun etmez. Değil mi sevgili müstakbel karım."

Dizlerinin önüne çöküp kırmızı duvağı araladı. Gözyaşı kurumamıştı daha. Kollarını dizlerinin üstüne koyup kızın gözlerine odaklandı.

" Selen beni bilir "dedi. Elleri kınalı gelin dişlerini sıkıyordu." İçimi bilir ya, değil mi Selen? Bu evliliğin ailelerimizin isteği üzerine olduğunu bilir. Yuvamızı aslında onların yaptığını bilir. Yoksa içi kan ağlayan, hâlâ biçare geçmişin izleri taşıyan, doğmadan kaybettiği bebeği için ağlayamayan beni koca almak her yiğidin harcı değil. Selen bunları bilir. "

" Ne yapıyorsun İbrahim? "diye fısıldadı.

" Ne bileyim güzelim, göğsümün orta yerinde bir yumru var. Nefes alamıyorum. Bugün köprüden önceki son çıkış Seleeen. Sana da öyle gelmiyor mu? "

" Kalk, ayağa kalk. " Kollarından tutarak kendiyle birlikte ayağa kaldırdı adamı. Kızlar evi boşaltıyordu hızla. Selen öfkelendi. " Ne yaparsan yap bu evlilik olacak İbrahim. Olmak zorunda. Çünkü ben seni seviyorum. "

" Ben beni senin kadar sevmiyorum ya! Ne buldun bende? Neyim hoşuna gitti bu kadar anlamıyorum ki. Ne bu ısrar evlen evlen. Bana sormadınız!"

"Nasıl sormadık İbrahim? Sen dedin nasıl isterseniz diye. Şimdi bu yaptığın ne? Derdin ne lan senin?" diyerek göğsüne vurdu. İbrahim sendeleyerek geri geri gidip düşmeden durabildi. "Evlenmek mi istemiyorsun? Korkuyor musun dürüstçe söyle."

"Ben evlenmek istiyor muyum bilmiyorum. Anneme sor."

"Yürü" dedi oğlunu tutarak. "Kusura bakma kızım, onun kafası yerinde değil. Sarhoş ya ondan. Kendine gelsin, öyle konuşun."

Selen ardından baktı evden çıkana kadar. Sonra oturup bir de onun için ağladı uzun uzun. Yanlış mı yapıyordu? Aslında oluru yoktu da, birlikte mi zorladılar?

" Kızım. "

" Onu unutmayacak anne. Hiçbir zaman. Gölgesi hep aramızda olacak. "

Omuzlarını düşürerek odasına doğru gitmeye başladı. En yakın arkadaşları peşinden gitti. Selen için köprüden önce ki son çıkış çok acıklıydı.

 

*

 

"O zaman kaybettiklerimize" dedi Buse kadehini kaldırarak. Ona uyum sağlayarak kadehimi kaldırdım. Yarın İbo'nun düğünü var, haliyle bu iki gün Buse'ye eziyetti. Hiç acıtmadan geçip gitse ya, mümkün değil. İkinci şarap şişesi de bitti. Onun bu halinden ben sarhoş olmadım. Ona uyum sağlamalı ama aynı zamanda ayık olmalıydım.

"Aslında ikimiz içinde en hayırlısı bu. Öyle değil mi Deniz?"

İçini rahatlamak için benim onayımı bekliyordu.

"Öyle canımın içi. Olmadı bebeğim, ne yapalım? Kısmet değilmiş."

"Ben beni neden sevmediklerini hiç anlamadım. Kaçıp evlendik diye mi?"

"Bu da bir ihtimal tabi."

"İnsan hoşlanmadığı birine bile bir zaman sonra tolerans gösterip, onların mutluluğu için diyebiliyor aslında. Ne yapmış olabilirim ben? Neden istemediler beni? Ben bebeğimi kaybettim Deniz. Kalp atışlarını biliyorum, tekme atmaya başlamıştı biliyorum, kız olduğunu biliyorum. Ben içimde bir canlı kaybettim, hayatım durdu sanki. Elbette İbo hayatına devam edecek, o bir erkek. Ama buna nasıl dayanacağımı bilmiyorum. "

" Zaman Buse, uzun bir zaman gerek bize. "

" Acılarım hafifler mi bilmiyorum ama "diyerek uzanıp kucağıma koydu başını." Aynı şeyleri, aynı insanla yaşamak istemediğimi çok iyi biliyorum. İbo içimden çıkıp gitse, tamda şu anda, nefes alabilsem keşke. Uzunca bir süre uyusam ve uyandığımda her şey geçmiş olsa. "

" Uyu canım, ben yanındayım."

Saçını okşadım usul usul. Kadehimde kalan son yurdumu da içtim. Loş ışıkta, salonumda yere oturmuş, orada sarhoş olmuş, orada uyumuştuk. Durumun en beteri ise yarındı. İbo'nun düğünü yarındı ve bunu ister istemez gözler önüne sereceklerdi. Yarın evden çıkmamak en iyisiydi...

 

 

Loading...
0%