Yeni Üyelik
19.
Bölüm

18.BÖLÜM - SARMA İNTİKAMI

@betulokssuz

Sabah olduğunda yaptığı ayıbı hatırlattı annesi. İbo o utançla Selen'in kapısına gelmişti. Akşam düğün vardı ve dün gece yaptığı hiç hoş değildi. Selen kapıya çıktı. Çoktan kuaförde olması gerekirken evde pijamaları içindeydi. Kollarını bağladı.

"Niye geldin?"

"Selen özür dilerim."

"Hı! Biraz geç oldu ama."

"Hâlâ geç olmuş değil aslında. Kusura bakma n'olur. İçkiyi fazla kaçırmışım, pek hatırlamıyorum dün gece neler olduğunu."

"Allah Allah, hatırlatayım istersen."

"Yapma, annem bir posta geçti zaten üstümden. Çok utanıyorum."

"Utanmalısın da. Dün gece burada herkesin içinde yaptığın çok ayıptı. Evlenmek istemiyorum diyebilirdin bana ama yalnızken, kına gecemde değil."

"Yok, evlenmek istiyorum."

"Ben sana neden inanayım İbrahim? Bundan sonra ne desen değiştirir ki olanı? Sen kopamamışsın ondan, hâlâ onu seviyorsun."

"Bu sevgi yabana atılmaz. Bir hayat paylaştık, çoğunda da mutsuzduk. Onu seviyorum ama sana aşık oldum Selen. Kopamadığımız şeyler bizim gerçeğimiz. Kalbini kırmak istemezdim, özür dilerim. Ben evlenmek istiyorum gerçekten, bunun için burdayım. Affet beni lütfen. Sitemim sana değildi. "

" Şimdi sana evet dersem ne malum ilerde bir gün yine aynısının olmayacağı? İbrahim ben bir bilinmeze evet demek istemiyorum. Şu anda bundan vazgeçip gidebilirsin evine, eğer pişman olacağına inanıyorsan ardına bile bakma. Ben seviyorum diye değil ha! Unuturum, unutmaya çalışırım yani. Çok çalışırım. Bugünden itibaren bir hayatın içine gireceğiz ve kimse boşanmak için evlenmez. Bende boşanmak istemem. Kendinden emin değilsen, yapamayacağını düşünüyorsan gidebilirsin. "

" Eminim Selen. Seninle evlenmek istiyorum. "

" İbrahim, yapma. Dün gece ki halini görmedin. "

" Ne var bunda? Benim o evlilikten büyük bir kaybım var Selen. Biz kızımızı kaybettik, Buse atlatamadığı için ben ağlayamıyorum bile. Benim yüzümden, ailem yüzünden, her neyse işte ama oldu. Biz severek ayırdık yollarımızı ama bittiğini biliyoruz. Bir daha hiçbir şekilde, bu dünya üzerinde olmamamız gerektiğini biliyoruz. Tamam o hüznü göğsümde taşıyorum ama senin yanında her şey çok kolay, çok hafif. Senin yanında nefes alabiliyorum. Seni seviyorum. "

Seven insanın çok kolaydır sevdiğine kanması. Ucunda onu bekleyen derin bir hüzün olsa da, belki sonsuz bir mutluluk, yine de kanar. Çünkü umudu gelecektendir.

" Ama sen dersen ki seni istemiyorum artık, o zaman giderim "dedi geri geri giderek." Bir daha gelmem. Çok ararsın telefonlarını açmam. "

" Bak şimdi. "

" Pişman olursun, karışmam. "

" İbrahim! "

" Gidiyorum bak. " Selen tebessüm ediyordu." Selen, gidiyorum. "

" Ya tamam "dediğinde gülerek yerine geldi İbo." Of ne şapşalsın be. Bekle, üstümü değiştireyim kuaföre gidelim. "

" Bekliyorum. "

Selen heyecanla eve girdiğinde İbo derin bir nefes alıp bıraktı. Geçmişi sırtından taşımak kimseye iyi gelmezdi. Yüklerinden kurtulmalı insan önce, sonra yeni bir yola çıkmalıydı. Yüklerini bırakmadan yeni bir yola çıkmışsa da, yolun bir yerinde yine bırakmalıydı. Çünkü bu böyledir. Eskiyle yeni yan yana durmaz, duramaz...

Nisan.

Bir pazar günü daha Buse'ye yardım için kafede çalışıyordum. Koskoca bir ay geçti gitti, nasıl gitti anlaşılmıyordu artık. Okul, iş derken rutine oturdum. Arada değişiklik olsun diye pazar günleri yardıma geliyordum ona. Ruh hali beni telaşlandırıyordu. Buse ise normalinde devam ediyordu hayata. Kafede bir kalabalık var ki maşallah, hepsi bugünü beklemiş gibi.

"Bak şimdi lokumum, sana Çin geleneklerinden birini anlatacağım." Bar taburesine oturdum. Buse tezgahın diğer tarafında harıl harıl sipariş tepsisi hazırlıyordu.

"Anlatma şimdi. Kalk, 9 numaralı masa" deyip tepsiyi önüme koydu.

"Götümün üstüne ne zaman oturacağım?"

"İşimiz bittiğinde. Söylenme, hadi bakayım." Bu kalabalık iftar kalabalığıydı. Ramazan ayı bitti bitecek derken adet oldum. Ben özel günümdeyim, oruç tutmuyorum diye beni hayvan gibi çalıştırıyordu. Siparişleri götürdüm ve herkesle birlikte bende ezanı beklemeye başladım. Bir anda kalabalık olan bu yerde teravih zamanı kimse kalmayacaktı.

"Sen iyi misin Deniz?" diye sordu kendine bakmadan. Aslında yorgunum, bir şeyler olmuş ama haberim yokmuş gibi geliyordu bana. Demirhan bir öküz gibi davranıyordu bana. Görmezlik geliyordu, iş yükümü ağırlaştırıyordu. Ondan aldığım eğitim boğazımı sıkıyordu. Bir kerede anlamak zorundasın tavrıyla yükleniyordu bana. Onun haricinde düşman mışım gibi bakıyordu bana.

"Merhaba" diyen kadın sesiyle soluma döndüm oturduğum tabureyle birlikte. Karşımda zarif bir kadın ve Demirhan vardı.

"Hoş geldiniz" dedi Buse.

"Bize de masa var mı acaba?" diye sordu kadın.

"Tabi, şöyle alalım sizi." Buse onları masaya götürürken arkalarından bakarken tabureyle tam tur döndüm. Ne oluyor lan? Buse sipariş alıp geldiğinde aynı şekilde bana bakıp.

"Bu ne lan?" dedi.

"Belki bir görüşmedir."

"Haberin var mıydı?"

"Yoktu."

"O zaman bu date. Çünkü kadın arkadaşlarının işgüzarlığından bahsetti. Neyse" diyerek gitti sipariş vermeye. Onlara bakmaya devam ediyordum. Sohbet ediyorlardı. "Götür" deyip tepsiyi bana verdi. Ayağa kalkıp tepsiyi elime aldım. Onların masasına gidip servis yapmaya başladım.

"O kadar ısrar ettiler ki, artık dedim tamam. Gerçekten kusura bakma ya, ortak arkadaşlarımız olunca bunun olacağını tahmin etmeliydim."

"Hiç sorun değil" dedi Demirhan. Kaşlarımı kaldırdım.

"Başka bir isteğiniz?" diye sordum.

"İftardan sonra" dedi Demirhan.

"Afiyet olsun."

Gerçekten date bu. Şu an birbirlerini yemeğe çıkarmışlar, hemde burada. Ezan okunurken yerime oturdum. Sessizlik olduğunda herkes ezanı dinliyor, kimisi orucunu açıyordu. Gözlerim sürekli Demirhan'a gidiyordu. Ona gıcığım coştu içimde. Bana yapmadığını bırakmıyor, gelmiş burada date yapıyor. Ben sana gösteririm.

Bir Aslan gibi pusuya yattım. Bir aydır canıma okuyan adamın canına okuyacaktım. Yemek yedim bende bir köşede. İftar olunca peşine çay kahve istemeye başladılar. Servis tekrar başladı. Çayları dağıtıyordum. Demirhan elini kaldırarak beni çağırdı. Tepsiyi boşalttıktan sonra gittim.

"Çay istiyorum" deyince başımı eğerek kadına döndüm.

"Ben bir Türk kahvesi, orta şekerli." Siparişi aldıktan sonra bar tezgahına gittim. Buse hızla çayı ve kahveyi verdi. Demirhan lavaboya gitmişti. An bu andı. Masaya gidip çayı ve kahveyi bıraktım.

"Siz Demirhan'la nerden tanışıyorsunuz?"

"Siz tanışıyor musunuz?"

"Tabi ki. Ben onun yanında staj yapıyorum ama babamın hisseleri de var tabi ama önemli değil."

"Anlamadım?"

"Şey ben senin üzülmeni istemem ama o bir dolandırıcı. Babamın hisselerini bende haberim olmadan bir imzayla aldı. Şimdi de yanında çalışıyorum ama yok paraya. Ev kiramı çıkarabilmek için ek iş yapıyorum."

Karı her cümlemde gözlerini büyüttü.

" Ne?"

"Dışarıda tanıştığımızı belli etmemem gerekiyor aslında. Bunları söylememem de gerek ama belli ki tanışmak için buluştunuz ama çok adi bir adam." Demirhan'ı gördüm gelirken. "Afiyet olsun" diyerek geri döndüm. İçimden kötü kadın kahkahası atarak tezgahın diğer tarafına geçip izlemeye başladım. Kadın apar topar kalktı. Demirhan kaşlarını çatıp belli ki ona saçma gelen bir şeye tepki koyuyordu. Kız neredeyse koşarak kaçtı. Kızın ardından bakan Demirhan bana dönünce hemen başka bir şeyle uğraşmak adına kendime kahve yapmaya başladım.

Haddini bileceksin Demirhan Onurlu. Bana yaptığının karşılığı olacaktı. Mesela senin için yaptığım sarmayı başkasına vermen ve onun da onu buzdolabında çürütmesi gibi. Hıyar herif.

 

Loading...
0%