Yeni Üyelik
20.
Bölüm

19.BÖLÜM - ANNEYE ÖZLEM

@betulokssuz

"Bergüzar Hanım, bir yakınınıza haber verelim mi?"

Bir aydır tedavi görüyordu Bergüzar rehabilitasyon merkezinde. Yaraları iyileşmişti ama saçını taramayı hiç bırakmadı. Hep duymazdan geldiği ciğer sızısı nüksetti. Deniz'in son halini hatırlayıp hatırlayıp feryat ediyordu. Güle güle okula gönderdiği kızının o sabah saçını taramaya yetişemediği gerçeği bağrını kamçılıyordu.

"İlk defa geç uyanmıştım" diye mırıldandı günler sonra ilk defa. Hemşire usul usul gidip yanına oturdu. "Deniz de uyumuş kalmış. Soğuktu hava, sobayı bile yakamadım. Bir salçalı ekmek yaptım. Saçımı tara dedi de, geç kaldık dedim. Bir sarıldım yavruma, hiç ayrılmak gelmedi içimden. Elimde olsa içime sokardım. O gün bilmiyordum ki çekip gideceğimi, yavrumun kanatlarımı kıracağımı bilmiyordum. O gün başıma geleceği bilmiyordum hemşire, hiç bilmiyordum. "

" Ne oldu o gün? "

Hatırlayınca kusmak geldi içinden. Tiksinti ile buruşturdu yüzünü.

" Benim kimsem yok hemşire. Benim bir kızım var ama öldüğümü sanıyordur belki. Kocaman kadın olmuştur. Trabzon onun memleketi; asker abileri, esnaf amcaları, balıkçılar, çaycılar ona iyi bakmıştır bilirim. Kızımı çok özledim." Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığında kriz geçirecek olma ihtimaline karşın hemşire hazır bekliyordu.

" Kızımı çok özlediiiim" dedi ellerini göğsüne bastırarak. "Çok özledim yavrumu." Titremeye başladığında hemşire önlüğün cebinden çıkardığı sakinleştiriciyi yaptı. Bergüzar hiç direnmiyordu. Çünkü ilaç alınca bir süreliğine her şey katlanılır oluyordu. Bergüzar'ı yatırıp üstünü örttü. Odadan çıkarken telefonu aldı eline. Bir arama yaptı hızla.

"İyi günler, Halim ben. Nasıl yardımcı olabilirim?"

"İyi günler. Ben Zonguldak ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde arıyorum. Bir hastamızın yakını için yardıma ihtiyacım var. Beni Trabzon il jandarma müdürlüğüne bağlayabilir misiniz?"

"Aktarıyorum." Aktarma sesinden sonra çalan telefonu açılmasını bekledi.

"Ben Sözer, nasıl yardımcı olabilirim?"

"İyi günler ben Zonguldak ruh ve sinir hastalıkları hastanesinden Aleyna hemşire. Bir hastamızın yakınına ulaşmak istiyorum. Oralıymış kendisi."

"İsmini öğrenebilir miyim?"

"Tabi, Bergüzar Şanlı."

"Şanlı mı?"

"Evet Şanlı."

"Emin misiniz?"

"Dosyasında öyle yazıyor. Keza kimliğinde de."

"Bir saniye sizi ilçe komutanlığına aktaracağım."

"Peki."

Asker ilçe komutanlığını aradı. "İsmail albayımla konuşabilir miyim? Acil!" Telefonu açan odaya bağladı hattı.

"Alo."

"Sözer Aynalı, Rize. Bir maruzatım komutanım."

"Dinliyorum oğlum."

"Komutanım Zonguldak ruh ve sinir hastalıkları hastanesinden bir hemşire -"

"Bağla bağla" dedi Zonguldak olduğunu duyunca. Asker hemen hatta aldı. "Alo!"

"Merhaba ben Zonguldak -"

"Onu anladım, nedir?"

"Bergüzar Şanlı'nın bir yakınına ulaşmak istiyorum. Bana yardımcı olabilir misiniz?"

"Elbette, ben yakınıyım. Durumu nedir ve neden orada? Detaylı bilgi istiyorum."

" Kendisi ağır travma geçiriyordu buraya getirildiğinde."

İsmail albay iki askeriyle birlikte apar topar yola koyuldu.

"Şiddet görmüş. Bedeninden derin yaralar ve yanıklar vardı.

Deniz'e nasıl söylerim korkusu yaşadı mermiye kafa atan albay.

" Bugüne kadar hiç konuşmamıştı. Sürekli ağlıyor, kriz geçiriyor. Biraz bahsedince bende jandarma karakolunu aradım. Bir yakını olursa iyi olur, çünkü tedavisi bitmek üzere ancak ona bunu yapanın kim olduğunu söylemedi. Hayati tehlikesi olabilir."

"Allah'ım Deniz'e nasıl söylerim? Nasıl söylerim Allah'ım."

*

Ferdi - "Bozulmadın mı?"

"Yo, niye?"

Ferdi - "Ondan hoşlanmıyor musun?"

"Yo, niye?"

Ferdi - "Ben hoşlanıyorsun sandım Deniz."

"Yo, niye?"

"Deniz beni dinliyor musun?" diye dürttüğünde kafamı kaldırdım ona baktım.

"Dinliyorum. Demirhan'dan mı? Yo hoşlanmıyorum. Niye böyle düşündün anlamadım?"

"Öyle bir his doğdu içime de ondan. Yok diyorsan."

"Yok canım. Bir öküz gibi davranıyor bana, bende intikam aldım."

"Sen iyi misin Deniz, dalgın görünüyorsun?"

Yaptığım salatayı alarak masaya oturdum. Çaprazıma oturdu.

"İyiyim aslında ama kafam çok karışık Ferdi."

"Neden?"

"Tufan!"

"Ah hadi ama!"

"Ferdi ben onu seviyordum. Şimdi hayatını yoluna koyuyor, o kadını hayatından çıkarmış. Çok pişman olmuş mesela."

"Herkes ikinci şansı hak eder mi?"

"Hak etmez mi?"

"Hak etmez canım. Unutma seninle neden evlendiğini. Sen bir paravandın ve o bunu alenen kullandı. Hem o kadına kavuşmak için yanıp tutuştu, sonra kavuştu, baktı ki değmedi sana döndü. Çünkü bu en kolayı. Siz evlendiniz, boşandınız. Hiçbir şey aynı şekilde başlamaz bittiği yerden. Bak canım arkadaşım, toksik insan hep öyledir. Hatta bunun zalime varan çeşitleri de var. Kendini aynı kötülüğü yapmak ister misin? "

" Ya daha iyi olursa? "

" Bu da bir seçenek tabi ama bence olmaz ya. Birini bir gün görmezsin, iki gün görmezsin aynı evin içinde ama beş ay çok be gülüm. Amma salakmış yani. Şimdi çok pişmanım palavralarına kanma. Sen ciddi söylüyorum daha iyilerine layıksın. "

Kıkırdadım.

"Of ne bileyim ya. Aslında benim kafamı karıştıran kalbimin çarpmaması oldu. O biçim seviyordum anladın mı? Kalbim kırdığı için üzgündüm ama o da geçmiş. Ben kendimi çok boş hissediyorum Ferdi. Böyle bir şeyler yapıp hayatıma renk katman lazım sanki. Hissizleşiyorum ve korkuyorum."

" Yeni biriyle tanışsan, date falan ha! "

" Yok be, o ne öyle? Hiç yapmadım öyle şeyler. Ben annemi özledim galiba "derken çoktan beri tuttuğum gözyaşlarım birden boşandı yüzüme." Burnumda tütüyor sanki. "

" Ya canım benim. "

" Sürekli aklıma gelir oldu. O kadar özledim ki. Haksızlık bu "diyor iç çekerek ağlıyordum. İçim çekiliyordu sanki. Son günlerde bir arabesk, bir türkü annem oldu, geldi koynumda uyudu." Annemi çok özledim. Utanmasam anne diye camlara çıkıp bağıracağım. Annemi çok özledim Ferdi, annemi çok özledim. "

" Anne özlenmez mi Deniz? Gidip görelim mi? Ben seninle gelirim."

Ellerimi tuttuğuna sımsıkı tutarak alnımı ellerimizi üstüne koydum. O kadar sesli ağlıyordum ki.

" Ama beni terk etti. Ben bunu unutamıyorum. Hep bir gün gidecekmiş gibiydi ama o gün bana öyle gelmemişti. O kadar güzel sarılmıştık ki. Eve mutluluktan uça uça geldim ama annem yoktu. Annem gitmişti, beni terk etmişti."

Bütün bedenim zangır zangır titriyordu. İstemsiz bir şekilde ağlıyordum artık ve bunun durması hiç kolay durmuyordu.

" Anneler yavrusunu terk eder mi? "

" Bence etmez Deniz, benim annem etmedi. "

" Kendimi çok yalnız hissediyorum. Sanki evim yanmış gibi, içinde annemi ve babamı da yakmış gibi. Çok acı çektim ardından ama hissetmedi. Kendine yeni bir yuva kurmuş, çocukları olmuş. Beni neden sevmedi ki? "

"Öyle deme. Onun da kendince nedenleri vardır. "

" Keşke bende onu sevmesem, özlemesem de canım yanmazsa. Hiç yüzüm gülmeyecek mi? Berbat bir adamı tekrar hayatıma sokmayı düşünecek kadar kayıbım ben. Annemi ölmeden önce son bir kez görmek, ona sarılmak için neler vermezdim. "

" Götürürüm ben seni. "

"Ya onu çok özlemiş benim kalbimi kırarsa? Ya sarılmazsa bana? Ya niye geldin derse?"

İnsanın asıl savaşı kendi kafasının içindeymiş. Onlarca soruyla aynı yastığı paylaşmakmış mesele. Kimse yalnız değilmiş aslında, içinde hiç susmayan bir çocuk mutlaka varmış. Bir anneyi özlemekten daha doğal hiçbir şey yoktu. Bazen sevmesin ama şurada otursun demekmiş çaresizlik. Hayattayken kaybetmek acının en saf haliymiş.

Anneyi özlemek, içinde ki çocuğun çığlık çığlığa annesini istemesindenmiş. Bir yerlerde yaşıyorsa ve onu göremiyor, ona dokunamıyorsan mutsuzluk demekmiş çocukluk. Annenin seni istememesi fay hattının üstüne kurulmuş ev gibiymiş. Yıkılması muhtemel ama yeni ev yapmak için yerinin değişmesi mümkün değilmiş.

Sürekli sallanacak hayatım. Çünkü öyle başlamış. Kaderin sadece ait olsaydı topraktan doğardın. Kan bağı olmazdı, kaderine dahil insanlar da. İnsanın canını yakan hep insandı. Çünkü tarihte bunun bir şekli olan başka bir çeşide rastlanmadı.

Kan bağı canını yakmaz bir şey olsaydı eğer Kabil, Habil'e kıyamazdı. Böylece insanlık tarihinde anne, baba ve kardeş arasından bırak dağları, su sızmazdı. İnsan kendi canından birine kıymayı neden öğrendi? Umutları öldürmek de cinayet değil mi?

Annem de benim katilim değil mi?

 

 

 

 

 

Loading...
0%