Yeni Üyelik
21.
Bölüm

20.BÖLÜM - BELALIM

@betulokssuz

Bir bayram geçti ama üstüme basa basa, beni eze eze yine. Ne ana var ne baba. Arkadaşlarla, orada burada geçti. Bayramdan sonra maraton tüm hızıyla devam ediyordu. Sene sonu projem için evden çıkmadan çalışıyordum. Gündüz staj yapıyor, akşam hunharca proje üstüne çalışıyordum. Finaller yaklaşıyordu. Okulu bitirmek için neden bu kadar strese giriyoruz yahu? Başlarken dert, biterken dert.

Yeni bir kahve daha koydum kendime. Salona geçtiğimde biraz nefes almak için balkona çıktım. Havalar güzel, iyi ki havalar güzel. İlkbaharın enerjisi havanın kokusundan belliydi. Sokakta göz gezdirdim. Bizim sokak hayat doluydu.

"Deniz" dedi karşı komşum apartmanın önünden. "Gel çay içelim."

"Sen gel projemi bitirelim." Katıldı gülmekten. Kendisi eğlenceli bir ablamız. Burada güncel haberler ondan sorulur.

"Ben almayayım canum."

"İyi alma bakalum."

Biraz hava almak için evden çıkmaya karar verdim. Kapıları kapatıp mutfağa geçtim. Kahve makinesini ve camları kapatıp üstüme hırka giydim. Çantamın içine telefonumu ve anahtarımı atıp spor ayakkabılarımı giyerek çıktım evden.

Kendimi sokağa atıp yürümeye başladım. Gidilecek en güzel yer sahildi. Son günlerde annemi görmeye gitme konusunu düşünüyordum. Gitmek isteyen yanım, gitmek istemeyen yanıma yeniliyordu her seferinde. Kalbimde kırılacak yer kalmadığındandı belki de. Hem onun sevecek, daha fazla düşünecek çocukları varmış. Beni çoktan unutmuştur.

Sahilde boş bir yer bakındım, yoktu. Kendi kendine gitar tıngırdatan çocuğun yanına gidip oturdum banka. Güzel bir bahar akşamıydı. Böyle akşamlar arkadaşlarla buluşmak, aileyle dışarıya çıkmak için güzel akşamlardı.

Çocuk ağzının içinden mırıldanıyor, kendine çalıyordu. Çalmayı bırakıp içeceğini yudumladı.

"Soğuk çay içer misin?"

"Ne var içinde?" diye sordum.

"Orasını karıştırma" deyince kıkırdadım.

"Yok sağ ol."

"Şarkı söylemek ister misin?"

"Çalabilir misin?"

"Ne istediğine bağlı."

"Sezen Aksu, geri dön."

"Of" dedi pozisyon alırken. "Kime gidiyor bu şarkı?"

"Anneme" derken burnumun direği sızladı.

"Peki" dediğinde çalmaya başladı. Bir süre intro dinledim. Sonra ritim yavaşladı. Bende aşırı özlem dolu sesimle ve üşüyen kalbimle söylemeye başladım.

Keşke şarkılar söylenen insanın kulağına gitse, duysa bizi, içi titrese mesela; yine de durabilir miydi uzaklarda? Bilmiyor ki insan? Kendinden başka kimseyi duymuyor, kimsenin içini gösterdiğinden fazla göremiyorsun. Bir de insanların aklında ya anlattıklarınla, ya da yaptıklarınla kalıyorsun. Ama iyi halinle değil ha! Olabilecek en kötü halinle. İnsan doğası mutluluğa karşı bağışıklığı olmayan, acıdan beslenen canlılar. Mutluluğun hep kısa süreceğine inanıyor. Acıları yaşarken de, anlatırken de uzatıp duruyor, böylesini hayat olduğunu sanıyordu.

Nasıl hasta oluyor insan sanıyorsunuz. Mutsuzluktan. Mutsuz olmak için elinden geleni yapar insanlar, bunun için savaşırlar ama iş başkasının acısına merhem olmak olunca iki vah vah, bir türle yapacağını yaptı sanırlar. Sonra da benim derdim bana yetiyor der çekilirler köşelerine. Basit canlılarız biz insanlar ama basit olanın şükretmek olduğunu da biliriz. Çok şükür deyip çareyi Allah'a bırakmayı pek beceremeyiz. Oysa Allah'a bırakmak da mutluluktur, biliyor, görmezden geliyoruz. Çünkü biz insanlar acı çekmeye bayılıyoruz. Bir arabesk, bir türküyle yaralarımızı kanatıyor, bundan zevk alıyoruz.

Çünkü insanız ve hep bir derdimiz olması gerekiyormuş gibi davranıyoruz. Derdimiz yokken canımız sıkılır. Düşünecek bir şey bulamayıp, dert ararız. Çünkü böyleyiz biz insanlar. Değişmiyor, değişmeyi sevmiyoruz.

Tatlı bir ambians olmuş, dinleyenler alkışlamıştı. Çok dertlendik be! Silkelenip kendime gelmeli, çizdiğim yoldan yürümeye devam etmeliydim. Çok kasvet bastı beni, malum bayram geçti.

Telefonumun sesini duydum. Çantamdan çıkardım. Cemali arıyordu.

"Söyle balım" dedim açarken.

"Nerdesin?"diye sordu telaşlı bir sesle.

"Sahilde. Bir şey mi oldu?"

"Buse'nin kafe karışmış herhalde asker, polis doluymuş ortalık. Gidiyorum, geliyor musun?"

"Tabi tabi. Nerdesin sen?"

"Senin evin oradayım, geliyorum şimdi."

Yerimden kalkıp yolun kenarına koştum. Cemali taksiyle hızlı bir şekilde gelip önümde durdu. Alelacele yanına oturduğumda yola çıktı aynı hızla.

"Ne olmuş?"

"Tam bilmiyorum ki, Selo'yu aradım o söyledi. Çaykara'dan geliyorum bende."

Bir merakla ve endişeyle gidiyorduk. Yakın olduğumuz için kısa sürede geldik. Cemali arabayı park ettiğinde birlikte indik. Bir kalabalık vardı içeride. Herkes ayaktaydı. Koşar adımlarla içeriye girdik.

" Buse "diye seslendim. Arkası dönük insanlar sesimle birlikte döndü. Dönmeleriyle birlikte pat pat diye bir sürü konfeti patlattılar. Başta şaşkın şaşkın ne olduğunu düşündüm. Sonra,

" İyi ki doğdun Deniz "dediler elimi alnıma koyarak içine düştüğüm sürprizi anlamam yine ve her sene olduğu gibi zaman aldı. Arkadaşlarım olmasa benim bunu hatırlayacağım yoktu. 20 Nisan benim doğum günüm ve hep aynı gün düşünecek bir şeylerim olur, unuturum bunu. Buse unutmaz, kimseye unutturmaz. İyi doğdun diyerek alkış tutarlarken arkadaşlarım, abilerim ve amcalarımın karşısında sudan çıkmış balık misali sadece gülümsüyordum.

Buse pastayla geldiğinde yine gerçekten sürpriz olmasının mutluluğunu yaşıyordu. Bir kere de çak durumu ama yok. Ben hep böyleyim.

"Dilek tut lokumum" dediğinde ellerimi çenemin altıda birleştirip gözlerimi yumdum. Yine hiçbir şey dilemedim. Çünkü böyle anlarda ne dileyeceğimi bilmiyordum. Gözlerimi açıp mumları üfledim. Kaç yaşında olduğumu bilmiyordum artık. Hem pekte bir önemi yoktu.

"Çok teşekkür ederim."

Sevdiğim herkes yine bir aradaydı. Ek olarak Artvin'den Mete, ve İpek de gelmişti. Ferdi söylemiş olmalıydı. Tek tek sarılıp iyi dileklerini kabul ettim. İpekciğimle sarıldık uzun uzun. Onların önümüzde ki hafta sonu nişanları vardı. Elbette gideceğim. Murat görevdeymiş şu sıra, İpek'in yüzünden düşen bin parçaydı. Aşırı özlemekten olsa gerek.

Kocaman masanın etrafında toplandık.

"İsmail abiyi davet etmedin mi Buse?"

"Ettim ama şehir dışındaymış. Hediyeni gönderdi" dediğimde bu gece için kurulan panoya baktım. Bir sürü bağış kartı vardı. Ben doğum günlerimde hediye kabul etmem, çünkü annem yokken alacağım hiçbir hediye anlamlı olmazdı. Bende toplum için bir şey yapın bu benim için en anlamı hediye olur dedim. Bunu burada ki herkes bilirdi.

"Demirhan'ı da davet ettim ama gelmedi."

"Onun işi başından aşkındır" dedim. "Şirkete de gelmiyor valla, ben bile görmüyorum ayol. Hem zaten benim doğum günüme neden gelsin ki?" deyip tısladım. Öküzlüğünü de görmüyordum pek. Aslında bu iyi bir şeydi, bir noktaya kadar. O yokken davranışlar değişti şirkette. Ben sadece stajyerdim ve ezmeye çalışıyorlardı. Demirhan ezmiyormuş aslında beni onu fark ettim.

" Çünkü neden olmasın "diye bir ses geldi tam arkamdan. Önce başımı döndürdüm, sonra şaşkınca ağzımı aralayarak ayağa kalktım.

" Demirhan Bey! Hoş geldiniz, yüzünüzü gören cennetlik. "

" Öyle mi diyorsun? Ben pek yüzümü görmek istediğini sanmıyorum. Malum dolandırmışım seni "deyince dudaklarımı ağzımın içine çekerek gözlerimi tavanda gezdirdim." Hiç utanmadın değil mi? "

Gözlerimi kapayıp kafamı iki yana salladım. Valla hiç utanmadım.

" Yüzsüz. Ben senin için Londra'dan geldim apar topar. "

" Gerçekten mi? "diye sordum gözlerimden ışıklar çıkarken.

" Hayır tabi ki " deyince de kahkahalarla güldüm. Gerçekten kızmış.

" Sen benim senin için yaptığım sarmaları çöp edersen beyefendi, bende seni ederim. "

" Ha bu sarmaların intikamıydı yani? "

" Ne sandın acaba? Senin için yaptım, senin. İçine sevgimi kattım, emek verdim emek."

"Demek ki sende benim asabımı bozmuşsun ki, ben sarmaları yememişim."

"Zıkkım ye o zaman. Niye geldin sen? Senin işin gücün yok mu?"

"Sana ne? Canım buraya gelmek istedi. Buse çağırdı beni."

"Doğum günüm için ama, benim için yani."

"Hiç fark etmez. Sen çağırmadın ki, Buse çağırdı."

"Ama-"

"Uh" diyerek aramıza girdi Buse. "Nasıl şişti kafam. Bir susun ya. Hoş geldin Demirhan, çok iyi yaptın gelmekle. Otur bakalım."

Boş yere, karşıma oturdu. Buse çok güzel bir masa hazırlamıştı. Pastalar servis edilirken iki insan uzağımda ki Bekir'le birbirimize sataşıyorduk. Selo canlı müzik için sahneye çıktı. Bağırarak alkışladık onu.

" Bu şarkı senin içun fınduk içum" deyince gözlerim doldu. Gitar çalan çocuk yanında oturuyordu. Çenemi elime koydum.

Benim için Cimilli İbo'dan yamali yamali söyledi. Bir yerinde şarkı yoluna feda olsun olmayan babanun mali diyor ya, işte o başka, çok başka dokunuyor içime.

Peşi sıra Buse gitti sahneye.

"Bende söyleyeceğim."

"Söyle balım."

İmera'dan kara duman söyledi. Bu beni öyle çok boğmadı neyse ki.

"Sıra bende." Hakim amcamın oğlu Atay.

"Atay!"

"Birlikte söylemeyi sevdiğimiz o şarkı ablacığım" diyerek gitarı aldı. Onu boynuna asıp çalmaya başladı. Kısa bir zaman onlarla kaldığım zamanlarda her akşam bana gitar çaldı, birlikte şarkılar söyledik. Yerimde dans ederek onu izliyordum. Yalın'dan bir bakmışsın söylerken ona eşlik ettim oturduğum yerden.

"Hep beraber."

"Güvenme bu kadar aşkıma, hiç öyle sağlam da değilsin.Titrerim kendi üstüme, benden değerli değilsin. Değilsin... Bir bakmışın ben yokmuşum. Üzülmeye doymuşum. İsyanımı yola koyup, hayatından kaybolmuşuuum."

Bağırış çağırışlarla alkışladık. Gitarı bırakıp yanıma geldi. Arkamdan sarıldığında biraz salladık.

" İyi ki varsın. "

" Sende iyi ki varsın canım benim. Teşekkür ederim. "

Ferdi -" Bir konuşma yapacağım "dedi bana esrarengiz bir bakış atarak.

" Parçalanırım yapma! "

" Umrumda değil "diyerek masanın başına geçti. Gülüyorduk. Onunla çok şey paylaşıyordum. Bilmiyorum, çok güvenli geliyordu bana." Merhabalar, ben Ferdi. Balıkçı Vefa Çakmak'ın torunuyum, bilirsiniz. Akçaabat'lıyım. Ya ben annem nereliyse oralıyım gerçi. Buraya geleli üç sene oldu. Müthiş insanlar tanıdım, ki zaten" dedi Ömer abiyi göstererek. "Ömer abi bir başka. Üniversite benim için önemli değildi, annem okuyacaksın dedi. KTÜ'yü kazandım. İlk sene çok korkuyordum, bilmediğim bir dünyadaydım. Bir yardımcıya ihtiyacım vardı. Annem özel hoca tutalım dedi, okuldan olsun. Araştırmış ve okulun en zeki öğrencilerinden Deniz' i bulmuş. "

Elimi çenemin altına koyarak benim o pozu verdim.

"Biriyle ilk tanıştığınızda hissettiğiniz şeyler çok önemlidir. O kadar kaygılıydım ki onunla tanışınca yok oldular. Bir bakış, bir söz, bir tavır sizi ya hayal kırıklığına uğratır, ya da güvende hissettirir. Bunu hepiniz deneyimlemişsinizdir. Benim için apayrı bir şeydi bu. Güven duygusunu ucundan bile bilmediğim için burada, buranın insanlarıyla deneyimlemiş oldum onu. Deniz sıcacık, cana yakın ve inanılmaz ilham veren bir insan. Çok iyi bir öğretmen bir kere. Sadece derslerimde değil, insanlarla uyum yakalama açısından da çok yardımcı oldu bana. Bir kere benim yanımda Deniz Şanlı var, ayağınızı denk alın. Biri almadı mesela, kavga ediyorduk. Deniz beni bir abla edasıyla korudu. Bir de öyle bir şey ki, o buna dokunamayacaksınız derse dokunamazsınız. Tek başına çete ya. "

Eh benim de kendime göre var yaptığım bir şeyler.

" Deniz, seninle sohbet etmeyi çok seviyorum. Çekirdek kola yapmayı çok seviyorum. Arabayla saatlerce gezmeyi seviyorum seninle. Herkese değil belki ama benimle ben gibi olmanı seviyorum. Sana her şeyi açık yüreklilikle anlatmayı seviyorum. Senden akıl almayı seviyorum. Şunu yapma, hiç sana yakışmıyor deyip beni kendime getirmeni seviyorum. Hatta seninle sürekli ağlanacak halimize kahkahalarla gülmeyi seviyorum. Seninle her şeyi çok seviyorum. Sen çok iyi bir yol arkadaşısın, kimin yanında olsan yoluna ışık saçacaksın. Biri hariç ama o maldı, konuyu anlamadı"deyince kahkahalar aldı başını gitti. Tufan'ı diyordu.

" Ulan Ferdi "dedi Selo.

" Of oğlum çok iyiydi "dedi Bekir. Selo'yla beşlik çaktılar.

" Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim" deyip yerine geçerken ellerimi öperek ona gönderdim.

"Bende konuşma yapacağım" dedi Bekir kalkarak.

"Bende ya" dedi Buse.

İnanılmaz eğleniyordum.

"Ben Bekir, herkes bilir. Deniz'le çocukluk arkadaşıyız ama biz lisede yakın arkadaş olduk. Bir anımızı anlatmak istiyorum. Gülçin, sevgili eşim, canım, ciğerim. O zamanlar Gülçin okulun en güzel kızıydı Deniz, bilirsin. Senden bile güzel." Başımı salladım." Çok beğeniyorum kızı, inanılmaz beğeniyorum. Deniz dedim nolur konuş onunla. Onu beğendiğimi söyle, beni öv. Yapmış canım arkadaşım. Deniz demiş ki; Bekir şöyle iyi, böyle iyi. Çok terbiyeli, küfür bile etmez. Deniz Gülçin'e bunları söylerken ben bir çocuğuna ana avrat söverek dalmışım "deyince bizi kırdı geçirdi." Ama ben nerden bileyim küfür bile etmez dediğini. Kız korkmuş benden, Deniz söyledi sonra. Gülçin'le okulda köşe kapmaca oynuyoruz. Yüzüme bakacağı vardı, orada yok oldu. Yine Deniz konuştu onunla. İki yıl sevgililik, dört yıllık evlilik derken altı yıldır her şeyim olan bu okulun en güzel kızını bana ayarladığın için sana çok teşekkür ederim Deniz. Artı olarak Deniz çok komik, çok eğlenceli, çok da vefalı bir kızdır. Yüreğini çok seviyorum. Bir sorunumuz olsa bu mu lan deyip aslında onun sorun olmadığını anlatan yönlerini göstermeni seviyorum. Yol gösterici olmanı seviyorum yolunu kaybetmiş halinle. Ama sen kayıp değilsin, biz varız. Her zaman yanındayız. Seni seviyoruz canım arkadaşım iyi ki varsın. "

Gözlerimi silip ellerimi öperek ona gönderdim. Sevgi yumağı oldum heyhat.

" Aha ben "dedi Buse." Ya ben aslında ne desem ki - "derken sözünü kesen bir egzoz sesi oldu. Kafenin önünde duran spor araba herkesin dikkatini çekerken kalbim çarpmaya başladı. Arabadan inen adamı görünce nutkum tutuldu.

Eyvah.

Büyük adımlarla ama sert adımlarla kafenin kapısına yürürken ayağa kalktım. Arkamı dönerken yutkundum. Bastığı yeri titretir bir güçle içeriye girdi ve hiç zorlanmadı gözleri beni bulmakta. Dişlerini sıkıyordu, tabiri caizse gözlerinden ateş çıkıyordu.

Çaykara'lı Hami. Babamın ortağının oğlu. Çok eskiden tanışırız biz ama elbette aramızda ki sadece tanışıklık değildi. Belalı herifin tekidir. Özellikle belalım olur. Hapisten yeni çıkmış olsa gerek. 10 ay önce hapse girdi adam yaralamadan. Nüfuzlu babası çıkarmaya uğraşıyordu onu. Zengin olunca, yattığın bu kadar oluyor.

Onu şöyle tarif edeyim; o hapiste olmasaydı ben Tufan'la evlenemezdim. Onu da vururdu çünkü...

 

 

 

 

Loading...
0%