Yeni Üyelik
24.
Bölüm

23.BÖLÜM - KEŞKE

@betulokssuz

Çok ama çok eğlendiğim bir akşam olmuştu. İpek'in istemesi, sonra nişan eğlencesi, ondan sonra da ev oturması çok keyifli oldu. Asker abileriyle olan anıları kırdı geçirdi bizi. Artık gitme vaktiydi. Hepimiz birden döküldük kapıya. Çalan telefonu açtım. Bu sırada Ferdi'yle yola çıktık. Hasret abla ve Ömer abi arkada oturuyordu.

"Ne var, ne?"

"Nerdesin kızım sen?"

"Sana ne lan?"

"Bak benimle lanlı lunlu konuşma. Evinde ışık yok, sen evde değilsin."

"Allah Allah. Senin benim evimin orada ne işin var Hami? Hani karşıma çıkmayacaktın sen?" Ferdi kıs kıs gülüyordu.

"Karşına mı çıktım ben? Ben aramasam haberin olacak mıydı? Yo! Nerdesin sen?"

"Artvin'e geldim nişana. Şimdi de eve geliyorum. Kaybol."

"Kimle gittin? Kimle geliyorsun?"

"Sevgilimle!"

"Senin saçını başını yolarım. Allah belamı versin bak-"

"Otobüsle geldim, Ferdi'yle dönüyorum Hami. Dellenme hemen."

"İyi." Kapattı. Gözlerimi yumarak yaradandan sabır diledim. Ferdi bastı kahkahayı.

Ömer abi - "Kızım bu oğlan senden vazgeçmez."

"Biliyorum abi ya. Of ya of ya. Başıma bela bu adam benim. Vallahi bıktım artık."

Hasret abla - "Bıktın mı gerçekten? "

"Tamam bıkmadım da, ne bileyim ya öf.

Ferdi -" Bu sefer hiç kaçarın yok gibi. "

" Bana neler söyledi biliyorsun Ferdi. "

" Haklı değil mi? "

" Bilmiyorum "deyip müzik açtım.

" Başladı yine bilmiyorum demeye. "

Göğsümde bir anormallik vardı. Öyle sigara falan da içmedim son günlerde ama nefeslerim yeterli gelmiyordu bana. Annemden ötürü sıkıntılar içindeydim, herhalde hâlâ aynı şekilde hissediyordum. Gülüyor, eğleniyorum ama içimi tamir etmeye zaman bulamıyordum. Hele şu okul bitsin de annemi bir ziyaret edeyim bakalım. O zamana kadar bu sıkıntıyla yaşayacağız belli.

"Ferdi benimle kalsana?"

"Kalamam canım. Yarın Bahar'ı görmeye gidiyorum."

"Hım peki madem. Selam söyle."

"Söylerim."

Yol evimin sokağında bitti.

"İyi geceler" diyerek kapıyı kapattım. Ayakkabılarım elimde sokağa girdiğimde Hami ortalıkta yoktu. "Hamiiii!" diye seslendim. Beni duyuyorsa gülüyordur eminim. "Geldim ben, gidebilirsin." Apartmanın önüne geldiğimde etrafımda bir tur attım usul usul. Cidden görünürde yoktu. Telefonum çaldı. Herhalde o arıyor diyerek çıkardım çantadan ama hayır. Arayan Tufan'ın annesiydi.

"Efendim."

"Aşığının oğluma yaptığı hoş mu Deniz?"

"Efendim?"

"Hami, Tufan'ı dövmüş. Ölüyor çocuğum. Bu yaptığın hiç olmadı, hiç."

"Benim haberim -" derken telefon kapandı. "Yok" diyerek kulağımdan indirdim. "Ooof." Apartmanın kapısını açarak içeriye girdim. Merdivenleri çıktığımda benim kapımın önünde oturuyordu paşası. Eli de sarılı. Yanına oturdum usulca. "Yaramazlık yapmışsın."

"Hak etti."

"Hami, onun bir suçu yoktu. Ben her şeyi bile bile evlendim onunla. Yasemin'i biliyordum, benimle neden evlendiğini biliyordum. Kendimi ateşe ben attım, bunda onun payı yok gibi bir şey."

"Neden yaptın?" dedi başını omzuna doğru çevirip yüzüme bakarak.

"Çok yalnızdım, artık bir ailem olsun istedim falan filan işte. Onu seviyordum Hami, bunu biliyorsun."

"Şu ciğeri beş para etmez adam kadar bile giremedim gözüne ya, ne diyeyim."

Uzun bir an daldım gözlerine. Kendini kıyaslıyordu onunla bununla. Oysa kalbin işi işte demiyordu. Onu seveyim istiyordu ama zorla olmuyordu bu bir türlü anlamıyordu.

" Seni çok seviyorum Hami. "

" Ama! "

" Arkadaş olarak. " Başını sallayarak önüne döndü.

"Neyse, iyi geceler."

Kalkıp inerken ardından izledim gidişi. Bende çok kızıyordum kalbime ama söz geçiyor mu? Kim söz geçirebilmiş kalbine? O unutabildi mi beni? Hayır. Karşı komşum açtı kapısını.

"Deniz, iyi misin annem?" Ayağa kalktım.

"İyiyim, ses mi yaptık özür dilerim."

"Yok kızım, oğlan epey oturdu orada. Zaten aklım kaldı yatamadım. Hadi gir evine."

"Sağ ol ablacığım. İyi geceler."

Komşularım çok tatlı insanlardı. Beni yeni yeni tanıyorlardı ama hiç ahlaksızlık yaparmışım gibi gelmiyordu onlara. Arkadaşlarımın çoğu erkek ama yine de yanlış bir şey düşünmüyorlardı. Valla burası da benim cennetim. Amcama göre ne yapacağım belli olmasa da komşularım için öyle değildi. Evde olduğumu bilen, ışığımı açık gören muhakkak kapımı çalar, halimi hatrımı sorardı. İnsan insana ne gözle bakarsa öyle görüyordu gerçekten.

 

*

Pazar günü ne yapılır?

Temizlik. Elbette temizlik. Evin bir başından, diğer başına kadar her yeri bir güzel silip süpürdüm. Pırıl pırıl oldu her yer, mis gibi de kokuyordu. Çöpleri kapıya çıkardığında aşağıdan zile bastılar. Otomatiğe basıp diğer çöpleri almak için içeriye geçtim.

"Ballim!"

"Selo çöpleri atar mısın?"

"Vay anasını arkadaş. Ben gelmesem ne yapacaktın?"

"Kendim atacaktım." Çöpleri ellerine tutuşturup sırıttım.

"Açım ben."

"Yemeğim yok yaaa."

"Olmasın. Hava güzel çıkalım gezelim hem."

"Tamam ama - " deyip çalan telefonuma koştum. İpek bal arıyordu. "Efendim canım."

"Tatlım müsait misin? Bu akşam misafir olalım sana."

"Müsaitim, hemde nasıl müsait."

"Harika. Nişanlımla geliyoruz."

"Bekliyorum çiçeğim." Telefonu kapatıp kapıya gittim, Selo çöpleri götürmüştü. Beni bir yemek yapma telaşı sardı. Çabucak bir şeyler atmam lazımdı ocağa.

"Hadi!"

"İçeri gel Selo, misafirlerim var. Yemek yapacağız birlikte."

"Ben gidiyorum o zaman."

"İyi git."

"Neyse tamam yardım edeyim" deyip eve girdi. Kapıyı kapattı. "Bende şans olsa zaten."

"Senin derdin ne ballim?" diye sordum dolabı açarken.

"Benim hatunla buluşacaktık."

"He aramızı yapma işine girdin sen? Sorun yok bebeğim, çağır buraya gelsin."

"Valla?!"

"Valla Selo. Oğlum senin sevdiğini tersleyecek değilim. Geçmişte yaşadık bir şeyler ama büyüdük artık."

"Sen benim bebeğimsin" deyip yanağımda sıkı bir makas aldı.

"Ah."

"Arayayım da gelsin."

Salona gitti telefonla konuşmak için. Bu sırada müzik de açtı. Çok seviyoruz artık benim evimde çok derinden gelen müzik sesini. Aklıma gelen pratik şeylerden mezeler yaptık. Makarna, salata her zaman hayat kurtarır. Spagetti suyu koydum ocağa. Birer sigara yakıp mutfağın ortasında dans ettik garip garip hareketler yaparak. Kapı çaldı.

"Ahanda geldi" deyip kapıya giderken peşinde gittim. Kapıyı açtığında otomatiğe basmak aklına gelmedi, onu ben yaptım.

"Selo!" dedi aşağıdan.

"Burdayım." Bir tur çıkınca kapıya bakıp sırıttı Yaprak.

"Sırıtma kız" deyip bir terlik aldım dolaptan.

"Ay selam" dedi.

"Ay sana da. Hoş geldin, gel."

"Dayak yemeyeceksem gelirim" deyip ayakkabılarını çıkardı.

"Ukala." Eve girdiğinde sarıldık.

"Hayırlı olsun evin."

"Sağ ol." Selo kapıyı kapattığında sarıldılar. "Dışarda sarılamıyorsunuz siz di'mi?"

"Susar mısın canım" dedi Selo. Ben mutfağa geçtim onlar hasret giderirken. Biraz sonra itişe kakışa yanıma geldiler. "Ben sana çıkınca ara dedim."

"Çıkamadım ki, evrak işi bitmek bilmedi. Pazar pazar iş yıktılar yine."

"Sen dün gece de işe gittin?"

"Çağırdılar Selo."

"Ne iş yapıyorsun sen Yaprak?" diye sordum araya girerek.

"Kooperatifte çalışıyorum. Yardım edeyim mi? Ne yapıyoruz?"

"Artvin'den misafirlerim var, yemek hazırlıyoruz."

"Bir ellerimi yıkayayım."

"Koridorda sağdan ilk kapı."

Salonumda ki masayı hazırlamaya başladı Selo.

"Ben bir üstümü başımı değiştireyim Yaprak, yemekler sende."

"Tamam."

Odama geçip üstümü çıkardım. Çamaşır suyu kokuyordum heyhat. Bir beyaz tişört, bol paça pantolon giydim hızla. Saçlarımı açıp taradım, sonra tekrar topladım. Uf ne fark etti ama. Ellerime krem sürüp üstüme parfüm sıktım. Salona geçip ortalıkta bıraktığım birkaç şeyi topladım. Halıları sermiş Selo, koltukları düzeltiyordu.

"Evin çok güzel Deniz."

"Teşekkür ederim canım. Daha güzeli senin olsun."

"Evlenince anca. Hami vardı aşağıda" deyince birden yüzüme bir gülümseme yayıldı.

"Nerde?"

"Sokağın başında. Ne yapıyorsun dedim sana ne dedi manyak." Gülerek balkona çıktım. Sağa sola baktım ama görünürde yok. Salona girip telefonumu aramaya başladım.

Selo - "Hayırdır Deniz? Ne sırıtaysın?"

"Sus be! Telefonumu nereye koydum ya?" Az önce İpek'le konuştum, sonra ünitenin üstüne geri koydum ama yoktu.

Yemeklerimi yapmış, masayı hazırlamış beklemeye koyulmuştuk. Çay demledim büyük demliğe.

"Selo atıştırmalık -" derken Hami arabasını bağırta bağırta geçti sokağımdan. Tam balkona çıktım kayboldu. "Telefonum nerde ya?" Ne dediğimi unutmuş telefonumu aramaya başlatmıştım.

"Ne yapacaksın kızım ya?" Durup Selo'ya döndüm. Koltukta oturmuş sevdiceğiyle bana bakıyorlardı.

"Burdaydı."

"Bir sigara içelim."

"İçelim." Onlar kalkınca mutfağa geçtik. Tam kapıda araba sesini duyup balkona koştum, yine gitti. "Telefonum nerde" diye dövünerek mutfağa girdim. Bir sigara yaktım. Davlumbazı peşi sıra.

"Ee Yaprak, ne var ne yok?"

"Aa sıra bana geldi mi?" dedi dalga geçerek. "Ne olsun ya ev iş arası yaşayıp gidiyoruz. Arada sevgilimi görüyorum kaçak göçek."

"Daha ne olsun be." Yine geçti sokağımdan ama koşmadım balkona. "Bu rutinde bir sevgili yapıp ona zaman ayırmak da büyük meziyet. Ben boşandım mesela."

"Ha ay Tufan yatıyormuş yatak döşek. Sabah annem gitmiş geçmiş olsuna, hiç iyi değil dedi. Kız Hami ne yapmış öyle?"

"Deli! Deli ya. Ben onunla konuştum ama o hırsını çıkaracaktı yine de. Aslında bi bakıma Tufan hak etti. Sonuçta ben biliyordum da, nerde biliyordum? Nikah salonunda, gelinliğim üstümdeyken öğrendim. O şerefsiz bunu planlamış. O istemeler, söz, hazırlık derken aradan onca zaman geçti ve çok güzel oynadı benimle. Hak etti boş versene. "

" Sende haklısın. Yasemin işten kovulmuş yine. Ruh gibi geziyor. Velayeti de almış Bilal abi, kızını rüyasında görür artık. "

" Onun için de ben üzülemem. Pislik yaparken önünü sonunu düşünecek insan. Allah istikamet versin. "

" Amin. "

Sonra misafirlerim geldi. İpek'le sevinç çığlıkları atarak sarıldık. Ondan mutlusu yoktu canım. Ölümlerden dönmüş, sevdiğine kavuşmak adına ilk adımı atmışlardı.

" Hoş geldiniz. "

" Çok beklettik mi? "

" Yok ya. Keşke daha erken haber verseydin de daha iyi hazırlık yapsaydım İpek."

"Saçmalama lütfen. Biz bir şeyler aldık gelirken. Sohbete geldik ya."

"Çok iyi yaptınız." Murat'la sarıldık sonra. "Yüzünde güller açıyor komutanım."

"Herhalde, ya ne?"

"Arkadaşlarım Yaprak ve Selo." Kısaca tanışıp salona geçtik.

"Evin ne kadar çok güzel Deniz."

"Senin evin de güzel İpek."

"Bu kadar loş bir havası yok ama. Evinin böyle sinema filmi izlemelik, battaniye altına girmelik, ne bileyim böyle mum yanıyormuş gibi bir havası var. Ne kadar zevklisin."

"Ne güzel anlattın ya. Oturun lütfen. Selo gel tabakları alalım."

İpek - "Yardım edeyim ben."

"Hiç zahmet etmiyorsun, biz hallediyoruz canım."

Hami yine geçti sokakta ama bu defa biraz yavaşladı duydum. Selo'yla servis tabaklarını taşıdık masaya. Hami iki tur daha gitti geldi. Hâlâ telefonuma bakınıyordum. Hın hın diye gaz sesi çıkardı duyayım da balkona çıkayım diye bence. Çıkmıyorum oğlum.

"Selo telefonumu görmedin mi?"

"Görmedim."

"Cık Allah Allah. İpek'le konuştuktan sonra ünitenin üstüne bıraktım. La havle. Hami evimi ghostladı zaar."

Kahkahalar oldu. Oturup yemek yemeye başladık. Havadan sudan sohbet ediyorduk. Dün akşam ki nişanı ama daha çok. Hami birkaç tur atarken sabrımın üzerinde tepiniyordu.

" Bok var " diye bağırdım balkona doğru." Kapıyı da çalmıyor öküz. "

" Kim o? "diye sordu Murat.

" Belalım! "

" Belalın?! Bir şey yapayım mı? "

" Yok be komutanım, öyle değil. Tatlı bela diyelim. "

Selo -" Öyle mi diyelim? "

" Susar mısın canım? Neyse biraz daha geçmeye devam ederse sıkacağım. Telefonumu bulamadım ki ayağını keseyim. Sinirimi oynatsın bakalım. "

" Ben arayayım mı kanka? "dedi Selo.

" Sen beni ara da telefonumu bulayım. "

Demeye kalmadan karşı komşum seslendi. Kalkıp balkona çıktım.

" Kızım yeter. Ha şu oğlana bir şey de, benim herif silahını alıp çıkacak az kaldı. "

Bu yetti işte. Canım mahallemin insanlarını rahatsız ediyordu bu beni üzer işte. İçeriye geçip ünitenin çekmecesinden ne olur ne olmaz diye tuttuğum küçük ama işlevi büyük silahımı çıkardım.

" Yapma, yapma "dedi Selo.

" Karışma! Arabasının canına okumayanı şimdi. " Paldır küldür çıktım evden. Koşa koşa merdivenleri indim. Sokağa çıktığımda sesi takip ederek döndüm. Sol baştan sokağa girerken şarjörü çekip silahımı doğrulttum. Hiç durmadan bir el ateş ettim ama arabasına değil, öyle rastgele bir yere.

Üstüme gelirken bir el daha ateş ettim ve ön camı tuzla buz oldu. Aniden durup indi.

"Hiy! Senin Allah cezanı vermesin."

"Kuru sıkı mı sandın? Ne gezip duruyorsun lan? Sen benim başıma bela mısın? Derdin ne derdin?"

"Geçmekte mi yasak kızım?"

"Yasak Hami, yasak oğlum yasak. Hurdaya çıkarayım mı lan arabayı" diyerek yine doğrulttum. Mahalle ayağa kalktı tabi. Buralarda bunlar normal olunca kimse ciddi bir mesele olmadığı müddetçe müdahil olmuyordu.

"Yapma, yapma arabanın ağzına sıçtın. Babam ağzıma sıçacak."

"Adam gibi park edip çık eve. Bak yemin ederim haşat ederim bu arabayı."

"Tamam lan, tamam deli."

"Aslan kızım benim" dedi komşum olan ablanın eşi. "Ula bana uşak, bir daha buradan böyle geçip durursan ben sıkarım haberin olsun."

"Hiç sevdaya saygınız yok" diyerek arabaya bindi. O camla becerebilirse sola yanaşıp park edecekti. Biraz zor oldu ama yaptı. Benim evimde ki insanlar balkonda izliyordu olayı.

"Yürü düş önüme." Önümden geçerken aldığım yoğun alkol kokusuyla yüzümü ekşittim. "Iy leş gibi kokmuşsun." Apartmana girip benim eve çıktık. Kapıdan girince yanağımdan makas aldı. Eline vurdum peş peşe. "Yılışma."

"Seni bir özledim ki."

"Sen ne yiyip içiyorsun oğlum. Daha dün gece uslu uslu çekip gittin. Gün aşırı huy değiştiriyorsun çocuk musun lan sen?"

Salona girdik.

"Selamünaleyküm." Selamına karşılık alırken Murat'la tanışırken. Hami için de bir servis alıp geldim.

"Otur fışkı fıçısı." Kıs kıs gülerken yerime geçtim.

"Yabancı araba görünce telaşlandım yavrum ya."

"Ne sandın pardon?"

"Ne bileyim aklıma bin tane şey geldi. Sen evinde misafir ağırlıyorsun da bunları yapıyorsun" diyerek konuyu değişirdi. İşe de yaradı. Yemekleri diyordu.

"Geç haber verdi İpek, ondan oldu. Erken söylese döktürürdüm biliyorsun."

"Bilirim bilirim" deyince Selo gülerek önüne eğildi.

"Bunun böyle olacağı belliydi."

Yaprak - "Ya hiç gitmek istemiyorum ama annem aramaya başladı. Ben kalksam ayıp olmaz değil mi? Tanıştığıma çok memnun oldum."

"Ben bırakıp geleyim Deniz. Ne alayım gelirken?"

"Tatlı alsana canım, yapamadık malum."

"Dondurma da alayım."

Hami - "Dur lan para vereyim."

"S#ktir lan."

"Her zaman gelebilirsin Yaprak." Kapıya kadar geçirdim Yaprak'ı.

"Teşekkür ederim, çok tatlısın."

"Dışarda buluşurken stres olmayın, ben evdeyken gelin burada oturun."

"Sağ ol canım benim."

Kapıyı kapatıp içeriye geçtim. Telefonumun sesini duydum. Koltuğun üstünde, yastığın altındaydı. Bu buraya nasıl geldi? Selo koydu kesin, üçkağıtçı.

"Efendim İbişko."

"Tatlım müsait misin?"

"Misafirim var."

"Hadi ya, yengenle gelecektik."

"İbo!"

"Lütfen Deniz! Evliyim artık biliyorsun."

"Da yani beni arada bırakma."

"Peki" dedi derinden bir iç çekerek.

"Kusura bakma n'olur."

"Sen gelsen bize. Bir gün, yarın mesela?" Onu da çok seviyordum.

"Olur İbo, öyle yapalım."

"Senin için zor biliyorum ama sen benim de canımsın Deniz."

"Biliyorum canım. Görüşürüz." Telefonu kapattım. Bir sürü düşünce tuttu kafamın içini. Düşünceler içinde masaya oturdum.

"Ne oldu?" diye sordu İpek.

"Şey en yakın arkadaşım Buse, aynı zamanda İbo. Bir dönem evliydiler, boşandılar. İbo yeniden evlendi. Ben eşiyle tanışmadım daha ve tanışalım istiyor. Bende Buse'yi üzmek istemiyorum."

"Ah zormuş. Buse'ye söyle, o sorun değil derse sorun değildir."

"Di' mi? Bakalım."

Yemekten sonra masayı topladık İpek'le. Selo geri geldiğinde çayları koyduk. Koyu bir erkek muhabbeti tuttu ortalığı. İpek ve ben sehpanın kenarına oturmuş sohbet ediyorduk. Hami o derin muhabbetin içinde bile bana sataşıyordu. Üstüme kuruyemiş atıp duruyordu. Bende alıp yiyordum.

"Selo bu şarkıyı duydun mu hiç, çok güzel" dedim fonda ki şarkıya ilgi çekerek.

"Ana! Bende sana bunu diyecektim aklımdan çıkmış. Biliyorum kızım, bayıldım."

Emre Fel, senden güzeli mi var şarkısıydı bahsettiğimiz.

"Sesi şahane değil mi ya? Barış Manço gibi bir tarzı var. Bütün şarkılarına baktım ben."

Hami - "Abi en güzeli Sinan Özen, sigaramın dumanı sen" deyince sözleri aklıma geldi, gelince kuruyemişe elimi daldırıp aldığım fıstıkları ona fırlattım. Kahkaha attı.

"Atarım seni balkondan aşağı ha! Topla onları çabuk."

"Ne dedim şimdi ben yavrum ya?"

"Beynini uçururum senin aptal."

"Piyanon var senin!" dedi İpek.

"Evet. Doğum günümde Hami hediye etti."

"Haa çok tatlı ve çok romantik" deyince benimkinin götü kalktı.

" Bursa gelin bile anladı ne kadar romantik olduğumu, bir sen anlamadın zalım yar."

"Neydi günahım" diyerek elimi alnıma koydum. Murat gülerek omzuma vurdu.

"Ne suçu var bu çocuğun?" dediğinde ters ters baktım.

"Komutanım lütfen."

"Çalsana Gökhan Özen'den dayanamam, bende onu seviyorum."

Şimdi Murat isteyince de kırmak gelmedi içimden. Ellerimi birbirine sürterek kalktım. Ünitenin sağ yanında, duvarın önüne koydum piyanoyu ve daha hiç çalmadım. Selo müziği kapattı.

"Hadi bakalım" diyerek piyanonun başına gittim. "Daha hiç çalmadım Hami."

"Beni bekledin yavrum biliyorum." Tebessüm ederek mimik yaptıktan sonra, gidip bizatihi gidip aldığım pufa oturdum. Piyano almış, oturağı yok. Kapağı açtım usulca. Telefonumdan notalarını açıp önüme koydum.

Bizleri derin bir mutsuzluğa sürükleyecek o şarkı parmaklarımdan piyanonun tuşlarına akarken ruhumda hissettim şarkıyı.

Bazen bazı şarkılar kendini öyle bir söyletiyordu ki yaşları hisler elleriyle döküyordu yüze. Ve bazen öyle bir an geliyor ki yaptığına içi acırken birilerinin, sende o acıyı damarlarında hissediyordun.

Büyük bir hata yapmıştım ve Hami'nin payına kalp kırıklığı düştü. İlk defa pişman oldum bundan. Keşke evlenmeseydim...

 

Loading...
0%