@betulokssuz
|
Mayıs.
Özel dört vergi mükellefi şirkette evrakları inceliyordu. İnceleme başladığından beri ortaya çıkan kan dondurucu şeylerin hepsinin altında Feyzanur Onurlu imzası var. Demirhan annesinin hiçbir yere gitmeyeceğim demesinin üzerine eli kolu bağlı bir şekilde bekliyordu. Gürhan Onurlu eve hiç uğramıyordu. Yaptığı onlarca usulsüz işten kendini sıyırdı. Hiçbir kaybı yoktu. Nasılsa cezayı o almayacaktı. Delirmemek işten bile değildi. Deniz'in sessizliği korkunçtu. Henüz bir atılım olmamıştı. İnceleme işinin başında Hakim Seyfettin Bey vardı. İşi yargıya taşıyınca Feyzanur Hanım yıllarca hapis yatacaktı. Ne kadar oğullarına belli etmemeye çalışsa da korkuyordu. Kenarda köşede ağlayarak kendini sakladığını sanıyordu ama Demirhan farkındaydı. Evden çıktı bir hışımla. Yetti bu sessizlik. Bahçeye giren arabaları görünce eli kendi arabasının kapısında kalakaldı. Araçlar durduğunda vergi mükellefleri, avukatlar, Deniz ve Seyfettin Bey indi araçlardan. "Sana bekle demedim mi?" dedi Deniz donuk bir ifadeyle. "Demedin." "İyi beklemişsin o zaman. Yürü" deyince evine doğru gidip kapıyı açtı. Peşi sıra o kadar insan girdi eve. Feyzanur Hanım indi merdivenleri. "Hoş geldiniz" dedi yıkılmaz bir iradeyle. "Biraz, konuşalım mı?" dedi Seyfettin Bey. "Buyurun lütfen." Salonun büyük yemek masasına kuruldular. Avukatlar bir dizi evrakla gelmişti. "Feyzanur Hanım, yapılana incelemeler sonucunda yüzde doksan beş kusurlu çıktınız. Usulsüz olan olmayan her evrakın altında yönetim kurulu başkanı olarak sizin imzanız var. İşi yargıya taşımak zorundayız. Mağdur ettiniz insanlar size dava açmışlar ama hepsi bir şekilde susuturulmuş. Yapılan binalar, yıkılan evler, alışveriş yaptığınız yerlerin hepsi size yıllarca hapis cezası aldıracak kadar kusurlu. " " Biliyorum "dedi. Elbette biliyordu." Ben hazırım Seyfettin Bey, önemli değil. " " Miras sahibi Bergüzar Şanlı ve Deniz Şanlı. Şirketi devrederseniz, işi yargıya taşımayacağız. " Deniz'e çevirdi başını Feyzanur. Deniz hâlâ bir hayli soğuktu. " Nasıl olacak? İş onların üstüne yıkılacak "dedi Demirhan. Deniz - " Ne kadar düşüncelisin Onurlu Bey! İşte bu yüzden yaptığınız pisliği temizlemek için CEO olarak devam edeceksin çalışmaya. Yıkılan evleri yeniden yapacaksın. Halihazırda duayla ayakta duran binalara güçlendirme yapacaksın. Mağdur ettiğiniz insanlara birer ev borçluyuz. Bir sene içinde tertemiz istiyorum şirketi. Ondan sonra istediğin yere yıkılıp gidebilirsin. " En mantıklı çözüm buydu. " Ve ihale arazisi projesi hayata geçmesi için Çağrı şirketiyle ortalık yapacağız. " " O adam bizim yüzümüze bakmaz. " " Senin yüzüne bakmaz, benim yüzüme bakar Demir Çağrı. Babası dolandırıcıydı diye onu da öyle sanmanız tam bir hayal kırıklığı. Babamın iş yaptığı herkesle bizatihi konuşacağım. Tek yapman gereken bugün bir staj dosyası hazırlamak bana. Mezun olmam için. " " Hazır o. " " Yolla okula o zaman. Bütün işini gücünü bırakıp telafi etmeye başla Demirhan. Ben şirketi alana kadar tertemiz yap ortalığı. Bunu da annen için yaptığımı bil. Beni yanlış yapmaktan döndürdüğü için sadece. " Satışa açılması beklenen konutların önce güçlendirme işi girdi araya. Mağdurlar öncelik alındı. Bu konu uzun uzadıya konuşuldu orada. Uykusuz geceler, yoğun çalışma saatleri vardı önlerinde. Demirhan annesinin özgürlüğü için bu işlere dört elle asılacaktı ama babasının yanına da bırakmayacaktı bunu. Uzun bir zaman sonra yolcu ettiler misafirleri. "Sen iyi misin Deniz?" "Ben" dedi yüzünü ovarak. "Çok sıkıştım." "Paraya mı?" dedi koluyla koluna dokunarak. Deniz günler sonra ilk defa gülmüştü. "Of Demirhan sen beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın. Yağmurlu havada susuz bıraktın beni. Sen beni çölün ortasına attın kaçtın." Hami'nin Deniz için ne demek olduğunu orada, o sözlerle anlamak da pek güzel değildi. "Vaaay. Sen aşık değilsin ama bu çocuğa!" "Güven aşktan daha ileri Demirhan. Bir yanımı kaybetmiş gibi hissetmiştim o hapse girdiğinde. Ne kadar ağladığımı hatırlıyorum. Keşke benim yüzümden olduğunu bilseydim. Şimdi onun yüzüne nasıl bakacağım? Hayatından yok yere on ay gitti. Ailesinden ayrı on ay ki Hami ailesine çok düşkündür. Bende dedim neden bu insanlar bana bu kadar tavır aldı. Bilmemek arkadaşım bilmemek, işte o fena bir şey." Zoraki bir tebessümle başını salladı Demirhan. Arkadaşım dedi! Haziran. Bergüzar sığdığı bu evden burnunu dahi çıkarmamıştı. Yine bir koltuğun üstünde, elinde kanaviçe, gözleri yer sokakta türkü söylüyordu. Askerler gün aşırı gelip halini hatrını soruyordu. İsmail Albay her akşam evine gitmeden uğruyor, ona dil döküyor, yine sonuçsuz kalınca gidiyordu. Bergüzar sokağa çıkmaya korkuyordu. Çoktan kızına gitmesi gerekiyordu ama gidemedi. Cesareti kayıptı. Cesareti yok. * İbo'nun evinde sinirler yay gibi gergindi. İbo'nun annesi gelinin her şeyine söylenmeye başlamıştı. Selen kendi evinde zaman geçirmek istiyordu artık. Bu gidip gelmeler bitsin, kocamla oturayım akşamları evde diye düşünüyordu haklı olarak. Kendi annesine gitmiyordu. İbo'nun annesi, annesini arayıp gelmez oldu diye söyleniyordu. Oğlumu bize göstermeyecek herhalde gibi tavırlar takınınca, kadın kızına söylüyordu. Selen'in tadı kaçmaya başladı. Ne de oğluna düşkünmüş meğer. Hafta da üç kere köye çıkıyorlardı zaten, bu neyin kıskançlığıydı böyle. İbo işteyken hiç habersiz evden çıkmış, Buse'nin kafesine gelmişti. Buse tezgahın üstüne uyuyan Demirhan'a kahve veriyordu. "Uyan bakalım" deyip saçlarını karıştırdı. Demirhan'ın gecesi gündüzüne çoktan karışmıştı. Uykusuz yaşamak hiç kolay değildi. Başını kaldırıp tebessüm etti, sonra başını geri koydu. "Deniz'in tersi kötüymüş değil mi?" "Her şeyi aynı anda yapamam." "Bu kadar kötülüğü nasıl yaptın sen? Oysa çok tatlı bir insan gibi duruyorsun." Demirhan kafasını kaldırıp eline koydu. "Babam yüzünden!" "Ondan şüphem yok zaten. Ama bak çok hasarsız atlatacaksın sen bunu. Ya annenin iyiliği dokunmamış olsaydı Deniz'e, o zaman ne yapacaktın? Annen hapiste olabilirdi şu an." "Allah korusun Buse, deme öyle. Hâlâ korkuyorum zaten." "Bir kahve daha iç. Çok işin var Onurlu, uyuma." "Buse iyi ki varsın. Şu günlerde beni çok iyi idare ediyorsun. Benim yüzümden evine de geç gidiyorsun, borcumu nasıl ödeyeceğim?" "Ha bak" dedi ellerini tezgaha koyarak. "Biraz ferahladığında beni lunaparka götürürsün ödeşiriz." "Lunaparka mı?" "Evet. Şu sıra gidip çocuk gibi eğlenmek istiyorum." "Seve seve götürürüm. Sana eşlik etmekten de mutluluk duyarım." "Sevimli şey seni. Afiyet olsun." Buse müşterilerine, Demirhan işine döndüğünde Selen girdi kafeye. "Hoş geldini-" derken göz göze geldiği kadınla donup kaldı. Onu fotoğraflardan biliyordu Buse. Şu evliliğin ilk günlerinde canına batan fotoğraflardan. "Merhaba Buse." "Hoş geldin Selen!" Boğazını temizledi peşi sıra. "Buyur böyle" diyerek boş bir masa gösterdi. Birlikte masaya doğru gittiler. "Ne istersin?" "Bir kahve." "Tamam." Buse gidip onun için bir kahve hazırladı. Müşteriydi, o kadar. Kahveyi götürüp önüne koydu. "Biraz oturur musun?" diye sordu Selen. "Im" dedi kaçacak yer ararken. "Olur, tamam" diyerek karşısına geçti. "Tebrik ederim bu arada." "Teşekkür ederim çok zarifsin." Böylesi bir karşılama beklemiyordu Selen. En azından itici bir tavır sergileyebilirdi. "Rahatsız olmayacaksan seninle bir şey konuşmak istiyorum." "Tabi." "Buse, İbrahim'in seni ne kadar sevdiğini biliyorum." "Bende onu seviyorum Selen. Arkadaş olarak!" "Hiç şüphem yok. Yani artık yok." Kahvesini yudumladı. "Anlamam gerek bazı şeyleri." "İbo'nun annesi gibi mi?" "Nerden bildin?" "O kadında değişmeyecek olan tek oğlunu kıskanması olabilir." "Hayatını cehenneme çevirdi değil mi?" "Fazlaca. Biz İbo'yla evlenme kararını birden aldık, kolayca ama boşanma kararı; işte o hiç kolay olmadı. Zor zamanlardı, ailesiyle birlikte yaşadık bir de. Kötüydü işte." "Aynısı bana yapıyor sanırım. Ben evimde zaman geçirmek istiyorum eşimle, kalbin kırılmasın lütfen." "Hiç sorun değil." "Ama annemi arayıp ileri geri konuşuyormuş. Canım sıkılmaya başladı. İbrahim'e söylemedim daha." "Mutlaka söyle. Çünkü ben hiç söylemedim. Hiç şikayet etmedim annesini o da tepeme çıktı. Sen saklama Selen. Evliliğini korumak istiyorsan ki, ben İbo'nun mutlu olmasını isterim, hiçbir şey saklama, ben hallederim deme. Evlilik birlik ve beraberliktir. Hem İbo'nun annesine ne yaparsan yap yaranamazsın. Hep kötü olan sen olursun. Bırak İbo annesiyle sorunu kendi halletsin. " " Vay be! Hiç kolay olmadı buraya gelmek ama iyi ki gelmişim. " " İyi ki geldin. Benden yana hiçbir sıkıntın olmasın Selen, benim yaşadıklarım bana, senin yaşadıkların sana. " " Böyle bir davranış beklemiyordum senden. Beni utandırdın. " " Keşke en başında gelseydin, ben yine böyle davranırdım." "Özür dilerim. Ne bileyim kızgınsındır, öfkelisindir sandım. Çok sevdiğin bir adamdı İbrahim. " " Hâlâ öyle Selen ama bu demek değil ki hayatına karışacağım. Ne münasebet ayrıca. Biz hep ortak kararlar aldık. İbo aşık olduğunu söyledi bir gün bana. Elbette bu onun en doğal hakkıydı. Sevindim hayatına devam ediyor diye, çünkü ben o kadar cesur değilim. Biz bir evlilik bitirdik çok severek, bir bebek kaybettik. Biz bunları birlikte yaşadık. Şimdi hayatlarımız ayrı. Günün birinde aşık olursam mesela, bende onu aramak isterim. İbo aşık oldum demek isterim. Bende hayatıma devam ediyorum demeyi çok isterim. Muhtemelen hâlâ bir şekilde beni düşünüyordur. Ben hayatıma birini alana kadar da bunu bırakmayacak. Bu sana ihanet değil asla, sadece endişe inan bana. " " Biliyorum, senden duyunca daha da iyi anladım. Çok üzgünüm Buse. Bebeğini kaybetmen-" " O benim en mahremim olarak kalsın Selen. Bu çok felaket bir durum ve içimde yaşamak istiyorum. " " Tabi tabi seni anladım. Kusura bakma lütfen. " " Ne hoş bir kadınsın! " " Sende öyle Buse. Ben arkadaşlığınızı çok abarttım sanırım, İbrahim'i buraya göndermedim falan. Ay çok sinir bozucu değil mi? " " Evet öyle. Sende gel onunla, çekinme tamam mı? " " Tamam. Çok incesin Buse, çok teşekkür ederim." " Rica ederim. Benden başka bir şey istiyor musun? " Telefonu çaldı Selen'in. " Yok gideyim, eve geldi herhalde. " " Peki. Kahve benden, sadece bu seferlik ama. " " Of teşekkür ederim. Daha utanacak yerim yok. " " Kaybol kızım. " Selen bu davranışın verdiği tatlı bir huzurla evine giderken, Buse karnına kramplar girerken sesli bir nefes verdi. Zordu ama başardı. İbo için, onun mutluluğu için. Tezgahın diğer tarafına geçti. " Çok asildin Buse" dedi Demirhan. "Gördün di' mi?" "Evet. Selen Hanım'la, İbrahim'le geldiği bir toplantıda tanıştık oradan biliyorum. Şahanesin. Herkes yapamaz bunu." "Bende yapamam diyordum biliyor musun? Görsem ne tepki veririm acaba diye çok düşündüm ama hiç korkacak bir şey yokmuş." "Bu aştığını gösterir bence." "İbo'yu aşalı çok oldu ya. Birini aşmak mesele değil ki. İnsanın canını yakan anılar, alışkanlıklar, bozulan bir şeyler işte." Selen evine girdiğinde İbrahim çıktı salondan. "Nerdesin sen?" "Bir hava alayım dedim canım." "İyi yaptın." "Buse'ye gittim." "Hım! Kime sordun sen oraya giderken" dedi gözlerini kısarak. Selen'de böyle yapıyordu çünkü. "Ya İbrahim!" "Hiç öyle bakma bana. Sen bana böyle yaptın." "Onu tanımıyordum. Bir de annen çok kötü anlattı, ister istemez ön yargı oluştu. Çok şeker bir kadınmış, kendim görmüş oldum." "İyi bari. Eğer rahatsız olmayacaksan birlikte gideriz oraya, olur mu?" "Buse de öyle söyledi." "Söyler. Çünkü onun içinde haset yok. İyi niyetlidir o. Zaten güzel olan bir şeyi berbat etmek onun kitabında yok." "Ona bir şey danıştım. Seninle konuşalım mı canım?" "Tabi." El ele salona geçtiler. Selen asabını bozan durumumu kocasına olabilecek en iyi dille anlattığında İbo durumun ehemmiyetini fark etti. Annesinin ne kadar huzur bozan bir kadın olduğunu Buse'yle çok geç anladı ama bu defa öyle olmayacaktı. 00. 21
"Efendim lokumum." "Buse, Rize'de kalacağım canım." "Tamam canım. Dikkat et kendine. Bu arada elemanın yanımda göz kulak oluyorum." "Sadece göz kulak olma bebeğim." "Hah, sus be!" "Öptüm seni. Görüşürüz." Telefonu kapatıp tezgahın üstünde kalan birkaç bardağı da tezgahın altına koydu. Demirhan kağıtlarını toplayıp evrak çantasına koyuyordu. "Burada işim bitti. Yarın yolcudur Abbas." "Nereye?" "Birkaç şehir gezeceğim peş peşe. On gün kadar sürer." "Bizim lunapark işi yalan oldu değil mi? Neyse kendim giderim artık." "Lütfen!" dedi elini kaldırarak. "Şimdi gidiyoruz." "Şimdi mi? Saatten haberin yok herhalde, kapandı çoktan." "Hadi Buse!" Buse heyecanlandı. Bu saatten lunaparka girilmezdi ama ona bırakmayı seçti. Buse ışıkları kapatıp kapıyı çekerek kilitledi. Bekir ablasını almaya geldiğinde onları arabaya binerken gördü. Herhalde eve bırakacak diye düşünüp geri dönmeye karar verdi ama çıktıkları yol eve giden yol değildi. "Nereye lan?" diye söylenip peşlerine düştü. Bir süre onları takip etti kendini fark ettirmeden. Ki zaten arabada Ceza dinliyorlardı son ses. Demirhan rap dinleyen bir adammış bunu da ilk defa Buse'ye söylemiş. Birlikte söylüyorlardı. Şehir turu gibi bir şey yaptılar Demirhan mesaj beklerken. Buse onun bu haline katıla katıla gülüyordu. Tavırlı söylüyordu. "Allah'ın maçosu ya. Oğlum sen rap söylüyorsun." "Tabi ki! Çok severim." "Zevklisin valla." Bekir'e geç geleceğim yazdı. Bekir mesajı okudu bir yandan. Lunaparkın önünde durdular. Lunapark sorumlusu gelmişti, onunla buluştular kapıda. Adam onlara kapıları açtığında içeriye girdiler. Bekir hayretler içinde indi arabadan. Kapılar kapandı ama kapının üstünden atlayıp onları takip etti. Yarı karanlık köşelerde saklanarak izledi onları. Çarpışan arabalara bindiler. "Kemerini tak" dedi Demirhan. "Sen tak canım, uçabilirsin." "Ne diysın." Gaza basarak birbirlerini kovalamaya başladılar. Buse'nin uzun zamandır duyulmayan kahkahaları yükseliyordu. Demirhan onun için lunaparkı açtırmıştı. Şimdi çocuklar gibi eğleniyorlardı. Bekir korkacak bir şey olmadığını anlayınca onları anın içinde bırakıp evine döndü. Ablası bu gece onda kalacaktı nasılsa, isterse gelip anlatırdı. İşin özü şu ki; Demirhan biri için ilk defa böyle bir jest yapıyordu. Bütün oyuncaklara bindiler. En iyisi gondoldu. Karşılıklı oturdular. Buse çok eğleniyor, Demirhan tedirgin oluyordu. Yüreği ağzına geliyordu. "Ne oldu? Korktun mu?" "Hiçte bile. Abi az yavaş ya." "Ne yavaşı ya? Hayır abi sen ona bakma, bayılırsa ben ayıltırım onu." Kollarını açıyordu Buse. Rüzgara bırakıyordu kendini. En çokta içinde ki bastırılmış, hor görülmüş o çocuğu. Buse'yi izlemek o anda dünyanın en güzel manzarasına bakmak gibiydi. Bunun hoşuna gittiğini ona böyle jestler yapmaya başladığında anlayacaktı Demirhan. Uzun bir süre sadece eğlendiler. Artık gitme vakti gelmişti. "Çok güzeldi Demirhan. Çok teşekkür ederim." "Rica ederim Buse. Mutlu olduysan ne mutlu bana." "Deli misin sen? Uzun zamandır böyle bir şey yapmıyordum. Bu yaptığın o kadar değerli ki." Adama parasını verip oradan ayrıldılar. Buse'yi kardeşinin evine getirdi. Arabadan indiler "Yaşımız kaç olursa olsun eğlenmeyi, kendimize zaman ayırmayı unutmamız gerekiyormuş değil mi?" "Valla ben ilk defa böyle bir şey yapıyorum." "Şaka mı yapıyorsun Demirhan? Daha önce hiç lunaparka gitmedin mi?" "Gittim de Oğuzhan için gittim, onu eğlendirmeye. Kendim için hiç." "Çok ayıp. Ben Bekir'le giderdim hep. O şimdi biraz meşgul de ondan vakti yok bana." "Hiç üzülme bunun için. Ben burdayım." "Çok teşekkür ederim. İyi geceler." Kuş gibi bir hisle apartmana girip eve çıktı. Sessizce girdi eve. Demirhan yüzünde bir gülümsemeyle evine doğru gidiyordu. "Abla!" "Hay bin öküz" dedi sıçrayarak. "Öküz?!" "Ay aşkım özür dilerim. Niye yatmadın sen?" "Seni bekledim. Geç kaldın saat üç. Ne yaptın sen bu saate kadar." Ellerini arkasına birleştirip sağa sola salladı. "Demirhan beni lunaparka götürdü." "Ne!" dedi bilmiyormuş gibi yaparak. "Anlat çabuk" diyerek salona geçtiler. Gülçin uyuyordu. "Her gece onun için geç kapatıyorum kafeyi diye borçlu hissetmiş kendini. Bende beni lunaparka götür dedim ama hemen demedim. Deli ya, lunaparkı açtırdı benim için. Çok güzeldi Bekir, çok eğlendik." "Belli belli. Detay ver detay." Buse olup biten her şeyi anlatırken Demirhan'ın hallerine gülmeye devam etti. Bekir hiç bozmuyor, içten içe duygusal bir mutluluk yaşıyordu. Çok ağır depresyonlar atlattı Buse. Kendini öldürmenin eşiğine de geldi bebeğinden sonra. Şimdi, bunca zaman sonra gözlerinin içine kadar gülüyordu. Demirhan' ı kimse sevmez ama ilk sevenlerden olacaktı Bekir. Ablasını böyle mutlu ettiği için artık ayrıcalıklıydı. Demirhan Onurlu kazanılması gereken bir adamdı. Bunu Deniz yapmaya başladı zaten. Babasının günahlarının bedelini onlar ödemesin diye bir şans tanımıştı. Şimdi el birliğiyle destek olunacaktı Demirhan'a.
|
0% |