Yeni Üyelik
28.
Bölüm

27.BÖLÜM - MERHAMET YOK

@betulokssuz

Karakolda muazzam bir kalabalık vardı. Duyan geldi duyan geldi. On iki saattir nezaretteydi Deniz. Yanına kimseyi almadılar. Görüş yasak, yanına başka bir suçlu koymak yasak. Sıkı bir tedbir vardı orada. Ahalinin ifadeleri alınmaya devam ediyordu. Seyfettin amcasının avukatları hazır bekliyordu.

Ulu orta yerde, onca insanın arasında adam vuran Deniz'i kimse görmediğini söylüyordu. Bundan yırtmak kolaydı ama adam ölürse işte o fena. Deniz için fena.

"Nerde?" diyerek paldır küldür girdi içeriye Hami. Nefes nefeseydi. Selo ve İbo gitti yanına.

"Nezarette" dedi Selo.

"Gördünüz mü?"

"Yasak" dedi İbo.

"Neden?"

İbo - "Seyfettin abi öyle tembihledi. İsmail abiyle, savcı yanına gözaltına alınan başka birini koymayacaksınız dedi. Bekliyoruz böyle."

"Allah Allah, ne bu anlamadım. Bir görseydik bari."

"İfadeler tamamlanmadı. Amcasının durumundan da haber gelmedi daha."

"Gebersin bile diyemiyor muyuz Selo? Ne oldu oğlum? Niye vurdu amcasını?"

"Çıkalım kardeşim" dediğinde üçü birlikte dışarıya çıktı. Köşede bir yerde sigara yakıp olanı biteni anlatmaya başladı Selo. İbo da ondan öğrenmişti.

"Lan!" dedi Hami yumruğunu sıkacak. "Lan ne diyon sen?"

"Kanım dondu benim de. Daha fazla bir şey söyleyemiyorum, ifade verdik bizde. Seyfettin abi kitabına uyduracak muhtemelen de bekliyoruz işte."

"Aaa... Nasıl bunu düşünmedik biz? Kadın çekti gitti biri bile mi sormadı neden?"

Ferdi'yi koşarak geçti görüş açılarından. Peşinde Annesi ve Ömer vardı.

"Deniz nasıl Buse? Durum ne?"

"Bekliyoruz canım."

"Neyi? Bir şey demiyorlar mı, görmediniz mi?"

"Yasak Ferdi."

"Niye ya? Ne oldu ki hem? Deniz amcasını neden vurdu? O kadar şey oldu o zaman yapmadı bunu. Ne yapmış olabilir bu adam? Deniz'in mezuniyeti var iki gün sonra. Mezun oluyordu."

İnsanları ağlatmıştı Ferdi.

"Bir şey söylesene" diye bağırdı.

"Oğlum sakin ol."

"Sakin falan olamam anne. Bir şey söyleyin. Ne oldu burada? Mezun olacaktı, geleceğini yakmış ya. Nasıl izin verdiniz buna? Nasıl çıkacak oradan? Göz göre göre hapse mi girecek? Ciğeri beş para etmez bir adam yüzünden mi? Annesine gidecektik Buse, annesini bulacaktık. "

Kollarını tuttu Buse.

" Annesi geldi Ferdi, burada. "

" Ne? "

" Anlatacağım ne olduğunu ama lütfen sakin ol. "

Başkomiserin odasında çıkanlar olunca herkes o tarafa döndü.

" Ferdi! " dedi Seyfettin Hakim." Gel oğlum. "

Ferdi insanların arasında geçip yanına vardı.

"Sadece sen, sadece beş dakika. Tamam mı?"

"Tamam hakim amca, bir görsem yeter."

"Merak etme hem. Ben onu orada bırakır mıyım?" Gülerek yüzünü sildi Ferdi. Bu güven vericiydi işte. "Git gör."

Ferdi bir polisle birlikte aşağıya indi hızla. Nezaretin olduğu yerin kapısını açtı polis. Koşarak gitti parmaklıkların dibinden oturan Deniz'in yanına.

"Deniz." Yere çökerek parmaklıkları tuttu. Deniz başını yana çevirip kan çanağına dönen gözleriyle baktı Ferdi'ye."İyi misin?" Gözlerini kapatıp usulca başını salladı. "Ne oldu canım? Neden yaptın?"

"Keşke daha önce yapsaydım."

"Ne oldu Deniz?"

"Annemi cinsel taciz edermiş meğer."

"Ah yapma!"

"Bilmiyordum, kimse bilmiyormuş Ferdi. Biliyor musun, seni çok iyi anladım. İnsan katil olurmuş gerçekten. İş işten geçtikten sonra çekip vurmak hiç zor olmadı. Neye yaradı, verdi mi o yılları geri? Vermedi. Her şeyin herkesin yanına kaldığı berbat bir dünyada yaşıyoruz. Ve kadın olduğumuz için her şeyi yapmak kolay geliyor onlara. Umutları öldürmek de cinayetti. Ben katilim annem sanıyordum. "

Elini uzattığın Deniz o eli tuttu.

"Hami gelmiş mi Ferdi?"

"Yok, görmedim. Dışarısı çok kalabalık." Başını salladı.

"Gelse anlardım zaten."

"Senin için ne yapabilirim?" Buruk bir tebessüm oluştu yüzünde Deniz'in. Aynı soruyu çok zaman önce Deniz de ona sormuştu. Ferdi aynı tebessümle baktı yüzüne.

"Hiçbir şey" dedi onun gibi.

"Lan benden ala deli mi var? " diye bir ses geldi. Deniz gülerek başını geriye attı.

"Hami!"

"Sevdiğime suç atma it."

"Ferdi git şuna söyle sakin olsun. Bana bir şey olmaz. Kafa dinliyorum şurada."

"Söylerim. Bir şey istiyor musun? Seyfettin amcaya diyeyim."

"Yok canım sağ ol."

"Burdayız hepimiz. Kendini yalnız hissetme, seni almadan hiçbir yere gitmiyoruz."

"Canımsınız."

Ferdi onu orada çok zor bıraktı. Hiç istemedi gitmeyi ama gitmek zorundaydı. Buz gibi bir yer. Yerin dibine giriş katı gibi.

"Işıkları kapatır mısın polis arkadaşım." Polis ışıkları kapatıp kapıyı çekti, sonra o kapıyı kilitledi. Ferdi çenesini sıkarak merdivenleri çıktı. Mahkumiyet diye bir gerçek varmış ve orası karanlıkmış, soğukmuş. Asıl insan orada yalnızmış. Hiçbir şey yokmuş orada. Arayıp sana geliyorum, ya da sormadan yanına gitmek ne kadar kıymetliymiş meğer. Gece gündüz fark etmezmiş Deniz'e gitmek. O hep açılacağını bildiğin o kapının ardındaymış.

Şurada birazcık esaret etlerini acıtıyordu insanın. Sormadan yanına girerememek ne demek, Deniz hiç sorma çık gel der.

"Orada kalmayacak değil mi hakim amca?"

"Kalmayacak merak etme. O bir hakim kızı."

"Ve Albay" dedi İsmail Albay.

"Ve Savcı" dedi soruşturmanın başında ki Savcı. Tebessüm etti Ferdi. "Korkma genç adam. Sonuçta Deniz'in suçlu olduğunu kanıtlayan hiçbir şey yok. Ne malum o kurşunu Deniz'in sıktığı" dedi orta yere.

Bayram "Dalga mı geçiyorsunuz savcım? Babamı vurmuş ulu orta yerde. Nasıl şahit yok, herkes görmüş."

Hami - "Kim görmüş ya? Kim görmüş oğlum? Ben görmedim mesela, sen gördün mü Selo?"

"Ben orada bile değildim."

"Buse?"

"Sesini bile duymadım."

"Aptal mı var sizin karşınızda?"

"Aaa size aptal demek olur mu?" dedi Seyfettin Bey. "Ne haddimize şeytana pabucunu ters giydiren aile. Sen yurt dışından geliyorsun değil mi Bayram? Oraya okumaya gittin! Baban sizi yurt dışında okuttu, Deniz'in baba mirasıyla. Babana dolandırıcılıktan soruşturma açılacak. Bizatihi yapacağım bunu. Sadece zamanı var. "

Feyzanur Hanım için bu durum bir süreliğine askıya alınmıştı. Mutlaka açılacaktı o soruşturma. Gürhan Onurlu'yla birlikte hemde.

" Sayın hakimim "dedi memur arkadaş." Yaralı şahsın ifadesi alındı. Onu vuranı görmediğini söyledi. " Rahat nefesler verilirken yazılı ifadeyi işleme koymak için ilgili memura verdiler.

Bergüzar Hanım çıktı başkomiserin odasından. İnsanlarla teması engellenmişti ve saatlerdir oradaydı. Feyzanur Hanım oturduğu yerden kalktı.

" Bergüzar! " Bergüzar Hanım sese döndü. Onu görünce yüzünde ki ifade yerini kızgınlığa bıraktı. "Gelir gelmez kızın başını belaya mı soktun?"

"Ne diyorsun sen be?" diyerek üstüne yürürken Buse ve Demirhan aralarına girdi. "Haddini bil terbiyesiz."

"Senden mi öğreneceğim terbiyeyi?"

"Anne!" dedi Demirhan.

"Öğrenememiş olduğun çok belli Feyza!"

"Bergüzar teyzecim lütfen."

"Çok yazık sana. Bir çocuğuna sahip çıkamadın."

"Seni de biliyoruz!"

"Annemle düzgün konuşun lütfen" dedi Demirhan. Buse sert bir ifadeyle ona döndü.

"Sende Deniz'in annesiyle düzgün konuş lütfen."

Deniz merdivenleri çıktığında onu gören Hami olduğu yerden fişek gibi hızla koştu.

"Sevduğum." Deniz cansız bir tebessüm ettiğinde kollarının arasında kaldı. Hami'nin sarılışına karşılık vererek göğsünde yumdu gözlerini. Hami sıkı sıkı sarıyor, başını öpüyordu. Selo ve Buse yanlarına gidip üstten sarıldılar.

"Hele hele" diyerek üstlerinde kapandı İbo.

"Of çekil be" dedi Buse.

"Sus yav."

"Ya bi sevdiğime sarıldıttırmadınız be!"

Selo - "Senin Türkçe'ni seveyim Hami. Dıttırmadınız ne mal."

Gülüşerek açıldılar. Deniz imza için masaya doğru giderken Bayram'ı gördü.

"Oo" dedi uzatılan kalemi alırken. "Ne zahmet ettin Bayram, ölseydi de öyle gelseydin."

"Bu yaptığın yanına kalmaz Deniz."

"Benim yanıma kalanlara sayarsın." İmzasını atıp kalemi bıraktı. "Babamın evini boşaltmak için 48 saatiniz yok. O kadar okudun, çalışıyorsundur. Herhalde anana, o sapık babana ev alabilirsin bence. Babaannene de. Yarın saat öğlen on ikiyi gösterdiğinde iş makineleriyle geleceğim."

"Yapamazsın!"

"Hıh" diye alaylı bir ses çıkardı Deniz. "Görürsün. İbo, bir yıkım belgesi acilinden. Belediye onaylı olsun tatlım."

"Hemen" dedi dedi ballandırarak. Belediye başkanı İbo'nun bir arkadaşının babasıydı. Elbette o da Ali Osman Şanlı zamanlarını biliyordu.

"Aman bir yerinizi incitmeyin. Ya da incinin, çok da umurumda. Canınız cehenneme bu saatten sonra."

Dünyada en tehlikeli insan kötülüğe kötülükle karşılık verendir. Çünkü bir kere bir kötülük edince, onun sonu gelmez. Tarafını seçmiş olursun. İyilik bana bir şey kazandırmadı diyordu Deniz, şimdi alayına isyan.

*

Evde adım atacak yer yoktu. Herkes ilk defa aynı anda evimde toplanmıştı. Yemek yiyorduk birlikte. Hami yanıbaşımdaydı. Burada olmasından, yanımda olmasından memnundum. Mutluydum hatta. Bakınca bizde bir devri kapattık. Belki de yeni bir defter açtık ve orada nasıl olacağımıza zaman karar verecek.

Beni besliyordu elleriyle ama pek de bir şey yiyesim yoktu. İştahım gitti normal olarak. İki ağrı kesici içtim ama başımın ağrısı hâlâ devam ediyordu.

"Ya" dedi Bekir. Ortamın bu neşesiz halinden sıkılmıştı. Sıkılırdık çünkü. Yan yanayken ağlamaktan çok gülmeyi severiz. "Kasvet boğdu beni. Rüzgarı mı değiştirsek?"

Selo - "At ortaya bir şey oğlum. Ne o artık çarşıya çıkmaz oldun zaar" deyince ufak ufak gülme sesleri çıkardık. Her şeyden haberi olurdu onun.

Bu evde Selen ve Buse aynı anda bulunuyordu. Benim için Bekir'de ses etmiyordu. Selen tatlı bir kadındı. Çok korktum onu sevemem, gıcığıma gider diye ama öyle olmadı. Buse de onun için iyi şeyler düşünüyordu.

"Yok lan hâlâ işimde gücümdeyim."

"Senin iş neydi tam olarak" dedi Hami. "Altın günü mü? Matine mi?"

Gülçin - "Kocamla uğraşmayın ya."

"Ov konuştu kurabiye" diye Gülçin'i mimiklerle ve sesiyle taklit eden Hami bizi biraz güldürmüştü.

"Hami ben kurabiye miyim ya?"

"Onu kocana sor."

İbo karısına alakamızı anlatıyordu bir yandan. İpek ve Murat karşımda oturuyordu. İpek'le de birbirimize çok benziyorduk. Onun asker abileri var bir sürü, benim de abilerim amcalarım. Arkamız sağlam.

Oturduğum köşeden arkadaşlarımı izledim. Değerli hissetmek çok güzeldi. Yanıma dönüp koltuğa dayanacakken arkamda kalan Hami kolunu sarıp göğsüne yasladı beni. Yüzü başımın üstündeydi. Koklayarak öpmesi yok mu? Canımın içinden ruhumu çekiyordu sanki içine. Hep yapardı ama şu an o kadar güzel ki.

Çok üzgün olduğumdan, hâlâ öfke içimi yakıp kavururken sığınacak bir yer aramaya fırsat olmadan o liman yanıbaşımdaydı.

Yüzüme düşmeye devam eden yaşları sildim. Gözlerim ağlıyordu, gözlerim. Ne kadar üzgün olduğumu anlatacak kelimeleri bulamıyordum. Kendimi ifade edemem sanırım tamda şu anda.

"Kusura bakmazsanız, ben yatabilir miyim?"

"Ne kusuru lokumum yat sen. Ben burdayım."

Selo - "Bende."

Ferdi - "Ben zaten."

Cemali - "Bende burdayım güzelim."

"Bende burdayım" dedi Hami kulağıma. Tebessüm ettim.

İpek - "Canım biz Ömer abilerde oluruz, yarın yine geliriz senin için."

"Tamam canlarım. Rahatınıza bakın kendi eviniz gibi. Selen, daha düzgün bir zamanda ağrılarım sizi olur mu?"

"Saçmalama lütfen. Misafir miyim ben? Rahatına bak."

Hami'nin kolunun arasından çıkarak kalktım yerden. Kalabalığın içinden sıyrılıp odama geçtim. Kafam kocamandı sanki. Şifonyerin önüne oturup duştan sonra öylesine topladığım saçlarımı açtım.

*

"Bekir'le Gülçin'in bebeği olmuyor. Gülçin'in bir sorunu var, hassas bakılması gerekiyor. Gülçin de prensesimiz gibi geziyor ortalıkta" dedi İbo karısına. Arkadaşlık ilişkilerini anlatıyor, yabancı kalmaması gereken detaylar veriyordu.

"İpek'le Murat?"

"Onu bende bilmiyorum. Murat sen kimlerdensin kanka?"

"Sen beni nasıl tanımazsın İbrahim. Ben seni biliyorum."

"Tamam oğlum söyle."

"Murat Karalar."

"Ee?"

"Darhan yüzbaşının, üsteğmen kardeşi."

"Ahaha tamam tamam oldu. Bildim şimdi. Peki bu kız?"

"Karım. Yeni evlendik."

"Hayırlı olsun kardeş. Sizin köyden mi?"

İpek - "Bursa'lıyım ben."

"Adam Bursa'dan gelin almış Cemali."

"Lan İbo! Bana sarma sümsüğü yersin."

"Sen şuradan alıp gelemedin lan."

"Benim suçum mu oğlum? Kız varmak istemedi. Hem gerek yok. Gün içinde kaç tane kız bana el ediyor biliyor musun?"

Kahkahalar koptu.

Selo -" Sana sarışın kızlar el yapar, sende beğenirsen durup alıyor musun kanka?"

"He Selo aynen kanka. Esmer sarışın seçiyor taksi. Bir selektör yapıyor görsen, üf."

Buse telefonun sesiyle yanına dönüp ters baktı. Demirhan arıyordu. Çayını yudumlayıp bitirdi. Ardından telefonu da alarak kalktı. Mutfağa geçerken Deniz'in odasında ki ışığı gördü. Bardağı telefonu bırakıp odaya doğru giderken salonda gidenler ayaklandı.

Kapıyı tıklayıp açtığında odaya başını uzatmasıyla gördüğü şeyle neye uğradığını şaşırdı.

"Deniz" diyerek üstüne gidip makası aldı elinden. "Ne yaptın sen?" Saçları beline kadardır Deniz'in. Hiç kestirmez, çok da iyi bakardı. Şimdi ise saçlarının yarısı yerlerdeydi.

"Neye çok kıymet versem ondan yana yüzüm gülmedi. Kes saçlarımı Buse, istemiyorum artık bu kadar uzun olmasını. Bakması da zor. Hem değiştirir beni belki."

"Canım" diyerek dizlerinin önüne çöktü. "Tamam keseyim, zaten böyle olmaz da, sen iyi değilsin Deniz. Konuşmak ister misin?"

"Yorgunum. Artık nasıl devam ederim bilmiyorum. Neşem hiç geri gelmemesiye gitmiş bile olabilir. Böyle içimde bir şeyler değişti sanki. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacakmış gibi."

"Daha çok taze lokumum ondan. Hele üstünden biraz zaman geçsin, bak nasıl toparlayacağız her şeyi."

"Ben annemi nasıl affederim Buse?"

"Ona da zaman karar versin olmaz mı? Şimdi bakalım saçlarına ne yapabiliriz."

Buse doğrulup arkasına geçti. Eskiden kuaför deneyimi vardı Buse'nin. Saç kesimi yapıyordu.

"Perçem de yapar mısın?"

"Yaparım tabi."

Omuzlarının üstüne kadar çıktı saçları. Güzel bir kesim oluyordu ama bu değişim Deniz de ilkti ve gerçekten değişim olacaktı. Hoş bir perçem kesti Buse. Değişim gözle görülürdü ama sanki elle de tutulur gibiydi.

"Of" diyerek ikiye ayırdı. "Bu kadar mı fark eder?"

Fark etti. Küçücük bir değişiklik kadın ruhunda büyük fark eder. O saçlarını kestirmeye kıyamamış bir kadınsa ve bir gün ansızın saçlarını kesmişse nasıl fark eder hemde...

*

Kafamda baretle iş makinesinin üstünde hedefe doğru gidiyordum. Bana kötü hislerden başka hiçbir şey vermeyen o evi bugün yerle bir edecek, araziyi ihaleyle satacaktım. Alan ne yaparsa yapsın ama asla hiçbir şekilde üstünde izim olmasındı derdim.

Yıllarımın geçtiği ama hiçte iyi hatıralarla geçmediği evin önüne gelirken evden çıktılar. Ben çıkın demiştim.

"Anam içerde" dedi yengem. Polisler eve girerken yengem bas bas bağırmaya başladı evimizi başımıza yıkıyor diye. "Etme eyleme. Nereye gideriz?"

"Ben nereye gittiysem tek başıma, sizde gidersiniz üzülme. Ölmüş babamın üzerinden hak yediniz, yanınıza mı kalacaktı. Çekil."

"Çekilmem."

"Çekil yenge, ezer geçerim."

"Çekilmem."

"İyi sen bilirsin." Babaannemi çıkardıklarında iş makinelerine işaret verdim. İkna ederiz deyip bir çöplerini bile almadıkları o evi üç bir taraftan, büyük kepçelerle yıkmaya yıkma gidiyordum. Bayram annesini tutup çekerken kadın sinir krizi geçirdi.

Diğer taraftan eve giden bütün elektrik telleri, doğalgaz ve su kesildi. Yangın çıksın istemeyiz. Şoförün yanına girip kapıyı kapattım. Evin nasıl yıkıldığını gözümü bile kırpmadan izledim. Şimdi canımı yakan her şeyin başladığı yeri yok etmek için yerde bir moloz parçası dahi kalmayana dek temizleyecektim.

Tedirgin ettiniz her yaşımın, her kalp atışımın, her uykumun hesabını misliyle ödeyeceksiniz. Bu saatten sonra burada ölmemek için bir damla su bile bulamayacaksınız. Ensesinden tutup her istediğinizi yaptığınız bu mazlumun hesabı görülüyor ahali. İyiliğinizi görmediysem, sizde iyilik beklemeyeceksiniz...

Bundan sonra merhamet yok.

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%