Yeni Üyelik
29.
Bölüm

28.BÖLÜM - BEN DAHA ÇOK

@betulokssuz

"Üniversitemizin medarı iftiharı, dört senenin mimarlık bölüm birincisi Deniz Şanlı" diye anons etti beni hocam. Üstümde mezuniyet cübbem ve kepimle kürsüye doğru yürürken benimkiler tezahürat yapıyor, alkışlıyor, ıslık çalışıyordu. Birincilik belgesiyle birlikte diplomamı aldım.

" Başarılarının devamını dilerim. "

" Teşekkür ederim hocam." Mikrofonu bana bırakıp kenara çekildi. "Hoş geldiniz. Ben artık eski mimarlık öğrencisi Deniz Şanlı. Bölümümü alnımın akıyla bitirdiğim için gururluyum. Darısı peşimden gelenlerin başına."

Elimi öperek arkadaşlarıma salladıktan sonra indim kürsüden. Mezun oldum. Okul bitti. Bitti o sonu gelmeyen dersler, projeler, sunumlar. Bitti sınavlar, notlar, kitaplar. Bitti oğlum bitti, mezun oldum. Kep atma töreni için yerlerimizi alırken sırada kızlarla kuduruyorduk. Bugün için Rize'de tanıştığım fotoğrafçıyı tuttum kendime. Yaptığı işleri görünce de tamam dedim Emir, sen çek mezuniyet fotoğraflarımı. Zalımın oğlu, çok da pahalı.

"Mezunlar, kep atma töreni için 3 2 1"deyip kepleri havalara fırlattık. Bağıra çağıra kendimizi alkışlayıp grup sarılması yaptık. Bir an için geriye dönüp arkadaşlarımı yanıma çağırdım. Buse, Selo, İbo, Cemali, Ferdi ve Hami yanıma geldiğinde sınıfımla birlikte pozlar verdik.

Bugün benim günüm. Vur patlasın çal oynasın edasındaydım. Bana sarıldığında Emir fotoğraf çekmeye yetişemiyordu. O kadar deli pozlar veriyorduk ki, düşersek hak etmiş oluruz.

Törenden sonra Hami üstü açık arabaya doldurdu hepimizi. Şehirde haklı bir gururu gezdirdi benimle birlikte. Şu çektiğin çilenin ödülünü veren okullar olmasa neyle övünecektik? Birincilikle bitirdim okulu. Bu sene olan her şeye rağmen birinci oldum. Şükürler olsun.

Buse'nin kafede toplandık. Abileri, amcalarım önden gelmişti. Gül kurusu, renkli çiçekleri olan tüllü elbisemle mutluluğumu paylaşan insanların arasında yürüdüm.

Annem bir hayli geriden izliyordu beni. Lojmanda kalmaya devam ediyordu. Bugün toplanıp bana gelmesini söyledim ama bakalım. Büyük masanın başında Buse'nin ağzıma attığı şeyi çiğnerken oynuyordum. Herkes yerini aldığında şampanya patlattı Selo. Köpüklü ilk kadehi alıp havaya kaldırdım, sonra da kafama diktim.

"Oh yarasın" dedi Hami.

"Peki" deyip kadehi masaya bıraktıktan sonra ellerimi birbirine vurdum. "Konuşma yapazacağum."

Feyzanur Hanım ve Demirhan gelmişti. Feyzanur Hanım yanıma kadar geldi.

"Tatlım tebrik ederim" diyerek bir kutu verdi.

"Teşekkür ederim." Kısaca sarıldık. Demirhan uzaktan tebrik ettiğinde aynı şekilde karşılık verdim. Onlar da masanın bir köşesine geçerken ağzıma tatlı bir şey attım.

"Bizi anlat bizi" dedi Selo yanıma gelip belime sarılırken. Kolumu boynuna sardım. "Ne kadar harika kardeşler olduğumuzu. Buse, İbo, sen ve ben."

"Ben" dedi Hami.

"Kardeş dedim Hami!"

"He aa kafam gitti. Biz kardeş değiliz, yani sadece Deniz'le değilim. Herkes dünya ahiret bacımdır. Bekir özellikle sen" deyince kahkahalar aldı başını gitti. Şu çocuğa şunu yapmak o kadar keyifli ki.

"Şerefsiz göt."

"Benim özellikle yaptığım bir tanımım var" deyip Selo'nun kadehini diktim. "Dünya bir yana, şu üç insan bir yana. Kardeş olmak için ille de kan bağına ihtiyaç olmadığını onlarla öğrendim. İbişko, Buse ve Selo."

Kolumu geri alıp bir kadeh daha içtim. Sarhoş olma niyetindeydim ama fazlaca uyanıktım.

"İbo, benim kardeşimi benden başka kimse dövemez diyen abidir. Çok sinir bozucudur. Param yok dersin bende de yok der. "Kahkaha attık buna." Cimriliğinden değil ha, kıllığından. Hiç unutmuyorum, daha liseliyim. Bir şey alacağım neydi o unuttum. İki üç lira gibi bir açığım var. Çok acil almam lazım ama. Denk geldik. İbo üç liraya ihtiyacım var dedim, inşallah bulursun deyip yürüdü gitti. "

Nasıl biliyordu kendini, kırıldı gülmekten.

" Ve İbo hep çok haklıdır. Ben demedim mi der, demedin deriz, demem mi lazım der. "

İbo -" Öyle ya! "

" Ama çok delikanlıdır İbo. Bizi kavgadan hasarsız alır, hasarı kendi verir. "

" Terk et burayı, terk et" diye bağırdı Hami. Daha şimdiden karnıma ağrılar girdi gülmekten.

"Buse anne yarısı abladır. Bir anne de olması gereken bütün özellikleri taşır. Çok merhametlidir, çok iyi niyetlidir ama tersi çok fena. Yanlış yapmayacaksın, özellikle de bana. Çirkin yüzünü görmek istemezsiniz. Zaten de görmeye fırsat olmaz, adamın gözlerini oyar. "

Buse -" Herhalde!"

" Onu anlatmaya kelimeler yetmez. O yüzden kısa kesiyorum. Ağlamaya başlarsa gece biter. Çok övülmeye de gelemiyor. "

Bir kadeh daha içtim.

" Ve canım Selo. O bütün yaramazlıkları yaptığın ama kimseye söylemediğin senden bir yaş büyük, ya da bir yaş küçük olan kardeşindir. Size yemin ediyorum kavga etmeyi Selo'yla öğrendim. O kadar çok kavga ediyordu ki onu ayırırken çocuk dövmeyi öğrendim ya. Bize bulaşmaz mesela kimse. Adamın ağzına - "

Selo -" Sıçarız. Affedersiniz. " Kahkaha attık.

" İçkiyi ilk defa Selo'yla içtim. Çok sarhoş olmuşuz sokak sokak gezerken milleti rahatsız etmişiz. Bizi Hami bulmuş. "

Hami -" Şimdi komik işte. O gece çok sinirlenmiştim. "

" Çok iyi bir izleycidir Selo. İnanılmaz zevkleri vardır. Yaprak iyi dinle, lazım olur. Her şeyi beğenmez, her şeye içi gitmez. O kadar nadir şeyler bulur ki, film, müzik, kitap. Bana piyano öğren diyen de Selo'ydu. Onu dinlediğim için çok mutluyum. Damak zevki efsanedir, eli lezzetlidir. Yeni bir tarif bulsun, arar beni Deniz geliyorum der ve muhteşem bir zamandır o. Yemek yaparız, müzik dileriz, dans ederiz, şarkı söyleriz, finalde film izleriz. Bir muhabbet bir muhabbet ki, sorma gitsin. "

Bir kadeh daha içtim.

" Biz dördümüz çocukluktan beri birlikteyiz. Onlar bir araya toplanıp beni çağırmaya gelirdi. Annem çok titiz bir kadındı ve sokakta oynamama izin vermiyordu. Bembeyaz giydiriyordu bir de beni. Onlar kapıya gelince onları da eve alıyordu. Baktılar bu böyle olmayacak, camdan kaçmayı öğrettiler bana. Ben çamurlara yatıp çıkıyorum sadece on dakikada, çünkü annem hemen evde olmadığımı fark ediyordu. Bizi buluyor, eve topluyordu.

İbo - "Bir güzel yıkayıp paklıyordu."

Buse - "Temiz temiz giydiriyordu."

Selo - "Sonra bizi teker teker evlerimize bırakıyordu."

Kahkahalarla gülüyorduk.

Annem - "Hiç hoş değil yaptığınız" dedi ama o da gülüyordu.

İbo - "Teyze bizi sokakta oynatmıyordun ya. Kızınla oynamak istiyoruz diye bizi de sokağa salmıyordun."

Selo - "Sana tepki koyup kızınla oynamadık biz."

Annem - "Kaç gün peki?"

"Üç."

"İki buçuk Selo, üçüncü günün ortasında kapıdaydınız yine."

Buse - "Doğru, ben ağladım çünkü."

Şimdi ne de güzel gülünüyordu böyle anılara. Gözüm camlara gittiğinde gördüğüm şeyi anlamak için gözlerimi kıstım. Görüntü netleştiğinde kafamı iki yana salladım. Tufan vardı orada. Burada olmaya can atıyordu ama artık anca uzaktan seyirci olmaya mahkumdu. Elinde bir fırsat vardı ama fırsatlar ömrünün sonuna kadar devam etmezdi.

Kapıdan girenleri görünce gülümsedim.

Nil - "Kıpırdamayın polis" deyip nefeslendiğinde kahkahalar oldu. Çünkü söylediğiyle yaptığı hiç uyuşmadı. Nil ve Miraç Rize'de tanıştığım insanlardan. Emir’in arkadaşları aynı zamanda.

Hami - "Oğlum bu nasıl polis? Hamile bu polis." Nil ona parmağını salladı.

"Nereye kayboldun sen?"

"Evime geldim çiçeğim."

"İnsan bir haber verir hırt."

"Aa ah." Hami bir ara ortalıkta yoktu, herhalde Rize'deydi. Orada evleri var çünkü. Miraç'la ve Nil'le selamlaştı. "Sevdiğimi nezarete atmışlar, hemen koştum."

"Hıı iyi öyle olsun."

Rüzgar'a kollarımı açtığımda bana doğru koşmaya başladı. Pek de koşuyor değil, daha çok küçük.

"Gel gel küçük adamım."

"Herkese merhaba" dedi Miraç. Rüzgar'ı kucağıma alıp doğruldum. Orada kaldığımda kaynaştık canım. Nil'e yer verdiler yedi aylık karnıyla birlikte oturdu.

"Demirhan" diyerek bana bakmasını sağladım. "Asaf Ali Çakır'ın kızı Nilüfer."

"Yaa, öyle mi? Hoş geldiniz."

"Hoş bulduk. Oy yoruldum."

"Eşi Miraç, oğlu Rüzgar. Fotoğrafçım Emir de arkadaşları."

Bekir - "Kuzum yine yaptın!"

"Evet Asaf Ali abiyle toplantımız var çünkü Cuma günü."

"He ondan. Kız bana versene anam, ne gada dadlu uşak." Bekir yanıma gelip Rüzgar'ı almak istedi ama Rüzgar ona gitmedi. "Gel bana gel. Çocuk nasıl sevilir öğret bana. Lazım oldu artık" deyince gülen yüzümü ona çevirdim. Gülüşüm hayrete döndü. Sırıtıyordu. Gülçin'e baktım, omuzlarını kaldırarak gözlerini yumdu. İnsanlar da benim gibi arada kalmıştı. Ne anlamamız gerektiğini şaşırdık.

"Şaka" diyerek Bekir'in yakasını tuttum. "Bekir şaka?"

"Bu konuda şaka yaptım mı hiç ya?"

Emir, Rüzgar'ı alınca çığlık attım. "Aaaov...aoov bebeğimiz oluyor."

Selo - "Harbi mi lan?"

Cemali - "Kanka sevineceğiz bak?!"

"Sevinin tabi oğlum. Üç aylık oldu, artık söyleyelim dedik."

"Önce dövüyoruz, sonra seviyoruz" dedim ve Bekir'e daldık. Üç aydır bize nasıl söylemezsin diyerekten. O kadar çok sevindik ki, hoplaya zıplaya. Benim üniversiteye başladığım sene evlendiler ve benim mezun olduğum sene anne baba oluyorlar. O kadar anlamlı ki! Bu evrenin bir mesajı gibi.

"Dur dur" diyerek Buse'yi kolumun altına aldım. "Bize söylememiş hala olduğunu uyanık."

"Bekir söylemetmedi valla. Nazardan korkuyor biliyorsun."

"Benim niyetimden şüphe etmeniz hiç hoş değil. Neyse tabi ki haklısın Bekir, canım arkadaşım çok mutlu oldum. Of hemde nasıl varya, hala oluyorum."

Gülçin - "Teyze olacaksın."

"Olmam, onun şeyi farklı neyse" diyerek Buse'yi ayırt ettim. Onun çocuğunun teyzesi olacağım ben. Bir gün olacak inanıyorum. "Buse şarkı söyleyeyim."

"Tabi ki lokumum birlikte."

"Emin misin?"

"Hala oluyorum Deniz. Hadi hep beraber. O beni yaşatan. "

"O beni doğuran" dedim ondan güç alarak ve birlikte söyledik.

"O beni büyüten canım anam, canım anaaaaam.

O bana güç veren,

O beni koruyan,

O beni adam eden canım babam, canım babam.

Anne cennet senin ayakların altında, ayakların altında, ayakların altında.. ."

Buse'nin hamileliğinde bu şarkı çok dinlerdik. Ona söylemek nasip oldu ama bebeği kucağımıza almak nasip olmadı. Bekir canımız, onun çocuğu elbette bizim de çocuğumuz. O çocuk belki de Buse'nin yaralarını saracak. Bilemezsin...

Buse'yle sımsıkı sarıldık. Çok yüzeyde yaşadı duygularını. Bizi pare pare de etti ama Buse tutunmaya devam etti. Onu anlamak zor ama çalışmak kolay.

"Hadi dans."

Müzik açıldığında Selo'yla mezuniyet dansı yapmaya başladık. Ona sözüm var. Gelenler oluyordu. Nil'in en yakın arkadaşı Bade geldi eşi ve çocuğuyla. Onların çetesi de keza. Boş masalar dolarken bir araya gelmek, eğlenmekti amaç.

Oy Gülçini Gülçini açıldığında oooo diyerek Gülçin'imize baktık. Horon vaziyeti aldık. Hem söyledik hem dolandık etrafında. Bu şarkı onun üstüne adından ötürü yapışmadı aslında. Yeni evlendikleri bir gün kavga etmişler, bizim saf Bekir evin önünde bu şarkıyı açmış, bütün mahalleyi ayağa kaldırmıştı. Geldik bir de ne görelim, mahalle yakınıyor. Konuşup barıştırdık onları ama bu da böyle gülünecek bir anı oldu işte. Zaten çok kıymetliydi bizim için, artık iki katı üç katı kıymetli oldu.

Masanın başında durup bir şeyler yerken Buse iki çalışanıyla diğer masalara servis yapıyordu. Ferdi telefonuna gömüldü yine. Bu kızı bu kadar uzağa göndermenin alemi ne bilmiyorum ki. Gelmesine az kaldı ama onlar yine böyle uzaktan uzağa devam edecek sevdalarına. Ömer abi uğraşıyor ama, kızın babasıyla arasını düzeltmeye çalışıyor da adam bana mısın demiyordu. Ömer abi gibi bir adamı fırsatını bulunca ezmeye çalışıyordu. Ferdi, Ömer abinin gururunu bu kadar yok saymasına izin vermedi ve önüne geçti. Uğraşma dedi Ferdi. Oluru varsa olur, olmazsa da senin canın sağ olsun.

Hami arkadaşlarıyla hararetli bir şekilde sohbet ediyordu. Demirhan boş boş bakıyordu ortalığa. Büyükler arasında sohbet ediyordu. Daha genç olanlar ve çocuklar müzikle oynuyordu. Annem ve Feyzanur Hanım arasında ki gerginliği hissediyordum. Birbirlerine ters bakışlarla bakıyorlardı. Onların arasında ne vardı? Feyzanur Hanım'ın babamın çok eski asistanı olduğunu biliyordum, acaba o zamanlardan bir şey mi?

İki kadını gördüm kadehi kafama dikerken. Seyhan ve Merve ablalar gelmişti. Kafamı geriye atarken göz devirdiğim anlaşılmadı neyse ki. Kadehi bırakıp kolbastı oynamaya gittim. Bir ara oynarken Hami'nin kısık gözleriyle bana baktığını gördüm. Ay ne oldu? Ablalarınla aramızın düzelmesini istediğimi kim söyledi. Ben böyle bir şey demedim, istemedim de zaten. Birkaç gün önce olsaydı belki.

Annem gibi olduğumu sandığımdan özür bile dilerdim ama öyle değildi. Annemin gitmek için mazereti büyüktü, kalan her şey ise bizi ilgidirir. Artık herkes sözlerini geri alamayacağını bilse iyi ederdi.

Ferdi geldi yanımıza. Horonu biliyordu ama bunu bir türlü yapamıyordu. Atay çok güzel oynuyordu. Selo'yla kuduruk gibi oynadılar karşılıklı. Topuklu ayakkabılarımı çıkarmak istemediğim için çokta kudurmadım.

Uzun uzun oturmanın, muhabbetin hakkını verdiğimiz o akşamda dostlarla paylaşılan zamanının hazzı içindeydik. Çocuk sevdik, hamile hanımları şımarttık, bol bol goy goy yaptık ve artık dağılma vakti geldi. Herkesle tek tek vedalaşırken Hami'nin ablalarına pek yüz veresim gelmedi.

"Tebrik ederim" dedi Merve abla.

"Teşekkür ederim."

Bir şey söylemek istediğinde kaçmak için Demirhan'a seslendim. İçimden gelmeyen şeyleri yapmaktan peş hoşlanmam. Tahammülüm bittiği yerde özür kabul etmiyorum.

"Efendim."

"Seninle yürüyelim mi?"

"Im... Olur ama annemi -"

Cemali - "Ben götürürüm kardeş."

"Hay yaşa. Tamam."

"İyi akşamlar" diyerek Hami'ye ve ablalarına kısa bir bakış atıp Demirhan'la birlikte yürümeye başladım. Ayakkabıları çıkarıp elime aldım. Çıplak ayakla yürüyor, hafif sallanan başımla sarhoşluğun tadını çıkarıyordum.

"Buse'yle aranızda bir sorun mu var?" diye sordum bir anda.

"Yo" dedi hayret ederek. "Niye?"

"Bilmiyorum Demirhan. Bir zaman sürekli bir aradaydınız, sohbet muhabbet iyiydi. Bu akşam aranızda bir sorun varmış gibi geldi bana. Zaman kolladın."

Sesli bir nefes alıp verdi.

"Ben arkadaş olduğumuzu sanıyordum."

"Değilmiymiş?"

"Bilmiyorum ki. İki gündür böyle. Arıyorum açmıyorum, konuşmak istiyorum yüzüme bakmıyor falan. Kalbini kıracak bir şey mi yaptım diye düşünüyorum ama hayır. Yüzüme bakmayacak şekilde bir şey olmadı. En son lunaparka gittik birlikte, o."

Başımı salladım.

" Buse bir konuda huzursuz oldu o zaman senden yana. Benden dolayı desem sanmam, biz iş ilişkimizi bitirmedik. Aramızda kötünün iyisi. Sordum ama bana da söylemedi onun için diyorum. "

Uykum gelmişti. O kadar içtim, herhalde uykum gelecekti.

"Buse biliyordu."

"Neyi?" dedim gökyüzüne bakarak. Başımı geriye yatırmış, dönüyordum. Ne kadar çok yıldız vardı gökyüzünde.

"Sana karşı bir şeyler hissettiğimi!"

Duyduğum şeyle durup başımı yavaşça önüme getirdim.

"Ne!"

"Duydun bence." Duydum da, idrak sorunu yaşıyordum o an. Çok içtim vicdansız.

"Bana mı! Neden?"

"Neden mi?" dedi alaylı bir gülüşle. "Bunun cevabını sen verebilir misin ya? Birine karşı bir şeyler hissediyorsan nedenini bilmezsin. Hoşuna gidiyordur tuhaf bir şekilde. Deniz sen aylar içinde, gözlerimin önünde en iyi halinle vardın. Saf iyiliğin beni şaşırttı, elbette başımı da döndürecekti. "

Buse ondan mı hoşlanıyordu?

" Deniz ben - "

" Sus sus sus! Benim kalbim boş Demirhan. Ben Hami'ye aşık olmamışım, sen ne alaka! Kimseyi seveceğim yok benim. Babama verdiğim sözlerim var ve maalesef ikinizde bu sözle alakalısınız. Hami adam vurur gözünü kırpmadan, sen insan hakkına girdin. Baban yaptı belki ama senin de işine geldi. Sesini çıkarmadın. Seni Allah kahretmesin. "

Geriye dönüp koşmaya başladım. Ben bunu bilmiyordum yalnız. Aralarında ki sorunu anlamsız buldum. Şimdi anlıyorum. Demirhan'ın bana olan hislerini Buse biliyordu. Lunapark macerasından sonra da kendini kaptıracağını anladı, ondan uzak duruyordu.

Kapıyı iterek içeriye girdim. Buse etrafı topluyordu Bekir ve çalışanlarla.

"Buse!" İki yanından tuttukları masayı kaldırmadan bana döndü.

"Deniz, bir şey mi unuttun?" Ona doğru giderken masayı bırakıp bana doğru gelmeye başladı.

"Demirhan'dan hoşlandın değil mi?"

"Yok canım saçmalama!"

"Buse! Bana doğruyu söyle."

"Hayır ya. Sadece keyifli bir akşam geçirdik o kadar. Tabi etkilenmemek için de uzak durmak farz oldu."

"Senin mutlu olmanı çok isterim Buse, hatta bunu Bekir'den sonra en çok ben isterim. Benden yana endişe etmeni istemem. Demirhan arada babamın şirketi olmasa yüzüne bakacağım insan değil, bunu en iyi sen biliyorsun. Benim yüzümden kendini şartlama olur mu? "

" Lokumum benim biliyorum. Ona da söyledim. Gerçekten önemli bir şey değil. Sadece fazla yüz göz olmuyorum. "

" Üzülme ama olur mu? Çünkü kendimi kötü hissediyorum. "

" Hissetme, ortada abartılacak bir şey yok canımın içi. Kendimi korumaya aldım ki, bunu hep yaparım. "

" Biliyorum. "Kollarımı boynuna sardım sımsıkı. Anladım ki duygular olacağa hep kendi karar veriyordu. Yani bir olacaksa buna sen karar veremezsin." Seni çok seviyorum. "

" Ben daha çok. "

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%