@betulokssuz
|
Yirmi gün oldu annem evime yerleşeli. Evde muazzam bir düzen söz konusu oldu. Akşam yemekleri, çay saati, televizyon dizisi derken rutinin üstüne oturdum. Hiç benlik değildi artık. Hele de boşandıktan sonra ve yedi ayda canımın istediğini yapmaya alışmışken. Annem akşamları dışarıya çıkmama izin vermiyordu. Amcamı vurdum ya başıma bir şey gelir diye endişe ediyordu. Onu da anlıyordum ama burada herkesi tanırım, herkes sesime kulak verirdi. Raporları inceleyip dosyaya kaldırdım. Sıkıldım artık çıkacağım. "Ben dışarıya çıkacağım" diyerek ayağa kalktım. Annem kanaviçesini bırakıp kalktı ardımdan. "Deniz, Deniz." Koridorda durup ona döndüm. "Saat geç oldu annem, çıkma." "Mümkün değil çıkacağım. Bunaldım. Evde oturup duramam ben. Arkadaşlarımı göreceğim." "Çağır buraya gelsinler." "Hava almak istiyorum anne ya, çıkmak istiyorum, deniz havası almak istiyorum. Sokak müziği dinlemek istiyorum, dondurma yemek istiyorum ya." "Ama dışarısı hiç güvenli değil." "Nasıl değil anne. Burası Trabzon, Ortahisar. Burada herkes beni senden daha iyi tanır. Sende gel hadi, birlikte çıkalım. Dondurma yeriz, sahilde otururuz. Selo gelir hem, Buse'ye gideriz. Olmadı ım, Akçaabat'a gidelim. Ferdi'yi görürüm hem." "Ben çıkmak istemiyorum, sende çıkma." "Olmaz öyle şey. Muhtemelen anksiyete bozukluğun var ama ben yanındayım endişelenme. Hadi giyin çıkalım." Anksiyete bozukluğu kadar boktan bir rahatsızlık daha var mı diyeceğim de hepsi öyle. Anksiyete çok sağlıklı bir insanı bile eve kapatacak, dünyadan saklama isteği uyandıracak kötü bir rahatsızlık. İnsan böyle zamanlarda yanında çok güveneceği biri olsun, her yere onunla gideyim istiyordu. Korkuyordu ya, evde durup dururken bile korkmaya başlıyordu. Hazırlanıp çıktık sokağa. Sokakta hayat var diyeceğim de, ölen onca kadının kemikleri sızlar diye korkuyorum. Ve hep bir sokak köşesinde taciz edilen kadınların yüzü düşer diye. Allah insanları korku içinde yaşatan kimseye rahat yüzü göstermesin. Amin. Anne kız gezmeye başladık kol kola. Daha önce hiç olmadığından ben bile kendimi bir tuhaf hissettim. Sahile indik. "Ne alayım bize?" "Ay ulu orta dondurma yenmez Deniz, çay al kızım." "Ne alaka anne ya, sığ düşüncenle çıldırttın beni." "Ayıp." "Kime ayıp Allah'ım ya. Pişt Mustafa" diye çağırdım çocuğu. Babası çay satıyordu yanında. Koşa koşa geldi yanıma. "Efendum Deniz ablacuğum." "Ablası kurban olsun. Dondurma yiyelim mi oğlum?" "Babam kızayi." "Hiçte kızmayi. Düş peşime. Davut abi oğlunla dondurma almaya gidiyorum, anneme çay verir misin?" Başını salladı. Ben dondurma alacaksam oğluna ses etmez. Büfeye gidip iki dondurma aldım. Mustafa babasının yanına ben annemin yanına gittim. Bacak bacak üstüne atmış dondurmayı açarken annem bacağımı indirtti. Gitar çalan çocuk iki bank uzaktaydı. Onu duyuyordum. Beni görünce gülümsedi. Geri dön dedik onunla en son ve döndü annem. "Herkesi tanıyorsun baban gibi" dediğinde donuk bir bakış attım yüzüne. "Sen pek sevmezdin ama herkes çok severmiş babamı." "Bende ne zaman konuyu açacaksın diye bekliyordum." "Sen açsaydın anne, niye bekledin beni?" "Bende severdim babanı." "Hadi ama!" diyerek karşıya döndüm. El eden arkadaşlara el salladım. "Çocuk değilim ben. Kocaman kadın oldum. Sevgiyi biliyorum artık." "Nasıl biliyorsun anlat. Hami'yi seviyor musun mesela!?" "Seviyorum tabi, arkadaşım o benim." "Heh! Bende babanı öyle severdim." "Neden fazlasını denemedin?" "Sen neden denemiyorsun?" "Çünkü, Hami'ye aşık olursam arkadaşlığımız biter gibi hissediyorum. Kıskanç adamın teki o. Basit bir kıskançlıktan da bahsetmiyorum yani." "Baban da öyleydi. Çok kıskanç bir adamdı, çok deliydi, sert bir adamdı. Elinden gelse beni dünyadan saklardı." "Çok aşıktı çünkü ama senin ona aşık olmadığını biliyordu. Halihazırda evliyken başkasına aşık olursun diye korkmuş olabilir." "Doğrudur. Deniz ben babanla evlenmeden önce asker yolu bekliyordum. Çok sevdiğim biri vardı, gün sayıyordum." Dondurma boğazıma dizildi o saniye. "Piyadeydi, aylarca dağdaydı. Bir gün naaşını getirdiler köye, şehit olmuştu." Ama! "Ölüyorum sandım. O acı tarifsizdi. Sadece yedisi geçti yarimin, babam otuz yaşında bir adama borç karşılığı verdi beni. Daha sevdiğimin toprağı kurumadı. On sekizime yeni girmiştim. Ben senin babana abi diyordum Deniz. " Ne diyeceğimi bilmiyordum. "Acımı içime gömdüm. Ali Osman gerdek gecemizde bana çok sarhoş olmam lazım sana dokunabilmek için dedi." Gözlerini yumarak başını yana eğdi annem. "Sarıldı bana uyuduk" dedi sonra gülerek. Tebessüm ettim. "Kaynanam" derken yüzü tiksinir bir hal aldı. "Ayımız dolduğunda karnımın boş olduğunu anladı. Sana bu karıyı koynunda uyut diye almadım dedi. Ali Osman yine hiçbir şey yapmadı ama artık biliyordum. Karı koca olmak şarttı. Babana dedim ki; çok sarhoş olman lazım artık." Gözlerimi doldurdu. "Ne kadar sarhoş olursa olsun yapamadı. Bir şey onu tutuyordu." "Hiç adını söylememiş olabilir misin anne?" "Evet. Abi demiyorum artık ama adını da diyemiyordum. Benden yaşça büyük, ben daha genç kızım. Utanıyorum, sıkılıyorum. Konuşamıyorum bile. Kavga ediyor bir gün, yine kendi kendine hallendi. Bilirsin sende, vardı onun öyle huyları." Evet, babam çok sinirlenirdi bir şeye, evde kime olduğu belli olmayan bir şekilde bağırır dururdu. " Korkuyordum da, sinirlenince bambaşka bir insan oluyordu. " Hami de öyle işte. " Sobanın arkasını siliyordum, titriyorum korkudan bir yandan. Sobayı devirdi ama fark etmemiş beni. Gözü döndü çünkü. Sıcaklık sağ tarafımı yaktı. İlk defa orada Ali Osman diye çığlık attım. Sobayı kaldırıp beni çekip aldı ama bayılmışım. Onun elleri de yandı. Beni yaktı, o yaptı çünkü. Bir üzüldü bir üzüldü ama yandık bir kere yapacak bir şey yok. Sonra sen oldun. Ali Osman'la evin içinde normaldik ama gece olunca, odamıza girince biz çok başkaydık. Çok sohbet ederdik, her şeyi anlatırdı. Onu dinlemek çok güzeldi, kafamın içinde ki sesler susuyordu o konuşurken. Şefkati çok güzeldi ama çok kıskançtı. Evden çıkmaya korkardım bir diyecek diye. Sana çok düşkündü, korkardım sana bir şey olacak diye. O kadar çok korkum vardı, o kadar çok çekincelerim. Haftada bir kere sadece pazara çıkardım ama arardı sürekli eve geçtin mi diye. Bir yere çıkmazdık, misafirliğe çağırırlardı gitmezdik. Eve biri gelse gözleri sürekli üstümde olurdu, çok rahatsız olurdum. Ali Osman onu sevdiğimi bilirdi ama yeterli olmadığını da biliyordu. Bir daha çocuk istemedi, tek dileği kız babası olmaktı oldu. Yaşı da gidiyordu. Onun karısı olmak gün içinde çok zordu ama geceleri kolaydı. O hasta olduğunda ise hayatımın en kötü günleri başlamıştı. Biliyordum ölürse sahipsiz kalacağımı, kolumun kanadımın kırılacağını biliyordum. Nitekim de öyle oldu. Babam kocan öldü gel demedi. Çocuğunu al gel dese bir saniye durmazdım. Ben yalnızdım Deniz, çok yalnızdım. Kimseye hiçbir şey söyleyememek, sürekli korkarak yaşamak hiç kolay değildi. Bende kaçtım, çünkü kaçarsam başarırım sandım. Öyle olmadı. Ne gitmek kolay oldu, ne de dönebilmek. Arada kaldım işte. Bir hayat yaşadım ama keşke sevdiğim öldüğünde ölseydim dediğim çok oldu. " Öylece bakakaldım bir yüzüne. Benim haklı olmam, onun haksız olduğu anlamına gelmiyordu. Herkesin kendine göre haklı nedenleri varmış. Annemin haklılığı arada kaybettiğimiz zamana yandırsa da beni, gitmek en çok onun hakkıydı öyle değil mi? Bende istemiştim gitmeyi, hemde niçin? Bana haksızlık yapıldığını düşündüğüm için. Benim önüme geçenler oldu, onun olmadı. Sanırım annem için çok üzgündüm. Onun hislerini anlamam mümkün değildi ama empati yaptığımda içim yandı. "Çok zaman kaybettim biliyorum. Seni genç kadın olurken göremedim, çok şey kaçırdım. Anne kız olalım demeye hakkım yok, yüzüm de yok. Sadece yanında güvende hissettiğimi bilmeni istiyorum Deniz. Yirmi gündür uyuduğum uykuyu hiçbir yerde uyumadım. Benden daha güçlü, daha dişli olduğun için ve korkularımı varlığınla iyileştirdiğin için teşekkür ederim. Bazen anne çocuk, çocuk anne yerine geçermiş. " Yüzümü silerek tebessüm ettim. Baksana ömrünü korkarak geçirmiş. Babasından, babamdan, şerefsiz amcamdan, gittiği yerde birinden. Haklı benim annem ya. İnsan korkar. Bastırılmış, sesini çıkarmayı bilmeyen kadınlar korkar. Ben babamı kaybedince, annem gittiğinde büyüdüm ama annem büyümemiş. Zaten babama bir acıyla gelmiş. Yüzünün gülmediğini düşünmemizin altında yatan derin acıyı tahmin etmek için çok küçüktüm. Ben seviyorum annemi, artık daha çok. "Giden zaman olacağından diyelim anne. Belki bu sarar yaralarımızı." "Belki de."
|
0% |