@betulokssuz
|
Annem uyurken çıktım evden. Uyanırsa arardı, bende çıktım derim. Mesele evden çıkmak zaten. Sokağa indiğimde Cemali'nin yanına oturdum. "Sür cano." Gaza bastı. "Gece gece ne bu şekerim?" "Hami yarışa gitmiş." "Of deme." Koluna vurup işaret parmağımı kaldırdım. "Ölümle şaka olmaz Cemali." "Bırak bu işleri. Keşke bende yarışsam. Neyse yanına otururum, şerefsiz çok iyi." "La havle." "Sen niye buna halledin ki? Bırak ne yaparsa yapsın." "Yapsın da..." "Eee?" "Tamam çok iyi de sürüyor ama..." "Hı!" "Kaza yaparsa falan ölür en fazla da." "E kızım e?" "Aman soru sorma Cemali ya, gidelim işte." "Şu an anladım" deyip kahkaha atmaya başladı. "Karı kız kaynıyor orası." "Ne bu üslup?" "Hanımlar, hanımefendiler... Kari bayani" deyip yıkıldı gülmekten salak ya. "Dünyanın en güzel kari bayani sensin Deniz." "Ümüğünü sıkarum uşak." Şehrin en ıssız yollarında yapılan yasa dışı yarışlar vardı. Büyük bahislerle canlarını ortaya koyuyorlardı. Hami bunu hep yapar. Hız tutkunu manyak. Yarış yerine geldiğimizde ortalık curcunaydı. Bahisler açılmıştı. Kalabalığın arasında ilerlerken Cemali yanımdaydı. Yarış arabalarının dizildiği yerde gözlerim Hami'nin arabasını arıyordu. İkinci sırada, arabasının yanındaydı. Etrafında bir sürü kız vardı. Onlarla sohbet ediyordu kollarını bağlamış bir şekilde. Şımarık velet. Adımlarım hızlanınca Cemali kolumu tutarlar durdurdu beni. "Ne yapıyorsun Deniz?" "Yanına gideceğim." "Neden?" "Cemali!" "Neden kızım niye? Canı cehenneme deyip gidelim her zaman olduğu gibi." "Olmaz." "Neden?" "Olmaz dedim Cemali, uzatma." "Hami her zaman can pazarına çıkar. Her zaman canıyla kumar oynar. Neden birden bire önemli oldu bu senin için?" "Bilmiyorum." "Biliyorsun." "Bilmiyorum Cemali." "Çoktan bahis koydular ortaya. Yarıştan vazgeçerse bu ona pahalıya patlar. Şemsi'ye baksana." Gösterdiği yöne döndüm. Yarışın sorumlusu Şemsi, tribünün en üstünde oturmuş, oradan izliyordu. Kimse ona borçlanmak istemezdi. Bahis mafyasıydı çünkü. " İzleyelim hadi "deyip sol tarafta ki tribünlere doğru gittik. Yarışçılar direksiyon başına geçerken dört araba birden çalıştı. Hami ikinci sıradan en öne geçerdi. Onun nasıl araba sürdüğünü biliyordum. Bir kız geçti en öne, elinde bir bayrağı eksik. Gerçi tek eksiği bayrak değildi. Eteği eksik, askılısı eksik falan filan. Start verildi. Arabalar bağırarak yola çıktığında içimde gidiyordu onunla birlikte. Gözlerimi kapattım, buna bakamayacaktım. Sesler uzaklaşırken kalbim küt küt atıyordu. İnsanların çığlıkları da yavaş yavaş azalırken bir kütleme oldu. Ayağa fırladım. Yoğun bir duman yükseldi ileride ki karanlıktan ve ateşler yükselmeye başladı. "Ananı...." diyen Cemali'yle birlikte koşmaya başladık. Kalabalık can havliyle koşuyordu. Polis siren sesleri gelmeden müdahale etmeli, yaralıyı oradan uzaklaştırmalıydılar. "Hami!" diye bağırdım o kadar sesin, o kadar insanın arasında. "Hami!" Yaklaşmamıza İzin vermediler. Herkes yanındakine engel olurken çığlık çığlığa bağırdım. "Hami!" Hangi araba kaza yaptı bilmiyorduk. Ateşler içinde yanıyordu araç. "Patlayacak açılın" dedi biri. "Hami!" diye sesimin çıkabildiğine bağırdım. Polis arabalarının siren sesleri duyulunca insanlar kaçmaya başladı. "Deniz gidelim." "Hami!" "Gidelim Deniz polis geliyor." "Sen git, bana bir şey olmaz git" deyip beni bırakmasını sağladım. İnsanlar sağa sola kaçıp arabalarına binip gitmeye başladı. Şemsi'yle göz göze geldim arabasına binmeden hemen önce. Çok hızlı soluyordum ve neredeyse onu parçalayacaktım. Adamlarıyla birlikte binip gitti. Kimse kalmadı. Yanan araba ve ben sadece. "Hami!" Onun arabasının sesini duyunca kafamı sağa sola çevirdim. Yanan arabanın yanından geçti fişek gibi. Beni görünce ani bir fren yaptı araba kayarak dizlerimin önüne kadar geldi. "Bin" diye bağırdığında koşarak gidip yanına oturdum. Gaza basıp drift atarak döndü. "Yandı çocuk." "Yanmadı. Araba kontrolden çıkınca atladı. Aldı gitti çocuklar." Vurmaya başladım. "Sen sandım! Ne yapıyorsun sen ya?" "Dur kız kaza yapacağız." "Öldüreceğim seni aptal. Ya sen olsaydın, ya kaza yapsaydın?" "Şimdi yaparız ama" dedi darbelerimi durdurmaya çalışırken. Toprak yola girip bayır yukarıya doğru gidiyordu. "Düşüncesiz! Ne işin var senin hâlâ o mafyayla? Hami sen beni çıldırtmak mı istiyorsun?" Karanlık bir yerde durup arabayı susturdu, sonra farları kapattı. Ellerimi tutup beni kendine çekti. "Ne oluyor kızım sana?" diye sorduğunda burnumun dibinde olduğunu anladım. Karanlıktı göremiyordum ama alkol kokusunu alıyordum. "Ne bu haller?" Kalbim atışları panik atağa çok yakındı. İç çektiğimi de orada fark ettim. Neden bu kadar korktuğumu anlamadım. Daha önce de yaşandı bunlar ama bu gece daha öncekiler gibi değildi. "Sana ne ayrıca" dediğinde ellerimi çekmek istedim daha sıkı tuttu. "Öyle kaçmak yok." Bileklerimi tek eliyle tutup arabanın iç ışığını açtı. Göz göze, burun burunaydık. İç çektiğim için sabit duramıyordum. "Bana ne zaten de..." "Eee?" "Bırak beni" diyerek bileklerimi kurtarmak istedim, yine izin vermedi. "Nerdeyiz Deniz?" Omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Sana ilk defa seni sevdiğimi söylediğim yerdeyiz." Yine böyle bir gece, yine polis kovalamacısı, yine onun yanı. O gece oraya onu izlemek için gitmiştim ve polisler gelince kaçmadan önce beni almış, sonraya buraya getirmişti. Ortalığın durulmasını beklerken açılmıştı bana. Zaten gösteriyordu, anlıyordum da söyleyince korkmaya başlamıştım. Eyvah dedim, ölse bırakmaz şimdi peşimi. Nasıl kurtulacağım bu deliden dedim. "Ben yine söylerim sıkıntı yok." "Ne değişecek sanki?" "Onu da sen söyleyeceksin. Böyle ağladığına, kıçını yırttığına göre herhalde bir şeyler değişmiştir." "Hiçbir şey değişmedi." "Şaşırmadım" diyerek bıraktı beni. Bileklerimi ovarak geri çekildim. Koltukların arasında arkaya uzandı. Depolandığı alkollerden birini aldı. "Oraya dolduruyorsun onları, sonra yarışa çıkıyorsun. Kaza yapsan, araba yansa ne olacak?" "Ağzından bal damlıyor gülüm." Şişenin kapağını dişiyle açtı. Bana uzattığında başımı iki yana salladım. "Sana sinir oldum." "Bana?!" Şişeyi ağzına koyup yarısını içtikten sonra başını salladı. "Neden?" Ortada ki kutudan sigarasını çıkardı. "O gece ablamlar senin için geldi, yüzlerine bakmadın." Sigarasını yaptı peşi sıra. "Tamam anladım Merve ablam ağır konuşmuş ama özür dileyecekti." "Öyle olmuyor canım o işler." "Nasıl oluyor canım? Anlat da bilelim." Biraz daha uzamış saçlarıyla inanılmaz çekici görünüyordu. Bana döndürdü yüzümü. "Hami sen yaptığın şeyin ne kadar ağır bir şey olduğunun farkında mısın? Benim için birilerine kızıp adam vuramazsın! Hapse girdin oğlum sen, on ay ya. On ay hiçbir şeyden haberim olmadı." "Bilsen ne olacaktı?" "Evlenmezdim!" "Benimle mi evlenirdin?" "Bir ihtimal!" "Ya bi... Yapma gözünü seveyim. Ben benimle evlenmeni istesem söylerim zaten." "İnsan sevdiğiyle evlenmek ister." "Sen sevmedikten sonra istesem ne olur? Ha bir de öyle reddedilmek var. Haberin olsun diye söylüyorum artık bende yoluma bakıyorum." Bu beni bir tuhaf hissettirdi. "Anlamadım?" "Sevdiğim beni sevmiyorsa, beni seveni severim yani?" Ok gibi saplandı o sözleri kalbime. Oluyor muydu öyle? Severim deyince seviliyor mu? Tepkisiz kaldım bir süre. Anlamak ve doğru sözleri bulmak için zaman tanıdım kendime. O sigarasını içti, birasını içti ama ben bulamadım. "İyi" dedim sadece. "İyi. Anlaştık o zaman." "Hı hı." Karnım ağrımaya başladı. "Deniz seni evine bırakınca, çok ciddiyim bırakmış olacağım. Ne kadar canım istemese de peşini bırakmış olacağım. Sana zorla beni sev diyecek halim yok. Belki bir gün seversin diye bekleyecek mecalim de kalmadı. Ben destan kahramanı değilim öyle çölleri geçip, dağları aşamam. Ki ben senin duvarlarını aşamadım. Aramızda ki duvarları en sevdiğin renge boyasam da, durup dururken sesini görür gibi olsam da bir gerçek var ki umutsuz istemek kimseyi ileri taşımaz. Ben neden olmadığını çok sordum kendime. Neyim yok dedim ya? Neden olmadı? Senin için taktik bile yaptım ama yok. Çektin neden olduğunu bilmediğim çizgileri aramıza. Neden çizginin ötesine geçemedim bir türlü anlamıyorum. " Ağzımı açacak oldum ama konuşmama izin vermedi. " Artık umurumda değil. Son yarışımdı bu, son defa konuşmamız seninle. Sen buraya gelmesen, ben sana gelip yine bunları söyleyecek, yarın da Rize'ye taşınacaktım. Hâlâ taşınacağım bu arada. Babam orada ki işlerin başına geçiriyor beni. Bunu beni senden uzaklaştırmak için yapıyor tabi. Üzülmeyeyim diye ama işte saklamışım acının en güzelini sana. Bunun üstüne çıkan olmaz. " " Bir daha seni görmeyecek miyim? " Dolu dolu gözlerini bana döndürünce dudaklarım büküldü. " Deniz ben insanım. Değer görmek benim de hakkım. Aşkı istemek en doğal hakkım bir kere. İnsan beğendiği çiçeği koparır, sevdiği çiçeği sularmış. " Başımı öteye çevirip ağlamamak için sıktım kendimi. Ellerimi birbirine kenetledim kucağımda. Onu koparmışım. Hiç farkında olmadan hemde. Sulamayı bilmiyor muşum orada anladım. " Babama ölmeden önce verdiğim bir söz vardı. Başkasının canını yakan senin de canını yakar, ondan uzak dur dedi. Başkasının hakkına giren senin de hakkına girer, şans verme dedi. Şiddete eğilimi olan insanların bunu aile hayatına da aksettireceğini söyledi. Sen kavgacı, sinirlenince gözü dönen bir adamsın. Çizgilerim ondan, sana ördüğüm duvarlarım da. Yoksa aslında... "Derin bir nefes alarak içimi rahatlatmaya çalıştım." Çoktan bırakmam gerekirdi kendimi aşkının büyüsüne. Olmadı işte. Çünkü arkamda duracak kimse yoktu. Tek başımaydım ve tek başına olanlar genelde ona yapılan her şeye susanlardır. Son olaydan sonra değiştiğimi hissediyorum." Yüzümü silerek ona döndüm. Beni neredeyse nefes almadan, burdan döner mi gerçekten diye merakla dinliyordu. " Sen çok bela bir adamsın ama ben tatlı bela demesem, belki de bu kadar yumuşak davranmayacaktın. Hami seni çok seviyorum. " " Hadi ama "dedi bunun ardından ama geleceğini çok iyi bilerek. Öteye döndü artık bıkmışlıkla. " Ama artık sadece arkadaş olarak değil. " Yüzünü kadame kadame döndürdü bana şapşal ya. " Hıh nasıl? "diyerek şişeyi bırakıp sigarayı attı. " Nasıl olduğunu sorma şimdi. " " Deniz ben on altı, on yedi tane bira içtim. Kafam bir dünya. Bu gecenin yarısını sabaha unuturum. Bunu hatırlamaz da yola çıkarsam, sonra hatırlarsam da Rize'den Trabzon'u ayağa kaldırırım biliyorsun. Söylenen her şeyi de unuturum zaten. " " Ben beni unutmana izin verir miyim? " Bilmiyorum der gibi dudağını büküp omuzlarını kaldırdı. Yaklaşıp ellerimi yüzünün iki yana koydum." Bok vardı o kadar içtin "dedim ve gelen an cesaretiyle dudaklarına kapandım. Sözleri unutur bilirim ama eylemleri asla. Ne olduğunu idrak edemedi. Geri çekildi. Kalbim boğazımda atarken aynı hisleri paylaştığım Hami güldü. Sonra tekrar öptü, sonra tekrar ve sonra uzunca. Öpüştük. Yirmi üç yaşıma girdim ve hayatımda ilk defa öpüştüm. Oğlum harika bir şeymiş. Bir hayli zaman sonra Cemali'yi aradım bizi almaya geldi bir arkadaşıyla. Arkadaşı onu bıraktı gittiğinde Cemali direksiyona geçti. Hami arkaya geçtiğinde elleri yüzümdeydi ve sürekli konuşuyordu. "Ne yaptın buna Deniz?" "Öpüştük" dedi Hami. "Haa Hami, niye söylüyorsun?" Bende onun kadar heyecanlıydım ama o kadar konuşmuyordum. Cemali yıkıldı gülmekten. "Aferin kızım." Hami biraz sonra uyudu kaldı. Annem anlamadan eve gelmiştim. * "Ben aşık oldum" diye bağırdım sabah sabah kafenin ortasında. Buse sipariş aldığı masadan duyup yanıma koştu. "Ne!" dedi hayretler içinde. "Ben aşık oldum." "Onu duydum. Ne aşkı Deniz!" "Buse" dedim heyecanla tepinerek. "Aşık oldum." "Allah Allah, kime diyeceğim korkuyorum." O Hami değilse diye korkuyordu. Aksi halde bu şehir hepimize zindan olur çünkü. "Allah'ım Hami bizi ipe dizecek. Kime lokumum, kime?" "Hami'ye" dediğimde gözlerini kocaman açtı. "Hami salağına." "Şaka! Şaka yapıyorsun şu an." "Hayır çok ciddiyim. Buse çok heyecanlıyım." "Ay ne oldu? Bir şey mi oldu aranızda?" Hemen kulağına söyledim. "Öpüştük." "Haaaaaa nee?" diye cırladı. Artık ikimiz birlikte tepiniyorduk. Müşteriler bize bakıyordu ama kim sallar. Aşık oldum ben. Çok heyecanlıyım, çok mutluyum ve çok diri hissediyorum...
|
0% |