Yeni Üyelik
35.
Bölüm

34.BÖLÜM - GİZLİ SAKLI

@betulokssuz

Yarışın başlamasına dakikalar kalmıştı. Koca bir kalabalık vardı yarış meydanında.

" Polis devriyeyi kapattı "dedi çocuk. Bu start için hareket kazandırdı.

" Demirhan!"dedi Buse korkarak.

" Merak etme. "

" Yavaş git "deyince kahkaha tufanı koptu.

" Abla! "dedi Bekir ablasını tutarken." Bilmiyor bilmiyor, gülmeyin oğlum. "

" Virajı ortala, orada öne geçersin" dedi Hami. Bir yandan Deniz'i arıyordu gözleri. Gelmemişti. Telefonu da açmadı, evde de değildi.

"Senin neyin var Hami?"

"Konuşuruz."

"Tamam, gidiyorum artık."

Demirhan, rakibi Vardallı'yla birlikte arabaya binip başlangıç çizgisine geçti. Bir kız geçti ortaya. Far ışıklarının önümde ellerini havaya kaldırdı. "Hazır, 3,2,1."

Gazlara basarak yola çıktılar. Kıran kırana bir mücadele olacağı gidişlerinden belliydi. Hami motosiklete binip Bekir'i arkasına alarak peşlerinden gitmeye başladı. Vardallı'nın iki arkadaşı da keza.

Şemsi ve Vardallı' nın patronu bitiş çizgisinin orada bekliyordu. Vardallı hep yaptığı ürkütme numaralarını yapsa da Demirhan çok daha sert yerlerde yarıştığından bu oyunlara gelmiyordu. Keskin bir viraj vardı yarış yolunun ortasında. Orada kontrolü kaybetmeyen, yarışı kaybetmezdi. Vardallı'nın boş bir anından faydalanıp yolu ortaladı, virajı ustaca geçtiğinde kalan yüz metreyi peşi sıra gelen Vardallı'dan önde bitirdi.

Şemsi yumruklarını sıkarak ayağa kalktı. Rahat bir nefes verdiğinde ömründen ömür gitmiş olması artık hiç önemli değildi.

"Tebrik ediyorum Şemsi" dedi adam bozularak. Bir de bahis vardı ortada. Etek giyip Ankara havası oynamak gibi seviyesiz bir bahis ortaya atan kendisiydi. Kazanacağından çok emindi.

"Görüyorsun Recai. Peşin konuşmamak lazım."

"İyi yarıştı Şemsi. Bahsi ortaya ben koydum, razı da olmak lazım" derken muhtemelen bir yerde vur emrini bekleyen tetikçisi olduğunu biliyordu Şemsi. Recai etek giyecek adam değildi, bunun için adam da vurur. Hem gecenin bu karanlığında Şemsi vurulsa bunu kim görmüş olurdu ki.

"Sen koydun doğru, çünkü benden isteyecek bir şeyin yok. Rezil olmam hoşuna gider."

"Yani?"

"Bahis karşılığında başka bir şey isteyeceğim senden. Tetikçin olduğunu tahmin ediyorum Recai."

"Ne istediğini söyle."

"Endişelenme, erkeklik gururundan vurmayacağım seni. Benden haber bekle."

Durdukları yerden indiğinde Demirhan dönüp gelmişti. Arabanın kaputuna vurarak sevinç tepkisi gösterdi. El sıkıştılar dostça.

"Dile benden ne dilersen."

"Babamdan bir şey almanı istiyorum Şemsi."

"Tamam, nedir?"

"Elinde Hami Façalı'yı hapse gönderecek deliler var. Onları al babamdan, ne kadar isterse ver ben sana öderim. Bana kazık attı de, babamı ikna et kardeşim."

"Sen merak etme, olmuş bil."

Geçen gece Deniz silahların ortasına atılıp benim sevdiğim adama benden başka kimse silah çekemez dediğinde aklına gelmişti bu. Babasının Hami'den bu delilleri kullanarak bir şey isteyeceğini biliyordu, bunun kız kardeşlerinden birinin başını yakmak olduğunu da tahmin ediyordu. Hamide arayıp babam böyle bir şey diyordu deyince kafasında bir ışık yandı. Ne olursa olsun Demirhan babasına benzemeyecekti.

*

"Yapacak hiçbir şey yok yani?" dedi Deniz. Seyfettin amcası bütün seçenekleri değerlendirdi ama yoktu. Adamın eli güçlüydü. Deliler yok edilmeden beraat kararı çıkarmak mümkün değildi.

"Yok kızım. Elimiz kolumuz bağlı. Gürhan yapacağını yapmış."

İş dünyasında çok iyi bilinen bir kural vardı. Çok para haramsız olmaz. Mutlaka küçücük de olsa elini kirletir insanlar.

"Delileri almak için bir şeyler yaparız diye de bir şey düşünmüştür tabi. Ben mücadele edemeyeceğim amca. Mümkün değil. Yemişim şirketini, sevdiğim adamdan önemli mi anasını satayım."

"Ne diyeyim yavrum, inan bende kaldım böyle."

"Hadi anne, gidelim."

Annesiyle birlikte çıktı. Seyfettin Bey'in şoförüyle yola çıktılar.

"Emin misin Deniz?"

"Bunun neresinde tutup düzeltebilirim bilmiyorum anne. Düzeltecek gücüm var mı onu da bilmiyorum. Tek bildiğim Hami'yi kaybetmek istemediğim. Çok kızıyorum evet ama olan oldu. O bir anlık öfkeyle adamı öldürmeye kalktı, benim için, ben haksızlığa uğradım diye. Sahip çıkayım derken hayatına büyük bir darbe aldı. Belki de bizden geçmiştir ha! Babamın şirketi bizim değildir artık! "

" Belki de. Çalışıyorsun, elin iş tutuyor. Olmazsa bende çalışırım annem, bakarız kendimize. "

" O kadar değil ya, hâlâ babamdan zenginiz. Sadece şirketi kaybettik. "

" Senin canın sağ olsun. "

Tebessüm ettim. Hami'yi kaybetmek mi? Ölürüm daha iyi diyordu şimdi.

Herkes Buse'nin kafede toplanmıştı. Deniz hâlâ yoktu. Telefonu açmıyor, Hami volta atıp duruyordu.

" Oğlum dur yerinde "dedi Buse tepsiyi masaya koyarken. Herkes kahvesini alırken Hami sıkıntılar içindeydi." Senin neyin var bebeğim, söyle da?"

"Bir şeyim yok ya." Deniz kafenin önünde arabadan indi. "Geldi."

Kafeye girdiğinde onun da yüzünden düşen bin parçaydı. Hami önüne geçti.

"Ne oldu?"

"Sana ne oldu?"

"Asıl sana ne oldu?"

"Ne diyon lan?"

"Sen ne diyon kızım?"

"Aaa!" diyerek araya girdi Buse. "Sinirler yay gibi. Ne oluyor size?"

"Söyle" dedi Deniz.

"Sen söyle."

"Hami boğazını sıkarım bak."

"Ne bu halin lan? Ne oldu?"

"Bana ne zaman söyleyecektim Hami? Evlenince mi? Düğününe mi çağıracaktın it?"

"Kızım bak doğru konuş!"

"Ne yaparsın lan, ne yaparsın oğlum?" Bekir ve Cemali de araya girdi. Yoksa birbirlerine gireceklerdi.

"Bende yeni öğrendim."

"Bende yeni öğrendim."

"Ne artistlik yapıyon kızım o zaman?"

"Evlenecek miydin lan? Heh!"

"Evlenecektim lan var mı?"

"Seni öldürürüm oğlum. Senin benden ölün çıkar Hami. Sererim leşini yere."

Buse - "Ne evlenmesi? Ne oluyor burada? Bir sakin olun."

"Sen onun derdinin seni kızıyla evlendirmek olduğunu mu sanıyorsun? Şirketin peşinde adam."

"O şirket senin Deniz, bak sakın bir aptallık yapma!"

"Sen ona karışamazsın. Senden geçti artık o. Sen onu adamı vurmaya kalkmadan önce düşünecektin. Göz göre göre sevdiğim adamı başkasına yar edeceğim ha!"

"Ne olursa olsun."

"Bana dik dik konuşma Hami. Özgürlüğün için ne gerekiyorsa yaparım. Şirketi mi istiyor, alsın umrumda değil."

"Böyle mi olacak? Dolandırıcıya babanın emeklerini mi vereceksin? Şehirde bir tane doğru düzgün bina yapmış değil. Bir deprem olsa, yıkılsa onca bina, ölen o kadar insan için vicdan azabı çekmeyecek misin?"

"Ya Hami neden anlamıyorsun? Seni öne sürüp beni köşeye sıkıştırdı. Ne yapacağım oğlum başka? Eline silah alıp adamın evini basmışsın, kime sordun? Sana mı kaldı benim hakkımı savunmak. Gördün mü ebeninkini tersten."

"Bende konuşabilir miyim?" dedi Demirhan.

"Sen konuşma" dediler ikisi de aynı anda dönerek.

"İyi bende Şemsi'ye söyleyeyim delileri babamdan almasın" deyince duruldular. Sessizlik oldu. "Oturun şimdi, konuşalım."

Herkes kuzu kuzu sandalyeleri çekip oturduğunda Deniz ve Hami birbirlerine ters ters bakmaya devam etti.

"Babamın bir şey yapacağını biliyordum da Hamide söyleyince, bir de sevgili olduğunuzu anlayınca yarışa girmeyi kendim istedim. Şemsi kendini bana borçlu hissederse babama kazık atardı. Yarışı kazandım, o da benim için bir dalavereyle babamdan delileri alacak. "

" Beni her gün seni savunduğum için haklı çıkarıyorsun "dedi Deniz. Havada beşlik çaktılar.

" Ama anlayacaktır, çok kısa bir zamanımız olacak. "

" Deliler elimize geçince Seyfettin amcam beraat kararı çıkaracak. "

" Daha iyi. "

" Sen ne istiyorsun? "diye sordu Hami.

" Bir şey değil canım "dediğinde yarım gülüyordu.

" Demirhan! " dedi Deniz. Elbette bir şey istiyordu.

" Yıllardır ayakta tutuyorum o şirketi ben. Gecemi gündüzüme kattım. Halihazırda ne dersen yapıyorum. Yüzde elli ortalık istiyorum. Kabul etmezsen işim bitince çıkar giderim. Öyle yüzde yirmi, yüzde bilmem kaç dinlemem. Kabul ediyorsan isteğim bu."

"Tamam Demirhan, şirketin adı Şanlı olacak ama."

"Yoook. Ne Onurlu, ne Şanlı. Başka bir isim vereceğiz."

"Ona da tamam. Şu işi halledelim, sözleşmelerde değişikliğe gideriz. Çok gerildim ya."

Hami - "Nasılmış kötü adamla çatışmak."

"Hâlâ konuşuyor ya. Sen benden vazgeçiyordun Hami! Ulan rüyamda görsem kıçımla gülerim ben buna."

"Babam da çaresizdi sevgilim, ondan."

"Neyse, hâlâ hiçbir şey geçmiş değil. Yarın olsun bakalım ne olacak. Ben kaçıyorum, annem bekliyor."

"Bırakayım seni."

"Sıkma canını" dedi Bekir ayağa kalkan Deniz'in ellerini tutarak. "Demirhan bizim tarafımızda."

"En iyi tarafı da bu. Moralim çok bozuldu ya. Öğleden sonra bir şeyler yapalım."

"Karımı yayla pikniğe götüreceğim, hep birlikte gidelim."

"Gidelim valla. İyi geceler ballarım."

Kolunu açan Hami'nin kolunun altına girip beline sarıldı. Birlikte çıktılar kafeden. Eve yürüyerek gitme kararı aldılar.

Cemali - "Bende kaçayım. Tebrikler Demirhan, efsane bir yarıştı." El sıkıştılar.

"Sağ ol. Senin işi de öğrendim, sıkıntı yok."

"Kız evleniyormuş" deyince karşılıklı gülüştüler.

"Valla!?"

"Valla. Bugün aradım dedim iş değiştirdim ama seni de mesaiye kaldığın zaman evine bırakmaya devam edeceğim diye. Köyden biri sözünü almış, evleniyormuş."

"Hayırlısı olsun."

"Olsun valla." Cemali çıkıp giderken elleri cebinde düştü yola.

"Birini bulalım şuna Bekir."

"Yok abla, yok, onun yarası derin."

"Valla, aynı kız mı hâlâ?"

"Yok! Aman boş ver. Sonra söyler belki."

"Bende gideyim Buse, kahve için teşekkür ederim."

"Rica ederim. İyi geceler."

"İyi geceler." O da çıkıp arabasına bindi. Buse kardeşinin yanına oturdu.

"Gürhan'ın yaptığına bak ya, it soyunu görüyor musun? Allah'tan Demirhan ona benzemiyor abla."

"Allah'tan" dedi düşünceler içinde.

"Ne oldu, canın sıkıldı senin."

"Deniz çok düşündürüyor beni."

"Neden? Sıkıntı olmaz ya, hallederiz evelallah."

"Ondan bir şüphem yok da... Ya yapmıyorum sanıyor ama vicdan yapıyor Hami'ye."

"Öyle mi? E kelebek gibi dolanıyor ortada."

"Vicdan temizliği yapıyor da ondan. Hami'nin neden hapse girdiğini öğrendikten sonra bir anda değişti. Çünkü çok normal. Biri benim için de böyle bir şey yapsa, bende kendimi suçlu hissederdim. Deniz'in hissettiği suçluluğu bastırmak gibi huyları var. Tufan olayında mesela. Yüzde doksan kendi kusurluydu ama uzun bir süre kabul etmedi bunu. Onlar suçlu gibi davrandı hatırla. Deniz kendini asla tanımıyor Bekir, ben onu daha iyi tanımıyorum mesela. Bu işin oluru yok, bak göreceksin."

"Yok be abartıyorsun."

"Asla abartmıyorum. Bir şeyin kolayına kaçmak onun huyudur. En basit örneği, araba kullanmak istemiyor. O stresi taşımak istemiyor. Bak en basiti bu. Yarın öbür gün çalışmak, şirket yönetmek de ağır gelecek ona. Deniz birilerine yardım eden, insanlarla iç içe olmayı seven ve yüzeysel davranmayı seven bir kız. Derin duygularını hiç yüze vurmaz. Çünkü kendi içinde ki savaşa bile uzun süre girmiyor. Karamsarlık onu bir süre sonra boğmaya başlıyor. O da ya boş veriyor, ya da kolayına gidiyor. "

" Aaa, Tufan'ı işine geri aldırması gibi mi? "

" Evet. Baktı ki canını sıkacak bu durum, gitti konuştu müdürle. Bak bak, şey var bir de; Demirhan o zatürre olduğu zaman başında bekledi ya, ondan etkilenmişti o ama sonra işte hisse için evlilik saçmalığı çıktı ortaya. Gitmeyi koydu kafaya, kolay geldi kaçmak. Feyzanur Hanım onunla konuşunca da gitmekten korktu. Baktı ki hiçbir şey kolay değil, hiç o paslara girmedi. Anladın mı? "

" Annesinin geri dönüşünü hiç sorgulamaması? "

" Canı sıkılacaktı çünkü. Amcasını vurdu ama bu en kolayıydı onun için. Üstüne düşünecek olsa, çok değil üç gün kafayı yerdi. Evi yıktı, evi. Babasının evini. Neden? Çünkü o ev durdukça hatıralar acı verecekti. O bir şeyleri günlerce düşünmez, depresyona girmez anladın mı? Olacak, yaşanacak, bitecek. Aşk acısı bile çekemez o. Boşandıktan sonra hemen staja başladı. O onu üzmeyen şeyleri yaşamayı sever. Okul da bitti şimdi, boşa çıktı. Ders çalışmak yok, sınav yok, proje yok. Boşluğa düştü. "

" Hami çok üzülür. "

" Hiç sanmıyorum canım. "

" Neden öyle dedin ya? "

" Hami şımarık veletin teki. Ben ne öğrendim biliyor musun? "

" Ay heyecan yaptım abla. Ne? "

" Yasemin, Bilal'le evliyken, işte boşanmadan bir zaman önce Bilal'i, Hami'yle aldatmış. "

"Ne?"

"Hami bilmiyormuş ama, Yasemin evliyim dememiş. Şu Deniz'e araba sürmeyi öğrettiği zamanlar işte. Kaza yaptı ya bunlar, ben hastanede ziyarete gittiğimde Yasemin'i odadan çıkarken gördüm. Gece vakti, kimse yoktu. Hami'ye sordum, ne işi var burada? Yanlış odaya girmiş dedi. Bende inandım saf gibi. Ama Hami sonradan öğrenmiş evli olduğunu, Bilal'i işe almış kadın peşini bıraksın diye. "

" Sen nerden öğrendin bunu? "

" Bugün kavga çıktı çarşıda. Yasemin'i dövüyordu Deniz'in komşusu Fatoş. Ayırdık, Yasemin'i buraya getirdim toparlansın diye. Öyle laf lafı açtı derken döktü eteğinde ki taşları. Deniz'e söyleyeyim diye söylemediyse bende bir şey bilmiyorum. "

" Söyleyecek misin? "

" Deniz'e değil, Hami'ye söyleyeceğim. O söyleyecek Deniz'e, aksi halde zaten ben yollarına taş koyarım. Yine de içim bir noktada rahat. Deniz üç dört sene evlilik istemiyor. O istemediği bir şey yapmaz bilirsin. "

" Yarın ola hayrola ablacım, hadi çıkalım. "

Ortalığı toplayıp, ışıkları kapattı.

" Yarın ne yapıp çıkacağız yaylaya ya, insan erken söyler Bekir. "Kapıyı çekip kilitledi.

" Hazır alırız canım ablam. "

Cemali köye çıkması için taksi bakıyordu. Merkezde bir yere kadar gidiliyor çünkü yürüyerek.

" Hamza, beni atsana. "

" Oğlum bu saatte ne yapıyorsun burada? "

Saat sabahın altısı çünkü. Bütün gece uykusuz geçti yarış var diye. Taksiye binip yola çıktıklar. Tonya'lıydı Cemali. Muhabbet ederek giderlerken dört yolda Hami'nin arabası geçti önünden ve Sürmene'ye giden yola girdi. Normalde karşıya doğru gidecek olan taksiyi yolu uzatmak pahasına Hami'nin peşinden yönlendirdi Cemali.

Sabahın bu saatinde onun Sürmene'de ne işi vardı? Hami Sürmene'ye Deniz var diye giderdi eskiden. Şimdi onu oraya götürecek hiçbir şey yoktu. Ama bir yandan içini huzursuzluk kapladı. Tufan'ı, Yasemin'in evinden çıkarken gördüklerinde ki sabah da Deniz'in bindiği taksi Cemali'nin taksisiydi.

Bu memlekette yıllarca taksicilik yaptı gece gündüz. Herkesin her şeyini görmüştür. Şahit de oldu. Hatta bazen müşteriler anlatırdı yine haberi olurdu. Cemali, bu şehrin kulağı olabilirdi. Taksicilik güzel meslekti, kimin ne olduğunu en iyi onlar bilirdi.

"Yavaşla kardeş" dediğinde Hami de yavaşlıyordu. Hemde Yasemin'in evinin önünde! "Senin haysiyetini s#kim" diye söylendi Cemali. Hami daha eve giderken kapı açıldı ve o eve girdi.

Cemali telefonunu çıkardı. Deniz'i arayacaktı. Hiç düşünmeden aradı. Telefon çalarken o kapıya dikti gözlerini.

"Efendim Cemali."

"Canım rahatsız ediyorum ama bir şey söyleyeceğim."

"Hiçbir şey söyleme" dediğinde sesinden aldığı durgunlukla arkaya döndü. Orada da bir taksi vardı.

"Sen misin?"

"Maalesef."

"Geliyorum."

"Gelme. Evine git. Ben iyiyim."

"Emin misin?"

"Tabi canım."

"Nasıl peki?"

"Az önce bizim evin önünde çalan telefonu gizleyerek meşgule attı da işkillendim."

"Çok üzgünüm canım."

"Bende Cemali. Hem nasıl üzgünüm bilemezsin."

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%