Yeni Üyelik
36.
Bölüm

35.BÖLÜM - SAĞLAM KAFA

@betulokssuz

Pazartesi günü elimize geçen delilerden sonra beraat kararını bekliyorduk adliye koridorunda. Çok kolay olduğu düştü içime. Şemsi delileri aldı, getirdi ve Gürhan bunu anlamadı. Nasıl olduğu konusunda hiçbir fikrim yok. Demirhan, Şemsi'ye ödediği parayı ödeyecekti. Bir de o parayı toplayacağız. On milyon dolar. Adam delilleri bu pahaya satmış. Elbette Hami'nin ödemesi gerekiyordu ama ben ödeyecektim. Bu yüzden Hami'ye beş olduğunu söyledi.

Aklıma gelenin başıma gelme hızı telefonuma düşen aramaydı. Gürhan Onurlu arıyordu. Kalkıp pencere kenarına gittim. Sesli bir nefes verip açtım.

"Efendim."

"Daha zeki olabilirdiniz. Benim adamımla, beni mi dolandırıcaktınız? Gülünç küçük kız, gülünç."

"Bende bir acayiplik olduğunu yeni fark ettim inanır mısın?"

"İnanırım. Bana on milyon dolar borcun var küçük hanım. Şu an itibariyle yirmi milyon dolar oldu. Paramı bir saat içinde getirmezsen elli olacak."

"Mümkün değil."

"Ne istediğimi biliyorsun. O deliler bir yerden fırlamasın diye değil ha! Çünkü gerçekten hepsini verdim. Sevgilin ondan beraat eder. Peki ya, canını kim koruyacak?" Gözlerimi sımsıkı yumarak içimden küfürler saydırdım. "Benim adamımla bana oyun oynamak ne demek seve seve gösteririm. Beni çok kızdırdınız."

"Kabul ediyorum."

"Bir saat içinde o hakim amcanla yaptığın sözleşmeleri, hakkımda toplanan dosyayı bana getir. Çok ciddiyim Deniz Şanlı, şu an adliyenin önünde bir katliam çıkmasın istiyorsan dediğimi yap. İçeride sana bakarım dediğimde uğruma ölmeyecek adam yok."

Telefon kapandı. Eş zamanlı Hami ve ailesi çıktı duruşma salonundan.

" Beraat "dedi Hami. Başımı salladım.

" Harika "diyerek omuzuna vurdum usulca. İki gündür bende ki soğukluğun farkındaydı. Onu Yasemin'in evine girerken görmeseydim şayet çapkınlığını görmezden geliyordum. Gözümü açacak bir şey yaptı, devamı zaman kollamış gibi sağlı sollu üstüme geldi. Yoksa onun kimlerle, nerelerde neler yaptığını bilirdim.

" Çok sevindik ya "dedi halime vurgu yaparak.

" Bu kadar oluyor bebeğim kusura bakma. Bir amcamı göreyim, sonra eve gideceğim. Sonra görüşürüz. "

Seyfettin amcamın odasına gitmek için onlardan ayrıldım. Koridorun aksine doğru yürürken gelen ağlama hissimi tutuyordum. Merdivenleri hızlı çıktım, son basamakta trabzanı tutarak basamağa oturdum.

Ellerimi yüzüme kapatıp daha fazla tutamadığım ağlamamı bıraktım. Neyin bu kadar zoruma gittiğini düşünüyordum ama bulamıyordum. Sebepsiz bir şekilde ağlamak istiyordum.

"Deniz, kızım!"

Ellerimi açıp yüzümü sildim hızla.

"Amca!" Ayağa kalktım hızla.

"Ne oldu sana?"

"Benim senden artık son bir ricam var."

"Gel bakalım." Odasına geçtik birlikte. Ona derdimi anlattım, o da anladı. Ki hep bunu yaptı. Benim için o kadar şeyi, yine ben öyle istediğim için yaptı. Onun statüsünden faydalandım yalan yok ama artık bunu yapmak istemiyordum. Benim için bir şey yapar, yapmaz o ona kaldı ama artık başkalarından gelen sorunları kendim çözecektim. Bana dosyaları teslim ettiğinde,

"Hakkını helal et Seyfettin amca. Çok nazımı çektin."

"Yine olsa yine yaparım."

"İyi ki varsın."

Adliyeden çıktığımda Cemali bekliyordu beni.

"Sen niye gitmedin?"

"Merak ettim seni çiçeğim, iyi misin?"

"Eh! Biraz şöyle, biraz böyle."

"İyiymiş. Götüreyim seni."

"Yok canım, kendim giderim sağ ol. Yürüyeceğim biraz."

"Peki ama bir şey olursa -"

"Ararım mutlaka."

Taksiye bindi. Çünkü Asım abi onu geri çağırdı işe, o da gitti. Aynı taksi, aynı iş. İnsan başladığı yere hep dönüyordu. Buradan bunu anlıyoruz, yine ve yine. El salladım giderken.

Kaldırım boyu yürümeye başladığımda Gürhan Onurlu'ya mesaj attım. Babam bunu yaptığım ne düşünürdü bilmiyordum ama baştan mağlup olduğum savaşta kılıç sallamanın hiçbir anlamı yoktu. Karşımda hırslı, gözü dönmüş, güçlü bir adam varken ne yapabilirdim artık. Dolandırıcılık yapan bir adam, adam mı vurmayacaktı?

"Pişt" sesiyle sağa baktım. Tufan oradaydı. "N'ber?" diyerek yanıma geldi.

"Ooo Tufan, yaşıyorsun."

"Öldürmeyen Allah öldürmüyor biliyorsun. Nasılsın?"

"İyiyim. Sen?"

"İyiyim bende. Alışverişe çıktık annemle."

"Kız isteyecekmişsiniz duydum. Seni alacak olanın aklıma sıçayım."

"Aha aha çok komik. Annem beğendi."

"Sende tamam mı dedin?"

"Anam ne derse o artık."

"İyi iyi, sen akıllanacak gibisin ana kuzusu. Aylarca yüzüne bakmayınca anam da anam dedin değil mi?"

"Çok kötü günlerdi!"

"Mutlaka."

"Annenin döndüğünü duyunca çok sevindim. Konuşmak ister misin?"

"Tufan" dedim sesli bir nefes vererek. "Ne olurdu bunu evliyken sorsaydın."

"Yapma Deniz, çok pişmanım zaten."

"Bende evlendiğime pişmanım. Benden sana naçizane küçük bir tavsiye, seni yaşamış bir kadın olarak söylüyorum. Evleneceğin kıza saygı duy, ona değer ver ve mutlaka her akşam eve gittiğinde önce halini hatırını sor. Saatlerce konuşacak olsa bile asla usanmadan dinle. Çünkü eş bir yara açınca, onun kapanması hiç kolay olmuyor. "

" Benim kapanmayan bir yaran olduğumu mu söylüyorsun? "

" Ben yaraları hiç sevmem Tufan. Bir kere yara olan, hep olur çünkü. Sana hayatta başarılar. Kendine dikkat et."

"Keşke bir şansım daha olsaydı seninle. Düzeltmek için her şeyi yapardım."

"Belki de. Ama ben işte şansı bir kere verip sonra s#ktir ediyorum."

Yürüdüm. Yürümeye devam ediyordum. Beni karamsarlığı altına alan olayları temizlemem lazımdı benim. Acilen toparlanmam lazımdı.

Yolumun üstünde bir çocuk parkına girip banka oturdum. Çocuk parklarını severim. Hep babam götürürdü. Salıncakta saatlerce sallardı beni. Babamlı ve kısmen annemli güzel anılarımızı seviyordum. Çocukken her şey ne kadar güzelmiş ya. Annen ve baban yanındaysa dünya sana güzel ama büyümek. Şu her gün büyümeler var ya, hep sıkıntı anasını satayım. Ben eski günleri özledim. Her sabah okula gitmeyi, tanıdığım insanlara selam vermeyi, kendi halimde olmayı özledim.

Ne yaptım kendime Allah'ım?

"Aaah" diyerek oturdu yanıma camış. Dosyaları verdim hiç uzatmadan. "Çocuk parklarını hiç sevmem."

"Ben sordum mu şimdi sana böyle bir şey?"

"Anlatmak istiyorum küçük kız."

"Hah seni de dinleyeyim hadi, anlat. Dök içini."

"Benim babam huysuz bir adamdı. Annemi döverdi, bizi döverdi. Annem yediği dayaktan öldü benim ama ben çocuklarıma hiç el kaldırmadım."

"Feyzanur Hanım seni vururdu bence."

"Doğru."

"Hep doğru tespitlerim vardır. Ama çocuğuna günahı öğretmemek dayaktan daha kötüdür Gürhan Bey. İnsan hakkına girmenin ne büyük bir günah olduğunu, vicdanın olduğunu öğretmemek çok kötü."

"Bize öğrettiler de ne oldu? Kızım bu dünyada yaşamak için elinin kirlenmesi lazım. Çok paran olması lazım ayrıcalıklı olmak için. Sen nerden bileceksin? Senin doğduğun hayat ayrıcalıklıydı zaten. Sokağa çıkınca gördüğün on kişiden dokuzu sana ayrıcalık tanır, çünkü baban bunu sağladı değil mi? "

" Allah razı olsun babamdan. Bir fiske vurmadı, günahı öğretti, yalan söylememeyi de. Benim babam adam gibi adamdı. Ah babam sağ olsaydı da, seninle hiç tanışmasaydım. Bir karlı dağ gibiydi, bir yayla güneşi, dağların rüzgarıydı benim babam. Çok erken kaybettim. Biliyor musun Gürhan Bey, bu yüzden erkeklerden yana hiç şansım yok. Hep dandik adamlar seviyorum. Sonra böyle kollarımı bağlıyorum, düşünüp duruyorum. Nerde yanlış yaptım?"

"Senin baban, benim karımın aşkıydı." Kafamı bir anda ama ona döndürdüm.

"Az daha salla."

"Doğru söylüyorum. Feyza aşık oldu babana, çok iyi bir adam ya çünkü. Ali Osman hiç yüz vermemiş ama benim karım buna rağmen sevmiş senin dağlarının güneşini."

"He sen benden o yüzden nefret ediyorsun."

"Yo, benim ki nefret değil. Ben işime yarayanı severim. Soruna gelecek olursak da, belki de doğru adama denk gelmemen annenin kaderindendir. Kız çocukları annesinin kaderini yaşar derler. Teşekkürler Deniz Şanlı, güzel sohbetti. Yarın şirkette görüşürüz."

Evlat olsan sevilmezsin, def ol. Tipine Trabzon semalarında poşet çay demlediğim.

Ayağa kalktım. Yürümeye devam...

*

" İki gündür yokum oğlum"dedi Selo. Kafede meclis toplantısı var çünkü. Deniz yok sadece. Masa tam kadro, artı İbo ve Selen de gelmişti. Selen hâlâ bir hayli üzgün olduğundan ve şoku üstünden atamadığından Buse'ye sarılma ihtiyacı hissediyor, sarılıyordu.

"Ben iyiyim minnoş."

"İyisin değil mi? Ben hâlâ biraz üzgünüm."

"Neden ya, geçti gitti boş ver."

"Bugün kısır olabileceğimi öğrendik."

"Ne?"

"Öyle genel bir tahlil verdik, böyle çıktı. Takdiri ilahi."

"Canım çok üzüldüm."

"Bense sana yapılanların bedeli olarak görüyorum."

"Asla böyle düşünme Selen, çok üzülürüm gerçekten."

"Üzülme. Her şeyin bir çaresi vardır. Ben evlatlığım mesela. Annemle babam beni bebekken evlat edinmiş. Çok güzel bakıldım, çok iyi davrandılar. Belki bende bir gün kendim bir çocuğu evlat edinirim."

"Bu her şeye bedel işte. Kötü oldum şu an."

"Yok ya o kadar üzülmedik biz. İbrahim üzülmedi mesela, beni sevmiyor herhalde" deyince Buse tatlı şakasına güldü.

"Alemsin. Başka hastanelere de görün mutlaka. Ben bebeğiniz olsun isterim. Evlat edinirseniz de, ki daha değerli, çok çok mutlu olurum."

"Of sen nasıl bir insansın ya çıldıracağım." Kocasının yanına oturduğunda Buse siparişlerini aldı. Demirhan geldi.

"Nerde bu kız Buse?"

"Deniz mi?"

"Hı, arıyorum açmıyor."

"Bilmiyorum ki, ben aradım açtı evdeyim dedi. Hami, bir şey mi oldu?"

"Onu bende bilmiyorum, bana hiç pas vermedi."

"Senin bunu bilmemen efsane bir olay" diye mırıldandı Cemali.

"Ne diyon lan? Ne geveliyon?"

"Şi Hami, sakin" dedi İbo.

"Sana gevelemişim gibi mi geldi? Senin bunu bilmemen kardeş, efsane bir olay dedim. Tamam mı? Duydun mu?"

Selo - "Şi oğlum hanımlar var, ne oluyor lan?"

"Dur dur, derdin ne Cemali hayırdır? Varsa bir şey söyle bilelim."

"Burada söylemeyeyim, üzülürsün."

"Ne diyorsun lan sen?" diyerek ayağa kalktı. "Karın ağrın ne?"

"Hey" diyerek geldi Bekir tepsiyi yan masaya bırakıp. "Gülçin bara geç güzelim sen. Yaprak, Selen sizde." Kadınlar bunu dinleyip kalktı masadan belli ki olay var. "Ne oluyor lan?"

"Bilmiyorum onu Cemali söyleyecek."

"Lan sen ne yüzsüz bir adamsın" diyerek ayaklandı Cemali. "Bir de adamım diye geçiniyorsun."

Selo - "Hop serin gel aslan parçası."

"Senin varya Hami, senin Tufan itinden hiçbir farkın yokmuş. Aynı karının evine girip çıktınız, aynı karıyla düşüp kalktınız, bir de hiç yüzünüz kızarmadan adamım diye dolandınız."

Selo, Hami'nin üstüne yürüyüp - "Ne diyor lan, ne diyor oğlum?" derken Buse tuttu.

"Ölüyor aşkından Hami Façalı, senin aşkını s#kim. Tamam mı? Ciğersiz herifin tekisin. Dün sabahın köründe seni o kadının evine girerken gördüm, hemen Deniz'i aradım ama bil bakalım ne oldu? Zaten seni takip ediyormuş. Deniz ne yapıyor biliyor musun şimdi? Ben söyleyeyim, seni bitiriyor. Aynısını Tufan'da yaşadık. Durdu, bir müddet sustu, her şeyi yuttu ama bir patladı efsaneydi. Ben oradaydım, biliyorum. Yalancının, düzenbaz herifin tekisin. Ne büyük bir hazineye sahip olduğundan haberin bile yok senin. Yemin ederim ben utanıyorum ya, ben utanıyorum sizden. S#ktir git Hami. Senin Deniz Deniz demelerin dümen çevirmekmiş ama karanlıkta deniz feneri olmadan o dümeni nereye çevirirsen çevir alabora olmaya mahkumsun. "

" Deniz feneri olduğumu "diyen sesle herkes kapıya döndü. Deniz gelmişti." Kimsenin anlamayacağını sanırdım "diyerek yürüdü ve anlaşıldığı üzere dut gibi sarhoştu." Şimdi böceğim" dedi elini omzuna koyarak. "Seninle bu konuşmayı ayık kafayla yapamayacağımı fark ettim. Çünkü sen gerçekten ayık kafayla terk edilemezsin."

"Deniz düşündüğün gibi değil."

"Ne düşündüğümü nerden bilebilirsin? Şimdi ben bir kadın olarak gittim, o kadın müsveddesine sordum sen hayırdır benim sevgilimle? Bana dedi ihtiyacım vardı para verdi. Tabi ki olabilir, yani yardıma ihtiyacı varsa elbette yardım et ama olay bu değil. Senin beni sevdiğini söylerken orada burada birilerini düzme huyun vardı. Ben seni sallamadığım için çokta takılmadım. Bilal abiyi aldatmışsınız oğlum siz! "

" Bilmiyordum Deniz. Tanımıyordum. "

" Ama becerdin, hemde beni sevdiğini söylerken. Senin karakterini s#kim. Olay yine bu değil bak çıldıracağım. Hapisten çıkar çıkmaz nerde aldın soluğu? Hadi öğrendin ben evlendim diye kızdın neyse ne. Hami beni herkes tanır. Benim sevgilim varsa bilirler. Benim hiç tanımadığım biri karşıma geçip senden hamile olduğunu ama ona para verip kürtaj olmasını söylediğini söyledi! Bu da bu sabah oldu. Çarşıdan geçerken. Biz burada herkesin gözünün önünde Bekir'in bebeği oluyor diye ne kadar sevindik değil mi? Sen iki yüzlüsün. Ama hata bende, ben yıkmayacaktım duvarlarımı. Sen duvarlarımı değil, gözümü en sevdiğim renge boyadın canım benim. Ne kadar seviyorsun süslü cümleleri. Çok aşıktı, ölüyordu hey yavrum. Şimdi kafana silah dayasan, çekip vursan kendini neye yarar. Beni aşağılık gibi hissettirdin. Ben istemedim oğlum senden adam vurmanı. Benim için hapse girmedin sen. Sen tamamen erkekliğinden girdin. Errrkek. Ama beraat ettin, benden alacağını aldın. Telafi ettim bence. Bu perdeyi kapattım, duvar kalmadı malum ama sende kapatacaksın. Adımı anmayacak, yoluma çıkmayacaksın. Arkadaşım kal ama bir daha asla beni sevdiğini söyleyeyim deme. Vururum Hami, çok ciddiyim yaparım. "

İki şişe şaraptan sonra artık iyice sarhoş olmuş, ayakta duramaz olmuştu.

" Selo! "

" Canım. "

" Beni eve götür, ben uyumak istiyorum. "

" Gidelim, gidelim canım. Yaprak gidiyoruz. "

Rüzgar esti yazı şenlendirdi. Rüzgar esti ekinler yapıldı. Rüzgar esti köyler bitirdi ve rüzgar esti sonbaharı getirdi. Yaprak dökümü gerçekleşirken lodos vurdu kıyılara. Deniz çağıl çağıl.

Aylardan yine Eylül...

 

 

Loading...
0%