@betulokssuz
|
"İyi misin?" diye sordu Şemsi. Başımı salladım. "Ufak bir patlama." "Ne kadar ufak?" "Olduğu kadar." Araba bizi onun mıntıkasına getirdi. Arabadan inerken kapımı açtı adamlarından biri. Diğeri arabayı çektiğinde Şemsi karşıma geçip kollarımı tuttu. "Ne konuşacağız?" "Öyle genel." "Eve mi gidelim, bara mı geçelim?" "Yürüsek." "Olur." Elimi tuttu. Şu geçen bir yılda hayatımın bütününü etkileyen bir gece paylaştık. Yeni binaya geçtiğimde bir gece düzenlemiştim. Okulu açmadan önce piyano dersi verdiğim kızlarım eğitimi tamamlayınca onlara özel bir gece. Herkesi davet ettim ama bir tek Selo ve Yaprak gelmişti. Gecenin sonunu gören olmadı bizden annem dışında. Şemsi'nin barına geldim o gece. Yalnızlığımı kamçılayan bir hüzün vardı ve acısını bitirdiğim şişeler çıkaracak sandım. Öyle olmadı. Biz o gece yalnız kalmışız, beni evine götürmüş ve ondan sonrası yoktu bende. Çok sarhoştun burada uyu istedim dedi ama kontrolden çıktık dedi. Sonra hatırladım öyleydi. Ertesi gün hapı aldım ama o da oldu. Gebe kalmış, onu düşürmüştüm. Şemsi yine yanımdaydı. Aslında düzeltmeye çalışıyordu kendini benim iyiliğime yetişmek için ama bende iyi değildim artık. Aramızda hiçbir şey yoktu ama var gibi de. Olsun istiyordu. Epeyce uzaklaşmış yıkıntıların arasında ki eski tribüne çıkıp oturmuştuk. Kuru soğuk vardı. Kar çok az yağdı geçti. Yağmur zamanını bekliyor gibi. Hiçbir şey eskisi gibi değildi. Ben eskisi gibi değilim ki. Hâlâ biraz ağlamaklıydım. Karnım ağrıyordu, pek iyi değildim. "Üşüyor musun?" diye sorduğunda yönümü ona döndüm. Başımı iki yana salladım. "Geçen ay evime davet ettiğim yabancı üç misafirim vardı." Bana döndü. Şu gözümün içine içine bakması ve ilgiyle dinlemesi yok mu? "Bir piyano kaydımı vermiştim Roberto'ya. O da onu ülkesinde bir müzik şirketine göstermiş. Davet ettiler beni, bir yıllığına." "Gidiyor musun?" "Bilmiyorum Şemsi. Okul var, annem var. Ben Trabzon'dan hiç çıkmadım. Sence ne yapmalıyım?" "Gitmesen! Ben seni özlerim Şanlı" deyince ıslak bir gülümseme oldu yüzüme. "Deli gibi merak ederim. He bende gelirim ama istemezsin. Senden kurtulmak istiyorum dersin o da olur, kafama sıkarım." "Ciddi bir şey sordum ama." Sıkıntılı bir nefes bıraktı buz gibi havaya. Sonra sigara çıkardı, yaktık birer tane. "Deniz ben nasıl git ya da nasıl gitme derim? Sen bunu yapıyorsun? Çok da güzel yapıyorsun. İstediğin buysa git ama benim söylediğim önemliyse, önünde durmam bil bunu. Engel olmam, canını sıkmam, aramazsan aramam. Saygı gibi bir şey duyarım. O neyse artık" Gülüşüm yine saçıldı ortalığa. Elini yüzüme koydu. "Şöyle gülüyorsun da, hiç kalbimden haberin yok. Ritmini değiştiriyorsun yapma. Dizlerimin bağına ihtiyacım daha yaşım çok genç." "Şemsi, yara aldık." "Ama ben o yarayla tutuldum sana. Ulan şu şehirde her şey olur dedim ama sen o her şeyin içinde yoktun. Biri deseydi bana aşık olacaksın sen bu kıza, dalganı s#kerim derdim herhalde. Şanlı mı? Es kaza bir şeyler olmasa görmüyordum bile ben seni. O geceye kadar hiç aklımdan geçmeyen bir detaydın. O sabah, gözlerimi açtığımda baktığım çok farklı bir pencereydi. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı zaten, belliydi. " Sustuk ama baktık birbirimize uzun uzun. Derin baktık, derin daldık. Yıktık sonra tabuları. Aynı anda yaklaşıp öpüştük. O geceden sonra ilk defa bu geceydi. Buz gibi havadan sımsıcaktı. Titriyordu mafya bozuntusu. Dudaklarımızı geri çektiğimizde önüne dönüp, başını önüne eğerek, elini gözlerine siper ederek ağladı. Sigarayı atıp başımı omzuna koydum. Bu aylardır yapmak istediği şeydi. Hastaneye kaldırıldığım gece annemle birlikte başımdaydı. Onu ilk defa o kadar sert görmüştüm. Kendini tutarmış meğer. Hiç tepki vermeyince onun için önemli değil sanmıştım. Ve ben o gece bunu yalnız başıma yaşamamak için ona kendim haber vermiştim. Şemsi düşük yapıyorum dediğimde o sesinin soluğunu kesildiği kısa bir andı. Çenemi omuzuna yerleştirip elimi çenesine koyarak yüzünü kendime çevirdim. Yüzü sildim usul usul. Elimi tutarak avcumu öptü sıkı sıkı ve defalarca. "Evlenelim mi?" diye sordum. Güldü. "Şanlı, hiç şaka kaldıracak durumda değilim yani." Yüzünü kendi toparladı. Tamam ben ağladığını kimseye söylemem canım. "Gitmek istemiyorum Şemsi. Bir de yerimden ayrılırsam yoldan çıkarım." "Haa! Bak doğru" diyerek kolumu sırtıma sarıp beni cüssesiyle soğuktan korudu. Ellerimi aramıza koydum ısınsın diye. "İyisi mi biz evlenelim." "Tamam teklif et." "Efendim?" "Diz çök, bana evlenme teklifi et." "Ya ben sana kurban olurum ama şimdi ortam müsait değil." "Kesin öyledir." "Öyle öyle, sonra şeyaparız sıkıntı yok. Eee sen şey diyordun" deyip çenemi tutarak başımı kaldırdı. Küçük küçük öptü dudaklarımı. Gülüp durmasam ya. "Şimdi üşüdüm diyordum." "Kalk kalk, ben seni ısıtacağım" dedi kalktık. Evine geçtik. Kapısından girdiğimizde kabanımı çıkardım. O da aynı şekilde. Beni kendine çevirdiğimde kendimi kucağında buldum. Bacaklarımı açarak beline sardım. İnanılmaz öpüşüyorduk. Salonda koltuğa geçtik. Birlikte olmadık ama uzun uzun öpüştük, sarıldık, ısındık. Kucağındaydım ve çok yorgundum. Çok sıkı sarılıyordu. Kendimi bir aidiyet içinde hissediyordum. Bedenime bir öpücükten fazlasını yapan bu adama karşı enteresan bir güven duygusu. Şemsi çabaladı, bu da bir günde olmadı. Bu geceye kadar başıma bıraktığı öpücüklerin dışına hiç çıkmadı. Oysa o gerçekten tekinsiz bir adamdı ama ben ondan korkmazdım. Kafa tutuyordum ve buna bir şey demiyordu. Yoksa ona kafa tutmak! Adamı öldürür. "Benim yanımda Bergüzar anne, merak etme" dediği duydum. Anneme haber vermeyi unutmuştum. Kucağındaydım hâlâ. "Tabi tabi, ben getiririm. Görüşürüz." Telefonu kapattıktan dudaklarını yanağıma bastırıp kokladı tenimi. Anneme anne diyordu düşük yaptığım geceden beri. "Saat kaç?" "İkiye geliyor." "Gidelim mi?" "Fark etmez." "Bana fark etmez deme Şemsi, ben çok sinir olurum." "Valla! Tamam gidelim o zaman, annen merak etmiş. Buse gitmiş size çünkü." "Aaağğ, hiç kalkmak istemiyorum şu an." "S#ktir et o zaman, uyuyalım." "Dengesizsin yemin ediyorum." "Yanımda kal, bana uyar. Hiç kalkma buradan canıma minnet. Anneni aldırırım o da gelsin. Nedu yani?" Kafamı kaldırdım, dağınık saçlarımı düzeltti. "Bir insan uyku mahmuruyken bile nasıl bu kadar güzel görünür?" Gözlerim kapanıyordu cidden ama kilidi açıldı ya, yürür durur herhalde. Usulca kalktım kucağından, o da kalktı beni tutarak. Kabanımı giydirdi, önümü kapatıp saçlarımı nazikçe kabanın üstüne çıkardı. Yüzümü sevdi ayak üstü. Hiç gidesim yoktu, sarılıp uyumak isterdim onunla. Alnımı öptü, dudaklarımı öptü. Bu öpmeler bitecek gibi değildi. Sonra çıktık. Beni evime getirirken yol boyu eli yüzümden hiç inmedi. Apartmana girip kapıya kadar çıktı. Bu da alışkanlık oldu. Ne zaman yanına gitsem, geri getirip beni anneme teslim ediyordu. Kapıyı açıp eve girdim. Annem salondan çıktı. "Hoş geldiniz çocuğum." "Kim var anne?" Buse geldi kapıya koridordan. Herhalde odamdan çıktı. Şemsi'ye kötü kötü baktı. "İyi geceler Bergüzar anne." "İyi geceler oğlum." El salladım kısaca. Kabanımı çıkarıp astıktan sonra çantam elimde odama geçtim. "Deniz, Şemsi ne dedi annem?" "Iım" diyerek döndüm odanın kapısına döndüm. Alımını kaşıdım. "Evlenelim dedik anne." Anne "Ya!" derken, Buse "Ne!" dedi. "Teklif et dedim ama etmez şimdi o alemci. O şimdi düşünsün, yarın arar beni. Ondan sonra ne yapılacaksa yaparız." Üstümü çıkarıp banyoya geçtim. Buse geldi yanıma. Küvetin dolması için suyu açtım. "Konuşalım mı?" "Gerek kalmadı ki." "Deme öyle ama çok üzülüyorum." Bende üzülüyordum. Bunu yaşarken yanımda kimse yoktu diye. Bütün çocukluğumu paylaştığım can kardeşlerim yoktu yanımda. Ağır oldu, ağır geçti ama geçti. Dolan küveti hazırladığın suyun içine girdim. İkimizde ağlıyorduk. O zaman ki çaresiz hissime, yalnızlığıma, yanımda olmayışına. Beni uzunca yıkadı. Telafi eder gibi, yaralarımı sarar gibi. Duştan çıkıp kurulandıktan sonra odama geçtik. Giyindiğimde saçlarımı taramaya başladı. "Keselim mi?" diye sordu. "Yok, Şemsi seviyor." "Allah Allah" dedi gülerek. "Uçlarını toplayayım hadi." "Olur." Eline makası aldı. "Emin misin Deniz? Evlenmeyi diyorum." "Eminim." "Bayağı eminsin! Neden? O senin yakınından bile geçmeyeceğin bir adam." "Ama çok tatlı Buse. Bizi hiç yan yana görmedin o bana aşık olduğundan beri. O kadar güzel seviyordu ki. Kendimi onun yanında aşırı güvende hissediyorum. Böyle sanki o yanımdayken başıma bir şey gelmezmiş gibi. Hiç incitmiyor, gözlerini üstümden hiç ayırmıyor ve çok derin bakıyor. " " Hım. O biliyordu düşük yaptığını değil mi? " " Ben aradım onu düşük yapıyorum diye. Koştu geldi. Onun öncesinde ben kendimi kötü hissettiğim için görüşmüyorduk ama hastanede ki geceden sonra üstüme çok düşer oldu. Çabaladı biz olalım diye ama yine cesaret edemedim. Bu gece de çok tatlıydı. Buse o aklıma her geldiğinde karnımın içi karıncalanıyor benim. Çok derin bakıyor ama ben ona bakarken artık gülmeden edemiyorum, ciddi duramıyorum. İçimi görüyormuş gibi hissediyorum, utanıyorum. Hatta ki beni biliyorsun ne kadar rahat bir insanım, konuşma tarzım bile öyle ama onun yanında minnoş bir kedi gibi oluyorum. Bu gece öpüştük mesela, asla içmedim ve kendim istedim. Buse içim çekiliyor, içimi çekiyor kendi içine sanki. Anladın mı? " Kesmeyi durdurup önüme geçti. " Deniz sen aşık mı oldun?" " Hiç bu kadar içerden hissettiğim olmadı. Kelimelerle ifade edemiyorum. Bana dokunuşu, elimi tutuşu, sarılışı çok farklıydı. Ben ilk defa bir erkeğin kucağında uyudum ve çok enteresandı. Nasıl desem?" "Evin gibi mi?" "Heh! Evim gibi. Korunaklı, huzurlu, konforlu." "Ve o Şemsi mi yani?" "Evet. Bana çok iyi bir insan. Hep öyleydi ama. Şemsi racon keserken bile bana ters davranmazdı. Şimdi çok daha nazik, kibar, çok tatlı ya Buse. Bizi görmeni istiyorum. Bize bakmanı ve ne düşündüğünü bilmek istiyorum." "Ya heyecanını yerim. Of istiyorsan tabi ki. Sana böyle hissettiriyorsa zaten severim bende onu." Saçlarıma fark edilmeyecek bir değişiklik yaptığında yatağıma girip sarıldık. Hep uyuduğumda göğsünde yine rahatım yerindeydi. "İlişki ertesi nasıldı lokumum?" diye sordu korkarak. " Hiç hırpalamamış beni. Asla canım yanmıyordu. " " İşte bu iyi, oh yüreğim serinledi. Çok korktum Allah'ım." "Diyorum sana, çok nazik." "Bakacağız bakalım. Ben yanındayım canım, bir süre saldığım ve yanında olmadığım için özür dilerim." "Bir süre saldığın ve hayatın tadını çıkardığın için teşekkür ederim lokumum. Sen bunu sonuna kadar hak ediyorsun. Ama söyle... De ki saldım. Biz -" derken ağzımı kapattı. "Anladım seni tamam. Seni beklentide bırakmayacağım bir daha asla." Yine can canaydık. Anladım ki bize hiçbir şey olmaz. * Kafe akşam saatlerinde yine gençleri ağırlıyordu. Deniz iş çıkışı gelmiş, bir masada hesap kitap yapıyordu bilgisayarı önünde. Aynı zamanda fonda çalan şarkılarla hem söyleyip, hem dan ediyordu. "Bir kahve daha" diyerek yeni kahveyi önüne koyup boş kupayı aldı. "Sağ ol canım." Tepsiyle bara geçtiğinde Demirhan geldi kulağında telefonla. Bar taburesine oturduğunda Buse alttan onun bilgisayarını çıkarıp önüne koydu. "Teşekkür ederim aşkım" diye uzandı. Buse de yanağını uzattığında öptü. "Hemen bakıyorum" dedi telefona. Bilgisayarı açıp o da işe daldı. Buse müşteriler arasında işini yapıyordu. Mutfak ve servis gayet düzenliydi. Buse kapıdan giren adamı görünce onu karşılamak için kapıya doğru yürüdü. "Hoş geldin Şemsi." "Hoş buldum Buse. Nasılsın?" "İyiyim, teşekkür ederim. Sen nasılsın?" "Bende iyiyim sağ ol." "Deniz şurada oturuyor, sen geç sipariş almaya geleceğim." "Sadece sade kahve." "Tamam o halde. Geç lütfen." Şemsi, Deniz'in yanına giderken onları rahat göreceği bir yere geçti. Şemsi arkasından yaklaşıp başında öptü önce. Siyah kupalardan birini alıp içine kahve doldurdu. Bu sırada Şemsi karşısına, değil yan sandalye oturdu. Kahveyi götürürken Deniz çalışmaya ara vermiş ona dönmüştü. Kahveyi bıraktı Buse. "Afiyet olsun" dedikten sonra Deniz'e göz kırptı. Elbette uyumlarını izleyecekti. Şemsi'in hallerini en çokta. "Teşekkür ederim." "Ne demek" diyerek yerine döndü. Şemsi Deniz'in sandalyesini kendine doğru çekip kolunu onun sandalyesini üstüne koyup, elini sırtın koydu. Temas seviyor! Ve daha iki kelime etmeden saçlarını fark etti. Saçına dokunarak sordu. "Ne yaptın saçlarına?" "Bir şey yapmadım." "Yapmışsın Şanlı!" "Uçlarında aldı Buse, o kadar fark edilmiyor ama." "Ben ederim." Dikkatliydi Şemsi, demek ki boş bakmıyordu. Beğeniyle salladı başını Buse. Demirhan onu fark edince arkasına döndü. Onları samimi görünce bir afalladı. "Ne oluyor canım?" "Anlatacağız canım, herkes gelsin." "Niye dikizliyorsun peki?" "Dikizlemiyorum, izliyorum." "Neden?" "Deniz yan yanayken bizi izle dedi." "Allah Allah bende izleyeceğim" dedi döndü. Birlikte bakıyorlardı hallerine. Deniz'in utangaç tavırları vardı onun yanında. Konuşurken Şemsi onun gözlerine, yer yer dudaklarına bakıyor, ilgili gözleri yüzünde geziniyordu. Kaşlarını kaldırdı Buse. "Bunlar flört ediyor" dedi Demirhan. "Değil mi ama?" Şemsi'nin yüzünde mağrur bir tebessüm vardı ve ara ara o tebessüm mimiklerle değişiyordu ve gülüyordu ona içten bir samimiyetle. Selo gelmişti. "Hop selamun-" dedi masayı görünce. "Oha!" deyince Demirhan onu yan tabureye çekti. "Ne oluyor ya?" "Şi Selo, izle." "Bu denyo benim kardeşime neden dokunuyor?" diye horozlandı. Çünkü Şemsi'nin sol eli kızın yüzünü seviyordu. "Ve Deniz neden buna izin veriyor?" "Sabırlı ol tatlım." İbo ve Selen geldi. Nereye bakıyorlar diye bakışında onları gördü. "Lan!"diyerek üstlerine gidecekken Demirhan tuttu. " İbo, saçmalama. " " Ne oluyor oğlum? " " Oluyormuş bir şeyler öğreneceğiz, dur. " " Buse! " " Sakin olun ya. Deniz aşık olmuş? " " Şemsi'ye! "diye bağırdılar hep bir ağızdan. Şemsi ve Deniz seslere döndü. Adam adını duyunca normal olarak. Bu olunca herkes harekete geçip masaya gitmeye başladı. Şemsi ve Deniz normal oturuma geçince herkes masanın sağın soluna ve karşılarına olacak şekilde oturdular. Şemsi kollarını bağladı ve bakışlara baktı tek tek. Deniz evraklarını toplarken bir iki kayıt daha girdi bilgisayara. Kaş altında baktı Selo ve İbo'ya. Kimse konuşmuyordu. Ters bakışlar hüküm sürüyordu masada. Annesinin mesajına cevap yazdıktan sonra bilgisayarını ve evraklarını çantaya topladı. "Hoş geldiniz çocuklar" dedi ortamı yumuşatmak için. "Şemsi'yle tanışın, sevgilim" deyince vurur yüze acı ifadeleri. Selo - "Sevgi neydi ballim?" dedi kızar tonda. "Emekti ballim." "Hı. Diyeceklerim bu kadardı ballim." İbo - "Ne mana siz ben anlamadım?" dedi dan diye. "Ne alaka yani. Birbirinizin dengi misiniz siz?" Selen - "Hayatım, nerden çıktı" dedi az sesle uyararak. "Şemsi sen hayırdır? Görüşüyorsunuz, içiyorsunuz, eğleniyorsunuz bir şey demiyoruz da, bu kadarı çok fazla." "İbo!" dedi Deniz. "Sevgiliyiz dostum tamam, sakin ol." "Dünya da başka adam kalmadı bunu buldun" diye parlayınca herkes şaşırdı. "Ayıp ediyorsun İbrahim" dedi aynı tonda Şemsi. "Ne ayıbı lan? Sen kendine baktın mı? Sen bizim kardeşimize layık mısın?" deyince Deniz panik oldu. Deniz - "Aaa ama, bu ne üslup İbo? Normal normal sohbet ediyoruz. Bir de evleniyoruz desek?" "Yok daha neler. Dünyada izin vermem ben buna!" "İbo" dedi Buse. "Kime sinirlendin oğlum sen? Kız bir şey söylemeye çalışıyor şurada, sakin ol." "He sence okey yani Buse!" "Hoba" dedi Selo. "Kardeşim tamam okey değilde, üslupta bu değil." "Anlamam Deniz. Bitireceksin bu saçmalığı!" "Saçmalık derken" dedi Şemsi. "Benim uğradığım muamele saçmalığın daniskasıyken ben burada oturmuş aşık olduğum kızın kardeşlerini bayağı bir şey söyleyecekler diye dinliyorum." "Tamam çok sert oldu bu" dedi Deniz. "Keselim muhabbeti. Sonra bilahare konuşuruz." "Dinleyeceksin tabi lan! Sen buraya bu kızın sevgilisiyim demeye geldiysen dinlemek zorundasın." "Bak İbo, ayarımı kaçırıyorsun." "Ha bir sende ayar var yani" diyerek ayaklandılar. Herkes aralarına girse de İbo üstüne yürüdü. "Görüşmeyi keseceksiniz." "Kesmiyorum oğlum var mı?" "Seve seve keseceksin oğlum. Benim onay vermiyorum hadi bakalım." "İbo!" dedi Buse araya girip. "Bunun yolu bu değil. Ne yapıyorsun ya?" "Bir saniye bir açılın ya. Bir erkek erkeğe konuşalım. Hani erkek ya!" derken İbo bir yumruk attı o karmaşada Şemsi dengesini kaybedip düştü dizinin üstüne. "İbo, saçmaladın artık ha!" diye bağıran Deniz, Şemsi'nin önüne geçip eğildi ellerini omuzlarına koymasıyla da geri çekilmesi bir oldu." Şaka yapıyorsunuz ya "diyerek ellerini alnına koydu iki adım geri giderek. Şemsi yüzükle duruyordu. İbo kah kah gülüyordu. Buse ve Selen yüreğini tutuyordu. Selo kalkalmıştı. Ne ara ne oldu? Kafede ki insanlar hayretler içinde bakıyordu. " Şanlı, ben çok aşığım, ne yapacağız böyle hiç bilmiyorum. Hipnotize eden auranın dışında sadece yaşamak için nefes alıyormuşum gibi hissediyorum artık. Olmadığın hiçbir yerde olmayı istemiyor canım. Seni seviyorum çok, yani felaket. Öyle böyle değil." Deniz kollarını yanına indirmiş, sulanmış gözleriyle izliyor ama gülümseyerek bakıyordu. Çünkü Şemsi gülüşünü çok seviyorum. " Benimle evlenmezsen hiç iyi şeyler olmaz bana. Az çok biliyorsun sende beni. " " Sor artık insanlar bize bakıyor. " " Önce bir şey söyleyeceğim. İbo elini ..im senin" dedi küfürü içine ederek. "Benimle evlenir misin Deniz Şanlı. Bir ömür akıl sağlığımı koruyabilmem için." Gözünden düşen yaşları silerek üstüne gitti. Omuzlarını tuttu. "Evet canım, kalk." Alkışlar olurken Şemsi ayağa kalktı. Yüzüğü kutusundan çıkarıp Deniz'in yüzük parmağına taktı. Yüzünü silerek alnını öptü. Sarmaş dolaş olduklarında fonda ki şarkı değişti, sesi açıldı. Evlenelim mi sevgilim diyordu Tuğçe Kandemir. "Çalsın davullar, oynasın dostlar. Düğümüz vaaaar" diye bağırıp oynaya oynaya geldi. Neyse ki olayı yakalamıştı. "Evlenelim mi sevgilim" deyip Deniz'e sarıldı. "Onlar hepsi biz tek diyelim." Ayrılıp zıplamaya başladılar. "Sakın abarttım sanma... Seninle ölüme bile giderim." Neşeler tavandı. "Bunu ödeyeceksin İbo!" "Ben anlamam kardeş, kız abisi diyeceksin, hakkı diyecek susacaksın." Buse - "Sen biliyor muydun ya? Ne kadar kötüsün, aklımız çıktı burada." Ses kısıldığında yerlerine geçti herkes. Deniz yüzün ancak baktı. Tek taş tabi ki, pırlanta. "Bak şimdi nasıl biliyordum anlatayım. Bu bana geldi gece iki de" dediğinde Deniz ve Buse hareketine katıldı. "İki deyip bir göstermesi Buse!" "Aynı sekiz derken üçü göstermesi gibi, salak ya of." "Buz gibi soğukta aşağıya indim. Uzun zamandır görüşmüyorduk biz aslında. Kavgalıydık çünkü." Şemsi - "Hâlâ haklıyım." "Senin haklı olman, İbişko'nun haksız olduğunu göstermez canım. Konuyu bilmiyorum ama!" "Ağzın bal yesin kardeşim, seninle gurur duyuyorum." "Aklımı çıkardıktan sonra mı İbo, ne kadar kötüsünüz karnım ağrıdı." "Neyse neyse. Şemsi'nin konuya girişi. Seviyorum. Çok seviyorum. Aşırı seviyorum. Beni mi seviyon dedim lan it, ne diyon gece gece, ne işin evimin önünde? Sıcacık evimden çıkmışım pijamayla seviyorum seviyorum diyor bana. Anlattı işte, önce bana gelmen kral hareket Şemsi, seni affettim. " " Ben ben, ben seni affettim de geldim. " " Yav he he. Deniz demiş ki evlenme teklifi et, diz çök. Şemsi diz çökmez neden olduğunu bildiğini varsayıyorum Deniz. "Başını salladı. Eski sevgili sorunsalı." Nasıl yapacağım? Dedim kardeş Deniz istiyorsa yapacaksın. Yapamam diyor bunu kendim. Pis bir de inadı var. Tamam dedim yardım edeceğim ben sana, def ol. Ettim, nasıldı? " Alkışladılar. " Teşekkürler. Şimdi esas konuya gelirsek Şemsi ben sana onay veririm, çünkü ben her türlü seni oyarım. Kardeşimin başına senin yanında bir şey gelirse, senin başına daha kötüsü gelir haberin olsun. Buse sıkılırsa, rahatsız olursa o zaten söyler, adamın anasını ağlatır. Ondan hiç şüphen olmasın, Deniz falan da dinlemez o. Burada dikkat etmen "deyince gözler hiç sesi çıkmayan Selo'ya döndü. Tebessüm etti." Selo. Ben seni bilirim, Buse seni kocasından öğrenir tamam ama Selo bizim gibi değil. O zaten Deniz senin yanına gelip gidiyor diye mutlaka bir kolaçan etmiştir. Hakkında senin bile bilmediğin bir sürü şey öğrenmiştir." Deniz telaşa kapıldı bunu hatırlayınca. Bu detayı unutmuştu. Selo biliyordu bebeğini düşürdüğünü. " Biz Deniz'in çocukluğuyuz, öz falan değilsiniz siz ne kardeşi dersen kendi ipini çekmiş olursun bizde. Tufan böyle dedi mesela boşanma olurken ki zamanlarda Buse onu az daha öldürüyordu. " " Çok fenayımdır." Deniz ve Selo masanın üstünde el ele tutuştular. " Selo, biliyordun. " " Bana söylemedin. " " Çok meşguldün. " " Deniz benim sana her zaman zamanım vardı. Tamam evlendik bir hayat yaşıyoruz ama ben seni arayacağım zamanı kolluyorum, bazen zamanı kaçırıyorum özür dilerim. Benim evimde her zaman yerin var, gece saat kaç olursa olsun kapımı çalabilirdin. " " Yapamazdım. Yaprak hamileydi, senin işin çok yoğundu. Bir de ben kalabalık etmek istemedim. Sen öğrendin madem bana neden sormadın? " " Nasıl sorulurdu bu Deniz? " İbo -" Neden bahsediyorsunuz tam olarak? " " Bu gece sizde kalayım, konuşalım sonra aklında bir soru kalmasın. " " Çok iyi olur. Yoksa bende sevindim seni mutlu göründüğüme. " İbo -" Alo, bir şey sordum. Bak Şemsi gördün. Onların dili çok farklı. " " Anladım onu. " Selo -" Diz çökmemek ne demek lan? Benim kardeşime diz çökeceksin tabi. Ne olursa olsun evlilik teklifi ediyorsan diz çökeceksin kardeşim. Hanımlar başımızın tacı." "Eyvallah. Beni geçir Şanlı, ben gideyim." "Nereye hemen?" "Ortalığı toplayayım. Gece ararım artık." "Zaten." Kalkıp birlikte dışarıya çıktılar. Ellerini tutup ikisini de teker teker öptü. " Çok kısa zamanda evlenmemiz lazım. Şimdi bile yanımda götürmek istiyorum seni. Hiç yanımdan ayrılma ya. Karnım ağrıyor bak gidiyorum diye." Deniz yine gülüyordu." Şöyle gülme işte" deyip yanağını öptü uzun uzun. "Tamam gideceğim artık. Arayacağım seni gece." "Dikkat et." "Yürürken değil mi? Gözümden senden başka bir şey görmüyor çünkü." "Ya yapma şunu." "Bana büyü yaptırdın dimi? İtiraf et çabuk." "Tabi. Yoksa nasıl bağlayacaktım seni." "Biliyordum. Neyse hocayı bulayım da söyleyeyim, dozunu biraz düşürsün, bu kadar olmaz. Vur demişsin öldürmüş." Ayak üstü fazla fazla güldürdü kızı. "Büyü yaptırmış olmama okeyiz ama değil mi?" "Herhalde. Senin gibi bir" dedi şöyle boyunu bosunu işaret ederek elleriyle. "Bi.... Bir şey bana göz koymuş, şeref duyarım hanımefendi. Siz zahmet etmeyin isterseniz ben size göz koyayım, yorulmayın siz." "Şemsi, çok tatlısın." "Bu gördüğün daha hiçbir şey. Yarın bana gel evde neler gidecek karar verelim. Hiç beklemeyelim, bunları halledelim." "Hepsi gidecek Şemsi, hepsi. Sirkeli sularla temizlenecek o ev. " "Hepsi gidecekse boya da ister, ben nerde kalacağım?" "Aşk olsun. Bizde kalırsın." "Peki nerde yatacağım" diye sordu üstüne gidip kollarını sırtına sararak. "Salonda." "Çok acımasızsın ama tamam. Senin olduğun yerde olayım, sıkıntı yok. Yine de sabah gel, kahvaltı yapalım." "Tamam." Diğer yanağını öptü uzunca. "Görüşürüz." "Görüşürüz." Şemsi arkasına baka baka giderken Deniz bekledi arabasına binmesini. Arabasına binip yola çıkınca koşa koşa içeriye girdi. Hemen Buse'nin yanına gitti. Ellerini sallayarak sordu. "Nasıl?" "Bayıldım size Deniz." "Gerçekten mi?" "Evet. O romantik çekim gücü hissediliyor. Ne kadar güzel bakıyorsunuz birbirinize. Neden o kadar utanıyorsun onun yanında?" "Bilmiyorum. Çok heyecandan herhalde. Kalbim boğazımdan atıyor Buse. Ben iyi miyim? Karnımın içinde bir şeyler oluyor." "Ay sen çok aşıksın Deniz!" Şimdi hissediyordu Deniz. Aşktı bu. Çünkü durup dururken o aklına geliyor ve gıdıklanıyormuş gibi hissediyor... |
0% |