Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4.BÖLÜM - YÜKSELİŞ

@betulokssuz

 

 

 

Merhaba canlarım yorumlarını eksik etmeyin. Uygulamada yeniyim, beni yalnız bırakmayın. Oylarınızı verip beni takip etmeyi ihmal etmeyin nüffen.

Yazdıkça bölüm gelecek, görüşmek üzere...

 

 

 

 

 

Staja başladığım dördüncü günde iş yemeğine gidiyordum. Patronunun ailesi ve aile dostları toplanacakmış. Bende aileyle tanışacakmışım. Neden olduğu ise şirketin eski sahibinin kızı olduğumdandı. Bu durum gözleri üzerimde tutuyordu nedense. Ben sadece staj için çalışıyordum. Tabi staj bittikten sonra ayrılmayı da düşünmüyorum o ayrı.

Siyah, dar bir elbise giydim üstüme. Kare yaka ince askılıydı. Seyfettin amcamın, zarif eşi hazırladı beni. Zarif bir ense topuzu yapmıştı. Bir de makyaj. Beni olduğumdan çok farklı gösteren bir hal içindeydim. Dudaklarım çok parlıyordu yav.

Odadan çıkıp merdivenleri indiğimde salonda oturan ev halkı ayağa kalktı.

"Vu hu" dedi Atay. "Deniz ablaa, bu ne güzellik?"

"Ya, yapma utanırım."

Serpil teyze - "Malzeme güzel olunca" dediğinde gülümsedim. Seyfettin amca tebessüm ediyordu.

"Çok güzelsin güzel kızım maşallah."

"Teşekkür ederim. Bu çok olmadı değil mi? Oraya neden gittiğimi de bilmiyorum."

"Hemen açıklıyorum" dedi Seyfettin amca. "Çünkü o şirkette yüzde otuz hisse senin."

"Ne?"

"Evet canım. Biraz araştırma yaptım. Amcan hepsini satmamış, yüzde otuzunu kendine saklamış. Hisse yönetimi Onurlu inşaatın ama parasını amcan alıyor." Her gün bir şey öğrenmek canıma yetti. "Ama hiç canını sıkma, ben hepsini halledeceğim."

"Aptal yerine koydular beni. Dalgınlığımdan faydalandılar. Ben o kadar ilgilenmedim ki bunlarla, çok normal aptal yerine konmam."

"Üzülme üzülme" dedi Serpil teyze. "Biz yanındayız. Hatta seninle geliyoruz. Bakalım orada neler konuşacaklar? Yanında olalım."

"Çok tatlısınız, çok sevinirim."

Koyulduk yola. Restorana kadar Seyfettin amca bütün bu işlerden bahsetti bana. Restoranın önünde bizi İsmail Albay bekliyordu. Bunu zayıf görünmemem için yapıyorlardı biliyordum. Şu an arkamdan duran ailemden kimse yoktu ama yine sahipsiz değil demek istiyorlardı. İsmail abimle sarıldık.

"Bu ne güzelluk?"

"Ama utanıyorum."

Bir yanımda Hakim, bir yanımda Albay'la girdim restorana. Büyük bir masa vardı sadece. Gözler bize dönünce insanlar şaşırıp kalmıştı. Yalnız geleceğimi sanıyorlardı, hoş bende öyle. Evden çıkana kadar buraya niçin geliyor olduğumu bile bilmiyordum ama artık biliyordum. Öyle ki onlar da biliyordu artık.

"İyi akşamlar" dedi Seyfettin amcam. Herkes ayağa kalkmıştı. Üzerimde bir çift göz vardı. O gözler Demirhan Onurlu'ya aitti. Şirketin CEO'su. Aile şirketini yönetiyordu ve açıkçası ilk defa bu kadar yakından görüyordum. Kesintisiz bir şekilde bakışıyorduk. Beni saf falan sandı, bende beni öyle sanıyordum. Ne diyeyim ki, haklı.

Haklarımı gözeten adamlarla geldim, madem babamın şirketinde hâlâ bir yerim var, onu koruyacağım. Elini uzattı, aynı şekilde elimi uzattım ve el sıkıştık. Derin bakıyordu ama bende ona bakıyordum. Bir şey demek istiyorsa konuşabilirdi. Bakarsa, bakarım. Benim utanıp gözlerimi kaçırmam onun Tufan olması gerekiyordu. Bir tek Tufan'a uzun uzun bakamam.

Yerlerimizi aldık. Yalnız olsam çoktan konuya girecekleri yerde havadan sudan açıldı muhabbet. Demirhan Bey daire masada benim sol çaprazımda kaldı ve bakmaya devam ediyordu. Onun asabi bir adam olduğunu biliyordum. Feci sinirli bir adamdı. Şirkette dört gündür çalışıyorum ve sürekli onun ortalığı inletmelerini duyuyordum.

Kalabalık bir aileydi onlar. Babasının iki tane karısı var. Demirhan'ın bir de üniversiteli bir erkek kardeşi vardı. Diğer kadından üç tane kardeşi var görünen o ki. Bu da neden bu kadar sinirli olduğunu açıklardı. Böyle babası varken normal.

"Seyfettin Bey, buraya neden topladığımızı biliyorsunuzdur" dedi Baba Gürhan Onurlu.

"Elbette. Bizde onun için geldik. Deniz'in hisselerini konuşacağız."

"Evet."

Demirhan - "Konuşacak bir şey yok bence. Deniz Hanım öğrenci, düzen aynı şekilde devam eder." Kaşlarımı kaldırdım. "Öyle değil mi?" diye sordu bana. Omuzlarımı kaldırdım. "Sizin başka planlarınız mı vardı?"

"Yoktu. Sadece staj yaptığımı sanıyordum. Ta ki Seyfettin amcam, az evvel bana hisse sahibi olduğumu söyleyene kadar."

"Haberim yoktu demezsiniz herhalde?!"

"Tam olarak öyle diyorum. Benim haberim yoktu. Amcam şirketin tamamını sattı sanıyordum ben. Ben reşit olmadan önce yaptığınız anlaşmalar bu andan itibaren bütün geçerliliğini yitirir. Okulum bitene kadar sizden işi öğrenir, sonra hisse yönetimimi isterim. "

" Aaa"dedi başını sallayarak. Bu alaycıydı. "Hisse yönetimi, hım."

"Aksi halde dava açarım."

"Sanki buna hakkınız varmış gibi" diye yükseldi bana. Hemde Hakim amcamın yanında.

"Ağır ol bakalım genç adam. Deniz haklı. Onun arkasından iş çevirmektir bu. Hiçbir kazancı olmadı. Üstelik bütün masraflarını şirketin karşılaması gerekirken burslu okuyor. Amcasıyla yaptığınız anlaşmayı bende görmek istiyorum. Sözleşmeleri rica ediyorum."

" Ama ortada senelerdir yürüyen bir profesör var Seyfettin Bey. "

" Beni hiç ilgilendirmez Gürhan Bey. Deniz'in baba mirasını hiç ettiniz. Onun hiçbir şeyden haberi yokken sizler bir düzen kurdunuz. Yasal sürece gireriz eğer diretirseniz. Maliye'den denetim isterim. Davayı açarım ve şirketin tamamını elinizden alırım hemde yok pahasına. Ya şimdi bana uygun bir teklif yaparsınız, ya da yarından itibaren başlayan süreci uzaktan izlersiniz. Şirketi mühürlerim. "

Amcam çok netti. Bir şansım vardı elbette ama henüz tam olarak şirketin başına geçecek vasıfta değildim. Böylesi de işime gelirdi. Ortak olmak da beni iyi hissettirir. Dava sürecine girersem, kazanırım, kazanırsam tek başıma o kadar işin altından kalkamaz yine satarım yarısını. Onlar alır almaz bilemem ama alırlar ve yine ama duble zarar ederler. Herkes her şeyin farkında.

"Şöyle yapalım. Sözleşmeleri yenileriz ama beş sene hisse yönetimine geçemez."

Amcamla birbirimize baktık.

İsmail abim - "Ve şirkette çalışmaya devam eder. Okulu bitene kadar stajını tamamlar, sonra mimarlık departmanında mimar olarak çalışmaya başlar" dediğinde yerimi sağlamlaştırdı.

"Kabul" dedi Gürhan Bey. Başımı az bir şey çevirerekDemirhan'a baktım. Hâlâ dik dik bakıyordu. Anlaşılan hiç anlaşamayacağız.

^^

Deniz'in şirkette ki ilk günü bayağı hareketli oluyordu. Stajyer olunca koşturması çok oluyordu.

"Bana şu adamı çağırın, hisseleri devretsin bugün. Bizi oyalayıp duruyor, canımı sıkıyor" diyen Demirhan Onurlu geniş alanda gördüğü manzara karşısında durup kaldı. Bir kız çıplak ayakla masaların etrafında koşturuyordu. Uzun saçlarını kalemle tutturmuş, yüzüne iki tutam düşüyordu. Çıtı pıtı bir kızdı. Havanın soğuğu umurunda değilmiş gibi giyinmişti.

"Bu kim?" dedi asistanına.

"Deniz, yeni stajyer. KTÜ'de okuyor."

"Ben stajyer almayacağız bu sene demiştim."

"Babanız böyle uygun gördü Demirhan Bey." Kaşlarını kaldırdı. Dudağının içini ısırırken bir süre daha izledi.

Deniz bir yerde durup eğilerek nefes verdi. Karnını tutup, yüzüne acı dolu bir ifade yerleştirdi. Demirhan belli belirsiz tebessüm etti. Fena değildi. Oradan sola dönerek babasının odasına gitti. Odaya girdiğinde az buçuk olan keyfi kaçmak üzereydi.

"Stajyer almışız baba?"

"Zorunda kaldım."

"Niye?"

"Deniz, yüzde otuz hissenin esas sahibi."

"NE!!!" Anında kan beynine sıçradı. O hisseleri kurtarmaya çalışıyorlardı. Bu da neyin nesiydi.

"İsmail Albay onu işe almamı rica etti. Bir de bu şirketin eski sahibin kızı olduğunu söyleyince anladım. Kızım hiçbir şeyden haberi yok bence. Biz anlaşmaları amcasıyla yaptık. Muhatabımız o."

"Ama bilemeyiz. O kız buraya rastgele gelmiş olamaz herhalde. Araya aracı sokmuş baba."

"İdare ederiz Demirhan, küçücük kız."

"Ya baba! Ben hisseleri kurtarmaya çalışıyordum. Gireceğim ihale için bu çok önemliydi."

"Bir şey olmayacak. Haberi yok diyorum sana. Amcasıyla hallederiz."

"Of, of" diye bağırarak odadan çıktı. Kendi odasına girdiğinde lakabının hakkını vermeye devam etti Barut Demirhan...

^^

"Harika ya, harika" diyerek babasının peşinden eve giren Demirhan barut gibiydi. Annesi ve kardeşi peşinden geliyordu. "Çocuk eyleyeceğiz belli oldu. Oyun parkı işletiyoruz çünkü."

"Sakin ol Demirhan!"

"Hiçbir şey olmaz dedin ya. Nasılda hazırlıklı gelmiş. Bir yanında Albay, bir yanına Hakim. Küçücük kızmış gerçekten."

"Yeter ula! Tamam ne edelum."

"Dava açarım diye tehdit ediyor bizi. Bu ne cüret? Biz bu şirketi alırken hiçbir şey çıkmaz dedi o pezevenk. Yıllardır çalışıyorum ben, biri çıkıp emeklerimin ortasında otursun diye mi?"

"Yeter dedim Demirhan. Farkındayım, oyuna geldik ama bu burada bitmedi. Merak etme, ben çözerim bu işi."

"Kız hisseleri satmaya yanaşmazsa indirelim kepenkleri. Şirketin yüzde yüzüne sahip olmadığımız için hiçbir ihaleye giremeyiz. Yurt dışına açılmak da hayal olur artık" diyerek merdivenleri çıkmaya başladı. Durum tam olarak bundan ibaretti. Ortağı gibi görünen hisse sahibi belli yollarına taş koyacaktı.

"Ne olacak şimdi?" diye sordu Mukaddes Hanım.

"Düşünüyorum Mukaddes. Çıkacağım ben, işlerim var" deyip çıkmaya hazırlanırken Mukaddes Hanım burnundam soludu. Öteki karısına gitmek için hep bir kaos ortamını fırsat biliyordu. Zaten öyle öyle yaptı o kadından o çocukları.

Demirhan üst katın salonunda geniş balkona çıktı. Sinirden alev alev yanıyordu da, soğuğu hissetmiyordu. Kızın yüzü gözünün önüne gelince sinirle başını iki yana salladı. Dört gündür sürekli onu düşünüyordu. Bir engel olacağından korktu, o da oldu.

*

Evin yolunu bulamayan Tufan'ı annesi bekliyordu. Boşanma işi bittiğinden beri geceleri eve gelmez olmuştu. Deniz haklıymış meğer. Tufan sabah ezanı eve girdiğinde karşısında annesini gördü.

"Ana!"

"Seni rezil. Yine o kadının yanından geliysun değil mi?"

"Sende başlama anne."

"Ben sana olmaz bu iş dedum."

"Ama bende boşandım, artık öne süreceğin bir şey kalmadı. Ben Yasemin'i seviyorum, onunla evleneceğim."

"O zaman topla eşyalarını, tercih ettiğin bu şeyde yanında durmayacağız. Bu rezilliği inatla sürdürmeye devam ediyorsan, önünü de görüyorsundur. Adının metresle anılması, bunun sana neler yapacağını düşünmüyorsan desteğimize ihtiyacın yok demektir."

"Beni kovuyorsun öyle mi ana?"

"Ben sana pırıl pırıl bir kız gelin aldım. Değerini bilsen seni ihya ederdi. Ondan yana gönlüm rahattı. Gözünü öyle kör etmiş ki o kadın kusurlarını göremiyorsun. Deniz'in ahı tutacak, tepetaklak olacaksın ama bir ailem var demeyeceksin."

Tufan ailesinden yine sert bir tepki almıştı ama bu öncekiler gibi değildi.

" Öyle olsun ana. Ben mutlu olacağım ama sen bunu görmek istemiyorsan kendin bilirsin. "

Tufan eşyalarını toplarken yeni bir hayata atıldığını ama bunun bir şeye benzemediğini henüz anlamayacaktı. Sevginin sadece yatıp kalkmak olmadığını anlayacaktı. Kusur perdesi gözlerinin önünde kalın bir duvar olsa da, o duvar günler içinde kırılacaktı. Şuuru yerine geldiğinde yeni duvarlara çarpacaktı. Hiç önemsemediği bir detay hayatının pişmanlığı olacaktı...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%