@betyy01
|
Haftalardır heyecanla beklediğim gün nihayet geldi. Öyle sabırsızım ki gözlerimi açtığımda alarmın çalmasına henüz yarım saat vardı. Hızlı bir duş ve ardından günlük bakımlarımı yaptım. Bugün benim doğum günüm. Hoş geldin 18 yaş. Bugünün heyecanı sadece yaşlandığım için değil tabi ki de. Bugün lise hayatımın ve Türkiye'deki yaşamımın da son günü. Çünkü bu kız bugün Güney Kore'ye gidiyor. Aynaya yansıyan aptal sırıtışımı görünce gülüşüm daha da arttı. Ama oyalanacak vaktim yok. Hazırlanmalıyım. Hızlıca akşamdan hazırladığım kıyafetleri giydim. Neyse ki önceden valizimi hazırlamış sadece bugün giyeceğim kıyafetleri ve kullanacağım birkaç makyaj malzemesini dışarıda bırakmıştım. 3 tane valiz hazırlamak biraz abartı olmuş olabilir tabi. Ama ne yapsaydım ki anca sığabildim. Valizlerin birini alıp odadan çıktım. Geniş ve çoğunlukla boş olan koridorda sadece tekerlek sesi yankılanıyordu. Merdivenden inmeye hazırlanırken Songül teyze aşağıdan bana onaylamaz şekilde bakıyordu. " Kızım neden sen indiriyorsun? Bir yerini inciteceksin şimdi. Ahmet abin indirir onları. Gel sen buraya." Hemen yanında olan Ahmet abi koşarak yanıma gelip elimden valizi aldı. " Ay Songül abla ne olacak sanki? Elime yapışmadı ya getiriyordum ben." Songül teyzenin koluna girip yanağına küçük bir öpücük kondurup gönlünü aldım hemen. O da dayanamayıp gülümsedi. " Gel hadi kahvaltını yap." Birlikte mutfağa geçtik. Çoktan masayı hazırlamaya başlamışlardı. Evin aşçısı Ayşe abla yine döktürmüştü. " Günaydın Ayşe abla çok güzel kokular geliyor. Annemle babam yok mu?" " Günaydın Afra Hanım. Onlar erkenden çıktılar. Toplantıları varmış." Her sene olduğu gibi yine işleri var. Neredeyse çoğu doğum günüme katılamıyorlar. Hep çok yoğun çalışıyorlar. Ancak bugünün farklı olacağını düşünmüştüm. Yani bugün ben gidiyorum. Ve geri ne zaman gelirim belli değil. İç geçirip masanın başına oturdum. Bunları düşünmek faydasızdı. Çünkü onlar para verip istediğimi yapmaya izin verince iyi ebeveyn olmuş oluyorlardı. " Afra Hanım..." Elindeki kutuyu bana uzatırken sözlerine devam etti Ayşe abla. " Sizi unutmadıklarını bilmenizi isterim. Bunu vermemi istediler." Evet her sene olduğu gibi yine hediye bırakmışlar. Artık alıştım sanırım bu duruma. Kutuyu açıp içindekilere bakındım. İsmimin yazdığı zarif bir kolye ve annemin bana yakışacağını düşündüğü vanilya kokulu bir parfüm. Ve tabi en sevdiğim çikolataların olduğu başka bir kutu daha. En altlarda yerini bulan bir de mektup vardı. Hızlıca açıp okumaya başladım. Biliyoruz ki bugün bizi yanında görmeyi isterdin. Ancak yoğun bir şekilde çalışıyoruz Afra'cığım. Umarım hediyelerini beğenirsin. Yeni yaşında, bilmediğin yeni bir ülkeye gidecek olmanın verdiği stresi ve heyecanı biz de yaşıyoruz. Umarım senin için her şey daha güzel olur güzel kızım. Doğum günün kutlu olsun. Nice sağlıklı yaşlara... Seni çok seven annen ve baban... Mektubu diğer hediyeler gibi kutunun içine koyup bir kenara kaldırdım. Kahvaltımı yapıp çıkma vaktim geliyor çünkü. Hızlıca karnımı doyurup Ayşe ablaya da eline sağlık dedikten sonra masadan kalktım. Odamda kalan kol çantamla telefonumu da alıp etrafa bakınmaya başladım. Songül abla nereye gitti acaba? " Afra, kahvaltını yaptın mı kızım?" O sırada seslenişiyle ona döndüm hemen. " Yaptım tabi ki. Doyurdum karnımı ve artık gitme vakti." " Ondan önce güzel kızım, sana layık değil ama doğum günün kutlu olsun." Uzattığı kutuyu alıp içine baktım sabırsızlıkla. Zarif bir saat. Ve bana yakışacağına eminim. Hemen Songül ablaya sarıldım. " Çok teşekkür ederim Songül abla. Çok güzel bu." Songül abla, evimize geldiğinde ben anasınıfına gidiyordum. O zamandan bu zamana her zaman her şeyimle ilgilendi. Bir nevi anne ve babamdan beklediğim yakınlığı o bana gösterdi. Her anımızda yanımızdaydı. Evimize son kez dönüp baktım. Ne anılar birikti burada. " Hayatım, Afranur'a bak hemen." Küçük bebeğin attığı birkaç adımı gösteriyordu genç kadın. "Birtanem yürüyor." " Anne karışmayın artık bana! Bu zamana kadar yanımda olmuş gibi davranıyorsunuz." " Kızım sadece ilgilenmeni istediğimiz bir şey var." " Model olmam mı? Dans kariyerimi bir kenara bırakamam." " Afra, dans videonu o grupta izlemiş." " Ne, neyden bahsediyorsun Merve?" " Şu dans videon işte. 3... 1... Aaa neydi onun adı?" " 2NE1, demek istediğin şey bu sanırım. Nasıl izlemişler videomu? Sen nereden biliyorsun?" Anılar ve anılar... Evin her bir köşesinde farklı bir anı var. Çoğunlukla da ailem ile çatıştığım konular... İşte bugün her şey bitiyor. Çünkü bu evdeki son günümdü. Bekle beni Kore...O hep konuştuğun dansçı geliyor. Evdekilerle vedalaşıp arabaya bindim. İlk durağımız okul olacaktı. Gidip karnemi almam gerekiyor sonuçta. Çok geçmeden okula geldik. Tabi Songül abla da benimleydi her zaman olduğu gibi. Ona araçta beklemesini söyleyip indim arabadan. Atatürk Fen Lisesi, Kadıköy'ün en iyi okullarından biri. Ve bu okulla artık işim bitiyor. Hızlıca müdürün odasına gittim. Heyecanla kapıyı çaldım. İçeriden gelen gir sesinin hemen ardından içeri girdim. Müdür beni gördüğüne sevinmiş olacak ki hemen yerinden kalkıp bana sarıldı. " Afra, nasılsın kızım?" " İyiyim hocam, siz nasılsınız?" Tabi bu kadar iyi davranmasının sebebi ailemin maddi durumu değil. Çünkü her ay yapılan yüklü miktardaki anonim bağışın aileme ait olduğunu bile son dönemde öğrendi. Ve bundan önce de benimle güzelce ilgileniyordu. Derslerimde muhteşem olmasam da kötü de değildim. Başarılı denebilecek bir kategorideydim. " Demek mezun oldun artık. Vallahi bu okula sen gibisi gelmez kızım." " Öyle demeyin hocam. Benden çok daha başarılı öğrencileriniz olacak buna eminim. " Hoca dolabında duran karnemi çıkarıp bana uzattı. " Hayatın boyunca umarım hep böyle başarılı ve güler yüzlü olursun kızım. 4 yıllık lise maceran burada sona eriyor. Artık resmi olarak mezunsun. Hayırlı uğurlu olsun." Ve ardından gelen yarım saatlik muhabbetin sonunda müdürle vedalaşıp okuldan ayrıldım. Elimde lise diplomam, karnem, takdir ve onur belgemle zıplaya zıplaya arabaya ilerledim. Songül ablaya karnemi ve onur belgesini gösterip gülümsedim. " 4 yıl boyunca hep takdir getirdin. Aferin sana kızım." Evet... Kendimi övmek gibi olacak belki ama bu zamana kadar çok muhteşem başarılı olmadım derslerimde. Ama orta bi başarı seviyesindeydim ve hiç o seviyeden düşmedim. Her zaman tempolu bir hayatım oldu. Haftanın 5 günü neredeyse okulla geçiyordu. Tabi ona rağmen hiç aksatmadığım sporum vardı. Her gün 1 2 saat spor, 1 2 saat de dans pratiği yaparak geçiririm. Ve geri kalan zamanımda da derse bakarım. Hafta sonu ise çok daha yoğun oluyorum. Sabah kalkıp ilk işim spor yapmak oluyor. Ailemin isteği ile modellik yaptığım için çekimler ve kendime vakit ayırmak istediğim için dans provalarım oluyor. Ve tabi ki haftaiçi yeterince çalışamadığım için zaman bulursam ders çalışıyorum. Bazen moda haftalarına katılmam gerekiyor. E tabi Bağkan kızı olmak bunu gerektirir. Ve bugün bütün bu tempo sona eriyor. En azından ders kısmı bitiyor. Havaalanına geldiğimizde heyecandan kalbim yerinden çıkacak gibi oluyordu. Daha önce de yurtdışına çıktım ama Kore benim için çok daha farklı. İlk defa gidiyor olmama rağmen ikinci memleketim gibi oldu desem abartı olmaz. Paylaştığım dans videoları ile tanındım sosyal medyada. Önce Türkiye'de daha sonra Kore ve sonra bütün dünyaya yayıldı. Öyle ki dansını yaptığım idollerin bile izleyip beğendiğini gördüm. İşte bu sayede Kore'de tanınan bir fenomen oldum. Birçok da arkadaş edindim. Bu yüzdendir ki Kore'yi benimseyip ikinci memleketim diyebiliyorum. Halledilmesi gerek bütün işlemleri halledip son işleme geldik. Vedalaşma. En zor ve en duygusal olan an. Songül ablaya bakmamla ağlayışını görmem bir oldu. Beni kendi çocuğu gibi büyütüp, koruyup kolladığından onun için de zor bir ayrılık olacak. Kocaman sarıldım Songül ablaya. " Ağlama Songül abla lütfen. Beni de çok üzüyorsun böyle yaparak. Hem... Görüntülü konuşacağız. Birbirimizden ayrı kalmayacağız ki. " Songül abla gözündeki yaşları silip gülümsedi. Yüzümü elleri arasına aldı. " Ah benim güzel kızım. Her şey gönlünce olsun inşallah. Kendine çok dikkat et. Yemeğini mutlaka ye. Hasta olmamaya çalış. Allah'a emanet ol kızım. " Gülümseyerek ellerini yüzümden çekip öptüm. " Sen beni merak etme. Kendime iyi bakacağıma söz veriyorum. " Ahmet abiye de kocaman sarıldım. Onunla da uzunca zamandır abi kardeş gibiydik. Türkiye'yi özleyeceğim ana en çok da bana bakan büyüten ailemi özleyeceğim. Umarım tekrar görüşebiliriz Türkiye. " Allah'a emanet olun. Hoşçakalın. " Onlara el sallayıp uçağa doğru yol aldım. İşte yeni hayatımın ilk adımlarını atıyorum. Bu saatten sonra tek başımayım. Ben Afra Bağkan diğer bir adımla yani Koredeki adımla Kim Choa... Yeni hayatımda benimle birlikte olmak ister misiniz? O halde başlayalım... Yazardan ufak bir not: Farklı bir platformda başlayan yazma maceramı bu platforma da taşımak istedim. 600bine yakın okunmaya sahip olan kitabım BTS'in Sekizinci Üyesi'ni düzenlenmiş ve kısmen yenilenmiş hali ile sizlerle buluşturuyorum. Umarım beğenerek okursunuz. İyi okumalar 💜 |
0% |