Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm

@bevinkcicek

Davet bittiğinde elimi tutan elini bıraktım ve Sara ile son bir defa kaldığımız odaya gitmek için kalktım.


"İyi geceler,Ozan."dedim derin bir tebessüm ile.


"Geceler seninle güzel."dedi kendine ayırtılan odaya gitmeden önce.


Biraz yürüdükten sonra yine odamızdaydık.


"Yüzüğün çok güzelmiş."dedi Sara ve devam etti. "Ozan'ın zevki çok güzelmiş."dedi sırıtarak.


"Nikolas ile senin aranda çok iyiydi sanki."dedim ona gönderme yaparken.


"Çok iyi."dedi sadece.


"Belli oluyor zaten."


"İyi geceler,Hera."


"İyi geceler,Sara."


Gözlerimi usulca kapadım.


❤️‍🔥❤️‍🔥💣


Sabahın ilk ışıkları ile gözümü açtım. Sara erken uyanmış ve son kontrollerini yapıyordu.


"Günaydın."dedi bana bakıp gülümserken.


"Günaydın."dedim valizime doğru eğilip her şeyi aldığımdan emin olmaya çalışırken.


"Unuttuğun bir şey var mı?"diye sordu.


"Yok."dedim her şeyi aldığımdan emin bir şekilde.


"Benim hiçbir eksiğim yok."dedi ve valizlerle birlikte odadan çıktık.


Odadan çıkıp ortak salona gittiğimizde tüm ekip oradaydı ve bizi bekliyorlardı.


"Sara yine geç uyandın."dedi Nikolas sinirle.


"Hayır,geç uyanmadım ve bu saate kadar valizimi topladım."dedi Sara Nikolas'a duygusuz bir şekilde bakarken. Dün bakışları böyle değildi.


Gözlerim Ozan'ın gözlerini buldu.Oradaydı ve bana gülümsüyordu.


"Tüm ekip olarak merkeze gideceğiz ve oradanda uçağa bineceğiz."diye hatırlatma yaptı Nikolas.


Sara ile iki gün önce geldiğimiz şehir merkezindeydik şimdi ama bu sefer tüm ekiple gelmiştik.


Bize ayarlanan uçağa önce Nikolas sonra bütün ekip bindik.


Sara ile ben yine aynı yerde oturduk.


"Yine yorucu bir yolculuk olacak."dedi Sara.


"Evet."diyerek onayladım onu.


Ozan ile Nikolas yanyana oturmuştu.


Sara aylarca çalışmanın yorgunluğu ile gözlerini kapamıştı.


💫💫💫


Saatler süren yolculuğun sonunda Amerika Florida eyaletine giriş yapmıştık.


Bu yolculuğa Ozansız çıkıp Ozanla gelmiştim. Sahi bu nasıl olmuştu? Oysaki ben ondan vazgeçmiştim. Şimdi ise onun yanındaydım ve bu bana çok iyi hissettirmişti.


Valizimi alarak uçaktan indim. 15 dakikaya bütün ekip valiziyle inmiş ve garajda buluşmuştuk.


"Araştırmaları konferansta sunduktan sonra yeni göreve çıkacağız."dedi Nikolas. Bildiğimiz bir şeydi ama yeni görevimizi bilmiyorduk.


"Konferans nerede olacak?"diye sordu Sara.


"Başkentte olacak."dedi Nikolas fazla detay vermeyerek.


"Peki,"dedi Sara sakince nefesini verdi ve devam etti. "Konferans ne zaman?"


"Konferans tarihini söylemiştim. Unuttunuz mu?"dedi Nikolas.


Nikolas Sara'ya şu an çok kaba davranıyordu. Hiç iyi bir şey değildi bu.


Birkaç saat konferansta neler yapabileceğimizi konuştuktan sonra ekip olarak evlere dağıldık.


"Ben sana geleyim mi?"diye sordu Ozan.


"Çok misafirperverim ama bugün biraz yorgunum gibi."


"Bir kahve talep ediyorum."dediğinde onunla inatlaşmaktan vazgeçmiştim.


"Sadece bir kahve."diyerek onayladım onu.


Güzeller güzeli arabamı buradaki otoparka fark etmiştim.


"Senin araban kadar güzel değil ama Tesla ile idare et." dedim onun siyah Maseratisine ithafen.


"Tesla güzel bir marka ve senin renk seçimin çekici."dedi yüzündeki aptal sırıtışı ile. Bakışları parmağıma indi ve oraya bakarken gururla bakıyordu."En yakın zamanda nişanlanıyoruz."dediğinde hafifçe öksürdüm.


"Yangından mal mı kaçırıyoruz Ozan? Bu gideceğimiz görev tehlikeli olabilir."dedim arabayı yavaşça sürmeye devam ederken.


"Her görev tehlikelidir ama biz her seferinde başardık. Ne kadar tehlikeli olursa olsun gram umrumda değil,Hera. Sadece sen,ben ve mümkünse gelecekte yazacağımız teoremler olsun."dediğinde kalbimin eridiğini hissediyordum. Kalbimi çalmıştı.


Ozan arabadaki radyoyu açarken bir yelpaze düştü.


Bu yelpaze yıllar önce kopan ve Ozan'ın yapıştırıcı ile eskisi gibi yapmaya çalıştığı yelpazeydi.


"Bu yelpazeyi hatırlıyorum."dedi ve duraksadı. "Sen bu yelpazeyi hiç atmadın mı?"


"Kayboldu zannediyordum ama ortaokul bittikten sonra bu yelpazeyi yeniden buldum."dedim ama o şu an beni dinlemiyordu. Anıyı anımsamış ve bu yüzden geçmişe dalıp gitmişti.


Hera pencerenin önündeki sırada oturuyordu. Hafta sonu aldığı yelpazeyi serinlemek için salladı ama diğer arkadaşları istedi birden.


Hera arkadaşlarına yelpazeyi verdi fakat 15 dakika sonra yelpaze parçalarından birinin çivisi çıkmıştı.


"Hera,"dedi Ozan birden. "Bana ver. Yelpazeyi eski haline getirip sana vereceğim."dedikten sonra Hera ona yelpazesini verdi.


Ozan'ın yelpazeyi yapıştırıcı ile eski haline getirmişti. Yelpazeyi Hera'ya uzattıktan sonra yine koptu ama Ozsn pes etmedi.


En sonunda o haliyle yelpazeyi çantasına attı Hera.


Ortaokuldan yeni mezun olmuştu Hera. 2 yıldır göremediği yelpazeyi tatil dönüşünde görünce aklında anılar canlandı ve hafifçe gülümsedi.


Ozan'ın yelpazeyi yapıştırıcı ile yapıştırmaya çalışması ne hoştu.


Yelpazeyi köşelerinden tutarak hafifçe kendine doğru salladı ve ferahladığını hissetti.


Yelpazeyi tutarken sanki bir el onun elini tutuyormuş gibi hissetti Hera.


Bu el onundu yani Ozan'ın...


"Geldik."dediğimde ses çıkarmadan arabadan indi. Onun arkasından hızla yürüyerek ona yetiştim.


Kapıyı açtıktan sonra önce misafirimin girmesine izin verdim.


Eve girdikten sonra hemen benim tekli koltuklarımdan birine oturmuştu.


"Hera,"dedi sakince. "Biz birbirimize çocukluğumuzdan bağlanmışız aslında."dediğinde kafamı onaylar biçimde salladım.


"Ben bütün hoşlandıklarımı unuturken bir seni unutmadım,"dedim ve devam ettim. "Sen benim hayatımdan bir parça olmuştun artık ve ben bunu engellemeye çalışsam bile işe yaramadı. Yanındayım."dediğimde elleri ellerimi tuttu.


"Seni bırakmayacağım,Hera. Sen git dersen bile gitmeyeceğim."dediğinde gözlerine baktım ama sadece sevgi kırıntısı gördüm gözlerinde.


"Gözler yalan söylemez,Ozan ve seninkiler ise beni sevdiğini söylüyor."dediğimde yüzünde derin bir tebessüm oluşmuştu.


Kahve makinesinden gelen ses ile ayağa kalktım.


Fincanlara pişen kahveyi boşalttıktan sonra gerekli servisi yaptım ve tekli koltuğumun üstüne tünedim.


"Kahve güzelmiş."dedi Ozan kahveden bir yudum daha alırken.


"Ben yaptım tabii güzel olur."


"Seni her hâlde severmişim ben,Hera çünkü sen hayatıma güneş gibi doğdun."dedi kahvesinden bir yudum daha alırken.


"Ozan içinden edebiyatçı çıktı senin."dedim alaylı bir tebessümle.


"Sen ona uyanırsan o sana hep sen durur,"dedi Ozan, bu şiir Özdemir Asaf'ın 'Yalnızlık Paylaşılmaz' kitabından bir şiirdi.


"Sen onu bilmesen de o seni hep bilen durur,"dedim fısıltıyla.


"Sepetinden sulu,kanlı yangınlar damlar;"dedi Ozan.


"Bana senden vurur,"diyerek tamamladım cümlesini.


"Sana benden vurur..."dediğinde bütün mısrayı okumuştuk artık.


"Bana edebiyatçı diyene bak."dedi alayla dudakları kıvrılırken.


"Ne var yani şiir kitabı okuduysak."dedim burnumdan solurken.


"Göreve gitmeden önceki son yorgunluk kahvesi."dedi Ozan.


"Yorulduk ama hayallerimizi yaşıyoruz,Ozan. Yaşlandık ve yıllar içinde daha çok yaşlanacağız. Belki saçlarımıza aklar düşecek ama biz bilinmeyenlerin peşinden gitmeye devam edeceğiz."dedikten sonra kafamda yaşlanmış halimizi hayal ettim.


"Ayy sen yaşlanınca çekilmezsin şimdi. Her şeye rağmen bilinmeyenler yolculuğuna çıkmaya hazırım,Hera. Seninle yapacaksam bu yolculuğu ben her şeye varım."dediğinde nabzımın hızlandığını hissettim.


"Seninle bilinmeyenler yolculuğuna biz önceden çıkmıştık zaten. Yıllar önceydi biz ortaokulun ikinci yılındaydık ve o zaman aslında merak ile bu yolculuğa çıkmıştık. Bu yolculuk içinde birbirimizden koptuk ama merak duygularımız ve ilgilerimiz hala aynıydı. Şimdi buradayız ve yeniden bir yolculuğa çıkıyoruz."dediğimde duygulandığını gözlerinde görmüştüm.


Kahvemizi içmeyi bitirmiştik çoktan.Ozan'ın elleri yeniden ellerimi buldu. Telefonum çaldığında ise arayan kişi Saraydı.


"Efendim Sara."dedim telefonu yanıtladıktan sonra.


"Hazırlan göreve gidiyoruz."dedi Sara.


"Tamam,Sara konum bilgilerini atarsın."dedikten sonra telefonumu kapadım.


"Kim?"diye sordu Ozan.


"Hazırlan."dediğimde aval aval suratıma baktı. "Yani göreve gidiyoruz."dediğimde yüzünde bir aydınlanma vardı.


"Eve gidip hazırlanacağım. Sara sana konumu attıktan sonra gideceğimiz konumu bana at."dedikten sonra üzerine paltoyu geçirdi ve kapıya doğru yöneldi.


Onu bir güzel kapıdan geçirdikten sonra odama döndüm.


Dolabı açıp, beyaz sıfır kollu tişörtümü çıkarıp yatağın üzerine bıraktıktan sonra altına mavi bir kot pantolon seçtim ve sıfır kollunun üstüne bıraktım.


Üzerimden çıkarmaya üşendiğim elbiseyi çıkardıktan sonra beyaz sıfır kollu tişörtü giydim. Altına ise mavi rengindeki pantolonumu giydiğimde artık hazırdım.


Tabii birde beyaz önlüğüm vardı. Profesör önlüğümü giydikten sonra artık tamamen hazırdım.


Sara telefonuma istediğim konumu atmıştı. Arabaya bindikten sonra konum bilgilerini navigasyona girdim ve buna göre yönlendirmeye başladı.


30 dakika sonra attığı konumdaydım.


"Hoş geldiniz Profesör Hera Altındağ."dedi Ozan resmi bir şekilde.


"Hoş geldiniz Profesör Ozan Çağlayan."dedim resmi bir şekilde.


Sarayı gördükten sonra birkaç adım atarak yanına geldim. Sara el işareti yapınca hemen onu takip ettik.


Sara bizi görev için konuşacağımız bir yere getirmişti. Demek bu çok gizli ve tehlikeli görevdi.


"Florida eyaletinde neden buluşmadık?"diye sordu Ozan.


"Çok gizli görev ve bunun açığa çıkmasını istemeyiz."dedi Nikolas sert bir sesle.


Profesörlerinde bazen kimseye söyleyemedikleri görev ve araştırmaları oluyordu işte.


"İnsan ırkı üzerine araştırmalar yapacağız."dedi ama biz antropoloji uzmanı değildik.


"Şempanze ve insan mı çiftleştireceğiz?"dedim alayla. Gerçi bir bilim insanı denemişti ama defalarca olumsuz sonuçlanmıştı.


"Hayır,"dedi Nikolas. "Daha iyisi ama gidince göreceksiniz."


Bu adam ne kadar gıcıktı ya. Sara buna iyi katlanıyordu valla.


Uçağa bindik fakat bu sefer nereye gideceğimizi bilmiyorduk.


Ozan Nikolas'ın bu halinden korkmuş olacaktı ki yanıma oturmuştu ve Sarayı da onun yanına göndermişti.


"İyi misin Ozan?"diye sordum.


"İyiyim."dedi yanımda olmanın rahatlığı ile.


"Reis kızmış."


"O reis değil çünkü benim asıl reisim sensin."dediğinde tatlı tatlı sırıtmıştım.


"Hemen resmiyete geç çünkü görevle özel hayat birbirine karışmamalıdır. “dediğimde suratı asıldı.


"Henüz göreve başlamadık."dedi itiraz edercesine.


"Uçaktayız ve görevimize başladık."dediğimde gözlerini dikmiş sert bir şekilde bana bakıyordu.


"O bakışların bana sökmez aslan parçası."dedim sırtına sertçe sıvazlayarak.


"Kural 1'i çiğnemedin afferin."dedi gururla bana bakarken.


"Ben hiçbir kuralı çiğnemem."dedim kendimden emin bir sesle.


"Sence nereye gidiyoruz?"dedi merakla.


"Yabanilerin yanına gidiyoruz herhâlde çünkü Nikolas bize görev hakkında bilgi vermedi."dediğimde Ozan ürkmüştü. "Korkma, şaka yapıyorum. “dedim sakince kolunu cimciklerken.


Uçak birkaç saat sonra ormanlık bir alana inmişti.


"Burada ne işimiz var?"diye sordu Sara.


"Görev yerimiz burası."dedi Nikolas rahat bir şekilde.


Cidden görev yerimiz burası mıydı? Yoksa bu bir şaka mıydı? Bilmiyorduk ama öğrenecektik.


"Yapay zekayla yapılan son simülasyonu deneyeceğiz. Görevimiz bu ve burada olan eksikleri anlayıp bildirmek."dedi Nikolas.


Cidden biz bir simülasyonun içinde miydik?


"Ozan bu gerçekse beni cimcikle."dediğimde Ozan kolumu cimciklediğinde gerçekten yaşandığını anladım.


"Yalnız simülasyonda yaşamaya çalışın çünkü ölürseniz gerçekliktende silinirsiniz."dedi Nikolas uyarıcı bir dille.


Bu ormanda yabani hayvanlar bizi yerdi.


"Bizi tehlikeye atıyorsun."dedi Sara uyarıcı bir dille Nikolas'a.


"Bilimde tehlikeyi göze alman gerekir,Sara ve ben deneylerim için kendimi bile feda ediyorum."dediğinde gözü kararmış adama soğuk soğuk baktı Sara.


"Gözün kararmış senin."dedi Sara sinirle nefesini verdi ve devam etti. "Seni tanıyamıyorum artık Nikolas."dedi ve uçaktan indi.


Ozan ile ben burada bir çıkış yolu bulmaya çalışıyorduk ama bulamıyorduk.


Resmen denek olarak kullanılıyorduk. Görevleri genel olarak bana Profesör Alexander Bell bildirirdi ama bu sefer Nikolas bildirmişti. Bizi kandırıp deney olarak getirmişti buraya.


"Bizi kandırdı."dedim yanımdaki Ozan'a.


"Bizim görevimiz hiçbir zaman yapay zekanın yaptığı simülasyonu denemek değildi,Hera ve şimdi tehlikedeyiz burada. Eğer cidden kandırıldıysak bunun hesabını soracağım ona."dedi öfkeyle Ozan.


"Görevdeyiz ve duygularımıza yenilmemeliyiz Ozan."diyerek uyarıda bulundum.


"Hayatta kalma simülasyonu mu bu?"dediğinde onaylar biçimde kafamı salladım.


Simülasyon çok gerçekçiydi. Uçakta kamp için çadırlar vardı ve biz Nikolas ile Sara tartışırken bu çadırları çoktan almıştık.


Ozan ile çadır kurabileceğimiz bir bölgeye geldikten sonra yavaşça çadırlarımızı kurduk ve ateş yakmak için odun parçalarını topladık. Topladığımız odun parçaları ile güzel bir ateş yaktık. Artık hiçbir yabani hayvan bize yaklaşmazdı.


Ormanın yakınlarında Sara'nın haykırışlarını duydum.


"Nikolas!"diye bağırıyordu Sara.


"Ozan Nikolas'a bir şey olmuş galiba."dedim korkuyla.


"İyi olmuş. Bırak kurtarmayalım ve ölsün."dediğinde ona kötü kötü baktım.


"O bize kötülük yapmış olabilir ama onu burada bırakmak işimize göre hiç etik değil,Ozan."dediğimde üfledi ama ikna olmuştu.


"Sırf senin için yoksa onu asla kurtarmazdım."dedikten sonra ayağa kalktı. Kalkmam için elini uzattı. Uzattığı elini tuttum ve ayağa kalktım.


Sara'nın haykırışlarının koptuğu yere gelmiştik.


Sara Nikolas'ın yerde yatan bedenine bakıyordu.


"Nikolas keşke sana kızmasaydım."dedi kendini suçlarken.


"Kendini suçlama,Sara. O bizi kandırdı ve bizi denek olarak kullandı. Bunu fark edip kızmak hakkındı ama biz onun gibi değiliz."dedim elimi Sara'nın omzuna koyarken.


"Ölmesin,"dedi sesi titrerken. "Senin şu formülünle geçmişe gidip onu kurtarabiliriz."dedi yalvaran gözlerle bana bakarken.


"Bu çok tehlikeli. Düşük ihtimalle paradoks oluşma ihtimali var ama bu ihtimal hiçte olmayabilir. Ben kullandığımda imkansız dediğim şey oluştu."diyerek olabilecekleri açıkladım.


"Kabul ediyorum."dedi kısık bir sesle.


"Emin misin?"diye sordum son kez.


"Eminim. Benim yüzümden ölmesini istemiyorum."dedi gözlerinden yaşlar akarken.


"Ağlama."dedim gözyaşlarını elimin tersiyle silerken.


Kolumdaki saatle gereken zaman ayarlamalarını yaptım. İki saat öncesine ayarlamıştım yani Ozan ve benim çadır kurup ateş yaktığımız zamana geliyordu.


Sara'nın haykırışları duyulmamıştı bu sefer. Bu onu kurtardığı anlamına geliyordu umarım paradoks oluşmazdı bu sefer. Düşük ihtimalin onları bulması büyük bir şanssızlık olurdu.


"Başardı."dedim Ozan'a.


"Başardık,Sara fakat bu saat en son en düşük ihtimali yani paradoks oluşması çok tehlikeli ve birinden biri ölecek bu paradoksa göre."dedi Ozan.


"Paradoks oluşmaz umarım. Yüksek ihtimalle hiçbir şey oluşmaz çünkü benim formülüm zaten bunu ele alıyor."dedim ama aklım hala kötü ihtimaldeydi.


Yarım saat sonra gelen Nikolas ve Sarayı görmüştük.


"Bize yer var mı?"diye sordu Sara.


"Sana her zaman yerim var."diye yanıtladım onu.


"Bana yer var mı?"diye sordu Nikolas.


"Sen bizi simülasyonun içine hapsettin ve bizi buradan çıkaracaksın."dedi öfkeyle Ozan.


"Simülasyonun bitmesi için birkaç gün var. Hayatta kalmaya bakın."dedi sanki güzel bir şeymiş gibi sırıtırken.


"Hala birkaç gün var diyor."dedi Ozan öfkeyle burnundan solurken.


"Bize ihanet ettin, Nikolas. Ben sana güvenmiştim ama sen güvenimi kırdın. Ben sana nasıl güveneyim artık,Nikolas."dedi Sara.


"Hayır,"dedi Nikolas. "Ben senin güvenini kıracak bir şey yapmadım."dedi Sara'ya sarılmaya çalışırken.


"Dokunma bana!"diye bağırdı Sara. "Ben güvenmiyorum sana."dedi titreyen sesi ile.


"Arkadaşımı üzdün."dedim öfkeyle.


"Arkadaşın benim her şeyim."derken hala rahattı. Sinirim bozuldu bu haline ama kendimi tuttum.


"Ayrılıyoruz."dedi Sara parmağındaki yüzüğü Nikolas'ın eline bırakırken.


Sarayı sakinleştirmek için çadıra götürdüm ve orada dinlenmesini istedim.


Ozan Nikolas'a bizden uzak ama güvenli bir yerde çadır kurdu.


Sara onu kurtarmıştı ama yeniden kendisi yüzünden ölmesini istemezdi. Sara çok iyiydi fakat Nikolas öyle değildi.


Sara'nın yanına uzandım ve onu yatıştırmak için ona sarıldım.


"Ben yanındayım. “dedim kulaklarına fısıltıyla.


Ozan avlanıp geldi ve yanında getirdiği etleri pişirdi.


Sara ile kalkıp ateşin başına oturduk.


Ateşin pişirdiği etlerden birini elime alıp ısırdım. Üçümüz böylece akşam yemeği fastını tamamlamıştık.


Sarayı çadıra götürüp uzandığından emin olduktan sonra çadırdan çıktım ve tam Ozan'ın yanında durdum.


"İyi mi? “dedi Ozan.


"İyi olmaya çalışıyor ama daha iyi. “dediğimde başını salladı.


"Bizi kurtaracağım. “dedi ve omzundaki ceketi sırtıma bıraktı. "Kıyafetlerin ince üşütürsün."


"Ozan hiç gerek yoktu. “dediğimde hiç itirazımı kabul etmedi.


"Şimdi git uyu. “dedi düşünceli bir sesle.


Beni düşünmesi çok tatlıydı.


Elimle öpücük attıktan sonra çadıra girdim.


Sara çoktan uykuya dalmıştı. Gözlerimi kapamaya çalışmıştım fakat bir taraftanda korkuyordum. Ateşin hala yanıyor olması beni rahatlatmıştı bu yüzden rahatlıkla gözlerimi kapadım.


Gözlerimi kapadıktan sonra ayak sesleri duydum. Herhâlde Ozan çadırına geçmişti ve şu an uykuya dalmaya çalışıyordu. Gözlerimi açtığımda bu fikrimi onaylan Ozan'ın gölgesini gördüm ve huzurla uykuya daldım. Onun gölgesi bile bana huzur veriyordu.


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


Loading...
0%