@bevinkcicek
|
-Sara Stuart Görevden geleli neredeyse 1 gün olmuştu. Evimdeki ofisimde oturup hafıza sarayıma çekildim. Aklıma o geldi birden. Durdum,düşündüm ve ihanet ettiğini kabullendim. O değişmişti... Peki,bu durumu kabullenmeme rağmen neden bugün onu içimde yaşatıyordum? Geçmişte benim için kıymetli biriydi belki bundan dolayı hala içimde yaşıyordu... Görev defterime baktığımda yarım kalan bir görev görmüştüm. Şimdiki hedefim bunu tamamlamaktı. Laboratuvardaki keşfine devam yazıyordu defterinde. 20 Ağustos 2020 Profesör Alexander kazı sırasında buldukları bir kalıntıları incelememi istedi. Bunun üzerine laboratuvara gittim. "Kalıntılar burada."dedi hemen hemen benim yaşımda olan bir adam. Benden önce anlaşılan bu maddeyi incelemişti bu genç adam. "Onun üzerinde yazan Mısır yazısını görebiliyorum herhâlde."dedim hemen. "Pek görüyormuş gibi değilsin."dedi alayla. Mikroskoba baktığımda kalıntıya baktım. Biraz bakış açısını büyüttüm. "Bundan emin değilim ama bunu anlamamız için test yapmamız gerek."dedim genç adama. "Bakayım."dedikten sonra yanıma yaklaştı ve mikroskoba benim açımdan baktı. "Haklı olabilirsin. Gerekli testleri yapmadan bunu anlayamayız. Ben Albert."dedi elini uzatarak. "Ben de Sara."dedim uzattığı elini tutup samimi bir şekilde sıktıktan sonra. "Bu işlerden anlıyorsun. Laboratuvarda incelemeye devam etmelisin bence."dedi Albert. Aslında düşündüğüm kadar kötü biri değildi. "Test yapmalıyız ortak."dedim hemen. "Ben kimseyle ortak olmam."dedi Albert. "Bu testten çıkan sonuçları Profesör Alexander Bell'e göndermemiz gerek."dedim karşımdaki Albert'e bakarken. "Göndeririz o zaman. Şimdi bana bunun pH değerini söyleyeceksin."dedi emir veren bir sesle. Testteki ilk adım pH değerini ölçmekti. Testte bunun pH değeri 6.5 çıktı. "Toprağın pH değeri 6.5 çıktı yani bu toprak asidik özellikte."dediğimde Albert onaylar biçimde başını salladı. Bunu rapora yazdıktan sonra Albert ikinci testi yapmaya başladı. Sadece bekledim ama bu testin sonuçlanması uzun sürecek gibiydi... En sonunda bu testin sonucu geldiğinde düşündüğümün doğru olma olasılığının arttığını gösteriyordu. "Düşüncenin doğru olduğunu doğrulamana bir test kaldı."dedi Albert. İkinci test sonucunu hemen raporuma ekledim. Bu testte saatler sürdü. 15 saattir laboratuvardaydım. "Hipotezin doğrulandı Sara. Tebrik ederim."dedikten sonra testin sonucunu bana gösterdi. Bu testin sonucunu bir güzel rapora ekledikten sonra Profesör Alexander'e götürmekle görevli olan Maya'ya teslim ettim. "Evine dön,Sara. 15 saattir buradasın ve ben mesai arkadaşımın daha fazla yorulmasını istemiyorum."dedi Albert. Yalnız çalışmayı sevdiğini ilk dakikadan benimle alaylı konuşmasından anlamıştım. Fakat o düşünceli bir mesai arkadaşıydı. Ön yargıyla hareket ettiğim için kendime kızdım. Günümüz Laboratuvara geldiğimde Albert'i görmüştüm. "Ben hiçbir mesai arkadaşı kabul etmiyorum."dedi gözlerini gözlerime değdirirken. "Bir zamanlar beni kabul etmiştin."dediğimde gözlerindeki hayal kırıklığını gördüm. "Ben o zaman bir insana güvenmek istemiştim fakat bu sadece bir hatadan başka bir şey değildi."dediğinde bu sözleri kalbime bir hançer gibi saplanmıştı. Benimle çalışmayı bir hata olarak mı görüyordu? "Ben harika bir mesai arkadaşlığı yaptım demiyorum ama bu beni bırakıp gitmen anlamına gelmiyordu,Sara. Nikolas için laboratuvardaki işini mi terk ettin sen? Söyle. Ben sana laboratuvarda çalışmaya devam et demiştim."dediğinde sesi öfkeli gibiydi. "Haklısın. Özür dilerim Albert."dedim içten içe kendime kızarken. "Özür bir şeyleri geri getirmez ama senden sonra senin gibi bir asistan bulamadık."dedikten sonra önlüğü bana fırlattı. Fırlattığı önlüğü tuttuktan sonra hemen önlüğü giydim. "2 yıl sonra tekrar bu önlüğü giyiyorsun."derken sesi benimle gurur duyuyor gibiydi. "Özlemişim."derken bir taraftan koruyucu gözlüğümü takmayı ihmal etmedim. Bu sefer Afrika'dan gönderilen suyun pH değerini ölecektim. Albert bana hemen bu görevi vermişti. Turnusol kağıdını batırdıktan sonra bu suyun pH değeri içilmeyecek kadar kirli olduğunu gördüm. Bunu hemen rapora ekledikten sonra oradaki ekibe gönderilmesi için teslim ettim. "Hızlanmışsın."dedi Albert hemen. "Yılların tecrübesi diyelim."dedim hafif bir tebessümle. "Ben seni yetiştirdim kızım."dedi gururla bana bakarken. Ben onun eseriydim. Ben gelmediğim gün sayısının hırsını çalışarak geçirmek istedim. 20 saat çalıştıktan sonra gözüm kapanmaya başlamıştı. "Sen yoruldun evine git."dediğinde gözlerim hafifçe açıldı. "Ben uyuyakalmışım."dedim özür diler gibi. "Sorun değil Sara. 20 saaten fazla çalışıyorsun ve bünyeni yormuş olmalı."dedi anlayışlı bir biçimde. Onun anlayışlı olmasını özlemiştim. Albert benden haz almadığı zamanlarda bile bana karşı anlayışlıydı. Bana Nikolasla gitme burada kal demişti ama ben bunu kabul etmemiştim. Laboratuvarda çalışmayı sevdiğim halde gidip Nikolas'ın teklifini kabul ederek Nikolasla çalışmaya başlamıştım. Şimdi Nikolas ekibe ihanet etmişti. Onu tanıyamıyordum artık ama Albert yine aynı Albertti. "Mesai arkadaşımın dönme şerefine kutlama yapacağım. Kahvaltıya gidelim mi?"dediğinde afallamıştım. "Olur,Albert gidelim kahvaltıya."dedikten sonra bizim için ayrılan giyinme odasına gittim. Çantama koyduğum sarı küçük çiçekleri olan çiçekli elbisemi çantamdan çıkardım. Çiçekli elbisemi giydikten sonra makyajımı tazelemeyi unutmadım tabii. Dışarıya çıktım ve Albert'i beklemeye başladım. Albert'in kumral saçları dağılmıştı ve bu onu aşırı yakışıklı yapmıştı. Kahverengi gözleri gözlerimle buluştu. "Gidelim."dedi kolunu bana doğru uzattı. Uzattığı koluna girdikten sonra beni sürüklemesine izin verdim. Beni deniz manzarası olan güzel bir yere kahvaltıya getirmişti. Manzaraya karşı oturmayı sevdiğimi unutmamıştı demek. Biraz manzarayı izledikten sonra kahvaltımız gelmişti. "Zayıflamışsın."dedi durgun bir sesle. "O kadar görev ve aksiyon derken yemeğe zamanımız olmadı."dedim önümdeki kahvaltılıkları iştahla yerken. "Nasılsın arkadaşım?"diye sordu. "İyiyim Albert."dedim gülümseyerek. "Gülüşün değişmemiş."derken onun dudaklarında küçük bir tebessüm oluşmuştu. Bu tebessümü ile olmadığını düşündüğüm gamzeleri ortaya çıktı. "Gamzen varmış."dedim bakışlarım hala gamzelerindeyken. Tekrar önümüzdeki kahvaltılıklara odaklandık ve yemeye devam ettik. Kahvaltımız bittikten sonra sofradan kalktık. "Seni evine bırakayım mı?"diye sordu. "Gerek yok."desem bile onun inadını bildiğim için onaylar biçimde başımı salladım. Tekrar koluna girdikten sonra arabasına geldiğimizde kolundan ayrıldım. Arabaya bindikten sonra evime doğru sürdü. "Sonra görüşürüz Albert. İyi mesai saatleri diliyorum."dedikten sonra arabadan indim. "Görüşürüz Sara. Sana da iyi dinlenmeler."dedikten birkaç dakika sonra arabası gözden kayboldu. Evime girdikten sonra direkt odama girdim ve sakince yatağıma uzandım. -Nikolas Luister Yaklaşık iki gün önce görevden gelmiştik. Onları bu similasyona sokmak zorundaydım ama bu onlara ihanet ettiğimi düşündürdü. Onlara söyleseydim asla kabul etmezlerdi. Sara gözlerimi kararttığımı ve eskisi gibi olmadığımı söylediğinde kırıldığımı hissettim. Benim yüzümden laboratuvarından olmuştu. Ona benimle birlikte bilim gezileri yapacağımızı söylemiş ve ekiple güzel görevler yapmıştık. 23 Saat Önce "Konuşabilir miyiz Sara?"diye sordum. "Seninle konuşacak bir şeyim yok. Sen çok değiştin. Eğer bana veya herhangi bir arkadaşıma bir şey olacaksa bunu sonlandıralım. Ben senin yüzünden potansiyelim olan işten vazgeçtim. Albert benim potansiyelim olduğunu söylemişti. En çok ne canımı yakıyor biliyor musun? Albert'in haklı olması ve bana verdiği fırsatı kaçırmam."dediğinde kalbime hançer saplanmıştı. "Onun yanına mı gideceksin Sara? Git,potansiyelini gerçekleştir. Bu zamana kadar buna engel olduysam artık engel olmayacağım."dediğimde yüzünde derin bir mutluluk gördüm. "Senden nefret bile etmiyorum Nikolas. Önceden gerçek yüzünü görmeliymişim. Ben sana güvenerek hata yaptım. Kalbimi kırdın,üzdün ama bu gerçekten çok ağırdı Nikolas."dedikten sonra arkasını döndü ve gitti. Günümüz Sara işine kavuşmuş olmaktan mutluydu. Anlaşılan Albert ona ikinci şansı vermişti. Sara ikinci şansı hak edecek bir kızdı ama ben kızı mahvetmiştim. Albert işine bağlı ve insanlarla sohbet etmeyi sevmeyen bir insandı. Hep yalnız çalışan biri Sara'nın potansiyelini ilk bakışta anlamış ve bir şans tanımıştı. Bu ne kadar güzel bir şeydi. Sarayı Albert'e bu yüzden emanet edebilirdim. Ya da Heraya emanet edebilirdim çünkü ikisinin gözlerinde Sara'ya olan sevgiyi görmüştüm. Bunu görmem kıskanmama sebep olmuştu. Çadır kurarken Ozan'ın söylediği cümlelere şimdi hak veriyordum. Ben herkesin hayatını mahvediyordum cidden. Kahvaltı yapmaya gittiğim zaman Sara ile Albert'i gördüm. Sara ile her zaman burada kahvaltı yapardık. Albert onun manzarayı sevdiğini nereden biliyordu? Çok güzel sohbet ediyorlardı. Sara'nın yüzündeki tebessümü görmek istemeden olsa bile yüzümde tebessüm oluşmasına neden olmuştu. Kahvaltımı yaptıktan sonra kalan ekip üyelerinin yanına gittim. Hera ile Ozan yeni bir görevdeydiler. Sara desen laboratuvarda çalışıyordu bu yüzden bana kalan ekiple yeni görevlere gitmek düşüyordu. Ekip ile buluşma noktasında buluştuk. "Sen bize bunu söylemedin."dedi Helia öfkeliydi. "Biliyordunuz göreve çıkacağınızı."dedim otoriter bir sesle. "Senin yüzünden bir arkadaşımızı kaybettik. Bizi görev diye hayatta kalma simülasyonun içine soktun. Sen nasıl bir lidersin?"dedi Riven. "Sara seni terk etmiş."dedi Helia. "Orası sizi hiç alakadar etmez."dedim öfkeyle. "Sen hepimize ihanet ettin. Biz bile affedemezken o seni hiç affedemez. Affetmesin senin gibi hain birini."dedi Riven. Haklılık payları canımı yakıyordu. "Seni oy birliği ile liderlikten indiriyoruz."dedi Helia büyük bir tebessüm ile. "Oy birliği ile yeni lider ben oldum. Ayrıca bu görevden Profesör Alexander'ın haberi yokmuş. Bunu bugün öğrendi ve senin bu gruptan atılmanı istedi."Helia büyük bir nefretle yüzüme bakıyordu. "Grupta yerin yok." İstenmediğim yerde durmazdım. -Albert Galler 2 yıl sonra onu karşımda görmek çok tuhaf hissettirdi... Ona o kadar kal demiştim ama o gitmişti. Ben onun potansiyelini ilk bakışta görmüştüm fakat o Nikolas denen o adamın peşinden gitmişti. 2 yıl önce teklifimi reddetmiş ve onunla birlikte göreve gitmişti. 2 Yıl Önce "Sara,"dediğimde bakışları bana döndü. "Gitmesen olmaz mı? Burada benimle çalışmaya devam edersin. Potansiyelinle çok hızlı ilerliyorsun. Yıllar içinde beni geçeceğine inanıyorum."dediğimde durgun bir ifade gördüm. "Araştırmalar yapıp bilinmeyen yolculuğuna çıkmak için bir fırsat bu. Rededemem."dedi kararlı bir şekilde. "Emin misin? Sonra pişman olup geri geldiğinde seni yanıma bile sokmam."dedim işin ciddiyetini göstermek için. "Geri geleceğimi düşünmüyorum. Hem sen yalnız çalışmayı seviyorsun Albert."dedi Sara. Haklıydı fakat onunla çalışmak çok güzeldi. Sen bana insanlarla çalışmayı sevdirdin Sara ama şimdi beni terk ediyorsun. "Gitme,kal burada Sara."dedim belki bir umut kalır diye. "Gideceğim."dedikten sonra birden Nikolas'ı gördüm. "İyi git onunla madem."dedikten sonra bana minettar bir şekilde baktı. Onun koluna girdikten sonra son kez bana güzel bakışlarından bir tanesini atıp öyle gitti. Benim kimseye ihtiyacım yoktu. Benim kendimden başka kimsem yoktu. Günümüz Sara gelmem dediği yere gelmişti. Ona bir daha seni buraya sokmam bile demiştim ama onu buraya sokmuştum. Gözündeki gerçek pişmanlıktı. Tekrar burada ve benimle çalışmaktan mutlu olduğunu hissettim. 20 saat hiç durmadan burada benimle birlikte çalıştı. Sonunda uyuyakaldığında onu öylece seyrettim. Sara hiç değişmemişti. İnatçı,zeki, neşeli ve meraklı bir kızdı hâla bana göre. Omzuna hafifçe dokunduğumda çoktan uyanmıştı. Ona evine gidip dinlenmesi gerektiğini söyledim fakat sonra aklıma kahvaltı yapmadığım geldi. Sara'ya birlikte kahvaltı etmeyi teklif ettim. Önce bir tereddüt etti ama sonra bunu onayladı. Onun manzaraya karşı oturmayı sevdiğini biliyordum. Ayda bir buraya gelir kahvaltımı yapardım. Onu evine bıraktıktan sonra bol bol dinlenmesini söyledikten sonra evime geldim. Mesaim bitmişti. Laboratuvarı Hera ve Ozan'a teslim etmiştim. Onların raporunu okumuştum. Hera tanımsız bir maddeyi çözümlemiş ve ona kendi soy adını vermişti. Ozan'ın eksik bulduğu bir şeyi Hera tamamlamıştı. Eksik kalan bir şey varsa her zaman tamamlanırdı. Bunlar böyle giderse garanti yine ödül alırlardı. Hera'nın verdiği konferansa gitmiştim bizzat. Ozan'ın doğayı korumakla alakalı konuşması hoşuma gitmişti. Hera zamanda yolculuk yapan saatin mucidiydi. İlerde büyük işler yapacağından emindim. Sara ile birlikte Grönland görevine gitmişti. Oradaki buzulların erimesi hakkında yazdıkları raporlar geçen haftalarda yayınlanmıştı. Şimdiden bu raporu okuyan sayısı yarım milyon insanı geçmişti. Profesör Alexander laboratuvarda incelemek için zaman dilimi koymuştu. Birimiz 20 saati tamamladıysak yerimize diğeri geliyordu. Ben ile Sara çalışmamızı tamamladıktan sonra yerimize Ozan ve Hera geliyordu. Yatağıma uzandıktan sonra gözlerimi hafifçe kapadım ve uykunun beni esir almasına izin verdim. O kadar çalışmadan sonra dinlenmek hakkımdı.
|
0% |