Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@bevinkcicek

"Ne olursa olsun sen başaracaksın Hera."demişti bir defasında ama bu cümle bile aklımdan çıkmamıştı.


"Ne olursa olsun sen de bu yoldan geleceksin. Söz ver Ozan."demiştim bir keresinde.


"Söz veriyorum Hera. Kendime verdiğim sözü ve seninle kurduğumuz hayalleri gerçekleştireceğim."dediğinde yüzümde derin bir tebessüm oluşmuştu. Çünkü biliyordum o verdiği sözleri her zaman tutardı.


"Hayallerimizi gerçekleştirdiğimiz zaman Ozan Paris'e gidelim. Yıldızların altında iki başarılı insan olarak kutlama yapalım. Olur mu Ozan?"diye sormuştu o zamanki masumiyetiyle Hera.


"Paris güzel bir yer Hera. Olabilir ve o gün yıldızların altında sana dans sözüm olsun."dedikten sonra Ozan içinden kendine baya sövmüştü.


"Yıldızların altında iki deli çocuk gibi dans mı edeceğiz? Sen iyi misin Ozan? Normalde bana böyle şeyler söylemezsin."dedi şaşkınlık içinde Hera.


"Ya da sen boş ver Hera. Ben bazen saçmalıyorum."demişti Ozan.


Ozan arkadaşlarının yanına gitti. Hera ise orada önündeki deniz manzarasını izlemeye devam etti. Hera yalnız kaldığında sadece deniz manzarası veya ufkunu izler ve düşüncelere dalardı. Deniz kokusu onu sakinleştirirdi.


"Hera bizimle oynamak ister misin?"diye sordu Ozan.


"Su savaşı mı?"diye sordu Hera.


"Evet, pet şişen vardı."dedikten sonra Hera'nın yere düşen pet şişesini alıp ona uzattı.


Hera'nın yanına en iyi kankası olan Elisa geldi. Onunla birlikte tuvalete gidip su şişesini doldurdular.


"Hera hazır mısın? Hadi operasyon başlasın."dediğinde ikisi de sırıttı.


Tuvaletten çıktıktan sonra hemen aşağı indiler.


Hera elindeki pet şişeyle önündeki erkeklere ve arkadaşlarına püskürttü.


Yarısından fazla su kalmıştı. Bu suyu Ozan'a doğru püskürttüğünde çocuk sırılsıklam olmuştu. Tabi o boş durur mu? Hayır, hemen pet şişesinin kapağını açıp Hera'nın üzerine döktü.


"Nasıl bir hismiş Hera? Üzerime su dökerek sen kaşındın."


Durumlar eşitlenmişti. Tüm sınıf ıslanmıştı ama çok eğlenmişlerdi.


"Bunu başka bir zaman yeniden yapalım. “dedi Hera istekli bir şekilde.


"Yaparız tabi Hera. Bu işler bizden sorulur. “dedi Elisa hemen.


Bu cevaba mutlu olmuştu Hera.


Bu son dersleriydi bu yüzden zil çalar çalmaz herkes koşarak çıktı.


Hera'nın bugün herhangi bir kursu yoktu. Hafifçe dışarı yöneldi.


Çıkışta annesini gören Hera hafif mutlu oldu ve koşa koşa annesinin yanına gitti.


Melike ablası annesinin yanındaydı.


"Nasılsın Hera?"diye sordu Melike ablası.


"İyiyim. Siz nasılsınız abla?"


"Ben de iyiyim."dediği sırada Ozan ortama giriş yaptı.


Melike abla onun çantasını aldıktan sonra hep beraber yukarı çıkmaya başlamışlardı.


Uyanan Hera o anıları hatırlayınca duygulanmıştı. Artık o masum çocuklar yoktu. Birbirleriyle su savaşı yapan, hayal kuran, konuşan ve hiç susmayan o çocuklar yoktu. Birkaç yıl içinde bozulmuştu bu.


Dün geldi aklına birden. Ozan'ın sunumlarını çok beğenmişti. Ozan nükleer enerjinin silah olarak kullanılmasına karşı çıkmıştı çünkü hem doğayı kirletiyordu hem de insanlığa zarar veriyordu. Burada kesinlikle ona katılıyordu ve projesi bunun riske attığı şeyleri kurtarıyordu. Canı, malı ve doğayı kurtarıyordu.


Kendi yaptığı projeyi düşündü Hera. Kendisi ise insanlığın yüzyıllardır hayali olan bir şeyi gerçekleştirmişti.


Bu yolun sonu ne olacaktı? Ozan Bey kendisiyle zaman yolculuğu yapmamı istemişti. Şaka mıydı şimdi bu? Şakaysa komik çünkü şaka değilse daha komikti.


Birde onunla zaman yolculuğu yapacak halim yoktu.


Telefonum çaldığında ise rehberimde kayıtlı olmayan bir numara arıyordu ama bu numara tanıdık gelmişti.


"Siz kimsiniz?"diye sordu telefonu açtıktan sonra.


"Sen telefonumu sildiğin için hatırlamıyorsun Hera."dedi o ses. Evet,oydu.


"Telefonunu hiç değiştirmemişsin. Şu mesele için düşündün mü?"diye sordu Ozan.


"Hangi meseleyi düşündüm mü?"diye sordu Hera.


"Hani dün konuştuğumuz mesele."diyince Hera anlamıştı.


Şu yolculuk işinden bahsediyor olmalıydı.


"Şu anlık bir defa denedim. İnan biriyle yolculuk yapacak olsam o sen olmazsın. “dedi Hera kendisi bile bu dediklerine şaşırırken.


"Birlikte hayal kurduğunuz o çocukla bir yolculuk yapmaz mıydın Hera?"


"O çocuk değil. Ben eskisi gibi değilim artık ama o yolculuğu yapardım yine de..."dedikten sonra sakince nefesini verdi Hera.


"Biz o çocuklarız Hera. Birbirine söz verip sonradan birbirinden uzaklaşan o çocuklarız. Hera yıllar önceki biz için bu yolculuk teklifini kabul et lütfen. “dedikten sonra telefonu Hera'nın yüzüne kapattı.


Telefonu yeniden çaldığında arayan Damlaydı.


"Damla ne oldu?"diye sordu telefonu açar açmaz.


"Senin projenin güzelliği hakkında konuşuluyor. Hatta bu projen sayesinde profesör bile olabilirmişsin kızım."dediğinde Hera'nın yüzünde derin bir tebessüm oluştu.


"Profesör olanlar genelde 50 yaşından sonra olur. Ben o zamana kadar yaşlanacağım galiba ama ne hikmetse bana profesörlük mü vermeyi düşünüyorlar?"dedi Hera sorgulayıcı bir sesle.


"Evet,verecekler kızım çünkü sen yüzyıllardır onların çözemediği çok önemli bir şeyi çözdün. Geçmişe artık senin icat ettiğin saatle gidebileceğiz ama dediğin gibi bunun kötü amaçlı kullanılmaması gerekiyor. Neyse işte sırf bu yüzden profesörlüğü hak ediyorsun. Kuantum dolanıklığından yararlanılarak böyle bir şey görülmüştü ama insan için çok tehlikeliydi Hera. Sadece bir mesaj gönderebiliyoruz olarak biliyordum ben bunu ama sen Hera bu düşünceyi yıktın ve yeni yollar açtın."


"Öyleydi ama bana göre her zaman bir yol vardı Damla. Unutma,imkansızlıklar her zaman imkan dahilindedir ve bu çok sevdiğim bir karakterin sözüdür. O yüzden bu sözü çok seviyorum."


"Ozan'ın projesi ise senden sonra en çok konuşulan 2.projeymiş Hera. Biliyor muydun?"


Hera bunu beklemiyordu. En çok Ozan'ın projesi konuşulur zannetmişti ama kendisinin projesi konuşulmuştu. Gündeme baktığında ise bütün gözler dünkü konferanstaydı. Benden sonra o vardı. Onun kıymetli ve güzel konuşması tüm medyada izlenmişti ama benimki daha çok medyadaydı. Altına baktığım ise tüm bilim tutkunlarının altına yorum bıraktığını gördüm.


"Nükleer güce hayır, yenilenebilir kaynak kullanımına evet."diye bir yorum görmüştü Hera. Evet,bu dün Ozan'ın yaptığı o güzel projeyle alakalıydı.


Dünya nasıl daha iyi yaşanılabilir bir yer haline getirilebilir? Tartışmanın konusu buydu bugün.


💌💌💌💌💌


Telefonum bir defa daha çaldığında bu kez arayan hocamdı. Telefonu açtığımda hocamın neşe dolu sesini duymamak imkansızdı.


"Hera kızım seninle gurur duyuyorum. Ozan ile senin konferansını ayrı ayrı izledim ve konuşmalarınız efsane ötesiydi. Senin yüzyıllardır insanların yapamadığı şeyi bulup tanıtman ve hiçbir şeyin imkansız olmadığını bize kanıtlaman iyiydi. Ozan'ın ise nükleerin verdiği zararlara karşı çıkıp bunun çözümü olan projesini geliştirmesi çok güzeldi."dedi çoşkulu sesiyle canım hocam.


"Bence benim dinlediğim konuşmalar arasında en güzeli Ozanındı. Kendiminkini dinlemedim bile ama ben bunu geçmişteki küçük Hera için yaptım."dedim kendimle gurur duyan o sesimle.


"Biliyordum Hera. Başarabileceğini her zaman biliyordum ve bu yüzden hep sana destek oldum. Burada o potansiyeli olan iki kişi vardı Hera. Biri sen biri Ozandı ve ben bu konuda yanılmadım. İkiniz dünyayı değiştirecek adımlar attınız bile."dedi gülüşü telefonda duyulurken.


"Görüşmek üzere Hera."dedi ve telefonu kapadı hocası.


Hocamın araması beni çok mutlu etmişti. Benim verdiğim konferans ilk defa konuşuluyordu ve profesör olabilirdim.


Bu genç yaşında profesör olan ilk kadın olacağım galiba.


Yine telefonum çalıyordu. Bilinmeyen bir numaraydı bu ama bu sefer hiç tanıdık gelmemişti.


"Alo!"dedim arayanın kim olduğunu merak ederken.


"Siz Fizikçi Hera Altındağ olmalısınız."dedi telefondaki kişi.


"Evet,buyrun benim."


"Bilimde önemli katkı sağlayan kişilere verilen ödül ve rütbe töreni için çağırılıyorsunuz."diyince heyecandan ellerim titredi.


"Peki,konum atarsınız gelirim."dedim ve telefonu kapadım.


Ben ciddi ciddi ödül mü alacaktım? Profesör mü olacaktım bu genç yaşımda? Evet,Hera bu şaka değil dedim kendi kendime.


Hayallerini yaşamak insana en güzel heyecanı yaşatıyormuş.


Tıpta yeri yok ama bilim iyileştirir.


Birkaç dakika sonra ödül törenine gideceğim yerin konum bilgileri geldi.


Yarın profesör olacaktım büyük ihtimalle...


1 Gün Sonra


Bugün benim terfi ve ödül alacağım tören vardı.


Ödül alan bir kadın olarak şık olmam gerekiyordu. Hafif sırt dekolteli sade ama şık kırmızı elbisemi dolaptan çıkardım.


Üzerine ise her zamanki inci kolyemi takacaktım. Kırmızı elbisemi giydikten sonra boynuma inci kolyemi taktım. Kapıya doğru ilerledim ve ayakkabılıktan kırmızı topuklu ayakkabımı aldıktan sonra giyip dışarı çıktım.


Attıkları konuma gitmek için güzeller güzeli arabama bindim. İçimde adını bilmediğim bir heyecan vardı.


Ödül töreni alanına doğru yavaşça yürüdüm. Ozan oradaydı. Yaptığı projeden sonra burada olmaması saçmaydı zaten.


"Hoş geldiniz Hera Altındağ."dedi Alexander Bell.


"Siz burada mıydınız?"diye sordum.


"Tabi birkaç gün önceki projeniz çok güzeldi. Genç ve başarılı bilim insanlarımızı toplayıp onlara ödül veriyoruz. Bunu düzenleyen kişilerden biri de bendim ve sizin projenizi beğendik. Geleceğiniz çok aydınlık Hera Hanım."dedi ve sahneye baktı.


Birazdan başlayacaktı demek.


"Profesör olmak için erken değil mi?"diye sormuş bulundum.


"Hayır, hiçbir şeyin yaşı yoktur. Erken yaşında çok bilgili olabilirsin ve hatta profesör bile olabilirsin çünkü imkansız diye bir şey yok."dedi Alexander Bell.


Sahneye bir adam çıktı ve konuşmaya başladı.


"Sayın Seyirciler, bugün önemli ve genç bilim insanlarımızın ödüllendirilme törenini izleyeceğiz. Hoş geldiniz!"dedi adam hoş geldiniz kısmını vurgulu söylemişti.


"İlk ödülümüzü Fizikçi Hera Altındağ'a veriyoruz. Bu ödülü ve profesörlük rütbesini Ozan Çağlayan takdim edecek. “dedi adam.


Son cümlenin şoku içindeydim.


Sahneye çıktım. Ozan Çağlayan yanıma gelip profesör önlüğünü ve rütbesini bana uzattı.


Uzattığı önlüğü elime alıp üzerime geçirdim. Sonra ise profesörlüğümün kanıtı olan belgeyi aldım ve sonunda ise elleri madalyaya uzandı.


Boynumu eğdikten sonra hafifçe madalyayı boynumdan geçirdi ve benim ödül törenim sona ermiş oldu.


Sahneden indikten sonra benim için ayrıltılan kısma oturdum.


Damla burada mıydı? Ya zaten her şey Damla yüzünden gelmişti başıma.


"Damla sen burada mıydın?"diye sordum.


"Arkadaşımın ödül törenine gelecektim tabii. O yüzden bana kızma çünkü tarihin en genç kadın profesörü olabilirsin. Sadece 25 yaşındasın ama profesör oldun. Bunu nasıl başardın be kızım? “dedi tebbesümünü hiç bozmadan.


"Çektiğin fotoğrafıma ve videoma bakabilir miyim Damla?"diye sordum.


"Bakabilirsin Hera. Hatta bu anını paylaşmalısın."dedi ve telefonunu uzattı.


Telefonu elime aldıktan sonra galeriye girdim ve çektiği fotoğraflara baktım.


Birinde beyaz önlüğümle çekmişti,elimde profesörlük rütbesi vardı ve sonuncu fotoğrafta ise Ozan bana madalyayı takdim ederken çekmişti.


"Bu fotoğrafları hemen bana atıyorsun Damla."dediğimde kafasını sağa sola salladı.


Telefonu verdiğimde ise fotoğrafları iki dakika içinde bana atmıştı.


Sonraki ödül almaya çıkan adayların projeleri dile getirilmişti ve ben onların projelerini ilgiyle dinlemiştim.


Hepsi dinlemeye değer çok kıymetli projelerdi. Buradaki herkesin amacı aynıydı ve hepimiz ortak bir amaç için toplanmıştık.


"Fizikçi Ozan Çağlayan'ı ödülünü almak için sahneye davet ediyoruz. Ona ödülünü Hera Altındağ takdim edecek. “dediğinde şimdi bu ne der gibi öfkeli bakışlar atmıştım etrafa.


"Hadi seni sahneye alalım. “dedi Damla. Gülünecek bir şey miydi bu? Hayır,değildi. Kendimi sakinleştirerek sahneye çıktım.


Ozan benim yaptığım gibi boynunu eğdi ve ona madalyasını taktım.


"Başarılar Ozan Çağlayan. “dedikten sonra sahneden indim.


"Ödül törenimiz bitmiştir. “dedi o adam yine.


Ozan yanıma geldi. "Başarılar dilerim Profesör Hera Altındağ. “dedi.


"Size de başarılar. “dedim samimi olmaya çalışarak.


"Arkadaşınızın teklifini düşündünüz mü? “diye sordu.


"Şu an sorulacak soru mu bu? Bu benim özel hayatıma girer. Siz şu an buradasınız ama ödül almaya gelen bir fizikçisiniz. Bu konu hakkında fazla konuşmak istemiyorum."dedim konuşmayı bitirmeye çalışarak.


"Peki,birazdan yemek servisleri başlar."dedi ve kendisi için ayrıltılan masaya oturdu.


Bizim masadaydı ama yapacak bir şey yoktu.


Gelen yemekleri yedikten sonra eğlenceye geçmişlerdi sanırım.


"Damla kalk gidelim."dedim ama dinlemedi arkadaş.


"Gitmiyoruz eğlenceye kalıyoruz."diye tutturunca iyice sinirlendim.


"Peki, Damla Hanım yolda ben bunun hesabını sorarım. “dediğimde sırıttı.


Manga’dan 'We Could Be The Same' parçası çalınca şaşırmıştım. Üyelerin ayrımcılığına uğrayıp bu şarkının burada açılması şaşırtacıydı.


Herkes dansa kalkmıştı.


"Hera Hanım bugünde dansı bana lütfeder misiniz?"diye sordu Ozan.


"Peki,bugün hiçbir şekilde kızmam çünkü profesör oldum."dedikten sonra uzattığı ellerini tuttum. Bir eli belimi tuttu ve şarkının uyumuyla hafifçe dans ettik.


"Hayallerimdeki kişi sen olabilirsin, göründüğünden daha fazlası olabilirsin. “diyordu şarkı.


"Seni onların nefret ettiği kadar sevebilirim."diye mırıldandı Ozan.


"Ne kadar farklı olduğumuzun bir önemi yok."diye mırıldanarak şarkıyı devam ettirdim. "Ve yeni bir sayfa açıyormuşum gibi hissediyorum."


"Ama biliyorum ki dünya mükemmel olabilir." diyerek şarkının bu kısmını mırıldandıktan sonra gülümsedi çünkü kendisi tam olarak böyle düşünüyordu. Dünyayı kurtaran bir kahraman olmaktı hayali ve olmuştu bile ama dünyayı bizim yaptıklarımız bile kurtaramıyordu ne yazık...


Dans şarkısı bittikten sonra bireysel oynanan birkaç müzik açtıktan sonra ödül töreni bitmişti.


Masama geri döndüğümde ise Damlayı görememiştim.


Damla benden tırsıp kaçmıştı ama sanki bunun hesabını sormayacaktım ona.


"Hera."dedi Ozan. Arkamı ona döndüğümde ise devam etti. "Görüşürüz."dedikten sonra kapıya doğru bir adım attı.


"Görüşürüz Ozan."dedikten sonra tören alanından çıktım ve güzeller güzeli arabama bindim.


Ozan zaman yolculuğu yapmak istiyordu ama bunu ben istemiyordum. Benimle hayal kuran,hayalimizi gerçekleştirmek için söz veren kişinin en doğal hakkıydı bunu talep etmek ama ben bunu yapamazdım.


Yol boyunca bunu düşünmemeye çalışmıştım ama eve gelince öyle olmadı işte.


Hayır,o bunu benden küçüklüğü için istedi çünkü bunu yaptığımı bilmek mutluluğunun formülüydü. Verdiği sözü tutmuştu ama canımı en çok yakan kişi o olmuştu. Hayalimizi gerçekleştirdiğim için mutluydum ama küçük Ozan'a zaman yolculuğu borçluydum. Onun için değil o küçük Ozan için yapacaktım.


Ozan'ın beni aradığı telefon numarasını aradım. Birkaç dakika çaldıktan sonra açıldı.


"Ooo! Hera Hanım bizi aramış mı?Yoksa ben mi yanlış görüyorum? Efendim Hera."dedi şaşkınlık içinde.


"Düşündüm. “dedim sadece söyleyecek çok şey varken.


"Anladım. Karar verdin mi?"diye sordu merakla.


"Kararı verdim. Teklifini kabul ediyorum ve sen çantanı hazırlarsan iyi edersin.”


Loading...
0%