Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4. Bölüm

@bevinkcicek

Hera Altındağ'ın Anlatımıyla


Ozan evine gittikten sonra biraz Freya ile sohbet ettik. Aslında fena bir kız sayılmazdı çünkü sohbeti saran bir kızdı.


"Freya sen de en az benim kadar bilgilisin. Ne okuyorsun? Ya da ne okumayı düşünüyorsun? “diye sordum ilgiyle.


"19 yaşındayım Stanford Üniversitesi fizik bölümünü okuyorum."dediğinde gülümsedim.


Benim alanıma o yüzden bu kadar meraklıydı.


"Ben her alanda çalışıyordum. Senin yaşında matematik,fizik,kimya,felsefe ve biraz edebiyat alanında çalışmalar yapıyordum. Şu yazdığım fizik teoremini okuyabilir miyim? Gelecekteki ben ne yazmış merak ediyorum."dedim hafif merakla.


"Okuyamazsın abla. Zaten vakti gelince bu kitabı yazacaksın ve ancak o zaman yazdıklarını bilebileceksin."dedi elindeki kapsülü ağzına atarken. Elindeki kapsülün içecek olduğunu anlamıştım çünkü en son bu teknoloji deneme aşamasındaydı ve şimdi ise her tarafa yayılmış olmalıydı.


"Bizde kal abla."dedi Freya.


"Kalamam, Freya. Kendi evim buraya çok yakın o yüzden sen bana gel ve bir kahvemi iç."dedim gülümseyerek.


"Tabi,içerim Hera abla."dedi hafifçe tebessüm ederken.


Fizikçi olduğu için benim meslektaşım sayılırdı.


20 dakika bir yürümeden sonra evime gelmiştim. Evimde pek değişen bir şey yoktu ama içecek değilde kapsüller vardı.


Freya koltuklardan birine oturdu.


"Birazdan hazırlarım kahvelerimizi."dedim hafif bir tebessümle.


Herhâlde buradaki makineye önce su kapsülünü sonra ise kahve kapsülü koyuyordum. Kahve hazır olduğunda makineden bir ses geldi. Bu hazır olduğu anlamına geldiği için özel olarak ayarladığım kaba koydum ve Freya'ya uzattım.


"Anlat, Freya ben başka neler yaptım?"dediğimde bana beni anlatacak anahtar olduğunu anlamıştı.


"Nasıl anlatsam acaba? Yani profesör olduktan sonra o kadar güzel çalışmalar yayınladınız ki... Ben bu mesleği sizin sayenizde seçtim. Sizin yaptığınız deneyleri izler ve söylediğiniz kavramları derinlemesine araştırırdım."dediğinde tebessümüm büyüdü çünkü ben bir hayata dokunmuştum. Belki binlerce hayata dokunmuşta olabilirdim ama ben bunu yeni öğreniyordum.


"Kurallar kitabını ilk kendin yazarsın Freya. Sen merak ederek bu yolda ilk adımını atmışsın. Biliyor musun Freya? Ben de ilk adımımı senin gibi merak ile atmıştım. Merak ederek bilinen her şeyi öğrendim ve bilinmezlere doğru yürümeye başladım. Sen de böyle olacaksın. Bana söz ver."dediğimde afalladı.


"Neyin sözünü vereyim abla?"diye sordu.


"Bu azmini ve merakını ne olursa olsun kaybetmeyeceksin. Her şeye rağmen asla bu yoldan dönmeyeceksin. Söz veriyor musun?"dedim önüme gelen sarı saçları kulağımın arkasına sıkıştırırken.


"Söz."dedi Freya.


"Bir bilim insanına söz verdin ve bunu iyi çocuklar gibi tutmalısın. Ozan abin ile ne kadar uzak olursak olalım o verdiği sözünü tuttu, Freya ve ben de ona verdiğim sözü tuttum."dediğimde şaşırmamıştı.


"Siz önceden tanışıyor muydunuz?"diye sordu.


"Tabi tanışıyorduk. O benim bu hayalleri kurduğum en iyi arkadaşımdı ama kendi kararıyla birbirimizden uzaklaştık. Sonra ben ondan soğudum falan ama asla sözümüzü unutmadık. Buradan çıkaracağın ders şu verdiğin sözleri tutacaksan vermelisin ve verdiğin sözü ne olursa olsun yerine getirmelisin."dediğimde sıkılmış gibiydi.


"Burada felsefe dersi veriyoruz sıkılma."dedim öfkeli bakışımdan birini atarken.


"Tamam,abla."dedi öfkeli bakışımdan dolayı ifadesini değiştirirken.


Güldüm bu haline sadece.


"Evine git Freya. Ailen merak etmesin."dediğimde kalkmak istemeyen bir Freya gördüm.


"Peki,evime gidecektim zaten."diyerek ayağa kalktı. Ona kapıya kadar eşlik ettim.


Çalışma odama girdiğimde pek bir farklılık görememiştim.


35 yaşındaki ben anlaşılan yeni teoremleri düşünüyordu.


Masanın üzerindeki ajandada bir sayfa açık kalmıştı.


Tanna Adasındaki volkanik patlamalardan sonra oluşan volkanik kraterlerini incelemek.


Cidden gelecekteki ben kafayı yemişti. İnsan bu kadar kendini tehlikeye atmazdı. Volkanik patlama olduysa bir daha olabilirdi ama o bunu düşünememişti.


Telefona sarıldım hemen. Birkaç kere Ozan'ı aradım fakat telefonu açmadı.


Niye açmıyorsun telefonu be adam? Tam sana bir şey söyleyeceğim telefonu açmıyorsun. Eğer gelecekteki Hera ölürse ben de riske girerim.


Telefonum çaldığında ise arayan Ozandı.


"Telefonu neden açmıyorsun Ozan?"diyerek fırçalamak unutmamıştım.


"Ofisimde uyuyakalmışım Hera. Sen ne için aradın beni?"dedi uykulu bir sesle.


"Hemen ajandana bak."dediğimde telefondan sayfa çevirme sesi geldi.


En son bulduğu sayfayı okumuştu.


"Ozan ve Hera ikisi birlikte gitmişler. Yani biz buradayız ama onlar tehlikede. “dedi birden Ozan.


Yani bu tehlikeli şeyi yapacak kadar delilerdi. Gerçi o delilerin biz olması dışında bir sorun yoktu.


"Hemen buraya gelmelisin Ozan."dedim sakinliğimi korumaya çalışarak.


"Tamam, geliyorum Hera."dedi telefonu kapatarak.


Yarım saat sonra kapı çalma sesi duydum. Kapıyı çalanın Ozan olduğunu tahmin ederek açtım.


"Geç içeri."dedim sakince.


Dediğim gibi geçti içeri. Çalışma odamdan ajandası getirdim ve masaya koydum.


"Tanna Adaları diyor burada. Onların görevini başarıyla tamamlamasını beklemek zorunda mıyız? “dedim birden sinirle dolarak.


"Eğer başlarına bir şey gelirse onların oraya gitmeden önceki güne bir mesaj bırakabiliriz. Kuantum dolanıklığından yararlansak bile 4 tane ihtimalde 1 tanesinde mesaj gider."dediğinde başımı salladım.


Bunu biliyordum zaten ama ben bunları çözmüştüm yıllar önce.


"Ofisimde vardı. Bu sorunu çözmek için bir formül bulmuştum Ozan."dediğimde biraz rahatlamış gibiydi.


Ofisime koştum hemen. Nereye koymuştum bu formülü? Hadi ama yerini unutmuş olamazdım.


En sonda gizli bölmeye baktım. Gizli bölgedeki formülü görür görmez o formülü aldım.


Formülü alırken ise çok garip bir şey gördüm.


"Tanna Adasında mıyız biz şimdi?"diye sordu Ozan.


"Evet, volkanik patlama olduktan sonra burda volkanik bir krater oluşmuş. Bugün bize düşen o kraterlerden birini alıp laboratuvarda incelemek ve gerekli deneyleri yapmak. Ozan hazır mısın? Seni göndereceğiz aşağıya."dedim bende hemen.


"Hazırım Hera. Bir bilim için canımı feda ederim, bir de senin için için. Eğer ölürsem sen devam et olur mu? Ne olursa olsun benim yapamadıklarımı sen yap ve bilinmeyenleri bul."dediğinde ise gözyaşlarım düşecekti az daha.


"Böyle konuşma Ozan. Yaşayacaksın sen ve ben birlikte farklı deneyler yapacağız."dedim hemen.


"Öyleyse seni gönderiyoruz aşağıya."dedim ve yanımızdaki uzmanla birlikte onu aşağıya doğru iple indirdik.


İki dakika sonra ise tekrar patlama olacağının bildirimini aldım.


"Çabuk olmalısın Ozan."dedim aşağıya doğru.


"Az kaldı alacağım krateri."dedi hırslı sesiyle.


"Dikkatli ol Ozan."dediğimde volkanik patlama gerçekleşti.


"Ozan!"diye bağırdım ama ses yoktu.


Uzman ise hemen gitmemiz gerektiğini işaret etmişti. Bana sen yaşamalısın demişti bu yüzden yaşayacaktım. Uzmanın beni güvenli bir yere götürmesine izin verdim.


Ozan bilim uğruna canını feda etmişti.


Bu gördüğüm lanet şeyin etkisi altında kalmıştım. Cidden bunlar mı oluyordu? Telefonumu açtım ve haberlere baktım. Cidden gerçekleşmişti.


Tanna Adalarında volkanik kraterlerini incelemek için giden iki bilim insanından birinin cansız bedeni bulundu.


Bu haber benim kanımı dondurmuştu.


"Hera!"dedi Ozan. Sesimi alamayınca odaya girdi.


"Ozan ben bir şey gördüm ve..."devam ettirememiştim çünkü sesim titriyordu.


Elimdeki telefonu aldı ve habere baktı.


Tanna Adalarında olduğunu görünce Hera'nın öldüğünü düşündü.


"Sen mi öldün? “dedi şüphe içinde Ozan.


"Hayır, sen öldün Ozan ve ben o sahneyi gördüm. Al şu formülü."diyerek formülü uzattım ona.


"Şimdi ben bir düzenek kuracağım ve onlar oraya gitmeden mesaj göndereceğiz. Bugünden birkaç gün önceye mesaj göndereceğiz. “dedim.


Biliyordum çünkü günlüğüne gitmeden önce bir tarih yazmıştı.


Ozan dediğimi yaptı. Bir kuantum düzeneği kurdum ve formülümle birlikte geçmişe bir not yazıp gönderdim.


Gitmiş miydi? Hayır, o mesaj gidecekti çünkü kuantum dolanıklığından dolayı gitmeme riskini neredeyse sıfıra indirmiştim.


"Ozan seni yaşatacağım."dedim sakince nefes almaya çalışırken.


"Sakin ol sadece korkunç bir kabustu."dedi bana sarılırken. Sarılışına sıkıca karşılık verdim.


O burada ve benimle dedim kendi kendime.


"Buradayım ve seninleyim. “dedi saçlarımı okşarken.


"Ben seni öldürdüm. Bırak beni Ozan!"dedim bağırarak.


"Sen kimseyi öldürmedin."dedi Ozan.


"Seni kurtarabilecekken kendimi kurtarmak için uzmanın beni sürüklemesine izin verdim."dedim sinirle omuzlarına vururken.


"Hayır, o zamanki Ozan senin ölmeni istemezdi Hera. Senin devam etmeni isterdim o sahneyi şu an burada olan biz yaşasaydık. Çünkü sen potansiyeli olan iyi bir profesörsün ve geleceğimizi kurtaracak kadınsın sen."dedi benim ittirdiğim bedeni tekrar bana sarılırken.


"O anı gördüğümde korktum. Sanki çok gerçekçiydi Ozan."dedim o anı hatırlamanın korkusuyla.


2035 yılının birkaç gün öncesine göndermiştim ama haber hala duruyordu.


Ozan benim gönderdiğim mesaj sahibine ulaşana kadar yanımda duracaktı.


"Birkaç gün öncesine gidersek biz henüz zaman yolculuğunu yapmamış oluyoruz ama onlara mesaj gidiyor. Öyle olacak değil mi Hera?"diye sordu Ozan.


"Büyük ihtimalle öyle olacak gibi görünüyor."dedim sakince nefesimi verirken.


"Ben senin formülüne güveniyorum Hera. Onaylanmış bir formül ve sen bu formül sayesinde profesör oldun. Kendine güven ve kendini zirveye çıkar tıpkı kraliçeler gibi..."dediğinde yüzümde gülümseme oluştu.


"Kendini zirveye çıkar tıpkı kraliçeler gibi..."demişti değil mi? Evet,öyle demişti ve ben tam olarak dediğini yapıyordum.


"Biz fazla mı duygusal olduk Ozan?"diye sordum.


"Birazcık."dedi gülerek.


"Benim burada bulunduğum hal hoşuna gitti herhâlde. "dedim sinirli bakışımdan birini ona atarken.


"Sinirlenme sakin. Sinirliyken hiç çekilmiyorsun Hera. Yani benim için endişelenmen ve beni kaybetme korkun benim hoşuma gitmedi değil yani."dediğinde hafif omzuna vurdum.


"Birde bundan zevk aldığını söylüyor ya. Sana göre hava hoş sen yokken kime kızacağım ben Ozan."dediğimde yine sırıttı.


"Sen kızacak birini bulurdun."dedi ciddiyetle.


"Hiçbiriyle seninle kavga ettiğimizdeki hazzı almıyorum inan bana."dediğimde hafif afallamış ve gülümsemişti.


"Öyle mi Hera Hanım?"dedi şeytani gülümsemesiyle.


"Öyle tabi."dedim bende gülümseyerek.


"Bunu iltifat olarak alıyorum o zaman."


"Ne algılıyorsan algıla şımarık çocuk."dediğimde daha çok sırıttı.


"Nasıl hissettiriyormuş?” diye sordu birden.


"Ne nasıl hissettiriyor? “diye sordum.


"Kaybetmek. “dediğinde durakladım. Onu gelecekteki ben kaybetmiştim yani şu an yaşadığına göre kaybetmiş sayılmazdım.


"Henüz kaybetmediğim için nasıl bir hismiş bilmiyorum. Kıymetimi bil çünkü seni kurtarmak için mesaj gönderdim yani bana laf söylerken bin kere düşünmelisin Ozan Bey."dedim soktuğum lafın etkisinde kaldığı belliydi çünkü susmuş bir şekilde karşımda duruyordu.


"Ozan bir şeyler değişti. Fark ettin mi?"dediğimde etrafıma bakınmakla meşgüldüm. Galiba gönderdiğim mesaj sahibine ulaşmıştı ve bu yüzden zaman bizi ödül aldığımız zamanki geceye götürmüştü.


"Senin profesör olduğun ödül akşamına geldik galiba mektup sahibine ulaşmış."dedikten sonra yüzünde derin bir tebessüm vardı.


"Ben sana her zaman güveniyordum ve sen bugün o güvenimi boşa çıkarmadın Hera."dedi ve o geceki gibi ayırtılan yerine oturdu.


Aynı o gece yaptığımız gibi yaptık. Yani aslında her şeyi bilipte bilmiyormuş gibi yapmak derin bir oyunculuk isterdi ama biz çok iyi oyuncu olduğumuz için sorun olmamıştı.


Evlerimize gitmiştik o geceki gibi...


Sonra ben o günkü gibi onu arayıp teklifini kabul ettiğimi söylemiştim.


Şu an dejavu olmuş gibiydim.


Yorgunlukla gözlerimi kapadım.


Sahnenin değiştiğini hissediyor ama göremiyordum. Aldığı mektubu dikkate alacağından emindim çünkü beni uyarsalar ben hiç düşünmeden dikkate alırdım.


Hera ve Ozan Tanna Adalarına gitmek için buluşmuşlardı ama bu sefer bir farklılık vardı.


Hera başlarına gelecek olayı bildiğinden önlem almıştı ve bu sefer Ozan'ı bırakmayacaktı.


Geçmişteki kendisi şu an kendini kurtarmış mıydı yani? Ona minnettardı.


"Tanna Adasında mıyız biz şimdi?"diye sordu Ozan.


"Evet,volkanik patlama olduktan sonra burda volkanik bir krater oluşmuş. Bugün bize düşen o kraterlerden birini alıp laboratuvarda incelemek ve gerekli deneyleri yapmak. Ozan hazır mısın? Seni göndereceğiz aşağıya."dedim bende hemen.


"Hazırım Hera. Bir bilim için canımı feda ederim, bir de senin için için. Eğer ölürsem sen devam et olur mu? Ne olursa olsun benim yapamadıklarımı sen yap ve bilinmeyenleri bul."dediğinde ise gözyaşlarım düşecekti az daha.


"Böyle konuşma Ozan. Yaşayacaksın sen ve beraber deneyler yapacağız."dedim hemen.


"Öyleyse seni gönderiyoruz aşağıya."dedim ve yanımızdaki uzmanla birlikte onu aşağıya doğru iple indirdik.


İki dakika sonra ise tekrar patlama olacağının bildirimini aldım.


"Çabuk olmalısın Ozan."dedim aşağıya doğru.


"Az kaldı alacağım krateri."dedi hırslı sesiyle.


"Dikkatli ol Ozan."dediğimde patlamanın ne zaman olacağını bildiğim için hemen onu geri çektim.


"Gidelim buradan Ozan. Patlama olacak birazdan. “diyip onu çekiştirip volkanik patlamanın olduğu meydandan uzaklaştırdım.


Ozan krateri çektiğim anda almış olmalıydı. Başarmıştı ama az daha önceki sahne gibi ölecekti...


"Ne olursan olsun benim yapamadıklarımı sen yap ve bilinmeyenleri bul. “demişti önceki sahnede değil mi? Bu sahnede tekrar aynı şeyi yaşıyormuş gibi hissetmiştim ama neyseki onu kurtarmıştım.


"Hera sen niye bir dalgınsın?"diye sordu Ozan.


"İyiyim ben Ozan."dedim düşünceler arasındayken.


"Yemeğimizi yiyelim mi?"diye sordu birden Ozan.


"Yiyelim."dedim ayağa kalkıp onun yanına otururken.


"Bugün fazlasıyla yorulduk. Birkaç gün burada araştırmalarımıza devam edeceğiz ama korkma volkanik dağla işimiz kalmadı. Laboratuvarda olacağız ve işimiz bittikten sonra sana bir sürprizim olacak."dediğinde sürprizin denize girmek olduğunu tahmin etmiştim bile.


"Bana bir daha öyle konuşma."dedim omzuna vurarak.


"Nasıl konuşmayayım Hera."dedi gözlerini gözlerimden çekmeden.


"Bana benim için ya da herhangi bir şey için canını feda edeceğini söyleme.Yoksa şu kalbini delerim dellendirme beni."diye bağırdığımda hoşuna gitmişti çünkü gülüyordu.


"Hoşuna mı gidiyor ben böyle yapınca? Gülme,sinirimi bozma Ozan çünkü şu an küplere bindim senin yüzünden."derken onu ittirdim.


Gördüğüm rüyada Ozan'ın kurtulduğunu görmek içimi rahatlatmıştı.


Kalktığımda ise birkaç gün önce olduğu gibi 2035 yılında bulmuştum.


Bu sefer başımı Ozan'ın göğsüne yaslamış bir şekilde uyandım.


"İyi misin Hera? Ne oldu kurtardık mı beni?"dedi hemen.


"İyiyim ve sen kurtuluyorsun merak etme. Akıllı ben mesajımı alarak onu kurtarmış ve şu an kavga etmekle meşguller. “dediğimde özellikle son kısmına çok gülmüştü.


"Gelecekte bile kavga ediyoruz. Bu nasıl oluyor şimdi?"diye sordu şüpheyle.


"Ozan aynı Ozan olunca kavga çıkıyor işte."dediğimde daha çok sırıttı.


"Hem biz birkaç dakika önce 2024'te değil miydik? Ne ara 2035'e geri geldim ben?"dedim sorgulayıcı bir biçimde.


"Göz açıp kapayıncaya kadar zaman geçiyor Hera. Bunu senin benden daha iyi bilmen gerekiyordu. “dedi tekrar bana sarılırken. Onun sarılmasına kızmadım bu sefer çünkü bana sarılmaya hakkı vardı. Az daha benim için ölüyordu çünkü...


Gelecekteki benin dediği cümleyi tekrar ettim.


"Bana benim için ya da herhangi bir şey için canını feda edebileceğini söyleme.Yoksa şu kalbini delerim."dedim tıpkı onun dediği gibi.


"Ben bu sahneyi nedense yaşamış gibi hissediyorum Hera."dedi sorgulayıcı bir sesle.


"Henüz yaşamadın ama 35 yaşına geldiğimizde bu sahneyi yaşayacağız."dedim kafasındaki karışıklığı çözmek için.


"Cidden daha deminki gibi bir cümle kullanmıyorsun değil mi?"diye sordu ciddiyetle.


"Evet, kullanıyorum Ozan."dediğimde iyice şaşırmıştı. Senden adam olmaz der gibi bakıyordu.


Ben bugün diğer yol arkadaşımın hayatını kurtarmıştım. Eminim o olsa yine benim için kendini feda etmeyi seçerdi çünkü o hep fedakar bir adamdı. Arkadaşları için her şeyi yapabilecek kadar gözü karaydı. O zamanda böyleydi... Şimdi büyüyüp koca bir adam olmasına karşı hala birileri için kendini feda ediyordu.


"Birileri için kendimi feda etmiyorum. Ben benim için önemli şeyler için feda etmem ne gerekiyorsa feda ederim Hera."


Loading...
0%