Yeni Üyelik
4.
Bölüm

5. Bölüm

@bevinkcicek

"Ozan."dediğimde düşünceler içinden sıyrılıp bana baktı. "Sence kim haklı? Ben bir defasında bu rütbelere geldiğimizde mühim konuları tartışacağımızı düşündüm. Bir bilinmeyen olduğunu savunan Albert Einstein mı haklı? Yoksa herhangi bir bilinmeyen yok diyip karşı bir makale yazan Niels Bohr mu?"diye sordum.


"Ben Albert Einstein diyorum. Bu zamana kadar dediklerinde haklı çıktı ama onda kafasını belirsizlik ilkesi karıştırdı bence."dedi kendi fikrini savunurken.


"Ben Niels Bohr diyorum. Albert Einstein sayesinde tabi 'kuantum' kavramı ortaya çıktı ama yanılmıştı. "Tanrı zar atmaz."diyordu ama yapılan deneyde haksız çıktı. Şu konuda katılıyorum sana. Evrende hiçbir şey rastgele olamaz çünkü bu evrende her şeyin matematiksel bir kavramı veya denklemi vardır ve birileri bu denklemleri bilmediği için biz buna rastgele diyoruz."dedim sanki bir münazaradaymışız gibi.


"Bu evrende her şey mümkün Hera. Dediğin gibi rastgelelik ikileminde bende böyle düşünüyorum. Albert Einstein'ın 'Genel Görelilik Teoremi' haklı çıktı. Bir tane hikayesi vardı belki biliyorsundur."dedikten sonra merakla bana baktı.


"O hikayeden çıkaracağımız dersi söyleyeyim. Hatalar sürecin bir parçasıdır ve denemekten asla vazgeçme."dediğimde bir öğretmen edasıyla beni alkışlamıştı.


"Seninle bu konuları tartışmak zevkliymiş Hera. Bu hikayeden aldığın dersi unutmamışsın afferin."dedi gururlu öğretmen misali.


"Biz serbest tartışma yaparken aklıma münazara yaptığım ilk gün geldi."derken gözlerim dolmuştu.


"Hera bizim sınıftan gittikten sonra yaptın değil mi? Kursta anlatmıştın hatırlıyorum. Çok mutlu görmüştüm seni. Mutlu muydun gerçekten?"


"Mutluydum ama bir daha asla seninle veya diğerleriyle yaptığım tartışmalarda olduğu gibi hiçbir haz almadım Ozan. Albert Einstein'ın dediği gibi hata yapmıştım ama bu hata olmasaydı ben yeni dersler çıkaramayacaktım. Ani karar vermemenin önemini anladım burada. Sen yanımdaydın ama ben seni özlüyordum. Bir daha o sınıftaki ilk senelerimizde olduğu gibi samimi olmadık ve hep birbirimizden kaçtık. Şimdi yıllar sonra buradayız ve hayallerini gerçekleştiren iki insan gibi alanımızda tartışıyoruz."dedikten sonra çok konuştuğumu düşünerek sustum.


"Hayır,Hera çok konuşmuyorsun. Ben de seni özledim biliyor musun? Ama haklısın yıllar sonra buradayız ve senin ofisinde kendi alanımız hakkında tartışma yapıyoruz. Çok güzel değil mi bu sence? Daha çok konuşmalısın."dediğinde duygulandığımı hissettim.


"Sen bana iyi gelmiyorsun. “diyerek omzundan ittirdim.


"Benim yanımda o eski Hera oluyorsun ve sen bunun olmasından nefret ediyorsun biliyorum."dedikten sonra son bir defa gözlerini gözlerime değdirdi ve devam etti. "Bir daha yapalım şu tartışma meselesini ama bu sefer benim çalışma odamda yapalım."dedikten sonra çalışma odamdan çıktı.


Ayağa kalkıp kütüphanedeki kitaplara elimi dokundurdum ve ben bunu yaptığımda çok mutlu hissettim.


Günün sonunda tek sığınacak yer kitaplarımdı.


Perde kapanalı çok olmuştu ama bence asıl perde yeni başlıyor gibi bir his doğmuştu...


Kuantum düzeneği aniden parladığında gözlerim düzeneğime gitmişti. Bana onu zor durumdan kurtardığım için teşekkür mektubu göndermiş olmalıydı.


Düzeneğime hafifçe yaklaştım ve parlayan kısımdan gelen kağıdı aldım.


Sevgili Hera, 23.06.2035


Gelecekteki kendini zor durumdan kurtardığın için minnettarım. 2024 yılından geldiğini biliyorum Hera ve lütfen dikkatli ol bunu rica ediyorum.


Ozan yaşıyor merak etme. Bana sürpriz yaptı ve şu an denize gidiyoruz. Ozan bizim çocukluğumuzdu şimdi ise güzel bir meslektaştan ötesi...


Hera yazdığım teoremi merak ediyorsun,biliyorum fakat vakti geldiğinde zaten bir teorem yazacaksın ve o zaman ben olmuş olacaksın.


Profesör olalı 5 yıldan fazla oldu benim Hera. Tanna Adalarına gidecek kadar kendimi riske atacak kadar deli olduğumu düşünüyorsun ama hayatta risk almazsan hiçbir şey gelmez,Hera. Unutma,imkansızlıklar bile imkanlı olabilir. Yani sen nasıl olamaz dedikleri şeyi bularak Ozan'ın hayatını kurtardın onun gibi düşün.


Gelecekte sen ben olacaksın. Sana sonsuz minnetlerimi sunuyorum.


-Sevgilerle Gelecekteki Sen


Odadan çıktığımda salonda oturan Ozan beni karşıladı.


"Bir şey mi oldu?"dedi sorgulayan sesiyle.


"Evet, gelecekteki Hera bana mektup göndermiş. “dediğimde bakışları bana döndü.


"Bakabilir miyim?"diye sordu.


"Sonuçta o ben değil mi? Biraz özel olmaz mı bu?"


"O sen ama henüz onun seviyesinde olmadığın için özel olmaz. Hem ben senin çocukluğundum o yüzden bana özel olmaz."dediğinde yine beni kandırmıştı. Haklıydı o benim çocukluğumdu... Hera bana bunu mektupta söylemişti.


Mektubu ona doğru uzattım. İlgi ile uzattığım mektubu okuduktan sonra beğendiği bir kısmı sesli ve vurgulu okudu.


"Unutma, imkânsızlıklar bile imkanlı olabilir."


"Hayatta risk almazsan hiçbir şey gelmez, Hera."


Aklımda kalan bu iki satırı ondan duymak garipti.


"Beni kurtardığın için teşekkür ederim. Yani şu anki beni değil, gelecekteki ben için teşekkür ederim."dedi duygulu bir sesle.


"Bizim öküz teşekkür ediyor hayret."dediğimde kıkırdadı.


"Eski Herayı özlemiştim. Sağ olasın onu hatırlatacak cümleyi kullandın ve bu bana o zamanları hatırlattı."dedi kıkırdaması devam ederken.


"Sen o anıları unutmuş muydun?"dedim öfkeyle.


"Seninle olan anıları hiç unutmadım,Hera ve hep kalbimin bir köşesinde kaldılar. “dediğinde kalbimin üzerinde kelebekler uçtu sanki...


"Bir şey söyleyeceğim."


"Söyle Ozan."dedim yumuşamış olan sesimle.


"Yolculuğumuz yani araştırmamız bittikten sonra izin alıp memlekete dönelim mi? Böylece ailemizi görmüş oluruz."dediğinde duygulandım çünkü neredeyse bir yıldır ailemi görüyordum.


"Olur,Ozan hem Melike abla bekliyordur seni. Anneyi bekletmek olmaz değil mi?"dedim gözümden düşecek gözyaşlarımı engellemeye çalışırken.


"Sadece beni beklemiyor ki Hera. Gerçi siz annemle çok iyi anlaşıyordunuz değil mi? Evet, annemle iyi halay çekiyordunuz şimdi hatırladım. “dediğinde hafif omzuna vurdum.


"Sen çok fenasın Ozan. Gerçi o zamanda fenaydın ama sen hep bu kalbe girecek bir yön buldun. Ben bu yönü bulduğunu hiçbir zaman anlamadım Ozan..."dedim kollarımı boynuna dolayarak. Sarılışıma sıkıca karşılık verdi.


"Ben hep yönümü bulurum Hera. Sen bilinmeyen bir atlas iken ben bir pusulaydım ve bilirsin ki pusulalar her daim sana yol gösterir."dedi Ozan. Filozof gibi cümleler kullanıyordu burada resmen ve benim kalbim buna eriyordu.


"Pusula biraz eskidi sanki. İlkel olabilir misin lütfen? Ben ilkel ve mantıklı adamları seviyorum."dedim ondan uzaklaşarak.


"Eskileri seviyorsun zannediyordum. Bak ya yemedi bu."dedi ciddi ciddi.


Onun bu hali beni güldürmeye yetmişti.


"Bizimkiler ciddi ciddi denize mi girdi? Kusacağım şimdi buna ya."dediğinde bu hali beni güldürdü.


"Evet,öyle yazmışlar ama bende şaşırdım buna. Böyle bir buzdağı gibi adamdan nasıl bu kadar düşünceli bir adam olmuş şaşıyorum."dediğimde ayıp ama dermiş gibi bakıyordu.


"Araştırmalarımız biraz uzayacak gibi duruyor Hera. Burada düzeneğini kurduk ve birkaç gözlem yaptık ama bunlar yetmez. Belgesel gibi bir şey çekmek lazım burada."dediğinde kıkırdadım. "Belgesel fikri hiç fena değilmiş Ozan. Sen beni çek ben her şeyi anlatırken. Ben galiba buradaki birçok şeyi kavradım."dediğimde bana inanmıyormuş gibi bakıyordu.


"Hadi oradan. Ben buradaki birkaç şeyi kavradım ama maşallah olay bitmiyor. Neyse sen konuş ben çekeyim belgeseli."dedi ciddiyete bürünerek.


Kamerayı ciddi ciddi getirmişti. Kurduğum düzenekten ve 2035'te olan düzenden bahsetmiştim belgeselimizin ilk bölümünde. Belgeseli çekmeyi bitirdiğimizde Ozan'ı çok şaşırmış görmüştüm çünkü alıştığı bütün düzenler altüst olmuştu.


"Yok artık."dedi şaşkınlık içinde.


"Buna bende şaşırdım Ozan. Bilmiyorum ama durum böyle işte. Bu arada çektiğimiz belgeseli izlememiz lazım buraya koy kamerayı."dediğimde masaya koymuştu. Böyle uzman belgeselcilere bürünmüştük.


Ozan bu kamera işlerinde iyiydi. Bunu kameraman olarak işe almamak için kendimi tutmam gerekliydi.


"Çok iyi bir iş çıkardın ortak."dediğimde gülümsedi.


"Ne sandın sen beni kızım."dedi tavan yapmış egosuyla.


"Egon tavan yapmasın bir kere şaşıracağım."dediğimde sırıttı. Fırça yemek hoşuna gidiyordu demek.


"Hem daha demin sen bana trip mi attın?"dedim hemen.


"Yok, ne trip atması ya hemen alın."dedi yine aynı ciddiyete bürünerek.


"Dönmeye çalışma çünkü dönüşler kapalı canım."dedim öfkeli civcivler gibi etrafa öfke saçarken.


Ozan keşke laf yiyeceğime yalnız kalsaydım modundaydı şu an.


"Seninle muhatap olmuyorum."dedi birden Ozan.


"Olmazsan olma. Çokta meraklıyım sanki sana."dedim elimi küs benimle işareti yaparak. Hemen aynısı yaptı ve böylece küsmüş olduk.


"Evine git bakayım."dedim triple.


"Tamam,gideceğim ama lütfen tek kelime daha etme."dedi yine kibar prenses rolüne bürünerek.


"Çok kibar prenses ne demezsin?"dedim kısık bir sesle ama duymuştu galiba.


Kapıyı açtığımda gözleriyle elveda dermiş gibi bakarak dışarı çıktı.


Gözleriyle bile vedasını veriyordu. Biz konuşmadan daha mı iyi anlaşıyorduk acaba? Galiba öyleydi.


O kendi evine gitti. Ben ise onun çektiği belgeseli telefonuma aktardım ve hemen onu sosyal medyamda paylaştım.


Baktığımda ise ilk beğenen Ozan Beydi. Küsmüş olmamıza rağmen birde gönderimi mi beğenmişti? Yapardı çünkü bu böyle gurursuz bir adamdı.


@OzanÇağlayan: Çok nitelikli bir belgesel olmuş profesör. Hep böyle belgeseller çekmelisiniz.


Resmen benimle dalga geçiyordu ya. Belgeseli kendisi çekmişti ve şimdi bana hep böyle belgeseller çekmelisiniz diyor kafayı yiyeceğim ya.


Gerekli bütün işleri ve deneyleri bitirdiğime göre artık 2024'e dönebilirdik.


Telefonumu elime aldım ve kişilerimden Ozan'ı aradım.


"Ozancım artık burada işlerimiz bitti. 2024'e dönelim sonra yine küslüğümüze devam ederiz ama şu an gitmeliyiz."dediğimde büyük bir zevkle beni dinliyordu.


"Peki,2024'e dönelim o zaman Hera."dedi hemen.


"Yine aynı yere gel."


"Beni kovduğun yere mi?"


"Ben seni kovmadım. Sadece herkes kendi evinde olmalı dedim ama sen buna bile alındın Ozan. "dedikten sonra telefonu yüzüne kapattım.


Hep o mu yapacaktı? Hayır,ben buna izin vermezdim. Bu sefer ben kapattım.


Yarım saate kalmadan buradaydı.


"Heracığım bir özür dileyebilirsin."dedi sinirimle oynamaya çalışarak.


"Özür dilemeyeceğimi biliyorsun."dediğimde senden adam olmaz gibi bir bakış attım.


Ozan'ı kolundan tutarak yanıma çektim ve saatte gerekli zaman ayarlamalarını yaptıktan sonra düğmeye bastım.


Zaman yolculuğu yapmadan önceki bahçeye ışınlanmıştık.


"Hangi gündeyiz?"diye sordu.


"22 Haziran 2024 tarihindeyiz."dedim hemen.


"Yani yolculuk yaptıktan birkaç gün sonraya denk geliyor bu tarih."dediğinde başımı sallamakla yetindim.


"İzin alıp Türkiye'ye dönecek misin?"diye sordu.


"Küsüz unuttun mu? Hem bu seni alakadar etmez bence."dedim hemen.


"Sen özür dilesen küs olmayız çünkü ben sana küsmedim."dedi hemen.


"Peki,özür dilerim. Oldu mu inatçı keçi?"dedim öfkeyle.


"Oldu."dedi kıkırdayarak.


"Bütün işlerimizi bitirdiğimize göre ülkemize birkaç haftalığına gidebiliriz."dedim minik bir tebessüm ile.


"Uçaklar benden."dedi bana konuşmam için fırsat vermeden.


"Peki, yemekler o zaman benden."dedim gülümseyerek.


Telefonu açıp uçak seferlerine baktı.


"Bu akşam 21.30 seferi var. Ona binelim mi?"diye sordu.


"Peki,olur ama izin almamız lazım."dediğimde yüzünde kurnaz bir gülümseme oluştu.


"Bu durumun olacağını bildiğim için birkaç gün önce bugüne almıştım."dediğinde ona sen çok fenasın bakışları atmayı ihmal etmemiştim.


"Hazırlanman gerekiyor."dediğimde elindeki çantayı gösterdi.


"Bunu düşünerek önlemleri aldım."dedi gülüşü büyürken.


"Neyse eve gel bela."dedim ya sabır çekerek.


"Tatlı bela demek istedin herhâlde."dedi hemen.


Evime geçtiğimizde hemen salondaki koltuğa tünedi. Hemen odama geçtim ve tatilim için en güzel kıyafetlerimi bavuluma doldurdum. En az iki haftalık kıyafet koymuştum bavulumun içine.


Pembe çiçekli elbise kalmıştı son olarak dolabın içinde. Pembe çiçekli elbisemi hemen bavulun içine koydum ve valizimi kapattım.


En az 1 saat sürmüştü ama sanki birkaç saat geçmiş gibi gelmişti bana.


"Bavulum hazır."dedim salondaki koltuğa tünemiş Ozan'a bakarak.


"3 saat geçti ve uçağımızın kalkmasına 2 saat var."dediğinde şaşırdım.


"Hadi çıkalım."dedi salona doğru getirdiğim bavulumu sürükleyerek. Bavulumu ona kitlenmenin mutluluğu içindeydim şu an.


Yol boyunca hiç konuşmadık. Sonunda havalimanına gelmiştik. Biletlerimizi alıp gerekli işlemleri yaptıktan sonra uçağı beklemeye başlamıştık.


Uçak gelmeden önce telefonumu elime aldım ve anneme mesaj attım.


Annem💖


İzin aldım ve yanınıza geliyorum anne.


Mesajı yazdıktan sonra telefonumu uçak moduna aldım.


Uçak geldiğinde hafif adımlarla uçağa bindik.


🌌🌌🌌


10 saat sonunda ülkemize giriş yapmıştık.


"Vatanımıza geldik Hera. Mutlu muyuz?"dedi neşe içinde.


"Mutluyum."dedim sadece.


"İlk kime gidiyoruz?"diye sordum.


"Melike ablan seni bekliyor. Kızımı getir yanıma diye tutturdu."dediğinde büründüğü yüz ifadesine ister istemez güldüm.


Ozanların evine gittik.


Melike abla beni görür görmez mutlu olmuştu.


"Hoş geldin Hera. Ben senin başaracağını biliyordum. Sen çok güçlü kızdın ve şimdi böyle görünce duygulandım."diyerek sıkıca sarıldı.


Annesinin ilk kendisine sarılmadığını gören Ozan kıskanmıştı.


"Kızı nefessizlikten öldüreceksin anne."dedi hemen. Kıskanç herif ne olacak diye geçirdim içimden.


Melike abla beni bırakarak hemen ona sarıldı.


"Hoş geldin canım oğlum. “dedi oğlunu bağrına basarken.


Duygusal kavuşma bittikten sonra içeri geçtik.


"Hera iyi ki geldin kızım."dedi tekrar.


"Hoş buldum Melike ablacığım."


Koltuğa oturduğumuzda Melike abla masayı donatmaya başlamıştı.


"Yardım edeyim mi abla?"dedim hemen.


"Gerek yok kızım."demesine rağmen onu dinlemeyip mutfağa gittim.


"Sen zaten yol yorgunusun."dediğinde itirazını kabul etmedim ve yardım etmeye devam ettim.


Masa hazır olduğunda Ozan'a gel işareti yaptım. Hemen anlamıştı tabii. Melike abla masaya oturduktan sonra bizde masaya oturduk.


"Profesör olduğunu söyledi Ozan. Doğru mu bu Hera?"diye sordu hemen Melike abla.


"Doğru ama yeni profesör oldum. Daha şokunu atlatamadım abla."dediğimde gülümsedi.


"Erken yaşında profesör olmak tuhaf gelmiştir ama zaten senden olacağını biliyordum. “dedi Melike abla.


"Büyüdükçe güzelleşmişsin, zayıflamışsın ve daha çok zekileşmişsin. “dediğinde gülüşüm büyüdü.


"Hep öyleydim zaten abla."dedim bende.


Ozan yine o zaman gibi sessizce bizi dinlemeyi tercih etti. Halbuki Ozan dinlemeyi değil konuşmayı çok severdi.


"Sen nasılsın oğlum?"dedi Melike abla bunu fark ederek.


"İyiyim anne."dedi hemen Ozan.


"Ödül almışsın oğlum."dedi sevinçle.


"Evet,ödül aldım anne ve ödülümü bana kim verdi tahmin et?"dediğinde annesi merakla oğluna baktı.


"Hera takdim etti ödülümü."dediğinde Melike ablanın bakışları bana döndü.


"Benimkini o bana takdim etti."dediğimde Ozan bana ters bakışlar attı çünkü ona o diyerek hitap etmem hoşuna gitmemişti.


Annesinin gülüşü daha çok büyüdü.


"Afferin benim akıllı çocuklarıma. “dedi gururla.


Telefonumdaki uçak modunu kapattım hemen.


Annem💖 kişisinden bir mesaj


Annem💖: Tamam, bekliyorum kızım.


"Ben kalkayım Melike abla. Her şey için çok teşekkür ederim."diyerek ayağa kalktım.


"Ozan evine kadar eşlik et."dedi hemen oğluna.


"Gerek yok Melike teyze. Ben tek başıma giderim o şimdi yol yorgunudur."dedim hemen.


"Yok,ben giderim anne."dedi ve hemen elimdeki bavulu alıp sürüklemeye başladı.


"Görüşmek üzere Hera. Bir dahaki sefere bir kahve içelim olur mu?"dedi Melike abla.


"Olur."dedim minik bir tebessüm ile.


Kendi evimin önüne geldiğimizde durakladık.


Annem ile babam balkondalardı ve güzelce muhabbet ediyorlardı.


Babam beni görünce hemen sevindi.


"Kızım!"dedi babam hemen.


"Baba kapıyı açar mısınız?"dedim gülümseyerek.


"Sen kızıma eşlik mi ettin Ozan?"dedi annemde hemen.


"Tabii eşlik ettim abla. Yalnız bırakmak istemedim Herayı. “dediğinde babam kapıyı açmıştı bile.


"Gel, Ozan bir kahvemizi iç."dedi annem.


"Yok, içmeyeyim ben sağ olun."dedikten sonra evine doğru gitmek için sağa döndü.


"İyi akşamlar Ozan."dedim hafif tebessümümle.


"Sana da iyi akşamlar dilerim."dedikten sonra gözden kaybolmuştu bile.


Babam bavulumu sürükleyerek kapının önüne getirmişti bile. Babam kapıyı açtığında ikimizde içeri geçtik.


Annem hemen bana sarıldı. Biraz sohbet ettikten sonra yol yorgunu olduğum için odama geçtim.


Odam çocukluğum kokuyordu. Kitaplarım, hayallerim ve acılarım kokan bir yerdi burası...


Huzurla bir kez daha kapadım bu odada gözlerimi...


"Bir insanın ölümünü engelledin ve bunun ile paradoksa sebep olacağını bile bile yaptın. Bunun bedelini ödeyeceksin. “dedi genç bir adam.


Loading...
0%