@bevinkcicek
|
Sabahın ilk ışıkları ile gözlerimi usulca açtım. Paris'in güzel atmosferini içime çektim ve güne başlamak için kahvaltı salonuna indim. Ozanda erken uyanıp kahvaltı salonuna inmişti. "Günaydın Hera."dedi gülümseyerek. "Günaydın Ozan."dedikten sonra masaya doğru yöneldim. "Kahvaltı yapalım mı beraber? Eski günleri konuşuruz. “dediğinde öksürdüm. "Ben seni bir daha görmek istemediğimi dile getirdiğimi düşünüyorum Ozancım."dedim alaylı bir gülümseme ile. "Ben sana hemen beni satarsın dedim ama bu kadar doğru çıkacağını bilmiyordum. Sen cidden bana profesörlük tezini verdiğini nasıl söylemezsin Ozan."dedim öfkeyle. "Sen bana profesör olduğunu söyledin mi peki Hera?"dediğinde sustum çünkü söylememiştim. "Yanımda olsaydın sana söylememezlik yapmazdım. “dedim hemen. "Sen benim yanımda mıydın sanki? 3 ay önce sen burada mıydın? O yüzden şu an susuyorsun."dedi öfke ile. "Ben uzaktan sana inanarak yapmışım en büyük hatayı."dedim büyük bir nefretle ona bakarken. "Bana inanmasaydın o zaman. Asıl keşke ben sana inanmasaydım ve sana destek vermemeliydim."dedi bana öfkeli bakışlarını yöneltirken. "Destek verdin ama anlıktı Ozan. Sonra ben sana güvendim ama sen yoktun. Sen beni tercih etmeyip onları tercih ettin ve kalbimi kırdın. Söyle, şimdi kim burada haklı? Yıllar boyunca birbirimizi görmezden geldik."dedim bütün nefretimi ona yansıtıyordum şu an. "Haklısın ben bir pislik yaptım ama sen ne yaptın peki Hera? Ben bize yeniden bir şans vereyim derken sahilde bana hakaret ettin ve benim bencil olduğumu söyledin ama asıl bencil asla ben değildim çünkü o bencil sendin."dedikten sonra sinirle kahvaltılıkları yemeye koyuldu. Öfkeden ellerim titriyordu ama umursamadım. Önümdeki kahvaltılıkları yemeye koyuldum. "Bir daha yüzünü görmek istemiyorum senin Ozan."dedim kahvaltılıkları yuttuktan sonra. "Ben sana çok meraklıyım sanki. “dediğinde bakışlarında saf bir nefret gördüm ama bu bakışların altında ise derin bir acı vardı. Sana bunları yaşatmak zorundaydım Ozan... Rüyamda bir imge daha gördüğümü hatırladım. Özellikle Ozan'ın dediği söz çok netti ama kendi sözümü hatırlamıyordum bile. "Benim ecelim değilsin. Sen hep benim yanımda kal,Hera."demişti Ozan. Bu sözlere canım yandığını hissetmiştim çünkü sonrasını görememiştim imgenin... Soğuk bir kış günü olduğunu hatırlıyordum sadece. Benden hiçbir zaman tam nefret etmedi ki. Etseydi eğer o rüyada bile benim elimi tutmaz ve beni bırakma demezdi. O benim hayallerimi birlikte kurduğum ve yaşayacağım adamdı. "İmgelerini görmeye devam ediyor musun? “diye sordu alayla. "Seni hiç alakadar ettiğini düşünmüyorum. “dedim hemen. "Bu imgede gördüğün şey için mi bu tavırlar?"diye sorarken sesi sinirli çıkmıştı. "Seni ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokma."dedim alayla. "O imgede yine bir şeyler görmüş olabileceğini tahmin etmiştim zaten çünkü yine bir tuhaf davranmaya başladın. “dedi Ozan. O kadar mı belli ediyordum? Evet, ediyordum çünkü onun için ondan uzak durabileceğimi biliyordu. "Bana bir şey olsa bile sen beni yine kurtarırsın. Senin güçlü formülün var ama sen ise korkak gibi kaçıyorsun. Benim tanıdığım Hera çok cesur kadındı ve mücadele etmekten asla geri durmazdı. O günden beri bir tuhaf oldun zaten."dediğinde elimi hafifçe masaya vurdum. "Bana olan güven nereden geliyor? Güvenme bana bu kadar."dedim zorlukla nefesimi verirken. "Sana güvenmesem bile senin merhametini biliyorum. Sen herkesin yaşamasını istersin ve kimseyi kolay kolay tehlikeye atmazsın. Ayrıca zeki bir kızsın ve her an bir çözüm bulabilirsin."dediğinde içime su serpmemişti. "Bana güvenme pişman olursun."dedim nefret dolu bakışlar atmaya çalışarak. "François ve Mary ile güzel bir Paris turuna çıkacağım. “dediğimde bakışları bana döndü. "Dün tanıdığın adam ve kadınla tura çıkmak mantıklı mı sence? Delirdin mi sen? “diye sordu Ozan. Bu sorgusu benim öfkemi daha çok arttırmaktan başka bir şey yapmadı. "Benim hayatım seni hiç ilgilendirmez. Delirdiysem delirdim sanane. Hem bana o kadar şeyi yaşatıp bana profesör olduğunu söylemeye üşenen biri mi söylüyor? O kadar tepki alacağını bile bile bana söylemedin. Eğer sen benim yanımda olsaydın sana söylerdim Ozan."dedikten sonra masadan kalktım. Odama geçtikten sonra turumuz için yine o çiçekli elbiselerimden birini seçtim. Bunu neden yaptım ki? Tabii ki daha çok ayar olsun diye. Sırt dekolteli pembe çiçekli elbisemle dikkat çekiyordum tabii. Profesör olunca insan kudurtulur muydu? Mis gibi de kuduruyordu işte. Ozanı sadece işimde değil normal hayatımda bile kudurtuyordum. Benim gibi başarılı kadını sevmenin bedelini ödemeliydi. "Seni hep bekleyeceğim benim akıllı ve deli kızım. “dediği an aklıma geldi.beni sahiden hep bekler miydi? Benim gibi dahi bir kadını yalnızca o sevebilirdi çünkü o da bir dahiydi. Dahi iki insanın ilişkilerinin daha kaliteli olduğunu duymuştum ama bizimki öyle değildi. Bizimki öfke, tartışma ve bir şeyler bulmak gibiydi. Birlikteyken daha güçlüydük fakat birbirimize ufak hasarlar açıyorduk. François ve Mary çifti gelir gelmez yanlarına koştum. "Hoş geldiniz. Bana Paris'i gezdirecek tek çift sizsiniz ama en favorim siz olacaksınız gibi."dediğimde aynı anda gülümsediler. "Günaydın Heracığım."dedi Mary. "Pardon Hera Hanım."diye hemen kendini düzeltti. "Hera diye hitap edebilirsiniz."dediğimde tekrar gülümsedi. "Heracığım bizi takip et."dedikten sonra onları takip etmeya başladım. "Louvre Müzesi."dedi François. "Monalisayı biliyorum ve birçok önemli eser burada."dediğimde ikisi bilgime şaşmamıştı. "Evet,doğru."dedi Mary. "Şimdi ise Monalisa göreceksin. Hazır mısın?"dedi François. "Ben hep hazırım."dedikten sonra gerekli işlemleri yapıp müzeye havalı bir giriş yaptık. Monalisayı görmeden önce diğer eserlerin fotoğrafını çektikten sonra sıra Monalisaya gelmişti. Bunun fotoğrafını ise Mary çekecekti ve bu benim için kocaman bir anı olarak kalacaktı. "Gülümse çekiyorum."dedi Mary. Gülümsediğim gibi fotoğrafımı çekti ama Monalisayı seven o kadar kişi vardı ki rahat bırakmıyorlardı. Çektiği fotoğraf o kadar güzel çıkmıştı ki... "François ve Mary geçin sizi çekeyim."dediğimde başlarını onaylar gibi salladılar. François ve Mary Viete çiftine güzel bir anı bırakıyordum. "Fotoğraf çok güzel çıkmış."dedi fotoğrafa bakan François. "O fotoğrafta bir güzellik daha var Mary. Sen benim kıymetli Monalisamsın."dedikten sonra Mary’nin yanağından öptü. Bilimciler bile aşık oluyordu demek. Hayallerimi gerçekleştirmeme rağmen niye hala aynı kişiye aşıktım? Çünkü onunla birlikte yürümüştük ve hep aynı yollardaydık. Kader belki bizi birleştirmek istemişti. Profesör Hera Altındağ her şeye rağmen sonuna kadar mücadele eden aynı kadındı... François ve Mary Paris eğlencesi meşhur diyerek beni güzel bir yere götürmüşlerdi. Gençler deliler gibi eğleniyorlardı. Sevdiğim ve dinlediğim hareketli Fransızca şarkılar çalıyordu. "Fransız eğlencesi meşhurdur. “dedi François. "Şarabı meşhurdur. “dedim gülümseyerek. "Genel kültür seviyen çok iyi."dedi Mary. "Biliyorum çünkü bizim meslek dalları çok meraklı olur. Her türlü şeyi araştırdım."dedikten sonra Mary'nin uzattığı kadehi aldım. "Ben çocukken bu kadar çok araştırıyordum cidden."dedi hemen François o günlerini hatırlarken. "Bir tane hocam vardı ve o benim çok güzel bir bilim insanı olabileceğimi söylemişti. Cidden öyle oldum ve hala o hocamla görüşürüm. İzini silmem hiçbir şekilde mümkün değil çünkü beni yetiştiren adam oydu."dedim bende eski günlerimi hatırlarken. "O öğretmen ne güzel öğretmenmiş. “dedi Mary. "Evet,hocamı çok özledim ama o şu an büyük şehirlerde takılmıyor. O eşi ile minik bir kasabaya taşındılar ama mutlular."dedim hocayı hatırlamanın verdiği bir mutluluk ile gülümserken. Ozan'ı görür gibi olmuştum ama yok o buraya gelmezdi. "Profesör Ozan Çağlayan mı gelmiş?"dedim François'e doğru. "Evet, bizzat kendileri buradalar. “dedi iyice bakındıktan sonra. Çiftli danslara geçtiğimizde Mary ve Ozan dans ederken ben ile François dans ediyorduk. Ozan'ın gözleri sürekli bendeyken François'in gözleri Mary'ye bakıyordu. "Eşleri değiştirelim."diye teklifte bulundu François. Ozan hemen kabul etti. Eşlerimizi değiştirdik ama bu hiç istemediğim bir şeydi. "Ben sana bir gün başardığımız zaman Paris'te yıldızların altında dans sözü vermedim mi Hera? O sözümü şu an tutuyorum çünkü gökyüzünde yıldızlar var ve ben seninle dans ediyorum."diye fısıldadı kulaklarıma. Ben adamdan kaçtıkça ona geliyordum. Böyle iş mi olurdu? "François daha iyi dans ediyor."dedim onu sinir etmek için. "O Maryle mutlu bence. Baksana ne güzel dans ediyorlar. Bunu beni gıcık etmek için söylediğini varsayıyorum. “dedikten sonra beni döndürdü ve kendine doğru çekti. "Bilimin ilk kuralı ne söyler? Sen bunu çok iyi biliyorsun."derken bana laf sokmaya çalışır gibiydi. Kural 1:Asla pes etmemek. Kural biri şu an çiğnemiş bulunmaktaydım. O yaşasın diye ondan vazgeçmiştim ve vazgeçmek pes etmek demekti. Ben artık sadece kariyerime odaklı olan o kadın olacaktım. Dans bitmişti fakat onun bakışları hala aynıydı. "Paristeyiz ve hayallerimizi gerçekleştiren iki önemli şahısız. Hayallerimizi gerçekleştirmenin şerefine bir kadeh içelim."diyerek elindeki kadehi bana uzattı ve ardından kendi için kadehi aldı. "Hayallerini gerçekleştiren o iki çocuk adına."diyerek kadehimi onunkiyle tokuşturdum. "Dur hemen hikayemize atmamız lazım."diyerek telefonunu çıkardı ve fotoğraf çekti. Hikayede paylaşırken beni etiketlemeyi unutmamıştı. Başarılı iki çocuğun hayalleri için bugün onun yanındaydım ama başka bir zaman bu tarih tekrarlanmayacaktı. "Seninle zaman geçireceğim ama o iki çocuk adına sadece bugün..."dediğimde yüzünde derin bir mutluluk gördüm. Birkaç kadeh daha aldık birlikte. Artık fazla aldığım için benim başım dönmeye başlamıştı ama o beni tutmuştu. "Ozan Çağlayan seni seviyorum. Seni korumak için senden uzak kalmaya çalışıyorum ama sen bana yaklaşarak bana zulüm ediyorsun. “dediğimde kendi dediklerim beni afallattı. Sabah uyandığımda bu dediklerime pişman olacaktım bunu biliyordum. Bilincimi yitirecek düzeye geldiğim gibi Ozan beni kucaklayarak buradan çıkardı. "Sen yine ne saçmalıyorsun Hera? Sen normalde prensip sahibi olduğun için bu tür şeylere karşısın ama bugün kontrolü kaybettin. İyi misin sen Hera?”derken bana olan sinirini kusuyordu şu an. "İyi değilim Ozan. Ben senin ecelin olacağım ve ben bunu yaşamak istemiyorum. Senin yaşadığını bilmek istiyorum."dediğimde sesim seçilecek kadar net değildi ama o duyuyordu beni. "Hayır, sen bana ölüm değil sevgi getirirsin. Senin ile hayal kurdum ben Hera ve seninle gerçekleştirdim. Artık sen ne yaparsan yap ben seninleyim. Sen bana hayat verdin ve ben seninle mutluyum."derken beni odama getirmişti. "Sabah olduktan sonra yine aynı işkenceyi bana yapma olur mu?"dedi sesi titriyor gibiydi. Bedenimi hafifçe yatağa bıraktıktan sonra saçlarımı tek tek okşayıp öptü. "Ozan bir tane imgedeydik ve ben senin için her şeyi karşıma alabileceğimi söylüyordum ama sonrası yoktu... Sadece sen ve ben yani biz vardık."dedikten sonra bilincimi yitirdim ama sadece onun gülümsemesini hatırlıyordum. Ozan ister istemez onun bu söylediklerine gülmüştü çünkü mutlulardı. Bilimdeki kuralın ilkini çiğnemişti Hera. İşinde asla pes etmezdi ama o benden vazgeçerek pes etmişti. O benim iyiliğimi istemişti ama asıl kötülüğü yapmıştı. Şu an benim yüzümden bu hallere gelmişti. Ona verdiğim sözü tutarak onu mutlu etmiştim bugün. Onun ile tekrar çocuk gibi dans etmiştik ve çocukluğumuz adına deli gibi gülümsemiştik. Ben Ozan Çağlayan, hayallerinden asla pes etmeyerek profesör olup her şeyi çözerken hayal kurduğum kadınla bir uzun karmakarışık bir labirentteyim ama onunla olduğum hiçbir yer korkunç değildi bana. Onunla hayal kurmuştum,onsuz büyümüştüm ve onunla gerçekleştirmiştim... Onsuz büyüdüğümü düşündüğüm anlarda bile onunlaydım ben. Bugün Ozan'ın gerçekten sevdiğini kabullendiği gündü çünkü bir gün geçeceğini düşünmüştü. Ateşin ta kendisi bile aşık olabiliyordu demek. Boşuna aşk en tehlikeli duyguymuş demiyorlar. Ozan ve Hera her zaman mantığını dinleyen insanlardı ama bugünlerde mantıklarını kullanamıyorlardı çünkü mantıkları bile birbirlerine olan aşklarından dolayı devre dışıydı ve bunun etkisi geçmeyecekti. Belki bu duygu onların en güçlü silahıydı ve bunu kullanmaktan çekinmeyeceklerdi. Yatağın üzerinde bilinçsizce yatan Hera'nın kolundaki saate gitti elim. Hera yine bir olay görmüş olmalıydı ve sırf bu yüzden benden uzak duruyordu. 2036 yılına ayarladım ve tuşa bastım.Hangi ayına gelmiştim ben sahi? Etrafa bakındığımda kış olduğunu anladım. Hera ve ben bütün işleri bitirdikten sonra işin eğlencesini yapmak istemişlerdi ama "İyi misin Hera?"dedi Ozan endişeyle. "Eğer ben ölürsem sen benim yerime devam et. Benim için ve kendin için devam etmelisin. Bana söz ver ne olursa olsun devam edeceksin. Söz mü Ozan? Benim yeni yazıp bitirdiğim teoremleri yayınlamayı unutma ve hep güçlü kal."dedi Hera son bir defa Ozan'ın saçlarını okşarken. "Kurtaracağım seni."dedi Ozan Herayı kucaklarken. Şu an kanım donmuştu ama böyle bir şey yaşanmasına asla izin veremezdim. Gerekirse Hera için kurşun atar, kurşun yerdim. |
0% |