@bevinkcicek
|
9.Bölüm Sezon Finali "Sara uyan. “dediğimde gözlerini açtı ama uyku sersemliği devam ediyordu. "5 dakika daha uyuyamaz mıyım?" dedi Sara. "Biz ajanız ve uyuyamayız. “dedim esprisine ama tabii bu esprimi anlamıştı hemen. "Sabah sabah iğrenç espri."dedi gülerek. "Seni uyandırdığına göre o kadar da kötü değilmiş."dediğimde omzumu cimciklemişti. Lavaboya gidip bir güzel elimi yüzümü yıkadıktan sonra kahvaltı hazırlamak için mutfağa gittim ve orada sağ olsun Sara beni karşıladı. "Kahvaltı hazırlayalım beraber. Biliyorsun kahvaltısız güne başlanmaz heleki mühim bir bilim insanıyken daha çok önemli çünkü yemek yedikten sonra beyin daha iyi çalışır."dedi Sara. Haklıydı ama ben açken daha iyi çalışıyordum. "Öyle."dedim menemenin soğanlarını doğrarken. "O soğanlar az mı sanki?"dedi Sara. "Bizimkiler ayı gibiler o yetmez."dedikten sonra önüme birkaç soğan daha koydu. Soğan gözümü yaşartmasın diye laboratuvarda gözümü korumak için olan gözlüğü takmıştım ve bu sayede soğanları rahat doğruyabiliyordum. Kullanana beyin bedavaydı işte. "En güzel menemen soğanlı olur doğru bildin."dedim soğanları doğradığım tahtayı ona uzatırken. Uzattığım tahtayı alıp soğanları bir güzel tavaya boşalttı ve tahta kaşık yardımıyla bir güzel karıştırdı. "Domatesleri doğra ama geçenki gibi az olmasın."derken sanki emir veren bir komutan gibiydi. Yemek konularında Sara'nın bu kadar ciddi olduğunu yeni öğreniyordum şu an. "Tamam,komutanım."dediğimde Sara'nın gülme sesini işittim. 5 tane domatesi doğrama tahtama alıp doğramaya başladım. "Afferin çalış asker."dediğinde bu sefer beni gülme tuttu. Domatesleri bir güzel doğradıktan sonra küçük tezgahın üzerine bıraktım. Hemen kızarmış soğanların üzerine domatesleri koydu ve karıştırmaya devam etti. "Demlikten azcık su verir misin?"dediğinde ona alt demliği uzattım. Elimdeki demliği alıp biraz su koydu ve bana demliği geri uzattı. Sofraya biraz peynir koydum,biraz zeytin koydum ve sonunda pişen menemeni koyduk Sara ile. 4 tane ekmek bize yeter miydi? Yetmezdi galiba çünkü menemen en iyi ekmekle gidiyordu. Sara mutfaktan geldiğinde elinde 6 ekmek daha vardı. Çaydanlığı ve çay bardaklarını getirdikten sonra sofra artık hazırdı. "Günaydın hanımlar."dedi Nikolas yine ciddi bir ifade ile. Bu adam nerden baksanız 1.90 boyunda vardı. "Günaydın."dedim bende sert bir sesle. "Günaydın."dedi Sara hemen. "Sara mutfakta çok ciddidir umarım eğlenmişsinizdir. “dedi Nikolas. Evet, mutfakta resmen içinden komutan çıkmıştı kızın içinden. "Günaydın."diyen Helia'nın sesiyle konuşmamız bölünmüştü. Helia'dan sonra Riven gelmişti ve ekibin geri kalanları... Güzelce soframıza oturarak kahvaltımızı yaptık. "Yıllar önceydi. Hatırlıyor musun Nikolas? Biz okuldan mezun olduktan sonra ilk görev yerimiz Türkiyeydi ve orası çok güzeldi. Biz orada sadece iki yıl kalmıştık ama araştırmalarıma yön veren yerdi orası. Gizemi ortaya çıkmayan yerler Türkiyedeydi. Denizi ve atmosferi çok güzeldi."dedi Sara o anı hatırlamanın mutluluğu ile. "Hatırlıyorum, Sara ve unutmadım çünkü o atmosfer unutulmaz. Gizem ve tarihiyle çok ilgi çekiciydi. Yüzyıllardır çözülemeyen şeylerden birkaçını 2 yılda çözmüştük çünkü biz iyi bir dedektiftik. “dedi Nikolas yüzünde ilk defa tebessüm görüyordum. Sara'yı seviyor gibi gelmişti bana. Bunları shiplese miydim? Shiplemeye karar verdim çünkü ikisinin uyumu çok iyiydi bence. "Bütün bilimciler olarak gizemi ve bilinmeyeni severiz."dedi Sara. "Evet, buna katılıyorum çünkü gizem olmadan olmaz."dedim hemen. "Gizem ve macerayı çok seviyoruz. Araştırmalarımızı bitirdikten sonra bir dağa çıkalım mı?"diye sordu Helia. "Olabilir."dedi Sara. "Olabilir."dedim. "Araştırmalarınız nasıl gidiyor ekip?"diye sordu Riven sessizliğini bozarak. "Bizimki iyi gidiyor."dedi Sara. "Bizimki iyi gidiyor. Değil mi Nikolas?"diye sordu Riven. "Benimki iyi gidiyor."dedi yalnız kalan Helia. O kadar kişinin arasında yalnız kalan Heliaydı. Kahvaltımızı yaptıktan sonra yeni araştırmalara yelken açmak için Sara ile Grönland'ın başka bir bölgesine gittik. "Bizim araştırma yaptığımız kesimde fazla kişi yaşamıyor ama şu an geldiğimiz bölgede çok kişi yaşıyor."dedi Sara. "Bilim insanlarının yaşadığı bölge Antartikaydı doğru ama burası kutuplarda yine ve soğuk. Nasıl burada yaşamlarını sürdürüyorlar? “dedim merakla. "Kendilerine sormaya ne dersin Hera? “dedi Sara. "Grönland'ın buzullarla kaplı en büyük ada olduğunu biliyorum. “dediğimde kafasını onaylar biçimde salladı. "%81'i buzullarla kaplı olduğunu duymuştum. “dedi Sara. "Araştırmamıza göre eriyen miktardan bu kadar buzul oranı olduğunu anladık. “dedim önümdeki buzulların ihtişamına bakarken. "Atlantik Okyanusu ile Arktik Okyanusları arasında bulunan bir yerdir. “dedi Sara. "Araştırmalar yaparken yeni şeyler öğrenmek iyi hissettirdi. Fakat kuzey ışıklarını hiç izlemedik Sara. İzleyelim mi? “diye sordum. "İzleyelim. “dedikten sonra kafamızı gökyüzüne çevirdik. "Bak orada auraralar var ve kuzey ışıkları net görünüyor. “dedi Sara. "Ama akşamları daha iyi gözüküyor, Sara. “dedim gökyüzünün güzelliğine bakarken. "Sen Grönland Adasının yemyeşil bir ada olarak nitelendirildiğini biliyor muydun? “diye sordu Sara. "Evet, efsaneye göre adını Vikingler vermiş ve burası pek bereketli topraklarmış. “dedim yıllar önce izlediğim belgeseli hatırlamak adına. "Zaman içinde buzullar oluşmuş olabilir. “dedi Sara. Onun bu fikrine katıldım çünkü araştırmalara göre buralar yeşilmiş. "Burada Eskimolar iglolar yapardı. Buzdan iglolar yapmayı deneyelim mi? “dedim Sara'ya bakarak. "Kızaklara binmezsek olmaz. “dedi Sara. "Biz neredeyiz şu an Sara? “diye sordum. "Grönland'ın başkentindeyiz galiba. Baksana şehir ve havalimanları mevcut. Bizim geldiğimiz uçak burada bir yerde olmalı Hera. “dedi hemen Sara. "Şehir merkezi tam bir kasabaya benziyor ama çok güzel. “dedikten sonra telefonumu sırt çantamdan çıkarıp bu manzarayı çektim ve gökyüzündeki kuzey yıldızlarına çevirdim kamerayı. Çok eşsiz görünüyordu fotoğrafını çekmeyi ihmal etmedim. "Bizi çeksene şöyle. “dedi Sara hemen yanıma kurularak. İkimizin vücudu alışmıştı buranın soğuğuna. "Yaz ayındayız Grönland suyuna girelim mi? “dedim Sara Hanım'a teklifte bulunurken. "Bu soğukta suya mı gireceğiz? “diye sordu. "Yaz ayındayız ve bence girebiliriz. “dedim gülümseyerek. İkimiz gülümserken fotoğrafımızı çektim. "Tamam, hadi girelim. “dedi Sara. "Bunu düşünerek yanıma fazladan mayo almıştım Sara." "Öyle mi Heracığım? “dedikten sonra giyinecek bir kabin bulduk. Kabinde mayomu giydikten sonra normal giyindiğim elbiseyi giyip üzerine bir şal aldım ve kabinden çıktım. Sara'da aynı şeyi yaptıktan sonra yakınlardaki suya doğru ilerledik. "Geldik. “dedi Sara neşeyle. Üzerimize giydiğimiz fazlalıkları çıkardıktan sonra mayomuzla suya dalış yaptık. "Su çok soğukmuş. “dediğini duydum Sara'nın. "Buranın suyu soğuk ama güzel. “dedikten sonra suya bir dalış daha yaptım. Sara'da hemen bir dalış yaptı. "Balık gibi hissediyorum şu an kendimi Sara." "Su güzelmiş haklısın Hera." "Bir daha yapalım bunu olur mu Sara? “diye sordum. "Olur, görevimiz bittikten sonra dönüşten önce gireriz yine Hera. “dediğinde gülümsemeden edemedim. "İyki seni tanımışım Sara. Hayatımı renklendirdin. “dediğimde yüzünde hemen bir tebessüm oluştu. "Kafa dengi olduğumuz için iyi anlaşıyoruz. Hem araştırıyoruz, hem geziyoruz çok güzel değil mi bu Hera?" "Evet, çok güzel Sara. İyki bu görevi kabul edip sizin gibi bir ekiple tanışmışım. “dedim bir defa daha dalış yapmadan önce. Sara'da hemen suya daldı son kez. "Artık çıkalım sudan. “dedi Sara kafasını sudan çıkardıktan sonra. Sara ile birlikte sudan çıktık. "Bir özçekim daha alabilir miyiz Hera Hanım? “dedi hanımefendi. "Hemen Sara Hanım. “dedim telefonumu elime alıp ikimizin boydan güzel bir fotoğrafını çekerek. Biraz kuruduktan sonra kıyafetlerimizi giydik ve yolumuza devam ettik. Buzullarla ilgili olan durumu biliyorduk ve bunun neden oluştuğunu biliyorduk Sarayla. "Bugün burada mı kalacağız? “dedim merakla. "Peki, o zaman kalacak yerimize gelene kadar biraz turlayalım."dedim sırt çantamı sırtıma takarken. "Tabii turlarız zaten ev çok yakın. “dedi Sara. Biraz turladıktan sonra Sara'nın bahsettiği eve geldik. Kapının önünde oturarak biraz gökyüzünü izledik. Ben burada zaman algımı kaybetmiştim ve buraya gelmemin üzerinden kaç gün geçti bilmiyordum. "Biz buraya geleli kaç gün oldu Sara? “diye sordum. "Birkaç aydan fazla oluyor. O araştırmamızı bitirdik ve burada gizemli şeyleri buluyoruz. “dedi Sara. "Evet, acaba o ne yapıyordur? “diye mırıldandım kendi kendime. "Kim ne yapıyor? Birini mi özledin Hera? “diye sordu Sara. "Yok, sadece bir tanıdığımın araştırmasının iyi gidip gitmediğini merak ettim. “dedikten sonra iki dakika önce bana kupa uzatan Sara'dan kupayı aldım. "Niye bunu ona sormuyoruz? “dedi hemen Sara. "Sorayım mı dersin? “dedim. "Sormalısın bence. “dedi Sara. Ozan'ı aradığımda hiç bekletmeden açtı telefonu. "Hera. “dediğinde sesinde derin bir özlem hissettim. "Ozan nasılsın? “diye sordum. "İyiyim, şen nasılsın Hera? “diye sordu Ozan. "İyiyim. Projen nasıl gidiyor Ozan? Hayalini gerçekleştirdiğin için gurur duyuyorum seninle." "Projem istediğim gibi gidiyor. François çok iyi bir çalışma arkadaşı ve çok iyi anlaşıyoruz. Grönland'a geleli birkaç ay oluyor. Nasıl hissediyorsun? Yani araştırmaların nasıl gidiyor? “dedi Ozan. "Araştırmalarım iyi gidiyor ve çalışma ekibim çok muhteşem bir ekip. Ekibimden Sara ile şehir merkezine geldik ve gizemli şeyler arıyoruz. Burada su çok güzel. “dediğimde iç çekmişti. "Senin için güzel olmasına sevindim. Bir gün senin olduğun yerde suya gireriz ve yeni buluşlar buluruz. “dediğinde sakince nefesimi verdim. "Dediğin gibi biz ikimiz dünyayı güzel bir yer yapabiliriz ama bu imkansız tıpkı benim paradoksun oluşturacağı tehlikeleri sıfıra yakın indirmeme rağmen o küçük ihtimal beni buldu Ozan ve ben bunun için çok şey feda ettim. “dediğimde birkaç dakika hiç konuşmadı. "Her şey düzelecek Hera. “dedikten sonra telefonu kapattı. "Paradoksun tehlikelerini sıfıra yakın mı düşürdün? Bu çok büyük bir şey Hera ama hiçbir zaman sıfıra düşmez. Üzülme, Hera sen çok güçlü bir kızsın ve bunun hakkından gelirsin. “dedi Sara bana sarılırken. Sara'nın sarılması kendimi iyi hissetmeme neden olmuştu. "Birbirimizi birkaç aydır tanıyoruz fakat birbirimizi çok iyi anlıyoruz Sara. Biz acaba başka hayatlarda arkadaş mıydık?" "Muhtemelen öyleydi. “dedi kupasındaki kahveden son yudumunu alırken. Kahvemizi bitirdikten sonra kupaları alıp mutfağa bıraktı ve birlikte biraz daha gökyüzünü izledik. "Gökyüzündeki ışık mora dönüştü ve bu çok güzel bir görüntü. “dedikten sonra telefonumla hemen bunu fotoğrafladım. "Kuzey ışıklarını izlemek yapılacaklar listende varmış belli. “dedi Sara bakışlarını gökyüzünden ayırmadan. "Evet, vardı Sara. Hadi bu kadar aksiyondan sonra uyuma faslına geçelim. “dedim. "Peki, evimiz biraz küçük ama idare ederiz diye düşünüyorum. Burada da oda arkadaşıyız. “dedikten sonra odanın kapısını açtı. İçeri girdikten sonra yatağa uzandım hemen. Sara'da hemen karşımdaki yatağa uzandı ve gözlerimiz kesişti. Hemen sırıttık tabii ama birkaç dakika sonra uyku bizi esir almıştı. Yine soğuk bir kış günündeydim. Zemheri çiçek açmış ve Ozanla birlikte bu çiçeği izliyorduk. O bana kar topu fırlatıyor sonra ben ona en son bundan yorulduktan sonra ikimizde ağacın altındaki zemheriyi izliyoruz ve sonra tatlı tatlı konuşurken üzerime bir ağırlık çöküyor. Birden bilincimi kaybettiğimi hissetmiştim. "İyi misin Hera? “diyen Ozan'ın sesi endişeliydi. "Eğer ben ölürsem sen benim yerime devam et. Benim için ve kendin için devam etmelisin. Bana söz ver ne olursa olsun devam edeceksin. Söz mü Ozan? Benim yeni yazıp bitirdiğim teoremleri yayınlamayı unutma ve hep güçlü kal. “dedikten sonra saçlarını okşuyordum. "Kurtaracağım seni Hera. “diyordu sonrası yoktu... Gördüğüm imge beni korkutmuştu çünkü Ozan'ı kurtarayım derken ters bir paradoks yaratmıştım. Yani o değil ben ölecektim ve bu benim kanımı donduran detaydı. Dudaklarımdan hafif bir haykırma çıktığında Sara endişe ile uyandı. "İyi misin Hera? “dedi bana bir bardak su uzatırken. Aldığı suyu içtim ama hala iyi değildim. "Değilim, Sara çünkü ben bir şey gördüm ve bu bir rüya değildi. “dedim endişeli bir ses ile. "Ne oluyor Hera? Anlat bana dinleyeyim seni. “dedi yanıma oturarak. "Sana yaptığım projeden bahsetmiştim onunla alakalı Sara. Projemde tehlikeli bir paradoks olma ihtimali sıfıra yakındı ama bu küçük ihtimal beni buldu. Ozan ölmedi fakat gördüğüm imgede benim ölme ihtimalim var. “dediğimde yüzünde derin bir hüzün gördüm. "Yaşamak için bunu düzeltmek zorundasın. “dedikten sonra nefesini verdi ve devam etti. "Git, bu durumu düzelt ve gel buraya. Ben seni idare ederim. “dedi bana sarılarak. "Teşekkür ederim bu kadar çok anlayışlı olduğun için. “dedim onun sarılışına sıkıca karşılık verirken. 2036 yılının kış ayına ayarladım ve tuşa bastım. 2036 yılında yaşanan sahneye gelmiştim ve benim bu paradoksu anında düzeltmem gerekiyordu. Ben burada olup düzeltecektim bu paradoksu ve diğer Hera'nın hiçbir hükmü kalmıyordu. Olan olayların zaman dilimini biliyordum. Ozan ile ağacın altında kış aylarında açan o çiçeği izliyordum yine. Tıpkı aklımda olan sahne gibi ama vurulduğum sahne değişecekti. Vurulma anına yaklaşmıştık ama bir şeyler değişmişti. "Dikkat et Hera. “diyerek öne atılmıştı Ozan. Son anda vurulmamıştım ama yine Ozan vurulmuştu. Vurulan Ozan sendeleyerek kollarım arasına düştü. "Ozan yaşayacaksın değil mi? “diye sordum. "Eğer ölürsem yaşa benim için Hera ve ne olursa olsun asla pes etme. Sana doyamadan buradan gitme istemiyorum. “dediğinde büyük bir çığlık koptu dudaklarımdan. Ozan benim için yine kendini feda etmişti. Benim vurulmam gerekirken o bunu engellemişti. O yüzden ben sorduğumda hiçbir cevap vermemişti ve beni kurtarmak için benden uzak kalmıştı ama başarmıştı. Ozan buraya gelmeyi nasıl başarmıştı? Aylar öncesinden benim saatime benzer bir saat tasarlamış olduğunu düşündüm ve hemen bileğine baktım. Bileğinde benimkine benzer bir saat vardı. "Ozan! “diye haykırdım son bir defa. Nabzına baktım hala atıyordu. Hala bir umut vardı ama benim için kendini feda etmişti. "Ben benim için önemli şeyler için feda etmem ne gerekiyorsa feda ederim Hera. “demişti ve bu cümle saatlerce beynimde dolaşan son cümleydi. |
0% |