@beyazmelek1901
|
Bayram sonrası patates makineleri Şilililere teslim edilmiş, Asuman ve Ramazan balayı için hazırlıklarını tamamlamış, yola çıkmak için hazırlardı. Tüm aile, onları yolcu etmek üzere toplanmıştı.
-Yolunuz açık olsun eltim. Su gibi gidip gelin inşaallah.
-Sağ ol Cemile.
-Ayy, siz ne güzelsiniz öyle. Maşallah, maşallah. Ben şimdi size dualarınızı okurum, bir de sadaka veririm niyetinize. Sağ salim dönersiniz inşallah. Sadaka vermeyi siz de unutmayın.
-Helal sana Dilek yenge. Ne güzel düşündün öyle.
-Hatırlasana Ramço, bazen din derslerini de Gülsüm Öğretmen anlatırdı bize. Sadakanın öneminden bahsederdi sık sık.
-Hee amcolu yaaa, ne günlerdi. Öğretmen olmayınca dersten geri kalmayalım diye ek mesai yapardı. Valla hakkını nasıl ödeyecez, bilmiyom.
-Annem, işini hep severek yaptı Ramazan, sizi de hiçbir zaman benden ayırmadı ki.
-Sağ olsun.
O sırada Gülsüm Öğretmen geldi.
-Hoş geldin anne. Biz de senden bahsediyorduk.
-Hoş bulduk oğlum. Kesin 30'luk cetvelimden bahsediyordunuzdur, dedi gülerek. -Yok, aşk olsun öretmenim ya. Biz onların hepsini, hatta daha fazlasını hak ettik. Sizin bizim için yaptığınız fedakarlıklardan bahsediyorduk. Hakkınızı ödeyemeyiz.
-Estağfirullah Ramazan, ben bir öğretmen olarak yapmam gerekeni yaptım. Bugün sizlerin büyüdüğüne, evlendiğine bir aile büyüğünüz olarak şahitlik etmek de benim için çok büyük bir mutluluk.
-Sağ olun öretmenim.
-Eee, yolcu yolunda gerek. Vedalaşsak mı yavaş yavaş?
-Çok doğru söyledin Cemile'm. Hadi amcolu, karanlığa kalmadan çıkın siz. Karadeniz sizi bekler.
Herkesle tek tek vedalaşan Asuman ve Ramazan, arabaya binerken Taner ve Veysel çaktırmadan Ramazan'ın cebine biraz para bıraktı. Ramazan, gözleriyle itiraz edecek olduysa da Taner ve Veysel, Ramazan'ı arabaya iteleyip kapıyı kapattılar. Ramazan, bunu sonra konuşacağız der gibi bir bakış attı ikisine. Karşılık olarak "yav he he" der gibi bir bakış aldı. Ramazan'ın marşa basmasıyla araba uzaklaşırken Cemile ve Dilek ellerindeki suyu arabanın arkasından döktüler.
Birkaç saat sonra...
-Ramazan, iyi ki kiraladık bu arabayı. Cenaze aracıyla bu dağlar biraz zor olurdu.
-Doğru diyon Asuman, ferah ferah gidiyoz işte.
-Küçüklüğümden beri hep Karadeniz'i görmek istemişimdir, biliyor musun? Evlenince balayına oraya gitmek hiç aklımın ucundan geçecek bir şey değildi ama.
-Hayat işte, Asuman. Kime, ne zaman ne getireceği hiç belli olmuyor.
-Haklısın. Bir şey söyleyeyim mi, belki de Karadeniz'in en çok müziklerini sevdim ben. Bana burayı merak ettiren, içten ve samimi müzikleriydi.
-O zaman bir Karadeniz türküsü söylesene.
-Tamam ama bir şartım var.
-Neymiş o?
-Beraber söyleyeceğiz.
-Sen yeter ki iste gökyüzüm. Hangisini?
- Şu dağların arasındayız madem,"Yüksek Dağlara Doğru"olsun.
-Tamam, başla o halde.
-Çok sevduğume değul, bilmemene yanarum. Seni görduğum her gün içten içe kanarum.
-Kara gözlerun beni nasil yakti sevduğum. Hallarumdan bellidur, seni ne çok sevduğum. İkisi birden, -Yüksek dağlara doğri, haykursam sevduğumi belki dağlar anlardi, nasil özlediğumi...
Türküyü bitirdikten sonra birden karşı taraftan bir araba geldi. Arabalar kafa kafaya çarpışacakken Ramazan son anda direksiyonu kırdı da kurtuldular.
İkisi de çok korkmuştu.
Asuman'ı göğsüne bastıran Ramazan,
-Verilmiş sadakamız varmış gülüm.
-Tabii ya. Sadaka... Ramazan, Dilek bizim için sadaka vermişti ya. Sonra yolda biz de kuşlara bulgur serptik. Allah'ım sana şükürler olsun, bize bunu nasip ettiğin için.
-Çok şükür gülüm, hadi gidelim. Yolumuz uzun.
-Tamam, sen iyi misin? Ben geçeyim mi direksiyona?
-Ben şimdilik iyiyim, sen biraz kapat güzel gözlerini, dinlen. Yorulursam uyandırım seni.
-Tamam, o halde.
Ağıl... Taner, Dilek, Cemile ve Veysel ağılda oturmuş, sohbet ediyorlardı. Yağmur, Döndü'ye; Ali ise halasına emanetti. Ağılda dörtlü bir akşam yemeği organize etmişlerdi.
-Off, keşke Ramazanlar da olsaydı. Onların yokluğu çok belli.
-Doğru diyon eltim, şimci bur'da olsa kesin "Bağa gel, bostana gel." diye diye güldürürdü bizi.
-Dilek, yenge n'oluyor ya? Sanki ölüme gönderdik. Alt tarafı balayına gittiler. Öyle değil mi Veysel, bir şey söylesene.
-Hee, Taner doğru söylüyor gülüm. Ölüme göndermiyoruz ya. Hadi, soğutmadan yiyin yemeğinizi. Hadi yengem, hadi Cemile'm... Kendinizi de üzmek yok. Valla siz üzülürseniz gızım ve yeğenim de üzülür, ona göre.
Dilek'in telefonu çalar...
-Efendim Asuman.
-Alo Dilek, biz geldik, Ordu'dayız. Haber vereyim dedim.
-Ohh, çok şükür. İyi yaptın canım benim.
-N'olmuş eltim?
-Ordu'ya varmışlar Cemile.
-Çok sevindim. Eltim, güzel güzel tatilinizi yapın, tadını çıkarın.
-Sağ ol Cemile.
-Asuman şu deliye sahip ol, bir çılgınlık yapmasın.
-Valla Taner haklı Asuman. Sahip ol deli gocana.
-Tamam, tamam. Mesaj alındı. Selam söyleyin kızlar.
-Aleykümselam eltim. Sen de Ramazan'a selam söyle.
-Aleykümselam.
Telefon kapandıktan sonra Taner,
-Hadi biz de yemeğimizi bitirelim, birazdan Şililer gelecek, makineleri almak için. Onlar gelmeden toplayalım buraları.
-Doğru diyon yengem.
Eveet, nasıl olmuş? AsRam'ın başına balayında bilerek bir şeyler gelsin istemedim, bence yeterince üzüldüler zaten. Sonraki bölüm CemVey özel bölüm. Ama sahne fikrim yok. Bu konuda destek bekliyorum.
|
0% |