
Etrafım çok karanlık, aydınlığı göremiyorum...
🥀
Bazen görmek yetmez derdi babam. Hissetmek gerekirmiş.
O rüyanın üzerinden iki gün geçti ama dün gibi aklımda. O kadın kimdi? Benim bir kardeşim daha mı vardı? En önemlisi ben aslında kimim?
Masada oturmuş proje hakkında konuşuyorduk. Yeni bir yurt kurmak istiyordum iki tane vardı. Ama yetmezdi on dört yaşlarında ölen çok çocuk vardı. Soğuktan donarak ölen çocuklar. Bu dünyada en çok yuvayı hak eden çocuklar.
Yurdun ilk katında memurlar için odalar olacaktı. İkinci katında çocuklar için üç kişilik odalar şeklinde olacaktı, Odalar geniş ve büyük olduğundan banyo içerisinde bulunacak ve böylece her odada banyo olacaktı. Ayrıca odalarda ısıtma sistemi yapacak çocuklara iyi bakılması için en iyi şekilde halledilecekti. Üçüncü ve son katta ise yemekhane,kütüphane, spor salonu ve müdür odası olacaktı.
Çocukların daha iyi çalışması ve okumak istedikleri kitaplar varsa okumak için kütüphane yapılmasına özen göstermiştik.
proje ben ve Nadia adına yapılmıştı müdür ben olacaktım ama Nadia'yı görevlendirmiştim. Çocukları çok seviyordu ama çocuk sahibi olması neredeyse imkansızmış. Bir umut doktora gitmesini söylesem de gitmiyordu ona göre Anne olmak çok zordu kendini bir canavar sanıyordu. Hoş bende öyleyim ya ama bir kız çocuğuna sahip olmak çok isterdim. Anne olabilmek güzel bir hayaldi, ama sadece hayal...
🥀
TÜRK ÇOCUĞU.
SENİN VE YURDUN İÇİN CAN VEREN ULU ŞEHİTLERİNİ UNUTMA!
Silah sesleri etrafı sarıyor, sisten ötürü göz gözü görmüyordu. Önüne geleni tam isabet vuran yüzbaşı kolundan iki kurşun yemişti. Bu onun için bir hiçti.Telsizden gelen sesle kendini duvarın arkasına attığı.
"Şahin'den atmaca'ya."
"Atmaca dinlemede."
"Durum ne asker."
"Sayıca fazla kişiler komutanım."
" Destek ekibi yakında, siyah inciyi almadan gelmeyin."
"Emredersiniz komutanım."
Telsizi kemerini yerleştirip duvardan ayrıldı tam o sırada gür bir ses duyuldu.
"Komutanım!" Yüzbaşı ne olduğunu anlamadan adam önüne siper olmuştu.
Göğüs kafesine yediği iki kurşunla bedeni yere yıkılan adam bakan yüzbaşı, el bombasının pimini çekil düşmana fırlattı. Bombanın etkisi ile yere düşen bedeni yere serilmişti.
"Atilla dayan aslanım, destek ekibi yolda."
"K-komutanım Bırakın beni en azından bu itlerin elinde ölmeyim."
"Dayan asker bu bir emirdir." Yüzbaşı'nın sert çıkan sesine karşılık son sözleriydi.
"bırakın komutanım vatan uğruna can vermek benim için bir gururdur."
"Şahin'den atmaca'ya ekip geldi siyah inciyi alıp çıkın."
Yüzbaşı telsizden gelen sesleri duymuyor gibiydi Atilla şehit olmuştu.
"Evlat birşey söyle."
Yüzbaşı titreyen ellerine rağmen zarzor Telsiz'i eline almıştı.
"Teğmen Atilla ayyüz... Vatan uğrunda şehit... Vatan sağolsun komutanım." Gür bir sesle söylediği sözlerin ardından derin bir sessizlik oluştu.
🥀
"Sence kabul edecek mi ?"
"Etmek zorunda. O kadar İspanyolca öğrendim, etmezse yakarım yüzlerini kezzapla."
Sinirden deliye dönmek üzereydim. Yurt için anlaşma yaptığımız adamlar araziyi başka bir şirkete satmıştı. Neyse ki adamlara durumu belirtmiştik ama inatçılık yapıp bizden fiyatın iki katını istiyorlardı. Toplam üç yüz milyon dolar! Bide yetmezmiş gibi adamlar İspanyolca harici dil bilmiyorlar. Neyse ki babam bizi her yıl özel ders verdirip öğretiyordu. Tam tamına 9 dil biliyordum. Makedonca, ingilizce, almanca, İspanyolca, Fransızca, Bulgarca, İtalyanca, Norveççe ve Türkçe.
Hoş bütün dillerde zorlandım ama Türkçeyi ana dilim gibi konuşmuştum. Oysaki ben rusyalıyım. Babam Türkçeyi kolayca Konuşamıyordu annem için öğrenmişti annemde yarı Türk yarı Rus'du.
Babası yani buyukbabam türkmüş. Anneannem ise Rusyalıymış. Büyükbabam kaptanmış. Anneannem ise özel ders öğretmeni. Bir gün annenannem türkiyede teklif almış bu nedenden dolayı türkiye'yi vapur ile gezmek istemiş. Büyükbabam o vapurun kaptanıymış.Anneannem yorgunluktan vapuda denizi seyrederken, uyuya kalmış. Gezi bitince herkes vapurdan inmiş. Büyükbabam vapura geri bindiğinde anneannemi görmüş. İlk görüşte aşk yaşamışlar ve aşk hikayeleri böyle başlamış.
Annem doğduktan sonra anneannem tamamen turkiyeye taşınmış ve bir daha da Rusya ya dönmemiş. Büyükbabamın ailesi anlayışlı olduğu için gelirlerini sevmişler ama anneanneme aşık bir adam varmış tabi Anneannemin bundan haberi hiç olmamış. Anneannem ile büyükbabam evlendikten 1 yıl sonra annem doğmuş. Annem bana hep bu masalı anlatırdı. Günlerden bir gün annem üniversitede babamla tanışmış. babam o üniversite de bir proje ile ilgili bütün öğrencilere avans vermek ve bilgilendirmek için üniversiteye bizzat kendi gitmiş, anneme orda vurulmuş.
Önce sevgili olmuşlar sonra annem yapamam demiş ama babam bir şekilde ikna etmiş.
Babam annemi büyükbabam'dan istemiş ama büyükbabam Annemi vermemiş. Babamda en sonunda Annemi kaçırıp evlenmiş. Ben büyükbabamı ile anneannemi sadece bir kez gördüm o da annemin mezarında.
Bir anda sarsılmam ile irkilerek başımı kaldırdım. Nadia bana endişe içinde bakıyordu.
"Neden böyle bakıyorsun?"
"Bir an yaşamıyorsun sandım ses çıkarsana"
"Dalmışım"
"Neye bu kadar daldın acaba?"
"Bilmiyorum dalmışım işte"
"Yoksa baloda sana çarpan yakışıklıyı mı düşünüyordun?"
"Ne alakası var saçma sapan konuşma"
"Hı hı aynen"
"Kalk git şuradan"
🥀
Kendimi bir fazlalık gibi görüyordum yada bana öyle geliyordu. Bilmiyorum ama öyle hissediyorum. Sanki bu aileye ait değilmişim gibi geliyordu.
Hisler yanıltmaz derdi annem. Ya Hisler gerçekten de yanıltmazsa?, Ya ben gerçekten buraya ait değilsem? Bu düşünce beni bunaltıyor ne yapacağımı hiç bilmiyordum. Acı nerde, ne zaman dinecek bilemezdin.
Üstüme siyah bir crop altı kısa beyaz şort giydim. Bahçeye çıkarsam üşümeyim diye de beyaz bir ceket aldıp ayakkabılarıma uzandım. Evin içinde ayakkabı giymek bana çok saçma geliyordu ama ne yapalım kural buydu. Normal bir beyaz spor ayakkabı alıp odadan çıktım. Evde ki sessizlik beni şaşırmıştı, normalde eve perla gelince Mary ile gülüşmeleri hiç bitmezdi. Evi inletecek kadar neye gülerlerdi anlamıyordum.
Bu gün babamdan izin alıp alışverişe çıkacaktım tabi gerçekten çıkmayacaktım işimi halledeceğim. Bu gördüğüm rüyayı lena'ya anlatmalıydım.
Merdivenlerden hızlıca inip salona doğru ilerledim. Ama kimse yoktu nerdeydi bunlar? bahçeye doğru ilerledim. Tam o sırada silah sesleri yankılandı. Başımı eğip merdivenin altına saklandım sabahın köründe kim saldıracak düşüncesi olmadığı için yanıma silah alamadım çatışma sesleri geliyordu ama bizimkilerin sesi yoktu. Dikkatlice merdivenin altından çıkıp mutfağa doğru koştum kapıdan girdikten sonra karşımdaki cam parçalandı. Son anla eğilmeseydim kesin ölmüştüm. Yerde sürünerek çekmeceden bıçak alıp aynı şekilde sürünerek mutfaktan çıktım. Merdivenlere ulaştığında evin her yerinden kırılma sesleri geliyordu.
Hızlıca etrafı kontrol ettim görünürde kimse yoktu eğildiğim yerden çıkıp merdivenlerden yukarıya doğru koşmaya başladım ben daha merdivenin yarılamışken evin kapısı kırıldı ve içeriye 10 yakın adam girdi. Evde kimse yoktu.
Merdivenlerden çıktıktan sonra gördüğüm ilk odaya girdim ve kapıyı kitlendim. Babamın odasıydı. Hemen kıyafet dolabina ilerleyip dolabın gizli bölmesinden silah aldım ama içinde mermi yoktu kasa vardı ama şifresini bilmiyordum. Yinede denemekten zarar gelmezdi. Önce annemin doğum gününü girdim ama olmadı sonra Mary denedim. Ama yine açılmadı kapıyı zorluyorlardı. En son benimkini denedim yine başarısız olacak derken tık sesi odada duyuldu babam benim doğum günü mü koymuştu? İyi de ben en son annemin öldüğü gün doğum günü mü kutladım. Sonrasında kimse hatırlamadı. Mary bile...
Zaman kaybetmeden içinden mermili bir silah alıp kasayı kapatacaktım ama gözüme bir zarf çarptı. Elime alıp inceledim 15 Eylül 2024 yazıyordu geçen yıl ki doğum günüm de mi gelmişti?
Kapı kırılma derecesine gelince kasayı kapatıp gizli bölmeye koydum ve dolabı kapattım ve kapının arkasına saklandım kapı açılınca içeriye iki adam girdi hemen elimle ağzını kapatıp kafasına sıktım. Diğeri arkasına dönecekken elimdeki bıçağı bacağına doğru fırlatıp onunda kafasına sıktım. Sesler geliyormiyordu. Bir tanesinin Ceplerini karıştırıp telefonu çıkardım ve babamı aradım dakikasında açtı.
"Alo baba" bir süre karşı taraftan ses gelmedi.
"Barkat hemen o evden çık!"
"Ne? Baba nerdesiniz?"
"Barkat dediğimi yap" ben daha konuşmadan telefonu kapattı.
Telefonu ceketimin cebine koyup, silahımı sıkıca tutup odadan çıktım. Görünürde kimse yoktu merdivenlerden inip dış kapıya doğru yöneldim. Cebimde ki telefon titredi. Babam konum atmıştı.
Evden uzaklaşıp bir taksi çağırdım. Silahla bir işim kalmadığı için rastgele bir yere fırlatıp, Taksiye binip adama konumu gösterdim.
Eski bir depoydu. On kapıdan girip kapıyı kapattım. Etrafa bakındım ama kimse yoktu. Biri adımı fısıldayan kadar.
"Ofo" başımı fısıltı'nın geldiği yöne doğru çevirince ağlamaktan kızarmış gözlerle bana bakan bir mary gördüm. Yanında Nadia,perla ve sabin vardı. Yanlarına doğru yürüdüm. Mary tehlike olmadığını anlayınca saklandığı yerden çıkıp bana doğru koşmaya başladı.
"Sana birşey olacak diye çok korktum. "
Sarılırşına karşılık verip,
"Gördüğün gibi hala hayattayım ve birşeyim yok."
"Ölseydin kendime yeni bir yaver bulmak zorunda kalırdım."
"Bak görüyorsun demi piçi nasıl da kendini düşünüyor."
Önce güldü, sonra ağlayacak gibi oldu ve koşarak bana sarıldı.
"Sana birşey olursa sadece ağlarım."
Bende ona sarıldım. Arkadan bir boğaz temizleme sesi geldi.
"Yeter bu kadar sanki öldü kız "
"Sabin abla haklı ama"
"Ee pıtırçık nasıl çıktın ordan tek başına ben yaralanırsın diye düşünmüştüm."
"Kimin kızı" Sesin geldiği yöne baktığımızda babam ve halalarım orda duruyordu. Bana gururlu gözlerle bakan babama karşı çatık kaşlarımı çattım. Aklıma o mektup gelmişti.
"Baba senle özel görüşmem gereken konu var."
"Şimdi değil barkat." Şimdi diyorsam şimdi konuşulacaktı.
"Şimdi konuşmak istiyorum." Sesimdeki ciddiyeti anlayınca başıyla dışarıyı işaret edip yürümeye başladı. Nadia bana anlamaz gözlerle bakınca ona sorun yok dercesine başımı salladım ve bende babamın Peşinden gidip depodan çıktım.
"Ne oluyor barkat?"
"Asıl az önce noldu baba?, bir saldırıdan çıktım ve sen hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsun. "
"Sana bunu açıklamanın zamanı geldi."
"Neyin zamanı geldi baba?"
Bir süre sesiz kaldı dudaklarını oynattı ne diyeceğini bilemeyip geri kapattı cebinden sigara paketini çıkarıp bana uzattı. İçinden alıp dudaklarıma yerleştirdim. Zipposuyla önce benimkini sonra kendininkini yaktı. Dumanı içime çekip feri bıraktım. Hiçbir şey konuşmadan sigara içiyorduk. sessizliği yine ben bozdum.
"Tamam bu saldırı konusunu atlıyorum ama konuşmak istediğim başka şeyler var."
Söyle dinliyorum dercesine başını salladı.
"Kasa da ki mektuplar ne ?"
Soru'yu sorar sormaz gerildi.
"Hangi mektuplar?"
"Üzerinde 15 Eylül 2024 yazıyordu."
"Gerçekten ne dediğini anlamıyorum barkat öyle bir mektup yok. Hatta kasa da hiç mektup yok."
"Hayır baba vardı, kendi gözlerimle gördüm."
Bana delirmişim gibi bakıyordu.
"İlaçlarını alıyor musun?" Ciddi misin baba ne ilacı ben deli değilim demek çok isterdim ama bazen olmayan şeyler görüyordum.
"Son 1 haftadır hiç içmedim. O yüzden garip kabuslar görüyorum."
Yüzüme baktı 3 saniye sonra
"Ne gibi kabuslar görüyorsun? Barkat ben burda senin babanın benden neden gizliyorum kızım?"
"Çok çok saçma bir deponun içindeyim ve karşımda annem ve küçüklüğüm. Diğer tarafımda ise bir kadın ve beşiğin içindeki bebek var"
Gözümden yaş düştü. Kendimi tuttum ağlamamak için ama artık zor geliyor.
"Garip kabuslar görüyorum. Baba Herşeyin sorumlusu benim sanki, artık nefes alamıyorum baba. Neden böyle oluyor?"
"Ağlama barkatım herşey düzelecek yine eskisi gibi olacak. Sen ilaçlarını düzenli atmıyorsun ondan oluyor bunlar ben lena'ya söylerim sana düzenli bir program hazırlar."
Tamam demeye üşendiğim için başımı sallamakla yetindim. Ama içimde rahat edemediğim bir hiç vardı.
Belkide halüsinasyon görüyorum dur.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
