33. Bölüm

Dava

Emine Fidan
beytikzer

İyi günler dilerim sayın okur. Yeni bir bölümle merhabalar! Bu bölümü bir oturuşta yazdığım için hata varsa mazur gör. Çok bekletmek istemedim. Bölümün içeriğine değinmeyeceğim. Zira spoi olur endişesi taşımaktayım. Malum, sevmeyeni çok :) Final dilediğimden daha uzak gibi olacak. Yani olayların seyri bunu gösteriyor. Elbette en başından beri düşlediğim senaryonun dışına çıkmayacağımdan emin olabilirsin. Daha fazla uzatmadan seni bölümle baş başa bırakıyorum.

 

Keyifli okumalar dilerim sayın okur. Selametle!

 

5 Mart 1951 Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğü'nden ayrılan Muhsin Ertuğrul, özel bir tiyatro kurmaya karar verdiğini açıkladı. İstanbul Beyoğlu'nda Atlas Sineması'nın üst katında yer alması planlanan yeni tiyatronun adı Küçük Sahne olacak.

 

***

 

Gülilzar için daha sıcak, daha mutluluk verici bir yer olabilir miydi Rıza'nın kollarından başka? O böylesi bir şefkatle sarılırken karısına, genç kadının aklına üşüşen mektup kendisine gelmesini sağladı. Bu denli kolay olmamalıydı. Bu sebeple istemeden de olsa ondan ayrıldığında Rıza, kendini boşluğa düşmüş gibi hissetti. Bir anlığına ellerini nereye koyacağını bilememiş; sonunda arkasında bağlamıştı. Fakat nazarlarını Gülilzar'ın üzerinden çekmeyi bir türlü başaramıyordu. Az önce ne kadar yakınlarsa şimdi de birbirlerinden uzaklaştıklarını düşünüyordu. En azından Gülilzarca böyle olduğunu biliyor; görüyordu.

 

Bir süre ayakta durup sonunda Murat'ın yatakta az da olsa bırakmış olduğu boşluğa oturuverdi. Gülilzar karşısındayken içi titredi, çökmüştü. Şu birkaç günde gözlerinin altı uykusuzluktan kararmış; bakışlarını gezdirmeyi sevdiği yüzü solmuştu. O vakit kendinden nefret etti Rıza. Gülilzar'ın bu hale gelmesine sebep kendisiydi. Oysa gözlerinden bir damla yaş aksa içi giderdi biliyordu. Şimdi karısının kendisi yüzünden yaş akıttığını bilmek... Saçlarını dahi öylesine bir düzene sokmaya çalışmıştı Gülilzar. Oysa her gece sarmaçlarla yattığını; ertesi sabaha büyük bir özenle hazırlandığını biliyordu Rıza.

 

Gülilzar, elleri kucağında sabit bir noktaya bakarken farkında olmadan iç çekti. Biraz sonra söyleyeceği şey, muhtemelen Rıza için küçük düşürücü olacaktı. Lakin biraz da olsa burnunun sürtmesini diliyordu Gülilzar. Bir de sarsılan güvenini tekrar sağlam temellere dayamayı istiyordu. Herhalde buna hakkı vardı. Yüzene düşen bir tutam saçını kulağının ardına sokup Rıza'ya döndü. Genç adamın kendisine yoğunlukla baktığını gördüğünde utançla kızardı. Böyle dikkatle gözlerini dikmiş olması kendisinin feci bir halde olduğunu hatırlatmıştı. Ne yazık ki kendisine özenememişti buraya gelirken.

 

"İyi görünmüyorsun." Rıza'nın bu tespiti, Gülilzar'ın sinirlerini gerdi. Belirtmek zorunda mıydı?

 

"Eh! Rıza Beylerin eseri diyelim." Rıza, bu yanıtla hüzünlenirken Gülilzar acımadan devam etti. "Bir süre karşınızda beni böyle göreceksiniz. Gözlerinize ziyafet veremediğim için çekineceğimi düşünmeyin!" Rıza, birden bire Gülilzar'ın aralarına bir set çektiğini, bu mesafeli ses tonundan anladı. Eskiden olsa bundan oldukça zevk alır; Gülilzar'ın üzerine gitmekten çekinmezdi. Fakat şimdi aynı rahatlıkla cevaplayamıyordu onu. Daha fazla incitmekten çekiniyordu.

 

"Yanlış anladın. Ben öyle..." Gülilzar, Rıza'nın sözlerini bitirmesine müsaade etmeden,

 

"Her neyse! Buraya aslında verdiğin sözü yerine getirip getirmediğine bakmaya gelmiştim," dediğinde Rıza'nın asılan yüzü içini parçaladı. Ancak yumuşayamazdı. Kollarını göğsünde bağlarken, "Avukat ile görüştüğünü varsayıyorum," diyerek başını inatla dikti. Rıza, karşısında yıkılmaz duvarla duran kadına bakıp tebessüm etti. Gülilzar'ı ne kadar da özlemişti! Tepkisiz kalacağına böylesi bir zorluk yaşatmaya çalışması Rıza'ya bir umut olduğunu gösterir nitelikteydi. O da kollarını göğsünde bağlayıp aynı ifade ile,

 

"Aslında bugün avukatla bir randevum vardı. Dilersen birlikte gidip görüşelim," dedi. Gülilzar bu teklifi beklemiyordu doğrusu. Bir parça içini rahatlamıştı. Umursamaz görünmeye çalışarak,

 

"Olabilir, atmayı öne sürdüğün adımın gerçekliğinden emin olmamız gerekir öyle değil mi?" dediğinde Rıza'yı nasıl parçaladığını göremedi. Ayaklanırken genç adamı bekledi. "Hadi öyleyse. Bunu ertelememizin bir manası yok." Rıza, usulca başını sallayıp onu onaylarken işinin çok da kolay olmayacağını başından beri bildiğini lakin hazırlıklı olmadığını düşünüyordu. Gülilzar ile odadan çıktığında Murat'ın top patlasa uyanmayacağını düşünüyordu. Bu sebeple içi rahat bir vaziyette yola düşerken aklında sadece içine düştüğü durumun zorlukları vardı.

 

Yol boyu Gülilzar tek kelime etmemişti. Rıza ise onu durmadan konuşturmaya çalışıyor; bazen kışkırtıyordu. Fakat Gülilzar dudaklarını mühürlemişti adeta. Ta ki genç bir hanımın Rıza'yı görmesiyle yavaşlamalarına neden oluncaya dek...

 

"Ah, Doktor Bey! Sizi görmek ne güzel..." Genç kadının gülümseyerek Rıza'ya bakıyor oluşu; Gülilzar'ın kıskançlıkla sarmalanmasına neden oldu. Hele ki Rıza'nın aynı içtenlikle yanıt veriyor oluşu... Kendisini unutulmuş; dışlanmış gibi hissetti. Oysa bu hanım ile tanıştırılması gerekmez miydi? Daha fazla bu duruma katlanamayıp ilerlemeye devam etti. Sert adımları kaldırımların üzerinde yankılanınca Rıza, Gülilzar'ın kendisini beklemeden çekip gidişini gördü. Yanındaki kadına özürlerini sıralayıp koşar adım vardı karısının yanına.

 

"Beni bekler misin?" Gülilzar ardına dönmeyip,

 

"Ah, demek Doktor Beyler yokluğumu fark etti!" diyerek sitem etti. Rıza, sorunun ne olduğunu kavradığında büyük bir neşeyle gülümsedi. Gülilzar'ı biraz daha kızdırıp kışkırtabilirdi ama zaten pamuk ipliğine bağlı olan ilişkileri için kötü bir tavır olurdu. Bu sebeple kadının içini rahatlatmayı görev bildi.

 

"Özür dilerim Gülilzar. O hanımın eşi, bir hastam olur. Nasıl olduğunu merak etmiştim." Gülilzar içini rahatlatan bu yanıta omzunu silkmekle yetindi.

 

"Bana ne canım!" Sesi güvensiz çıkmıştı. Rıza'nın kendisinin ne düşünmüş olduğunu anlamamasını diledi. Yoksa gösterdiği çaba boşa gidecekti.

 

Nihayet yolun sonuna vardıklarında Gülilzar başını kaldırıp avukatın bürosuna baktı. Dışarıdan diğer evlerden bir farkı yoktu doğrusu. 'İçi de muhakkak öyledir,' diye düşünmeden edemedi. Fakat içeriye girmeleriyle bir ev sıcaklığından eser göremedi Gülilzar. Oldukça modern döşenmiş büro önce geniş bir koridora açılıyordu. Avukatın kapısının önünde duran oldukça sevimli bir hanım, kendilerini görünce gülümsedi. Tepesinde sıkıca bağladığı topuzu ve siyah çerçeveli gözlüğüyle her ne kadar ciddiyeti yakalamayı düşünse de kazağının koyu pembe tonu, ağır görüntüsünü yerle bir etmişti. Rıza, kadına doğru dönüp,

 

"Akif Bey müsait mi?" diye sorduğunda genç kadın başını sallayıp,

 

"Evet. Şu an müsaitler. Biraz beklerseniz..." diyerek yerinden kalktı. Yanı başındaki odaya girip bir süre sonra tekrar çıktı. "Sizi bekliyorlar efendim." Bu söz üzerine Rıza, Gülilzar'ın belinden tutup onu içeriye doğru yönlendirdi. Gülilzar her ne kadar buna karşı koymak istese de sesini çıkarmayı uygun görmedi. Neticede burada tanımadıkları insanlar bulunuyordu. Kimi kandırıyorsa!

 

Sonunda içeriye girdiklerinde burasının da oldukça modern döşenmiş olduğunu gördü Gülilzar. Oldukça sade, kullanışlı bir masanın arkasında duran adam, bu ortama fazlasıyla yakışmıştı doğrusu. Üzerindeki ceketiyle uyumlu olduğu düşündüğü yeleği içinde fazlasıyla asil bir görünümü vardı. Rıza'yı gördüğünde ayaklanıp masanın ardından çıkıverdi. Adamlar içtenlikle sarılırken Gülilzar ise iyi ısıtılmış odanın her karışını aklına kazır gibiydi. Deri koltuklar masanın etrafına konuşlanmış; ortalarında bir sehpa duruyordu. Gülilzar'ın bu ilgisini dağıtan, Akif Bey oldu. Kendisine uzatılan eli sıkarken,

 

"Rıza sizden bahsetmişti," dediğinde genç kadının bakışları, Rıza'yı buldu. Bir süre neden bahsetmiş olduğunu düşündü. Sonrasında içi rahatlamaktan öte bir hale büründü. Elbette bahsetmiş olmalıydı. Neticede o da bu olayın kurbanıydı. Rıza ile birlikte oldukça rahat olan koltuklara oturduğunda Akif Bey de kendi koltuğuna geçmeyip Yan koltuğa sığıştı. Dirseklerini dizlerine yaslayıp ellerini bağladığında bakışları Gülilzar'ın üzerindeydi.

 

"Öncelikle size sonuna kadar hak verdiğimi bilmenizi isterim." Avukatın bu yaklaşımı genç kadını ne kadar şaşırttıysa Rıza'nın de o denli homurdanmasına neden oldu.

 

"Biz de seni arkadaş bilirdik," derken aslında kızgın olmadığı aşikârdı. Akif neşeyle gülümserken,

 

"Kusura bakma yengemden yanayım," derken epey eğlendiği anlaşılıyordu. "Neyse. Biz işimize bakalım öyle değil mi?" Öyle sıcakkanlıydı ki Gülilzar ister istemez bu adama karşı içinde kötü bir his besleyemedi. Masasının üzerindeki dosyayı alıp sehpanın üzerine koyduktan sonra içindeki belgeleri görmesi için açıverdi. "Bir hafta önce İzmir Aile Mahkemesine davamızı açtık. Zaten bahsedilen hanımla neredeyse iki yıldır görüşülmüyor. Yakında kendisine de haber verilir ve en yakın zamanda bir karara varılır." Gülilzar, bir hafta önce açılan dava ilgisini çekmişti doğrusu. Rıza'ya dönüp,

 

"Yani bilgim dışında boşanıp belki de hiç öğrenmeyeceğimi düşünmüştün. Öyle mi?" diye sorduğunda ne hissettiğinden emin olamadı. Zaten Mirabelle'yi bırakmak isteyişi içine umut tohumlarını ekerken bir yandan da kendisinden gizli saklı iş çevrildiği düşüncesi de o tohumları daha yeşermeden yakıveriyordu. Akif Gülilzar'ın içindeki fırtınadan habersiz,

 

"Aslında iki hafta önce belgeleri toplayıp İzmir'e gittim ama maalesef geçen hafta dava açıldı," dediğinde Rıza'nın sahte öksürüğüyle ona döndü. O an fark etti kırdığı potu. Lakin düzeltebileceği bir şey yoktu. Bu sebeple onları yalnız bırakmaya karar verdi. "Ben bir lavaboya gideceğim. Sonrasında daha detaylı inceleriz belgeleri."

 

Gülilzar, Rıza ile yalnız kaldıklarında o dosyayı Rıza'nın kafasında paralamak istedi. Ancak kendine hâkim olmayı başarabildi. Her ne kadar bu zor da olsa...

 

"Özür dilerim. Elbette sana söyleyecektim ancak o kadar çok şey oldu ki uygun zamanını kollayamadım." Gülilzar bezgince soludu.

 

"Ne kadar çok özür dilediğinin farkında mısın?" Ardından bir yanıt almadan, "Biz Ağustostan beridir neredeyse sürekli yan yanayız Rıza. İsteseydin şimdiye kadar defalarca söylemiş olurdun," dedi soğukkanlılıkla. "Ancak bunu istemedin. Başta gerek görmedin, sonra da elindeki oyuncaktan olmaktan korktun." Gülilzar'ın kendini küçümsercesine sarf etmiş olduğu kelimeler Rıza'nın yüreğine dizildi. Eli tedirginlikle kadının kollarını bulduğunda Gülilzar'ın onu geri çevirmeyişi cesaret verdi.

 

"Evet, korktum Gülilzar. Başta kendimden korktum. Bunu dillendirirsem kendimi tamamen bırakmaktan, kendimi affetmekten korktum. Bir bedel ödediğimi düşünüp kendimi aklamaya çalışmaktan... Sonra... Sonra seni kaybetmekten korktum. Şu dilin gerçeği saklamamasından korktum. Çünkü biliyordum ki öğrenirsen benden giderdin." Gülilzar ona hak verdi bu konuda, giderdi. Onu kalbine gömerdi. Belki şimdi de aynısını yapmalıydı. Fakat çok geçti. Eğer onun aşkını gömebilseydi bırakırdı kendini de o yere. Öylesine bir aşkla bağlıydı işte. Gülilzar, kolunu kurtarıp mesafeli tutmaya çalıştığı sesiyle,

 

"Ne olursa olsun yapmamalıydın. Eğer yapmamış olsaydın belki de bugün bu halde olmazdık," dedi. Rıza utançla eğdi başını. Tek kelime etmeye yüzü yoktu. Bu nedenle sadece sustu. Sonunda Akif içeriye geldiğinde içeride esen soğuk rüzgârı teneffüs etti. Bu sefer pot kırmamaya dikkat ederek dosyayı anlattı, bundan sonraki adımları ve aksi durumda ne yapacakları konusunda bilgilendirdi genç kadını. Onları yolcu ederken de Rıza'ya şans diledi. İşi epey zordu...

 

***

 

Otele vardıklarında dönüş yolunda olduklarından daha da sessizlerdi. Rıza, genç kadının aldığı soluktan bile rahatsız olduğunu bile düşünmeye başlamıştı. Bu yüzden çıtı çıkarmıyordu. Kendisi merdivenlerden yukarıya çıkarken Gülilzar da salondaki masada oturmayı yeğlemiş; Arif ile sıkı bir muhabbete dalmıştı. Rıza neredeyse Arif'i bile kıskanacak vaziyete gelmişti. Başını sallayıp yukarıya çıkmaya devam etti. Önce Murat'ı kontrol edecek ardından Gülilzar'ın yanına varacaktı. Kendisiyle konuşmasa da Arif ile konuşuyordu. Böylece sesini duyabilirdi.

 

Bu fikir ile genişçe gülümserken odasına giriverdi. Lakin ortalıkta Murat'tan eser yoktu. Komedinin çekmecesini açıp arabasının anahtarını aradı, yoktu. Odayı gözleriyle tarayıp hızlı adımlarla aşağıya indi. Aklına gelen habis düşüncelerin, sadece fikir olarak kalmasını diledi Allah'tan. Aşağıya indiğinde Gülilzar ile Arif neşeyle gülüyorlardı. Rıza her ne kadar bu görüntüyü bozmak istemese de seslendi küçük çocuğa.

 

"Arif, benimle gelen abi nereye gitti, söyledi mi?" Arif kendine yöneltilen soruya,

 

"Hayır," diye yanıt verdi. Ardından, "Arabanı da alıp gitti," dediğinde Gülilzar, Rıza'nın ne düşündüğünü anladı. Yerinden kalkıp kapıya doğru koşturdu Rıza ile. İkisi birlikte bir araç bulmak için sağa sola bakınırken Rıza altın bulmuşçasına sevinçle doldu. Bir tanıdığı olduğu belli olan adamdan kamyonetini isterken epey dil döktü sonunda razı gelen adam onlara kendisinin eşlik edeceğini belirtmeden edemedi. Rıza elbette buna da şükretti. Tek dileği geç kalmamaktı.

 

Bölüm : 06.12.2024 14:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...