Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm (Final)

@beyzababapro

10.Bölüm (Final)
“Şehre saldıracağız,hepimiz dilediğimiz gibi kırıp dökeceğiz!” Kanca lafını bitirir bitirmez herkesten “hadi yapalım,onları lime lime edelim,yıkıp geçelim!” Sesleri yükseliyor,kimse beklemeyi bile düşünmüyordu. Küçük defne dışındaki herkes hırsla bağıra çağıra nefret söylemlerinde bulunuyordu. Kimsenin yüreğinde en ufak şüphe damlası kalmamıştı. Büyük ve sağlam adımlarla “Bizden alınanı geri alacağız!” Sloganıyla şehre doğru ilerlemeye başladılar. Herkes çok heyecanlıydı ve pis pis sırıtıyordu. İlk evler gözükmeye başladığında Beyza ve Küçük defne güçleri olmadığı için bu kargaşaya katılmak istemediler ve gruptan ayrıldılar. Kalan ekip birazı koşar birazı uçarak saldırıya başladılar ve şarkı söylemeye başladılar:
Issız bir adada doğmuşum!
Yalnızlığın ilacını bulmuşum
İçmişim
İçmişim
Aşık olmuşum
Kalbim arsız
laf geçirmez
Yansa merhem
Yok
Taşlasınlar
“Kaç” desinler
Aşka çarem yok!
Kalbim arsız
Aşka çarem yok
Yansa merhem
Aşka çarem yok
Taşlasınlar kaç desinler
Aşka çarem yok
Aşka çarem yok
Şarkı ilerledikçe daha da gaza geliyor şehri yakıp yıkıyorlardı. Hilal binaların tepesine çıkıyor,aşağı atlayıp üç binayı birden ateşe veriyordu ve bu işten epey keyif alıyor kahkahalar atıp kanatlarını kocaman açıyordu. Gözlerinden koyu mavi bir ateş çıkıyor kanatları mavi alevin gücüyle parlıyordu. Elif havanın kapanmasını ve şimşekler çakmasını sağlıyordu ancak hilal için yağmur yağdırmıyor, elektrik direği,bina çatısı,ağaç dinlemeden yeryüzüne elektrik akımı akıtıyordu. Gözleri bembeyaz olmuş dumanlar göz çevresini sarmıştı ve kanatları daha da büyüyordu. O da çok eğleniyor,kahkahaları yıldırım seslerine karışıp yeryüzüne akıyordu. Defne bulunduğu yerde her şeyi ve herkesi donduruyor,tazyikli suyla şehri hem yıkıyor hem de yıkıyordu. O gülümseyip gözlüğünü düzelterek gösteriyordu eğlendiğini. Burhan Bey de etrafına Temmuz ortası rüzgarı atıp ateş patlamalarıyla taş üstünde taş bırakmıyordu. Kanca daha çok çatıların tepesinde zıplayarak -ara sıra canı istediği yerleri paramparça ederek- şehrin geldiği durumu izliyor ateş patlamalarını şehre saçıyordu. Hira hortumlar oluşturup binaları insanları ve kökünden sökülmüş ağaçları havada döndürüp bir anda fırlatıyordu ve bundan epey zevk alıyordu. Gözlerinden çıkan dumanlar elifinki kadar olmasa da eğlendiğini gösteriyordu. Duydukları zevkleri gösterme yöntemler farklı da olsa yüreklerinde tek bir duydu vardı:İntikam. İntikam istiyorlar,intikam ateşiyle yanıp tutuşuyorlardı. Şehir yarım saat içinde harabeye dönerken Ali Kemal Bey bu isyan hareketine katılım sağlamaya başlıyordu. Kimse Ali Kemal beyi sorgulayacak değildi ve sonunda o kişiler de geldi. Eyüp Bey ve adamları. Tahir Bey o gürültünün içinde bağırdı” Burhan!” Birkaç saniye için Burhan’la göz göze geldiler .Burhan Bey dönüp işiyle ilgilenmeye devam edince Eyüp Bey ve tahir beyden çıkan tek bir emir vardı: Durdurun şunları! Böylece iki büyük mafya grubu harabeye dönmüş şehrin ortasında karşı karşıya geldiler. İlk emri Eyüp Bey verince herkes ali kemal Bey in savunma emri vereceğini sandı ama ali kemal Bey “Karşı ateş açıyoruz,meydanı p*zevenklere bırakacak değiliz!” diye bağırdı. Burhan Bey bir anda ali kemal Bey’in tarafına geçmişti. Herkes birbiriyle savaşıyor herkes kazanmaya çalışıyordu. Kılıçlar kanatlar buz parçacıkları sarmaşıklar… her yerden gelen bağırış ve iniltiler…şehri kaplayan kan kokusu… bir taraftan gelen sıcaklık ve bir taraftan gelen donma hissi… herkes saldırıyor yaralılar dışında kimse savunma yapmıyordu. Burhan Bey ve Kanca’nın ekibi de ali Kemal beyin grubuna yardım ediyor,onlara savaşı kazandırmaya çalışıyordu. Şehir hem yanıyor hem donuyor hem doğayla iç içe hem de doğal afetlere sahne oluyor müthiş saldırıların şahidi oluyordu.

O kaosun içinde Eyüp Bey ve ali kemal Bey denk düştüler. Yanlarında kimse yoktu birbirlerine karşı savaşıp kazanmalıydılar. Ali kemal Bey atağa geçmiş gibi yapıp Eyüp beyin arkasına ışınlandı ve ateş çıkartıp rüzgar özelliğiyle yelledi. Eyüp Bey etinin yandığını hissetti ama savaşmaktan geri durmadı. Kravatı yamulmuş,ceketinin sırtı yok olmuştu. Ali kemal beye sarmaşık la saldırıyormuş gibi yapıp kaçacağını hesapladığı yere buzdan oklar gönderdi. oklarda biri ali kemal Bey’in omzuna denk geldi ve ali kemal Bey anlık bir refleksle ateş patlaması yaptı. Eyüp Bey bundan kaçmadı çünkü bunun da şaşırtmacalı olduğunu sandı. İkisi de yerde uzanıyorlardı,saldırı yapan kazanacaktı. O sırada Burhan Bey olay yerine indi. Zor bir seçim yapmak zorunda kalmıştı. Bir yanda kendisini büyüten ve mafya yapan,yeri gelince “baba” dediği adam;diğer yanda aşık olduğu kadının patronu vardı. Eyüp Bey “Burhan,oğlum;gel etme.” diye inledi. Ali kemal Bey sırıttı ve “Eğer beni öldürürsen,hiçbir şey olmaz.” Burhan Bey sağ eline ve kılıcını sol eline silah aldı ve sağ tarafa kılıcını fırlattı. Sol tarafına da ateş etti. “Her zaman üçüncü bir yol vardır.” diye mırıldandı. Dudakları zevkle kıvrıldı. İkisini de öldürmüştü. Bilmediği bir şey vardı: kemal Bey ölmemişti. Burhan Bey’e hava kılıcını fırlattı ve kılıç Burhan Bey’in göğsüne saplandı. Acı içindeki bir inlemeden sonra Burhan Bey yere yığıldı ve oracıkta can verdi. Üçü de ölmüştü,bu da dördüncü yoldu.

Kanca etrafına bakmıyor tahir Bey’in boş anını yakalamaya çalışıyordu. Aslında tahir Bey dikkatli olmalıydı çünkü yanlışlıkla hava gücüyle Kanca’nın gücünü de arttırabilirdi. Bu savaş gökyüzünün yukarısında gerçekleşiyordu yani ölüm manzaralı bir arenada. Şehrin hali yıkılmış harap olmuştu fakat dediğim gibi Kanca ve tahir Bey rakibi dışında hiçbir şeyle ilgilenmiyordu. Kanca kulaklarında güçlü rüzgarın güçlü uğultusunu hissediyor ancak parmaklarının kendi güçünü fark ederek kasılmasına izin veriyordu. Ormana yakın kesimde ise bambaşka bir olay yaşanıyordu.

Beyza küçük kızı bir sığınağa saklayıp ali kemal Bey ‘in üssüne doğru yola çıktı. O üsse varınca laboratuvara koşup eline bir kumanda aldı. Kumandanın yalnızca beş tuşu vardı. Beyaz,mavi,kırmızı,yeşil ve dört renk de aynı anda. Beyza element serumlarının olduğu yerin altından tek bir ampul (iğnelerin ilaçlarının konduğu küçük şişe) çıkarttı. Heyecandan elleri titriyordu. Bir iğne çıkartıp ampulün içindeki mor sıvıyı enjektöre çekti. Tereddütsüz bir şekilde koluna sapladı ve ilaç damarlarında gezinmeye başladı. Özel olarak hızlı dağılan formülde yapmıştı ve yanağında daha önce görülmemiş mor bir sembol oluştu. Hafifçe gülümsedi. Bir içinde beyaz sıvı olan ampul ve şırıngayı çantasına atıp kumandayı da alarak savaş meydanına doğru uçmaya başladı. Bu sıvının ne olduğunu ve ne işe yaradığını bilen tek kişi beyzaydı. Savaş alanına dalıp kancayı ve Burhan Bey’i aramaya başladı. Kanca hemen karşısında duruyordu. Epey hasar almıştı fakat hiçbir şey yokmuş gibi sırıtıyordu. Beyza onu sert bir hareketle çekip ormana götürdü. Kancanın ayakta duracak hali bile olmadığı için buna itiraz etmedi. Beyza kancaya burada kalmasını söyleyip Burhan bey’i aramaya başladı fakat onu hiçbir yerde bulamadı. Geçen her dakika Kanca’nın ölme ihtimali artıyor ve beyzanın Burhan bey’i bulma umudu azaldıkça azalıyordu. En sonunda onu buldu,daha doğrusu cesedini. Göğsündeki kılıcı görünce anladı öldüğünü ama “Ya yaşıyorsa? O ölemez onun kızı var ben varım bizi bırakamaz!” diye inledi. Çantasından çıkarttığı ampulü hiç düşünmeden Burhan Bey’in koluna enjekte etti ve çantasından kumandayı çıkarttı. sonra dört rengin de olduğu tuşa bastı. Üç saniye içinde Burhan Bey’in cesedi ve kanca dışında damarlarında element serumu bulunan herkesin kalbi patladı ve kanları,organları yolların ortasına saçıldı. Bu üç saniyede de beyza Burhan Bey’in cesedinin dudaklarına yapıştı. Üzerlerine sıçrayan kan,patlama sesleri umrunda değildi ama artık emindi:Burhan Bey nefes almıyordu. İniltiler bağımalar bir de beyzanın ağlayışı şehirde yankılanıyordu. Polis ekipleri şaşkınlıkla olanları izliyor,bir Allah’ın kulu da müdahale edelim demiyordu. Beyza Burhan Bey’in cesedini sırtlayıp kancanın yanına götürdü ama akıl edemediği şey küçük defnenin de orada olduğuydu. Küçük kız bağıra çağıra ağlıyordu. Beyza Burhan Bey’i hayata döndürmeye çalışıyordu. Kanca Beyza’yı dürtüp “Az önce iki mafya üssünün yönetici zümresini birden yok ettin. Tek sorun burhan’ın da ölmesi mi?” Beyza göz yaşları içinde “Ama ben ona koruyucu ilaç getirmiştim,yaşayacaktı o!” Kanca beyzayı sürükleyip cocuğun elini tutarak üsse götürdü. Defne ve K’in ölü bedenleri dip dibe bulundu,Hilal ve Yiğit sonsuz uykusuna el ele daldı. Kanca ve beyza element serumu enjekte edilmemiş adamların başına geçtiler,defne de bununla paralel olarak müthiş bir hayat yaşıyordu fakat beyzanın psikolojisi bozulmuştu ve laboratuvarda Burhan bey’i hayata döndürme çalışmaları yapıyordu. Bir rivayete göre beyza bunu başardı ve birlikte evlenip bir erkek çocuğu dünyaya getirdiler. Bir başka rivayete göre beyza şizofreni hastası oldu ve Burhan Bey’in hayaliyle yaşadı. İşte budur aslında:
Aşka çarem yok
Aşka çarem yok
Aşka çarem yok
Aşka çarem yok

Loading...
0%