Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@beyzababapro

5.Bölüm
Ertesi sabah Beyza normalde kalktığından daha geç kalktı. Uyumanın ne büyük bir nimet olduğunu düşündü ve hızlıca hazırlanıp aşağı indi. Dalgın dalgın merdivenden inerken bir alkış tufanı duydu. Korkuyla kafasını kaldırıp baktı, kendisini alkışlıyorlardı. Daha önce pek çok kişiyi alkışlamışlardı ama ilk defa kendisini alkışlıyorlardı. Beyza hafifçe gülümsedi. Merdivenlerden tamamen inene kadar alkış sesleri dinmedi. Hatta indiğinde bile Ali Kemal Bey’in müdahalesi ile son buldu. Beyza uzun zaman sonra tekrar bu masaya oturdu. Rütbesi yükselmişti yani artık o da -eski ihtişamıyla olmasa da- üst düzey bir yöneticiydi. Kendisi için ayrılan sandalyeye oturdu. Ali Kemal Bey’den bir tebrik beklerken “Dün gece neden uyudun? Bütün adamlarım güçlerini aldı mı da sen kendine dinlenme hakkı verdin? “Lafını duyunca Beyza çok üzüldü. “Yaklaşık üç gündür yalnızca birer ikişer saat uyuduğum için kendime bu hakkı tanımamın gayet doğal olduğunu düşünüyorum.” Ali Kemal Bey “Bana sormadın. Kimseye de sormadın.” Beyza sinirlenmeye başladı.” Evet sormadım çünkü bunu yapmak zorundaydım.” Ali Kemal Bey başını olumsuz anlamda salladı. “Bana sormalıydın. Bugün bin adamımı da güçlerine kavuşturacaksın ! Sana ceza.” Beyza’nın tepesi attı ve önündeki tabağı masanın üzerindeki bir yere fırlatıp çığlıklar atarak odasına çıktı. Ardından Kanca da hiçbir şey demeden masadan kalkıp odasına gitti. Zeynep de aynı şeyi yapınca Ali Kemal Bey kızmıştı. “Terbiyesizler.” diye mırıldandı. Masadaki herkesin iştahı kaçmıştı ayrıca masadaki çoğu şey yerlere saçılmıştı. Ali Kemal Bey yemekten kalkıp büyük hiddetle Beyza’nın odasına gitti. Kapı kilitliydi.” Beyza aç şu kapıyı yüz yüze konuşalım!” İçeriden hunharca bir ağlama sesi geliyordu. Ali Kemal Bey kapıya vurdu. “Eğer açmazsan sana çok daha ağır bir ceza vereceğim!” İçerden ses geldi “ Zaten beni ve yaptıklarımı küçümseyerek beni yeterince cezalandırdın!” Ali Kemal Bey taktik değiştirdi “Niye açmıyorsun peki?” Beyzadan garip bir cevap geldi “BMM, İstanbul Hükümeti ile bağlantıyı keseli çok oluyor. 1 Kasım 1922 gelmeden önce gidin buradan! “ Ali Kemal Bey “Tarih çalışmaktan beyni yanmış.” diye mırıldanıp Beyzayı rahat bıraktı.

Birkaç saat sonra Beyza odasından çıktı. Biraz daha uyumuştu. Kimseyle konuşmadan laboratuvara gitti ve çalışmaya başladı. Beyza günden güne halsiz düşüyordu ve sürekli çalışıyordu. Bu özelliklerle ilgili bir toplantı yapıldı. Kısaca bahsetmek gerekirse henüz sadece üst düzey yetkili kişilere uygulanacaktı çünkü düşük seviyeli adamların ötebilme ya da esir alınma durumu söz konusuydu. Bazıları Kanca’nın ihanetinden yüz bulup bu fikri reddetmeye de çalışsa fikir meclis tarafından kabul edildi.

Saat gece 1’e çeyrek vardı. Beyza yine uykuya meydan okuyordu. Masasında soğumuş olan kahvesi ve saatlerdir orada duran boş bardaklar bile artık Beyza’ya uyumasını söylüyordu. Lambada titreyen sarı ışığın yeterli gelmediği bitki bile Beyza’dan yüz çevirmişti. Beyza dalgın dalgın elindeki beherglası izliyordu,dışarıdan bakan birisi onun ne kadar yıprandığını rahatlıkla anlayabilirdi. Saçları bile bağımsızlığını ilan etmişçesine dağılmıştı. Masanın üzerinde duran kapağı açık kutunun içindeki element serumu şişelerine baktı. “Hepsi sizin suçunuz.” diye inledi. Elindeki beheri masaya bıraktı. Sonra saçlarını çözüp tekrar topladı. Yerdeki saç tellerine baktı. Saçları dökülüyordu,umursamadı. Masanın altındaki ufak buzdolabından soğuk kahve çıkartıp sonuna kadar tek seferde içti. Bu süre zarfında beş dakikaya yakın süre geçmişti. Bilgisayarın karşısındaki sandalyeye oturdu. Bilgisayardan” Dünyanın Sonuna Doğmuşum” şarkısını açıp sessiz sessiz şarkıyı söylemeye başladı. Şarkı bitince bilgisayarı kapattı, kafasını masaya koydu. Bunu yapmamalıydı ama dayanamıyordu. Bir buçuk saat sonraya alarm kurup uykuya daldı. Bir rüya gördü. Alisa vardı rüyasında.” Abla kendine çok yüklendiğinin farkında olduğunu biliyorum. Biraz daha düşük tempoda çalış,gerçekten kendine zarar veriyorsun. Beyza başını olumlu anlamda salladı. “Haklısın, ama bunu yapamam. Dün beni alkışladılar Alisa,ilk defa kabul edildiğimi hissettim ben.” Alisa göz devirdi. “Seni asla aralarına kabul etmediler abla,asla etmediler. Sen sadece öyle sandın. Dopamin bağımlısısın.” Beyza “Evet dopamin bağımlısıyım ve bundan mutluluk duyuyorum! Kendimi onlardan biri gibi hissettim ben,bu benim için çok şey.” Alisa sinirle güldü.” Peki kimin sırrını biliyorsun misal?“ Beyza “Naz şey demişti…” Alisa Beyza’nın sözünü keserek:”Onu da bilmeyen mi kaldı?” Derken Beyza’nın alarmı çaldı. Beyza uyandı,banyoya gidip yüzüne bir su çarptı. Alisa sonuna kadar haklıydı. Beyza iç dünyasında bunu kabul etmiyordu. Saat 2.20’yi gösteriyordu. Beyza çalışmalarına devam etti,kabul edilmekti onun tek amacı.

Gece yarısı Ceren gerçek patronunun yanına gitmek istedi her zamanki gibi. Eliften ve Defne’den güç almamıştı. Tam Defne’yi yaralayacağı sırada Defne uyandı ve Ceren’e saldırdı. Sonra Defne onu dondurdu. Ceren çığlık da atamazdı, Defne gibi sakin bir insanı hiç bu kadar sinirli görmemişti. “Elif,Hilal uyanın;bazılarıyla hesaplaşmamız gerekiyor!” Hilal sinirlice doğruldu.Aşağı baktığında neler olduğunu anlamamıştı. Elif de bu sese çoktan uyanmıştı.Hilal esneyerek aşağı indi. “Neler oluyor burada?” Defne yanıtladı “Bu arkadaş -artık ne yapacaksa- benim kanımı almaya çalıştı ben de elini ayağını dondurdum böyle kaldı.” Ceren “Yalan söylüyor,sadece tuvalete kalkmıştım!” Hilal “Bir dakika bir dakika, dün kalktığımda kolumun kanadığını görmüştüm. Onu da mı sen aldın? Ne yaptın kanımı çabuk konuş!” Ceren dudaklarını birbirine bastırdı. Tam bu sırada kırık olan camdan içeri Burhan Hoca atladı. “Ceren, ne oluyor burada hani bugün darbeye geliyordun; oyun mu oynuyorsun?” Ceren “Su kızın kanını almaya çalışırken yaklandım ,kurtarın beni efendim.” Hilal ve Elif hiç düşünmeden Ceren’in önüne geçti. “Onu alamazsın, Kanca’ya götüreceğiz.” Burhan Bey alev patlaması attı ve Defnenin buzdan duvar yapma refleksi sayesinde yanmadılar. Üçü birden Ceren’in önüne cephe aldılar ama bilmedikleri bir şey vardı, ateş buzu eritirdi. Bu nedenle Ceren çaktırmadan arkadan çıkarttığı sarmaşıklarla üçünü birden yakaladı. Burhan Bey kahkaha attı. “Ulan üç kişisiniz utanın kendinizden.” Defne avucundan keskin bir buz parçası çıkartıp kendi sarmaşığını kesmeye çalıştı. Burhan Bey onları öldürmeye hazırlanırken Hilal kılıcını oluşturdu ve kendine dolanan sarmaşıkları kesti,tam o anda Burhan Bey ile aynı anda alev topu attılar. Alev topları çarpıştı ve çok büyük bir patlama oldu. Ateş özelliği olmayan defne ve ceren fena hasar aldı. Defne yerde sırtüstü yatıyordu. Elif geri savrulmuştu. Yalnızca Burhan Hoca ve Hilal ayaktalardı. Hilal dar alan dinlemeyip kanatlarını oluşturdu ve kılıcını eline alıp biraz yükseldi. Burhan Bey de kanatlarını açtı. Hilal arkasındakileri korumaya çalışıyordu. Burhan Bey’den bir alev geldi ve Hilal geri savruldu ama iki ayağının üstünde durabilmeyi başardı. Defne ve Elifler de toparlanmıştı. Ceren kocaman sarmaşıklar oluşturup Hilal'e sardı ama Elif eline kılıcını alıp sarmaşık yerine doğrudan Ceren’e saldırdı. Elif Burhan Bey’den gelen bir uzak mesafe saldırısıyla yere düştü. Tam Burhan Bey kılıcıyla Hilal’nın üstüne atlıyordu ki Defne kocaman bir buz kütlesi oluşturup Hilal’i korudu. “Ulan Ben olmasam on kere gebermiştiniz.” Burhan Bey buzu eritene kadar ceren saldırıya geçti. Elif Hilal’i kurtarıp Hilal kendini toparlayana kadar önüne geçti. Defne çok sıkılmıştı ve Ceren’i tamamen buz kütlesi içine alıp Burhan Bey’in üstüne çok fazla su attı. Burhan Bey’in kanatlarının sönmesinden güç alan Hilal ve Elif ona saldırdı. Ceren buzun erimesi için bitkilerle uğraşıyordu ayrıca hayatında daha önce hiç üşümediği kadar üşüyordu. Burhan Bey Hilal’nın kılıcı yüzünden fena yaralanmıştı. Ceren’e bir ateş patlaması attı. O an iki ihtimal vardı zaten. Ya buz tam eriyecekti ya da ateş çok gelip Ceren’i yakıp öldürecekti. Erirse kaçardı ölürse zaten ölmüş olurdu ve iki şekilde de ötemezdi.(Burhan Bey’in derdi şaka mı?) Evet, on saniyede Burhan Bey’in aklından bunlar geçti. Burhan Bey biraz kuruyunca -vücudu çok sıcak olduğundan kısa sürmüştü- kanatlarını açıp eriyen Ceren’e ulaşmamaları için kenara doğru Temmuz ortası rüzgarı -Burhan Bey’in alev kullanılarak çevrendekileri geri itme hareketine verdiği isim- hareketini yapıp ceren’i tutarken camdan uçtu. Ancak Elif son bir güçle hava akımı atıp onları bahçeye düşürdü. Hilal “Helal be! Bir taşla iki kaçak.”

Defne fena yaralanmıştı, onun dışında Hilal ve Elif hafif sıyrıklarla atlattı. Hilal “Açılın ben geleceğin doktoruyum!” Hilal yaraya bakıp bir cacık anlamadı. “Ne oldu doçent? Bir şey anladın mı bari?” Hilal “Geleceğin doktoru diyorum ne anlayayım ben bundan ?” Hilal Defneyi kucağına alıp yatağa koydu. “Her şeyin bitmesini bekleyeceğiz.”

Loading...
0%