Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Direniş

@beyzaodabas

"Değerli olan hiç bir şeyim yoktu. Ben bu hayata canımı değerli kılmak için geldim. "

 

 

‧͙⁺˚*・༓☾☽༓・*˚⁺‧͙‧͙⁺˚*・༓☾☽༓・*˚⁺‧͙‧͙⁺˚*・༓☾☽༓*˚⁺‧͙

 

İlahi Bakış Açısı

 

Mevsim koltuğunda oturuyordu. Odasına çekilmiş, yorgunluğunu telefona bakarak geçiriyordu. Aklına Berk'in yüz hatları gelince gülümsemesini tutamadı. Aşkına yenik düşmek onu çaresiz yapıyordu. Son zamanlarında biriyle olmak istiyordu ama bu kişi babasının ismini taşıyan biri olmamalıydı. Ona güvenmek hata olurdu. Onu boydan bir süzmüştü. Bu adam sanki onun için gönderilmişti. Bir kitap karakteri kadar olan ihtişamı onda büyük bir kalp ritim bozukluğu yaşatıyordu. Sesini duymaya ihtiyacı vardı. Bu saatte ise kesin uyumuştu. Çenesini avucunun içine aldı ve düşündü. Ona yakın davransa terk etmesinden korkuyordu. Bu kalp ise beyninden geçenleri dinlemiyordu. Bu kız kitap karakterlerinin güncel halini bulmuş gibiydi. Ölse bırakmazdı. Telefonunda gezinmeye devam etmişti ancak bu onu düşüncelerin elinden alabilirdi. Küçük cebe sığan bir cihaz kalbi kandırabilirdi sanırım. Eli bir anda instagrama çarptı. Bu bilerek yapılan bir şey olsada asla bilerek yapıldığı söylenmez. Kuralı bozulmasın. Yine nasıl olduysa arama butonunda 'Berk Çaydan' yazısı gözüktü. Tesadüf olamayacak kadardı. Profil fotoğrafını görünce gözleri kısıldı. Hesabına tıklayıp bir kaç fotoğrafını beğendi. O bir kaç Mevsim'e göre hepsiydi. Hepsinde göz bebekleri dahada büyürken eli bu sefer istek atmak için olan bölmeye gitti. Ne olurdu ki istek atsa? Elini tereddütsüz bastı. İstek gönderildi yazısı beynine kayıt olunca oturduğu yerden kalkıp odayı turlamaya başladı. Bu adamı görmek ona bir çok acısını unutturuyordu. Bir tek babası geliyordu aklına. O acımasız babası...

 

Babasını hatırlayınca yüzü düştü. Bir anlık bir düşüş olsada o kitap karakterlerine benzeyen adam yüzünü tekrar güldürmüştü. Aynanın karşısına geçmiş dans ederken telefonuna bir bildirim geldi. Koşarak telefonuna yöneldi. Düşündüğü şey olursa kafayı yiyebilirdi. Telefonun ekranında bilinmeyen bir numara yazınca ister istemez mesajın kimden geldiğini anlamıştı. Bu kendine tilki diyen çocuktu. Kutunun içini beyaz orkideler ile doldurup bir notla aşkını ilan eden çocuk. Kim olduğunu bilmemesi artık Mevsim'in canını sıkmaya başlamıştı. Bu adam iki de bir ona mesaj yazıyor, darlıyordu. Bu işe de bir el atılması lazımdı. Acaba bu kişi için başka birini mi yönlendirseydi? Telefon elindeyken mesajına bakmadan düşündü.

 

Doğa olabilir mi? Doğa bu adamı bulabilirdi.

 

Efnan en iyisiydi. Bu kız aklına bir şeyi koydumu hallederdi. Psikopat bir kız olsada güçlü ve ağır başlıydı.

 

Mesajın üstüne tıkladı. Okumak istemiyordu. Ancak bu mesajların hepsi bir delil olabilirdi. Kurduğu bir cümle onu ele verebilirdi.

 

*Mevsim sana isminle hitap ediyorum. Benim için ayıracak vaktin bile yok. Ben sanmıştımki beni arar bulamayınca sinir olursun. Ancak sadece seninle eğlenmek istediğimi düşündün. Başından savdın. Bende sana çok sırnaştım. Fakat ben o okuduğun kitaplardaki kitap karakterleri gibi değilim. Aşkımı çabuk dile getiririm. Ağır başlı değilim. Seni ilk komiser bürosunun orada gördüm. Kavga çıkmıştı ve sen kenarda yığılıp kalmıştın. Kimse o zaman bu kavgaya müdahale etmemişti. Bende senin çalıştığın yerde bir dedektifim. Aramaya çalıştığın seri katili biliyorum. Bana belki bu olanlardan dolayı yakın olmuyorsun. Ya da seni bu zamana kadar gördüğüm kızlar gibi aşkını kolay itiraf eden bir kız sandım. Bana aşık olmadığını biliyorum. İnan bu kalbimi delicesine acıtıyor. Kalbimin bir parçası senin için atarken artık o yerde senin için atmıyor. Senin aşık olduğun biri vardır diye düşünüyorum. Ya da sana aşık olan biri. Çünkü gözlerin aşkını kendine çekiyor. Seni başka erkeklerden kıskandığım oldu. İnstagramına girdiğimde fotoğraflarının hepsini beğeniyorum beni fark etmen için. Hep bilinmedik biri olarak yazdım ve bilki şimdi gidip instagramında beni bulmaya çalışacaksın. Yüzümün gözükmediği bir fotoğraf seçtim. Çekingen biri olduğum için böyle. Sana söyleyebilecek tek bir sözüm var o da aşık olduğun adamla mutlu olman dileğiyle. *

 

Sanki bir ayrılık mektubu yazmıştı. Vazgeçmişti artık yazmaktan. Elini boşuna yormak istemiyordu belliydi. Aşık olduğun biri vardır derken Mevsim'in aklına Berk geldi. Bu durumda başkasının gelmesi imkansızdı. Yorgunluk tüm bedenini sardı ancak gözleri kapanmadı. İnat etmiş gibiydi. Bu günü uyuyarak atlatmak istesede olmuyordu. Yatağına uzandığında odanın kapısı iki kez tıklandı. Yüzüstü yatan Mevsim tıklanan kapıya sadece "Gel" diyebildi. Bu odalar yalnız bu 6 kişi ile açılabilirdi. Başkasının odasına kart olmadan girilebiliyordu. Kapı aralandı. Mevsim halâ bakma cüretinde olmamıştı. Üstünde bornozuyla yatakta balina gibi yatıyordu. Komik gözüktüğü belliydi. Kapıdan içeri giren kişi sesini çıkarttı. Bir yandan da Mevsim'in bu haline sırıtıyordu. Sesi çıkar çıkmaz kim olduğunu anlamıştı Mevsim. Yüzünü buruşturdu. Yataktan kalkmak istemiyordu. İnce bir sesle konuştu.

 

"Berk Bey" kafası yatağa gömülmüştü. Aşık olduğu adama bornozuyla balina duruşu yaparken yakalanmıştı. Daha acı ne olabilirdi? Bir de 30 gün 6 saatten az bir süreyi sayarsak o da sayılabilir.

 

"Mevsim Hanım ben sizi rahatsız ediyorum ama_" Berk iki elini önünde bağlamış mahcup bir sesle konuşmuştu. Gözleri halâ balina gibi duran Mevsim'deydi. Sözünü kesmesine mani olmuştu Mevsim. Yataktan doğrulup kalkmıştı ayağa. Bornozunu iyice sıkıp Berk'in karşısına dikildi. "Ne rahatsız etmesi. Buyurun ne istiyordunuz?" oturmasını isterdi ancak bu hali ile oldukça küçük düşmüştü zaten. Onu buyur ederken içinden teklifimi "Kabul etmesin. "diye dua etmişti. Gerim gerim gerilmişti ve 10 dakika önce çıktığı banyoya şimdi tekrar terleyerek girecekti. Stresten parmaklarını kemirmeye başlamıştı. Karşısındaki adam ona karanlıkta değişik bakıyordu. Berk eliyle ışığı gösterdi. Yutkundu. Söyleyip söylememekte karasız kalmıştı. Parmağı ışığı gösterirken gözleri yerdeydi. "Işığı açabilir misin? " elini geri aynı yere götürdü. Kafasını yerden kaldırdı ama bu sefer koltuğa çevirdi. Mevsim ile göz teması kurmaktan bile çekiniyordu. "Karanlıktan korkuyorum. " bunu acıyla söylemişti. Söyledikten sonra içinden bir rahatlama sesi duyulmuştu. Karanlıktan korktuğunu söylemekten çekiniyordu. Uzun süre koltuğa çevirdiği bakışlarını Mevsim'e çevirmemişti. Son söylediğinden sonra gözlerini yummuştu.

 

Gözlerini açıp Mevsim'e baktı. Şaşırmıştı. İlk defa biri karanlıktan korktuğu için onunla alay etmemişti. Bu kız ise hiç bir duygu barındırmadı yüzünde. Şaşırıp ona döndüğünde gözleri şaşırdığını açıkça belli ediyordu. "Gülmeyecek misin? " tek kaşı havaya kalkmıştı. Küçümsenmemesi hoşuna gitmişti. "Neden güleyim? " Mevsim karşısındaki adamın neden gülmeyecek misin diye sorduğunu sorguluyordu. O onun daha önceden tanıdığı alaycı kızlar gibi değildi. Şimdi Mevsim'i de onlar gibi zannetmişti. Berk elini saçına doladı. Başını kaşıyordu. "Ne bileyim çoğu insan karanlıktan korktuğum için beni küçümsüyor. Sen de küçümsersin sandım. " gözleri Mevsim'e ulaşmıyordu. Çekingen biriydi ve bu özelliği Mevsim'in ondan daha da etkilenmesini sağlıyordu. Mevsim bu zamana kadar kaslı, cesur erkeklerden hoşlanırdı ama bu erkek bir başkaydı. İstanbul beyefendisi dedikleri bu olsa gerek.

 

Mevsim ellerini göğsünde birleştirmişti. Ona doğru adımlar attığında Berk ne yapacağını şaşırmıştı. Mevsim ona yaklaştıkça kötü bir şey söyleyip söylemediğini sorguluyordu. Mevsim yanına vardığında elleri Berk'in kravatına yöneldi. Onu iyice sıktı. Nefes alabileceği gevşeklikte bırakırken gözleri kısıldı. Mânâlı konuşuyordu. Gözleri tıpkı Berk gibi başka yöneydi. Kravatını düzeltmesine rağmen elleri kravattan çekilmiyordu. Gözleri siyah renkteki kravattaydı. "Ben diğer kızlar gibi değilim. " Berk kravatını düzelten bu kadına baktı. Boyları arasında 2 santimetre fark vardı. Bu yüzden Berk gözlerini Mevsim'e indirdiğinde kafaları çakılmıştı. Bu haraket Mevsim'in kravatı bırakıp Berk'den uzaklaşmasını sağlamıştı. Mevsim bir anda kendini toparladı. Gözleri yere düştü. Az önce yaptığı haraket sadece aklından geçendi. Bunu dışa yansıtmış olamazdı. Olamazdı ancak yansıtmıştı. Geri geri gitti. Giderken kafası Berk'e yönelmeyi reddetmiş gibiydi. Bakışları yerdeydi. "Beni iyi tanımalısın. Sonuçta biz artık beraber yaşıyoruz. " durumu toparlamaya çalışsada daha beter etmekten korkuyordu. Konuşmasını karnına saplanan bir ağrı durdurdu. Bir anda geriye doğru giden bedeni kasılmıştı. Eli karnına gitti. Öne doğru kıvrılmıştı. Son zamanda artan bu ağrılar ona direnmesi gerektiğini hatırlatıyordu. O direnemiyordu.

 

Bedeni iyice kasılınca içinden dua etmeye başlamıştı. Gözleri kararınca son kez yanına eğilmiş endişeli gözleri ile bakan Berk'e yöneldi bakışları. Eli ile diğer elini tutuyordu. Kolunda bir şeyler kabardı. Yüzü beyazlaşmıştı. Daha önce olmayan bir durumu yaşıyordu ve bu onu daha çok korkutuyordu. Berk endişeli bir şekilde bağırınca Mevsim gülümsedi. Bu adam varlığı ile Mevsim'i gülümsetmeyi beceriyordu. Sesi ise gülümsemesini büyütüyordu. "Buraya gelin. Yardım edin. " yardım çığlıkları atarken Mevsim kendinden geçmişti. Yerde uzanmıştı. Gözleri yine kapandı. Eli karnından çekildi. Berk'in kucağına düştü. Berk kapıya yönelttiği bakışlarını hızla Mevsim'e uzattı. Gözlerinden bir tutam yaş akarken iki elide Mevsim'in gözlerine değdi. "Sen ağlamıyorsun? " güçlü bir iç çekti. "Yoksa öldün mü Mevsim? " sesinde çaresizlik yatıyordu. Sesi kuvvetli değildi ve onun sesini duyan kimse yoktu. Bir kez daha tekrarladı. "Ses ver Mevsim" elleri gözlerini açmaya çalışıyordu. "Öldün mü? " gözleri doldukça Mevsim'in eline birer damla yaş aktı. Kimse duymuyordu ve artık odada yalnız, karanlıkta gömülüydü. Üstelik ölüp ölmediğinden şüphe duyduğu bir kadın vardı elleri arasında. Kapı aralandığında gözleri bir umutla kapıya yöneldi tekrardan. Gelen kişinin uzun saçlarında Efnan olduğunu anlamıştı. Aralarında deli yürekli olan tek biri vardı o da Efnandı. Efnan içeri girip ışıkları açınca Berk biraz olsun rahatladı. "Nerede kaldın? İki saattir bağırıyorum duymuyor musun? " sitem eden Berk Mevsim'e çevirdi gözlerini. Efnan söylenerek Mevsim'in yanına vardı. "Sesini duymadım. Ben Mevsim'e bir şey verecektim o yüzden geldim. Fakat sen ne yapıyorsun burada? " tek sorun Berk'in burada olması değildi. Mevsim'in yerde haraketsiz yatmasıydı. Berk gözlerini kıstı. Alay edercesine konuştu. "Tek sorun o mu? Mevsim'in haraketsiz yatması normal yani. " Efnan gözlerini devirdi. "Bu kız zaten hep böyle. " Berk'e döndü ve saçlarının arasından sordu. "Sen nabzına baktın mı? " bir dedektif olarak bunu bilmesi lazımdı. Yerde haraketsiz yatan birinin nabzı en önemlisiydi. Berk gözlerini başka yöne çevirdi. "Anlaşılan nabzına bakılmamış. Sorsak dedektifiz dersiniz. " Efnan somurtarak elini Mevsim'in bileğine yöneltti. Nabzı yakalayamamıştı. Tekrar denedi. Fakat her denemesinde sonuç aynıydı. Yüzünü Berk'e çevirdi. Berk olanları anlamıştı. Fakat anlam veremiyordu. Daha çok gençti. "Tekrar bak. " diye bağırdı Berk. "Tekrar bak. " Efnan tekrar baktı ancak yine nabzı atmıyordu. Kolları kendini boşlamıştı. Saçları etrafa dağılmış, cildi şişikler ile dolmuştu. "Kabul et atmıyor nabzı. " bu sefer bağıran Efnandı. Onunda gözü dolmuştu. Efnan diğerlerini çağırmak için kalktığında Mevsim'in eli yine yere düştü. Koşarak çıktığı kapıdan 2 dakika sonra Uraz, Kamer ve Doğa ile girmişti. Hepsi elleri ağzında beklemişti. Burası güvenilmeyen bir ortamdı ve şuan herkesin Mevsim'e bir şey yapma ihtimali vardı. Efnan düşündü. Buraya geldiğinde yanında yalnız Berk vardı. Ancak Berk Mevsim öldükten sonrada gelmiş olabilirdi. Kimsenin aklına hastalığı gelmemişti. Kimse bilmiyordu ve Mevsim'in ölümü ancak kuşku barındıracaktı herkeste. Uraz Efnan'a döndü. "Nabzına baktın mı? " Berk'in gözleri tekrar yaşardı. Göz yaşlarını sildi. "Evet Efnan baktım. Mevsim artık başka bir diyarda yaşayacakmış. " öldü kelimesini ağzına alamıyordu. Dili buna varmıyordu. Bu sefer kararlı bir sesle konuştu. "Son bir kez." kimse dediklerine anlam veremiyordu. "Son bir kez onu hastaneye götürelim. " Doğa ellerini göğsünde birleştirmiş küçümseyici bir bakışla söylendi. "Aptallık olur. Kız zaten ölmüş. " herkes Doğa'ya dönmüştü. Dedikleri doğruydu ama tavırları aşırı kötüydü. Kendini beğenmiş olması oradaki herkesi sinir etmiş olabilirdi. Efnan atladı ortaya. "İlk kez Doğa'ya hak veriyorum. Mevsim ölmüş. Artık onu doktora götürmenin yararı yok. Bizim işimiz bunu kimin yaptığı. "diyerek ilk kez Doğa'ya hak verdim.

 

Berk kaşlarını çattı. Boğazında bir hırlama mevcuttu. "Ne yani benim öldürdüğümden mi kuşku ediyorsunuz? " zar zor sinirle konuştu. Tüm gözler Berk'in üstündeyken Doğa'nın ortaya girişi tüm dikkatleri üstüne toplamasına neden olmuştu. "Oda da yalnız sen vardın. Öldürmediğin ne malûm? " Berk daha da sinirlenmişti. Şimdi herkes tekrar Berk'e yönelmişti. İkisi arasındaki gerilim bu ortamda olmayacak bir gerilimdi. Kamer araya girmese ikisi sözlü tartışmaya girecek gibiydi. "Pekâlâ Berk'in dediği gibi Mevsim'i hastaneye yetiştireceğiz. " Doğa kafasını hızla Kamer'e çevirdi. "Yahu kız ölmüş zaten. Ölmüş birini tedavi için neden doktora götürüyoruz. Cenaze işlemlerini başlatın işte. " Doğa lafından geri dönmüyordu. Efnan bu kıza ilk defa oldukça katılıyordu. Kamer Doğa'yı susturdu ve kararını netleştirdi. "Ekibin başkanı Mevsim ve eminimki o da böyle yapmamızı isterdi. Karar kesin. Mevsim'i hastaneye götürüyoruz. " Berk'in yüzünde bir gülümseme belirdi. Arkasında birinin olduğunu görmek kendini değerli hissettirmişti. Uraz olaydan bağımsızdı. Seri katille iş birliği içinde olan biri şuan birinin ölümüne şahit olmuştu. Şaşırtıcı olan ise ekipte başka bir ajan daha olabilmesiydi. Uraz habersizdi bu konuda. Efnan'a baktığında onun da kendisine baktığını gördü. Halâ seri katille işbirliği yapıp ajan olarak burada dedektif olan adamı söylemiyordu. Derdi neydi? Herkesin hayatını tehlikeye atıyordu. Kamer ve Berk dışında kimse olaya el atmadı. Zaten Efnan Uraz'ın olaya el atmasını beklemiyordu. Bir katil hayat kurtarmazdı.

 

Berk ve Kamer kucağına almıştı. Bu saatte acile gidebilirdiler. Kamer Berk ile anlaşıp Mevsim'i bıraktı. Arabasına gidip anahtarla kapıyı açtı. Arkaya Mevsim'i attıklarında Berk'de yanına oturdu. Şoför koltuğunda Kamer vardı. Efnan ve Uraz farklı bir arabaya binecekti. Hava soğuk olduğu için herkes kabanını giymişti. İçlerinde en çok Efnan'a yakışıyordu kaban. Uraz Efnan'a döndü. Kafasını dikleştirdi. Dudakları yana kaydı. "Ne dersin sende benim arabama biner misin? " bir ricada bulunması verilmez bir nimet gibiydi. Efnan'ın sert cevabını beklerken olumlu bir yanıt alınca şaşırdı. Bu kız katil olduğunu bildiği bir adamla aynı arabaya bindiğini biliyordu. Öyleyse neden kabul etmişti bu teklifi. Efnan Uraz'ın arbasında ön kısma otururken Uraz halâ şaşkınlığını belli ediyordu. "Ne öyle kalakaldın? Gel de sür arabayı." Efnan şoför koltuğunun yanındaki koltuktan seslenmişti. Uraz kafası ile onaylayıp arabaya geçti.

 

Diğer tarafta Doğa, Kamer, Berk ve Mevsim'in olduğu arabaya binmek istemiyordu. Somurtarak yakınıyordu. "Ben bu katille aynı arabada olmam." elini Berk'e çevirmişti. Parmağı onu besbelli gösteriyordu. "Üstelik arabada bir ölü de var. " bu sefer parmağı Mevsim'e yöneldi. Berk şimdiden bu kızdan nefret etmişti. Kendini bilmez olan bu kız herkesi kendinden 10 dakikada soğutmuştu. Kamer sert bir şekilde bağırdı. "Doğa haddini aşıyorsun. " kaşlarını çatmıştı. Berk'de oldukça sinirliydi. Doğa parmağını uyarıyormuşçasına Kamer'e uzattı. "Bence sen haddini aşıyorsun. " kaşlarını aynı Berk gibi çatmıştı. Kamer son kez konuştu. "Gelmiyorsan biz gidiyoruz. " ciddiydi. Bu saatte koca bir evde tek kalabileceğine inanıyordu. Doğa sert bir şekilde çıkıştı. "Gelmiyorum"

 

Kamer arabayı çalıştırdı. "O zaman sana gece boyu iyi şanslar. Ancak burada geceleri ruhani varlıkların dolaştığı söyleniliyor. " büyük bir kahkaha patlattıktan sonra Berk'in ona bakan keskin bakışlarıyla sustu. Doğa kaşlarını çattı. "Canavarlara mı inanıyorsun? " bu olayda konuşulan şeyin ilginçliği Berk'i sinirlendirmişti. Mevsim her seferinde biraz daha süre kaybediyordu. Bu da yaşam alanını daraltıyordu. Hemen çıkışmazsa bu ikili biraz daha birbirini darlayacaktı. Berk araya daldı. Boğazında bir takım hırıltılar belirmişti. O Mevsim için üzülürken bunların umursamazlığı deli olmasına sebep oluyordu. Sertçe girişti. "Sizin atışmalarınızı dinleyecek vaktimiz yok. Biniyorsan bin. Binmiyorsan binme Doğa. " artık kararını vermesi gerekiyordu. Süre daralıyordu ve bu daralan sürede Berk'in de göğüs kafesi daralıyordu. Dedikleri netti. Bir karara bağlanılması gerekiyordu. Doğa başını Uraz ve Efnan'ın olduğu arabaya çevirdi. Bir şey demeden oraya ilerledi. Bir açıklama beklenilirken o umursamadan diğer arabaya yol aldı. Arabanın şoför koltuğunun olduğu cama tıkladı. Uraz kafasını o yöne çevirdiğinde tek bir tuşla camı açtı. "Ne oldu Doğa? " sesinde bıkkınlık vardı. Onunla konuşmak istemiyordu. Doğa yine somurtarak konuşmuştu. Bu kız tam bir somurtkandı. "Ben gelmiyorum. Onlara da söylersin. " eli ile Kamer'in olduğu arabayı işaret etti. Uraz kafasını o yöne çevirdiğinde Doğa'yı bir an önce başından savmak istedi. "Tamam biz gidiyoruz o zaman. " araba çalıştırılmıştı. Doğa ellerini birleştirmiş, geriye çekilmişti. Hızlıca eve girdi. Bu anı bekliyormuş gibiydi. Koskocaman ev sadece ona kalmıştı. Bu sadece şuanlık olsada kendini ünlü oyunculara benzetti. Dedektiflikte bir numara olsada hiç bir zaman o ünlüler kadar parası olmuyordu. Dedektif olmak için okuduğu bölümü düşündüğünde keşke oyunculuk bölümünü okusaydım dediği oluyordu. Parası için bu mesleği yapsada bir cinayet haberini çözmek onu rahatlatıyordu. Belkide oyuncu olsa pişman olacaktı.

 

Uraz araba sürerken öndeki aracı takip ediyordu. Kamer ve Berk hastaneye giderken oldukça hızlıydı. Uraz'da onlara yetişmek için hızlı kullanıyordu. Efnan bakışlarını camdan dışarıya çevirmişti. Hızlı gittiklerini ağaçların gözükemeyecek kadar olmasından anlamıştı. Ağaçlar bir yere yetişmek istiyormuş gibiydi. Uraz gözünü yoldan ayırmadan dışarıya bakarak hayaller kuran Efnan ile konuştu. Yüzünde gülümseme dahi yoktu. "Ne hayali kuruyorsun? Evlilik falan mı? " Efnan başını ona yöneltti. Ela gözlerini soğuk bir şekilde Uraz'a dikmişti. "Nereden çıkarıyorsun? Evlilik düşünmüyorum. Özellikle seninle asla. " başını dikleştirmişti. Duruşu da bununla birlikte dikleşti. Bakışları oldukça keskindi fakat bunu Uraz görememişti. Efnan Uraz'ın yüzünde dediklerine karşılık bir gülümseme görünce somurttu.

 

Uraz hem gülümsüyor hem de sesini ciddiyete alıyordu. "Evlilik derken başka biriyle diye sormuştum. Elbet bir sevgilin vardır. Hem seninle aynı fikirdeyim ölürümde evlenmem senle. " nefesini kuvvetlendirdi. "Seninle evlenecek olan kişiye şimdiden bol şans. " Efnan Uraz'ın dediklerine sessiz kalamadı. Gözleri kısıldı. "Niye bol şans gül gibi kızım. " Uraz bakışlarını Efnan'a dikti. "Ne demezsin dikenli gül. " iyice sırıtıyordu. Efnan'ın içinden sevimsiz şey dediğini hissediyordu. Uraz tekrar bakışlarını önüne çevirdi. "Söylesene sevgilin var mı? " bunu neden merak ettiği konusunda hem fikirdi. Direksiyonu sıkıca kavradı. Gözleri yolda kulağı ise Efnan'daydı. Cevabı beklemesi uzun sürdü. Efnan yine bir yerlere dalmış olmalıydı. Uraz direksiyonu bir eli ile tuttu. Sağ elini Efnan'ın omzuna uzattı. "Efnan"

 

"Efendim." Efnan daldığı yerden kurtulmuştu. Önüne döndü bakışlarını Uraz'a çevirdi. "Sorduğum soruyu duydun mu? " Efnan bir süre düşündü. "Evet duydum. " Uraz gözlerini devirdi. "Öyleyse söylesene."

 

Efnan duruşunu dikleştirdi. "Evet sevgilim var. İsmi Asaf. Bir gün seninle tanıştırırım istersen. " Efnan Asaf'ı çok seviyor gibiydi. Ondan bahsederken yüzü bir anda gülümsedi. Gözlerinin içi parlıyordu. Aynı şey Uraz için mevcut değildi. Efnan'ın sevgilisinin olmadığını düşünüyordu. Yüzü buruştu. Çenesi seğirmişti. Çene kası belirginleşti. Sanki sitem edercesine konuşmuştu. "Tabi getir Asaf'ımızı bakalım. " dedi alay eder ses tonuyla. Efnan sırıtmaya başlayınca kaşlarını çatarak ona döndü. "Komik olan ne? " yüzünde sevimli bir yüz ifadesi vardı. Efnan hem gülüyor hem de açıklama yapmaya çalışıyordu. "Sen harbi harbi bana aşıksın galiba. "

 

Uraz bakışlarını yoldan ayırmadı. Arkadaşının attığı komik bir videoya gülüyormuş gibi büyük bir kahkaha patlattı. "Aşık olmak mı? Ben asla öldüreceğim birine aşık olmam. " Efnan hemen çıkıştı. "Bende beni öldüreceğini bildiğim bir adamın arabasında oturmam. " Uraz tekrar bakışlarını Efnan'a yöneltti. "Benim seni öldüreceğime inanmıyor musun?"

 

"İnanmıyorum." Efnan hızlı ve net cevap vermişti. "Eğer beni öldürmek isteseydin odada kilitli kaldığım 30 dakikada beni öldürürdün. Hatta sen odadan kurtulmam için bana yardım ettin. Kurtulmam için kapıyı kırdığını unuttun mu? " gerçekten öldürmek isteseydi oracıkta öldürebilirdi. Öyleyse bu oyun neydi? Bir oyun dönüyordu tıpkı seri katilin kurbanlarına oynadığı oyun gibi. Uraz o seri katille bir anlaşma yapmıştı. Peki neden? Tehdit mi edilmişti? Bir zamanlar yastığın canının acıyabileceğini düşünen çocuk nasıl olduda böyle vahşi biri olabildi. Uraz gülümsedi her seferinde yaptığı gibi. "Ben kurbanlarımın zaman çizelgesini aklımda tutarım. Vakti gelince öldürürüm. " alay ettiğini düşünüyordu Efnan. Zaten de alay olmalıydı. Sadece yaratıcı vakti gelince can alırdı. Uraz kendini ele vermemek için bir şeyler saçmalıyor olmalıydı. "Söylesene benim vaktim ne kadarmış? " dedi Efnan alay edercesine. Hastaneye az kalmıştı. Böylelikle konuşmaları sona erecekti. Uraz yoldan gözünü ayırmadan fısıldadı. "Aramızda kalsın. Senin daha çok vaktin var. " Efnan sırıttı. "Neden aramızda kalsın? " kuşkulu bir sesle konuştu Efnan. "Asaf'a söyleme diye. " bu adam çok belli ediyordu sanki. Efnan gülümseyerek bakışlarını cama yöneltti. Dışarıyı izlemek onun için bir cennetti. Dışarıda gezen çocuklar onu gülümsetiyordu. Mutlu bir çocuk görmekte onu eskiye götürüp küçüklüğü ile yüzleştiriyordu. Kötü bir çocukluk geçirmesi onun suçu değildi. Yinede babası yüzünden aklına yer etmişti en kötü dönemlerdi.

 

Uraz kısa bir sürelik Efnan'a döndü. "Efnan" ona lakabı ile seslenmemişti. Çoğunlukla bu sıralar seslenmiyordu öyle. Efnan başını yine istemeyerek ona yöneltti. "Yine ne oldu? " bıkkınlığı her halinden belliydi. Uraz önüne döndü ve sırıttı. İkiside birbirini sinir etmekten zevk alıyordu. "Seni öldüreceğimi bilmeni isterim. " yine sinir etmeyi beceriyordu. Öldüreceğine inandırmak istiyordu. Bu pek mümkün değildi. "Biliyorum biliyorum huysuz adam. " Efnan kabul etmiş gibi davranıyordu. Yoksa bu adam peşini bırakmazdı.

 

 

 

 

Loading...
0%