Yeni Üyelik
16.
Bölüm

İddaa

@beyzaodabas

"Bu adam her şeyiyle babamı hatırlatıyor bana. "

 

ˏˋ°•*⁀➷

 

 

 

Karşımda duran Uraz'a karşı ufak bir sevinç gösterisi yapıyordum. Ne yaptığımı anlamaya çalışıyor gibi duruyordu. "Bugün için hazır mısın? " dedim gülerek. Halâ anlayamamıştı. "Ne günü? " dedi sorgular bir şekilde.

 

Bir anda yüzüm düştü yanına vardım. "Unuttun mu iddayı ben kazandım? Bir gün boyunca istediğim her şeyi yapacaksın. " keyifli bir kahkaha attım. Şimdiden pişman etmiştim onu. Bugün burnundan getirecektim onun.

 

"Gerçekten zor bir gün olacak." dedi oflayarak. "Gönder gelsin. İlk isteğin ne bakalım. " dediğinde durumu kabullenmiş bir şekilde bana göz kırptı.

 

Odadaki yatağa oturdum ve düşünmeye başladım. İddayı kazandığıma göre ona zor bir şeyler yaptırmalıydım. Düşündükçe hain planlar geldi aklıma. Başlangıç için ise hafif bir istek belirttim. Ayağa kalktım ve yanına gittim. "Buldum." dedim gülümseyerek. Çok sade bir istekti.

 

"Emret."

 

"İlk istek için hafif bir istekte bulunacağım. " duraksadım. "Bana mor orkide al. " dedim ve tepkisini bekledim. Çiçek seven bir kız değildim ama mor orkideyi anlamından dolayı çok severdim.

 

Büyük bir kahkaha patlattı. "Çiçekleri sevdiğini düşünmemiştim. " dedi alaycı bir ses tonuyla. Alaycı bir tavır mıydı yoksa ben mi öyle düşünmüştüm bilemedim.

 

"Doğru sevmiyorum ama mor orkidenin anlamı benim için çok hoş. " diyerek ona karşı somurttum. Alayla bakması onu parçalamam için yüklüce bir nedendi.

 

Meraklı bir şekilde baktı. "Nedir anlamı? "

 

"Gücü simgeliyor. " dedim hayranlıkla. Benden ilk defa böyle bir şey duymuş gibi bakıyordu. Daha fazla üstelemeden isteğimi gerçekleştirmek için harekete geçti. Dediğim şeyi harfi harfine yapacağını biliyordum.

 

"İsteğin kabul edildi deli kız. " Eli telefonuna gitti. Bana karşı keyifli bir gülümse atarken bir yandan da telefondan birini arıyordu.

 

"Alo Eren. " dedi hızlıca. İşini hızlı yapmayı sevdiği anlaşılırdı. "Hemen bir kamyon dolusu mor orkide ayarlıyorsun. " dedi bana bakarken. Fazlasına gerek olmadığını söylememe rağmen dinlemedi. Telefondaki kişiye sadece emretti ve kapattı. Kesinlikle Uraz'ın çalışanı olmak istemezdim.

 

Sonrasında ise yanıma tekrar geldi. "Bir kaç dakika sonra kamyon gelir. " dedi. Ona yüzümü buruşturmuş bir şekilde bakarken "Ne mutlu olmadın mı? " dedi. Mutlu olmuştum ama aklımdaki şey daha farklıydı.

 

"Mutlu oldum olmasına ama kamyon dolusu orkide kapıya geldiğinde diğerleri ne düşünecek haberin var mı? " dedim canım sıkkın bir şekilde.

 

"Sence diğerlerinin ne düşündüğü umrumda mı?" dedi ve göz kırptı. "Ben bugün senin emirlerine uyacağım. "

 

"Biraz beni anla isterim. Böyle düşünmeleri benim açımdan kötü. " diyerek ona karşı geldim. Aşağıdaki dedektifler olayı yanlış anlayabilirdi.

 

"Neden kötü? " dedi gözlerini kısarak. Anlamış olmalıydı. Zeki biriydi ve dediklerini kesinlikle anlamıştı.

 

"Seninle gündeme gelmek istemem. Sen beni öldürmek için görevlendirilen bir katilsin çünkü. " diyerek damarına bastım.

 

"Tek sıkıntı katil olmam mı peki? " dedi gözlerimin içine bakarak. Sanki içtenlikle bana bakıyordu. Yüzünde öfke belirtisi olmasada içinde vardı gibi. Olay çok hızlı değişiyordu.

 

"Hayır." dedim hızlıca. "Sen beni öldürmek için geldin. " Tek sıkıntı bu muydu cidden. O bir katildi ben ise katili bulmak için görevlendirilen bir kadındım.

 

"Evet" dedi düz bir şekilde. "Bu benim görevim çünkü. " Görevi olduğunu biliyordum. Benim görevimde onu bulup ihbar etmekti. Ama etmemiştim.

 

"Benim görevimde dedektiflik ama ben seni ihbar etmedim. " haklıydım. O da beni haklı buluyordu.

 

"Neden peki? Neden beni ihbar etmiyorsun? " sinirlendi. "Bana ızdırap falan mı çektirmek istiyorsun? "

 

"Sana hayatında görmemiş olacağın acıyı çektirmek istiyorum. " Bunu neden istediğimi bilmiyordum ama sanki hayat bizi bambaşka bir yola sürükleyecekti.

 

İkimizde bir süreliğine sustuk. Boş duvarlara bakmak yapacağımız son şeydi ama onu da yaptık. Küçücük odada birbirimiz dışında her şeye baktık.

 

En sonunda sessizliği bozdum. Ellerimi cebime koyarak son konuşmayı yaptım.

 

"Anlamanı isterim. Benim bugün randevum var. " durup beni dinledi. Benim sustuğumdan emin olduğunda ise o konuşmaya başladı.

 

"Sen benim senden hoşlandığımı falan mı düşündün. " dedi öfkeyle bağırarak. Evet hoşlandığını düşünüyorum çünkü bana çok yakın davranıyordu. İlk kez bu kadar bağırmıştı ve bana bağırmıştı. Eline geçirdiği her şeyi fırlattı. Yandaki vazo eline geçebilecek son şeydi. O da eline geçti. Fırlattığı gibi tuzla buz olmuştu. Yataktaki çarşafları darmaduman etmişti. Kenara büzülmüş bir şekilde öfkesinin dinmesini bekledim. O artık bana babamı hatırlatmaya başlamıştı. Bitmeyen öfkesi ve etrafı dağıtması babamı andırıyordu. Ağlamamalıyım diye tekrarladım içimden. Gözlerimi kıstım. Hayır bana bir çok şey babamı andırıyordu. O andırmamalıydı.

 

Onu bu hâlde görmek istemiyordum. Sıkıca gözlerimi kapattığımda gözlerimden yaşlar süzüldü. Ondan korkmuyordum. Sadece karşımda Uraz değilde babamı görüyordum. O beni korkutuyordu. Uraz'ın sesi dindiğinde beni izlediğinin farkındaydım. Yanıma yanaştıkça kokusunu alabiliyordum. Benim ağladığımı ilk kez görmüştü. Elini bana uzattığında kollarımla yüzümü korudum. Onu artık babam gibi görmeye başlamam beni korkutuyordu. Elini geri çekti. Duraksadı. Eli havada kaldığında gözlerimin içine baktı. Bunu benden beklemiyordu. Açıkcası bende ondan böyle bir şey beklemiyordum.

 

"Benden korkuyor musun Efnan? " dedi sitemli bir ses tonuyla. Sesi hüzünlenmişti. "Gerçekten özür dilerim. Ben sana bağırmak istememiştim. " diye kendini savunmaya çalıştı. Kollarımı yüzümden çektim. Ağlayan gözlerimle ona baktım. Artık ona karşı öfkeli bakıyordum. Yüzünün düşmüş olması beni ilgilendirmiyordu. Etrafı iyice izlediğimde dağıtılmamış yer kalmadığını gördüm.

 

"Artık babama benziyorsun. " diyerek çıktım odadan. En son kaşlarının çatıldığını görmüştüm. Onu oda da yalnız bırakıp çıktım. Artık iddaa da umrumda değildi. Onu görmekte istemiyordum.

 

Lavaboya doğru ilerlediğimde arkamdan geldiğini gördüm. Koşarak girdim lavaboya arkamdan koştuğunu gördüğümde hızımı arttırdım ve kapıyı hızla kapatıp kilitledim. Onun yüzünü dahi duymak istemiyordum.

 

"Efnan kapıyı aç. Konuşalım. " dedi beni ikna etmeye çalışarak. Kolay ikna olmazdım.

 

"Sesini duymak istemiyorum. Git buradan " diye bağırdım. Sesimizi şuana kadar duymuş olmalılardı. Elimi lavaboda ki aynaya vurdum. Camın kırılma sesi oldukça yüksek çıktı. Eminimki şuan herkes toplanmıştı.

 

"Efnan kendine bir şey mi yaptın? " diyerek bağırmaya başladı. Kapının arkasından sesi oldukça tiz çıkıyordu. "Yapmadım git artık. " dedim ağlayarak. Sanki bu son raddeydi. Babam her sinirlendiğinde bana vururdu ve o babam gibi sinirlenip etrafı dağıtıyordu.

 

"Aç kapıyı konuşalım. " dedi kızgın bir şekilde.

 

"Açmayacağım." dedim inat ederek.

 

"Öyleyse kapıyı kırıyorum. "

 

Ses çıkartmadım. O yüzden daha fazla endişelenmişti.

 

"Efnan ses ver. " diyerek kapıyı tekmeledi. Tekmeledikçe babamın karnıma vurduğu tekmeler geldi. Gözümden sadece bugün yaş akıyor gibiydi. Hıçkırarak ağlamıştım kendimi tutmayarak.

 

Kapıyı son kez tekmelediğinde kırılmıştı kapı. Beni yerde görmeyi ummuyordu. Yanıma çömelip beni kaldırdı. Ağlamaktan yere düşmüştüm. Aynayı kırdığım elim kanlar içindeydi. Bende fazla sinirlenmiştim. Sinirden kendime bile zarar vermiştim ve bunu daha yeni fark etmiştim.

 

"Efnan iyi misin? Olayları kendine zarar vererek çözemezsin. " dedi elime baskı uygularken. Gözlerimin içine baktığını görebiliyordum.

 

"Niye olaylara senin gibi bağırarak mı çözüm bulmalıyız? " dedim ona öfkeyle bakarken. Öfkem ona olmamalıydı. Öfkem bana bu travmayı yaşatan babama olmalıydı. Babam yanımda değil diye öfkemi Uraz'a kusmak zorundaymışım gibi hissettim. İkimizde ayaktaydık ama ben bir sağa bir sola sallanıyordum. Bayılacak gibiydim.

 

"Özür dilerim Efnan. Ben sana bağırmak istemedim. " dedi kafasını yere eğdiğinde. "Son söylediğin neydi? " dedi kafasını kaldırırken.

 

"Babama benziyorsun. " dedim yüzüne art arda vurarak. Hiç bir tepki vermemişti diyene kadar.

 

Çenesindeki kas seğirdiğinde boğazında bir hırıldama meydana geldi. "Ne yaptı sana o piç kurusu? " dedi sinirle. Geçmişimi öğrenmeyi oldukça arzuluyordu. Bende onun gibi geçmişini öğrenmek istiyordum.

 

"Senin ileride yapmak istediğin şeyi yaptı. " aklıma babamım boğazımı ölesiye sıktığı gelmişti. "Boğazımı ölesiye sıktı. " dedim aklıma o an geldikçe. "Şimdi söyle bana yaşamam için bir sebebim var mı? " dedim ağlarken. Çoğu kez ölümden kurtulmuştum. Bu bir şansmıydı bilmiyorum ama bundan sıkılmış gibiydim. Ölmeyi arzuladığımı bilmiyordum.

 

"Nerede o piç? " dedi küfürleri yağdırıken. Sinirden kolundaki damarlar patlayacak gibi olmuştu. Öfkeyle çıkan sesi beni korkutmamak için normal tonda çıkıyordu.

 

Parmağımla onu göstererek söyledim. "Burada " dedim onu göstererek. "Sen babamın kopyası gibisin. " diyerek onu daha fazla öfkelendirdim. Bu durumda bile sinirlenmesi hoşuma gidiyordu. Ona karşı olan öfkem hızlı bitiyordu.

 

"Hayır öyle deme. " dedi itiraz ederken. "Ben onun gibi değilim. Ben sana zarar vermek istemem. " dedi öfkeyle benden uzaklaşarak.

 

"Kabul et artık ona benziyorsun. Az önceki gördüğüm sen benim babamın aynısıydı. Eskisi gibi değilsin. " dedim yüzüne vurarak. Onu babamdan ayıran tek özellik beni boğmamasıydı.

 

Yanına gittim. "Boynuma bıçak dayamıştın ya. Benim babamda bana aynısını yapmıştı. Hem de o kanatmıştı. " dedim dişlerimi gıcırdatarak. Ona öfkeli değildim. Sadece öfkeli olduğumu gösteriyordum. Eminimki bana isteyerek bağırmamıştı.

 

Oradan uzaklaşmam en doğru karardı. Belkide biraz olsun yalnız kalıp yaptığı hataların farkına varırdı. Odama geçtim ancak orası Uraz'ın dağıtması üzerine karma karışıktı. Hiç bir şeye elimi sürmeden dolabımdaki sargı bezini aldım. Elimi sardım ve odadan çıktım. Buradaki işim artık bitmişti. Randevudan sonra komiser büroluğuna mesaj çekip kendi evime gideceğimi söyleyecektim. Ben babamdan kaçarken bana babamı hatırlatıyordu Uraz. Artık onu görmemek benim için en iyisi olacaktı.

 

Odamdan çıktığımda kapımın önünde Uraz'ı gördüm. Bana söylemek için yeltendiğinde susturdum.

 

"Senden bir istekte bulunacağım. " dedim ve son isteğim olduğunu bildirdim.

 

"Söyle"

 

"Bugünkü randevuma gelmeyeceksin. " dedim üstelememesini isterken. "Senden belkide son isteğim bu olur. " dedim mânâ belirterek.

 

"Nasıl son isteğin bu olur? " diyerek hüzünle baktı. Gitmemi istemiyordu. Söylemesede bana aşıktı. Bunu görebiliyordum. En büyük acıyı onu terk ederek verebilirdim.

 

"Ben artık bu evden gidiyorum."

 

Gözleri faltaşı gibi açıldı. Böyle bir şey dememi beklemiyordu. "Neden Efnan? " dediğinde suçu kendinde aradığını görebiliyordum. Suç onda değildi. Bu tamamen babamı hatırlatıyordu.

 

"Ben babamdan kurtulmaya çalıştıkça sen babamı hatırlatıyorsun bana. "

 

"Gözükmeyeyim o zaman sana. Yeterki gitme. " dedi yalvarırcasına. Onu bu kadar çaresiz görmek beni afallatmıştı. Kimseye yalvarmazdı ama bana yalvarıyordu.

 

"Sorun sadece sen değilsin. Burası bana komple babamı hatırlatıyor. " dedim ona bakarak.

 

"Eminimki sen beni kırmak için yapmamışsındır ama ben yaralı biriyim. " dedim gözlerimi devirerek. Yaralarımı hep saran ben olmuştum. Ancak küçükken gördüğüm o Uraz yaralarımı sarmayı ölümüne kabullenmişti.

 

"Bırak yaralarını ben sarayım." dedi elini bana uzatarak.

 

"Sende onlar gibisin. Beni öldürmeye geldin unuttun mu?" diye bir hatırlatma yaptım.

 

"Katil olmam senin için bir sorun öyle değil mi? " dedi acıma duygusuna bana tattırarak.

 

"Katil olman değil, benim katilim olacak olman sorun. " dedim ona dikkatle bakarak. "Sen beni sevemezsin unutma. Öldüreceğini kadına aşık olamazsın. " tatlı bir gülümseme belirdi yüzümde.

 

"Seni seviyor değilim. " dedi. Kendisi bile dediğine inanmıyordu. Duygularını saklamayı tercih ediyordu. Bende öyle biriydim. Birini sevdiğimde ona gerçekten aşık olduğum zaman hislerimi saklayamazdım.

 

"Öyleyse bana acıdığın için yanımdasın. " dedim öfkeyle bakarak. "Lütfen bana acıma. Çünkü acınacak durumda değilim. Ben sadece intikamımı bekliyorum. "

 

"İntikamını beraber alacağız Efnan. " dedi ikna olmayı bırakırken. İkna olmaktan çok beni ikna etmeye çabalıyordu.

 

"Hayır Uraz ben beni öldürmek için gelen birine güvenemem. " dedim ve daha fazla konuşmadan yanından sıyrılıp gittim. Son bakışları olayların buraya nasıl geldiğini sorgular gibiydi.

 

∘₊✧──────✧₊∘

 

Uraz az önceki yaşananları hazmedememişti. Tüm öfkesini içine boğmuştu. Odasına doğru ilerledi öfkesini kusmak için. Kapısını açtığı gibi öfkesini hızla kustu. İlk önce yakınındaki şeyleri fırlattı. Sinirden her şeye zarar verebiliyordu.

 

"Ben onu üzmek istememiştim." dedi tekrar tekrar. Yatağı dağıttı. "Allah benim belamı versin ben onu üzmek istemedim. " dedi sinirden her şeyi parçalarken. Tek bir damla göz yaşı bile yoktu. Sadece öfke ve pişmanlık vardı içinde. Her tarafı dağıtsada öfkesi dinmedi. Dolabında tuttuğu içkilerden birini kaptı. Saçını başını dağıtmış, bitik bir haldeydi. İçkisinden kocaman bir yudum aldı. Hemen ardından bir tane daha... Bir tane daha derken 3 içki şişesini bitirmişti. Tamamen bitik bir hâlde olduğu anlaşılıyordu. Bu seferde öfkeyle yerden kalktı. İçtiği şeyler onu sarhoş etmişti. Ayakta duramadığı hâlde cebindeki arabının anahtarını çıkarttı ve sürmeye başladı. Tamamen sarhoş olmadan arabaya bindi.

 

Deli gibi sürüyordu. Kaza yapması an meselesi idi. Bir kaç kere kaza yapmaya yaklaşsa da son anda kurtulmuştu. Nereye gittiğini bilmeden sürüyordu.

 

Arabasındaki takip cihazını açtı. Sarhoşken bunu akıl edebilmesi garipti. Her arabada olan bu cihaz sistemini komiser büroluğunda çalışanlar akıl edebilmişti. Onların sayesinde Uraz Efnan'ın olduğu yeri bulabilmişti.

 

Şirkete yakın bir yerde restorantı gösteriyordu konum. Uraz sinirden kızarmış gözlerini açık tutmaya çalıştı. "Hayır ben sana öyle davranmak istememiştim. Senden tekrar özür dilemeliyim. " dedi mırıldıyarak. Efnan'ın affetmesi için elinden geleni yapabilirdi. Bu seferde aklı Efnan'ın onu babasına benzetmesine gitti. Küçükken Efnan'ın verdiği yastığın bu nedenle parçalandığını anlayınca sinirden direksiyonu patlatacakmış gibi sıkıyordu.

 

"O piçi bulmadan rahat edemeyeceğim. " dedi saydırırken. Pişmanlığını direksiyona vurarak çıkartıyordu. "O orospuyu bulacağım. "

 

Küfür ettiği adama benzediğini hatırlayınca deli oluyordu. Efnan'a çektirdiklerini hatırlamak istemiyordu. Efnan sadece bazılarından bahsetmişti. Bahsetmedikleri ise içine gömdükleriydi.

 

Uraz arabayı restorantın önünde durdurdu. Arabadan indiğinde Efnan'ı dinleyip dinlemeyeceğini düşünüyordu. İçeri girmek istedi. Kapıda duran görevli adam ismini söylemesi için durdurdu.

 

"İsminizi öğrenebilir miyim? " dedi Uraz'ı süzerken. Adam Uraz'ın sarhoş olduğunu anlamıştı. O yüzden içeriye almak istemiyordu.

 

Uraz'ın beklemeye niyeti yoktu. "Uraz" diyerek geçmek için adım attı. Adam tekrar durdurdu. "İsminiz listede yok lütfen zorluk çıkarmayı_" derken sözünü suratına gelen bir yumruk bozdu. Uraz sabırlı biri değildi ve bu adam onu sirlendirince suratına yumruğu geçirmişti. İçeriye daldığında Efnan ve Ata'yı gördü. Bozmak için tam sırası idi ama Efnan'ın gülüşünü gördü.

 

Uraz'ın yanındayken daha az gülüyordu. Bu çocuk ise onu Uraz'dan daha çok mutlu ediyordu. Daha önce onu bu kadar mutlu görmemişti. Ne konuştuklarını merak ediyordu. Efnan neye bu kadar çok gülüyordu? Bilmek istiyordu. Bir anda elleri yaklaştı birbirine. Çok hızlı olmuştu. Ata Yiğit Efnan'ın ellerini tutup nazik bir şekilde öpmüştü. Uraz sinirden konuşacak durumda değildi. Efnan'ın isteği onu zor durumda bırakıyordu. Şuan Efnan'ın ellerini tutmak neymiş göstermek istiyordu o adama. Ama yapamıyordu.

 

Efnan da Ata Yiğit'e karşılık verince işler kızışmıştı. O da Ata'nın ellerini tutmuştu. Onlar romantik bir an yaşarken Uraz çıldırmak üzereydi. Artık Efnan'ın isteği umrunda değildi. Hızlı adımlarla Ata'nın suratına dalmak için ilerlediğinde henüz onlar tarafından farkedilmemişti. Hızla giderken sarhoşluğun etkisiyle yere yığıldı. Çok fazla yaşadığı olumsuz sinir krizleri ve sarhoşluğu onu yere düşürtmüştü. Ancak öyle herkesin dikkatini çekebildi. Bağırışlar sonucu Efnan ve Ata o yöne baktı. Efnan yerdeki kişinin Uraz olduğunu görünce masadan kalktı. Ata da onunla birlikte kalkmıştı. Numara mıydı? Evet numaraydı. Efnan'ın onu bırakmaması için hasta numarası yapıyordu.

 

Ata şirkette gördüğü gencin olduğunu anlamıştı. Ne olduğunu o da kestirememişti. Birden olaylar buraya kadar gelmişti. Kendilerini ve Uraz'ı hastanede buldular. Çok hızlı yaşanıyordu her şey. Ata Efnan'a bakıyordu değişik gözlerle. Onun Uraz ile ilgileniyor olması hoşuna gitmemişti. Efnan Uraz acil servise alındığından beri yolunu gözlüyordu. Acaba son dediklerim fazla mı olmuştu diye düşünüyordu. Pişman olmaya başlamıştı. Kendine kızarken Ata onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Her fırsatta yanında olmak istiyordu onun. Belkide ona karşı hisleri oluşmaya başlamıştı. Yanında durmak ondan ayrı olmamak istemesi bunun kanıtıydı.

 

Efnan Uraz'dan gelebilecek iyi bir haber beklerken yaklaşık 2 saat sonra Uraz gözlerini açmıştı. Yanında sadece asistanını görmesi onu üzmüştü. Efnan olmalıydı, asistanı değil.

 

Asistanı Eren Bey gözlerini açan patronuna endişeyle bakmaya başladı. "Patronum size ne oldu? " diye hüzünlenmeye başlamıştı.

 

Uraz uyandığına pişman gibiydi. "Efnan burada mı? " dedi heyecanla. Olumlu bir yanıt bekliyordu. Bu hâle gelmesinin nedeni Efnan'ın ona ilgi göstermesi içindi.

 

"Evet patronum burada uyanmanızı bekliyordu. " dedi Eren hızlıca. Uraz'ın yüzünde bir gülümse belirdi. "Demek beni merak etmiş. " dedi keyifle gülerken. Asistanı artık alışmıştı. Patronu Efnan'dan bahsederken hep tam gülümsüyordu. Sanki gülümsemesini Efnan'ın gülümsemesi tamamlıyordu.

 

"Yanında bir erkek daha var. " dedi Eren Uraz'ın keyfini bozarken. Uraz bu kişinin Ata olduğundan emindi. "Bir şeyden de eksik kalsa. " diyerek mırıldandı. Keyfi iyice düşünce aklına gelen sinsi bir plan keyfini yerine getirmişti.

 

Cebinden tüm parasını çıkartıp Eren'e uzattı. "Aaa efendim benim maaşıma daha vardı ama siz beni düşünüp önden mi vermek istediniz? " dedi sevinerek Eren. Hayal kırıklığına uğrayacağını bitmeliydi. Uraz'ın bir planı vardı ve bu para plan için gerekliydi.

 

" Seni salak. " diyerek asistanını aşağıladı. Efnan birazda kendini bilmiş tavrından dolayı Uraz'ı sevmiyordu. "Bunu doktora vereceksin. " dedi oflayarak Uraz. Asistanı neden böyle çözemiyordu. Yüzü düşen Eren Bey şaşkınca patronuna baktı.

 

"Peki neden? " dedi sorgulayarak. Hep sorgulardı. Sorgulama da haklıydı. Uraz kendine buyruk olduğu için başına her şey gelebilirdi. Asistanı ise onu düşünüyordu.

 

"Ben sünnet olmadımda hazır gelmişken aradan çıksın diye dedim. " alay ediyordu. Oysaki dedikleri çok ciddiye alınmıştı.

 

"Aaaa patronum siz olmadınız mı? Ben çok küçükken olmuştum. Ama ara sıra halâ acır. " dedi yakınarak Eren. Bu itiraf doğru zamanda ortaya çıkmammıştı.

 

Uraz tam anlamıyla sabır diliyordu. Asistanı geri kafalıydı. Ya da o çok ciddiye alıyordu asistanını.

 

"Yeter kes. " diye bağırdı Uraz. "Bu parayı doktora verip aynen şöyle diyeceksin:'Bir ölüm kalım meselesi bu. Hani hastanız Uraz Bey varya onun hasta yakınlarına durumu çok kötü. Üzülmemesi gerekiyor falan diyeceksin. ' birazda o abartsın. " diyerek tembihledi. Anladığını düşünerek hasta yatağında kıvrandı.

 

"Benimle niye oynuyorsun? Senin yüzünden itiraf etmek zorunda kaldım. " dedi yakınarak. Ona darılmış bir şekilde Doktor'un yanına gitti.

 

Uraz şaşkın şaşkın bakarken uğraşıcak vakti olmadığını hatırladı. Boşverip yatağında kıvrandı. Efnan'ın gelmesini bekliyordu.

 

Eren doktorun yanına geldi. Kahvesini yudumlayan şık giyinimli doktor ayağa kalktı. "Bir sorun mu var? " dedi endişeli bir şekilde. Hasta yakını olduğunu biliyordu.

 

"Yok ben onun için gelmedim. " dedi Eren elindeki parayı göstererek. "Bu parayı alın. İki aşık için. " dedi ancak ortada aşık yoktu. Tabi vardı ama ikiside kabullenemiyordu. "Hani 2 saat önce buraya gelen Uraz Bey varya hastanız olan. Hasta yakınlarına durumunun ciddi olduğunu söyleyin. Hatta üzülmemesi gerektiğini falanda söyleyin. " dedi üsteleyerek. Çok fazla ısrarcıydı. Doktor kabul etmezse bir çocuk gibi mızlayarak Doktor'un paçasına asılırdı.

 

"Neden böyle bir şey yapayım?" dedi Eren'in elindeki parayı geriye doğru iterek. Rüşvet yemek büyük bir suçtu ve bu ortaya çıkarsa Doktor görevden bile alınabilirdi.

 

"Dedim ya iki aşık için. " diyerek ısrarcı tutumuna devam etti Eren. Doktor teklifi kabul etmezse Uraz Eren'i tekrar sünnet ederdi. Bu hepsinden daha acı bir sondu.

 

Doktor düşündü. Böyle bir şey yapması yasak ama iki aşık için bunu yapabilirdi. O paraya ihtiyacı yoktu. Bunu karşılık beklemeden de yapabilirdi. Söz konusu iki aşıksa elinden geleni yapardı.

 

"Para karşılığı beklemeden yapabilirim. " dedi parayı cebine sokması gerektiğini işaret ederek. Oldukça anlayışlı bir doktor olsa gerek teklifi iki aşık için kabul etmişti. Uraz Doktor'a iki aşık diye bahsettiğini duysa acaba Eren'e ne tepki verirdi?

 

Eren parayı cebine soktu ve müjdeli haberi patronuna duyurmak için koşar adımlarla odasına ilerledi. Müjdeli haberi çok yakında duyuracaktı.

 

Odasına geldiğinde Uraz heyecanla kafasını kaldırdı. "Sen miydin? " diyerek geri yattı. Yüzü düşmüş gibiydi. Tabiki yüzü düşerdi. Efnan'ın geldiğini sanıyordu.

 

"Ne o patron benim geldiğime sevinmemiş gibisin. " dedi Eren yanına geçerken. "Sana müjdeli haberim var. "

 

"Nedir o müjdeli haberin? Yoksa Efnan mı geliyor? O zaman odadan çık hadi. " dedi sabırsız bir şekilde. Efnan'dan başka kafası başka işe yaramaz mıydı? Hep onu düşünüyordu ama bu karşılıksız bir sevgiydi.

 

"Yok be patron ama sen bu kıza aşıksın ha. " diyerek sırıttı. O da anlayabiliyordu. Uraz'ın rüyasında bile Efnan'ı gördüğünü düşünüyordu.

 

Yatağından doğruldu ve sinirle yüzüne baktı. "Ne aşkı? Ben öldüreceğim birine aşık olmam. Üstelik o çok basit biri. Sadece acıyorum ona. " dedi kendini kandırır bir şekilde. "Sen onu bunu bırakta haberi söyle. " diyerek konuyu saptırmaya çalıştı.

 

Eren etrafa bakındığında cebindeki parayı çıkardı. "Patron doktor parayı istemeden halletti. " dedi gülerek.

 

"Eminmisin bak bize iş çevirmesin o da?" Kimseye güveni yoktu. Her an bir darbe yemek istemiyordu. "Eminim patron birazdan seninki gelir. " dedi sırıtarak. Patronu ile uğraşmayı seviyordu. Onu işten kovmasını istemediği için hafif düzeyde sinir ediyordu.

 

"Nereden benimki oluyor lan? Basit biriyle olacağımı aklından geçirme. " dedi bağırarak. Dediklerine kendi bile inanmıyordu. İçeriye bir anda Efnan girse be diyeceğini bilemez hâle gelecekti.

 

"Peki patron sen ne dersen öyle olsun. " diyerek kabullendi. Ağzı kabullendiğini söylesede içinden onlar yakıştığını doya doya söylüyordu.

 

Diğer yandan doktor Efnan'a durumu söylemek için gitti. 2 saat sonra doktoru görmesi Efnan'ı merak içinde bırakmıştı. Sabırsızca sordu. "Uraz iyi mi? " tek sorusu bu oldu. Doktor bir gitmiş, daha da gelmemişti. Doğrusu bu Efnan'a korku salmıştı.

 

Doktor gülümsemek istesede ciddi bir pozisyonu alabildi. "İlk önce sakin kalalım. " diyerek merakı arttırdı. İçinden sırıtsada bunu dışa vurmamaya oldukça önem veriyordu. Ünlü bir oyuncuymuş gibi saklıyordu.

 

"Ne demek sakin olalım? Ciddi bir durumu mu var? " dedi endişeli bir ses tonuyla. Hemen ardından Ata konuştu. Bu durumdan oldukça rahatsızdı.

 

"Ciddi bir durum mu doktor bey? " diyerek yalandan üzülmüş gibi davrandı. Kalpsiz biri değildi. Ancak zeki biri olduğu için Uraz'ın yalanına inanmamıştı.

 

Doktor konuşmak için yeltendiğinde gülmemek için zor duruyordu. "Maalesef ciddi bir durum söz konusu. " diyerek Efnan'a baktı. Onun tepkisini merak ediyordu.

 

Efnan yandaki metalden olan sandalyeye oturdu. "Nasıl olur çok iyiydi o? " diyerek kendini yedi bitirdi. Ata şok içinde olanlara bakarken Efnan'ı sakinleştirmenin ona düştüğünü anladı. Yanına gidip onu teselli etmeye çalıştı.

 

"Umuyoruz ki iyi olacak. " diyerek teselli etmeye çalışıyordu. "Nesi var doktor? " dedi Efnan ovaladığı başını yerden kaldırınca. Ciddi ise kötü bir hastalığı olmalıydı.

 

"Teşhis henüz belli değil. " diyerek belirtti. "Peki bize düşen görev ne? " diyerek hüzünlü gözlerle doktora baktı Efnan.

 

"Size düşen görev onu üzmemek. Son zamanlarda yaşadığı üzüntüler, sinirler onu bu hâle getirmiş olabilir. Bünyesi ise bu durumlara karşılık çok hassas. " Ona söylenilenleri tam anlamıyla aktarmıştı. Gerisi Uraz'a düşerdi.

 

Ona söylemesi için denilen sözlerden daha fazlasını demişti. Sadece bu iki aşık içindi yaptıkları.

 

Efnan kendini sorumlu tuttu bunlardan. "Benim yüzümden " diyerek mırıldandı. "Benim yüzümden hasta oldu. " diyerek ağlamaya başladı. Doktor görevini yaptığı için artık oradan ayrıldı. Efnan'ı sakinleştirmeye çalışan Ata ona pek iyi teselliler veremiyordu. Normalde teselli verirdi. Şu an Efnan'a Uraz'ın yalan söylediğini söylesede Efnan'ın gözünde kötü duruma düşmekten başka bir şey olmayacaktı.

 

"Üzülme senin yüzünden değil bu olanlar. " tesellisi pek işe yaramıyordu. Efnan Uraz'ın yanına gitmek için ayaklanmıştı. Ata her ne kadar otur desede dinlemedi. Uraz'ın yanına gitti. Ata peşinden gelmekten başka hiç bir şey yapamadı.

 

Uraz odasında yatarken içeriye Efnan daldı. Allah'tan Eren az önce odadan çıkmıştı.

 

Efnan endişeli gözler ile Uraz'ın yanına oturdu. Elini ellerine alınca iç çekti. Arkasındaki Ata'ya bakarak ağlıyordu. Uraz sinirle Ata'ya odaklanmıştı. "Onun ne işi var burada? " diyerek gösterdi Ata'yı. Rolünü çok iyi oynuyordu.

 

Ata sinirle ona bakmaya başlayınca konuşmasına fırsat verilmeden Efnan onu odadan çıkması için uyardı. Uraz'ın yalanında başarılı olması Ata'yı çılgına çeviriyordu. Efnan'ın bu yalana inandığına bile inanamıyordu.

 

"Ata sen çık ben birazdan yanına gelirim. " dedi. Bu hastalık numarası Uraz'ın baya işine yaramıştı. Keyifli bir gülümse sardı bedenini.

 

Ata odadan çıkınca rahat bir nefes aldı. İkiside gülümseyerek birbirlerine bakıyordu. "Sen ağladın mı? " dedi Uraz yüzü düşerken. Parmaklarını göz yaşlarına götürdü. Hepsini hızlıca sildiğinde Efnan onun diğer elini de tuttu. "Hayır ağlamadım. " dedi gözleri dolarken. Diğer tarafa dönüp göz yaşlarını siliyordu. "Ağlıyorsun işte. " dedi Uraz kızgın bir şekilde. Sesini ayarlamaya özen gösteriyordu.

 

Efnan ona doğru dönüp gözlerinin içine baktı. "Sen iyi misin? Bir halsizlik falan var mı? " dedi. Olmamasını umuyordu.

 

"Niye sordun ki? " dedi bilmiyormuşçasına.

 

"Hiç merak ettim. " diyerek geçiştirdi Efnan. Hastalığını ona söylerse üzülmesine neden olabilirdi. Zaten ona söyledikleri yüzünden bu hâle geldiğini düşünüyordu. Bir de bunu öğrenirse kendini suçlamaya daha çok devam edecekti.

 

"Yani biraz halsizim. " diyerek hemen role kendini kaptırdı. Yüzünde sanki acı çekiyormuş gibi bir hâl vardı.

 

Efnan endişelenmeye başladı. "Neren ağrıyor? " dedi. "İyi misin? Doktor falan çağırayım mı? " dedi yerinden kalkarken. Uraz reflekslerini kullanarak elinden tuttu. "Hayır çağırma. " dedi gülerek. Efnan'ın onun için endişelenmesi bu hayatta istediği 2.şey olabilirdi.

 

"Halsizsen çağırmalıyım. Baksın neyin var diye. "

 

"Şaka yaptım bir yerim ağrımıyor halsizde değilim. Şakaaaa. " dedi kahkaha patlatırken. Az kalsın Efnan'ın yüreğine indiriyordu. Efnan hasta olduğunu unutup sertçe vurdu. Uraz'ın tepkisi sonucu koluna baktı. "Ahh bağışıklığın çok düşük huysuz adam. " diyerek yakındı. "Sen bu hâlinle nasıl katilsin. " dedi sızlanarak. Katil olduğunu kabullenemiyordu.

 

"Ne varki halimde? " dedi Uraz yankılı bir şekilde. "Bitiksin." dedi Efnan. Uraz bu kelimeyi duymayı en son isteyecek olabilirdi. "Nasıl bitik miyim? " dedi gözlerini büyülterek. "Evet çok zayıf görünüyorsun." dediğinde Efnan'ı ilk defa duymak istememişti. Efnan'ın sesini duymak için her şeyi göze alan adam az önce dediklerini duymak istemiyordu.

 

Uraz bu sözleri duymak bile istemiyordu. Yalandan kurguladığı hasta numarası onu zayıf biri olarak göstermişti. İmajı çabuk sönüyordu. Yataktan hemen doğruldu. Kafasını uzattı. "Ben bitik değilim. " diyerek doğruldu. "Bak çok iyiyim. " dediğinde bütün planı bozuyordu.

 

Efnan Uraz'a karşı tavrını değiştirdi. Bu sefer ona bağırdı. Doktor dinlenmesini söylüyordu. "Yeter otur şuraya." diye bağırdı. Dediklerine harfi harfine uyan bir Uraz görmek onu mutlu etmişti. "Doktor dinlenmeni istedi. " diyerek üstünü örttü. "Hadi mışıl mışıl uyu. " dedi ona sevimli bir kuzucuk gibi bakarken. Uraz bu hâllere hiç alışık değildi. Daha önce kuzucuk diye sevildiğini hatırlamıyordu. Üstüne örtülen battaniyeye sarıldığında düşündü. Gerçekten o vahşi adamdan minik bir kuzucuğa nasıl dönüştüğünü düşündü. Sadece 2 saat geçmişti ama Uraz bu 2 saatte farklı biri olmuştu.

 

Bu duruma alışması zordu. İkide bir kuzucuk diye seslenilmesini istemezdi. İlgi görmek için yaptığı bu kurgudan pişman kalmış gibiydi. Üstünü örtmüş yerinden kalkmış gidecek olan Efnan'a baktı. "Senden özür dilerim. Yaptığım davranış adına özür dilerim. " dedi tekrarlayarak Uraz. Evden çıkmasının nedeni Efnan'dan tekrar özür dilemek istemesiydi.

 

"Şimdilik bu konuları kapatalım. " diyerek yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Dedikleri için sonradan onu pişman edeceğine emindi.

 

Odadan çıktığında aklı halâ yaptıklarındaydı. Babasının yaşattığı bu travmalar peşini bırakmıyordu.

 

Karşıda melül melül bakan Ata'yı gördü. Yanına gittiğinde Ata hemen düşüncelerinden sıyrıldı. Kendine gelip Efnan'ı karşıladı. "Noldu konuştunuz mu? " dedi gözleri ile odayı işaret ederek. Kafasını salladı. "Sen alındın mı yoksa? " dedi Ata'ya sırıtarak. Bu durumda onu güldüren tek şey Ata idi. "Yok alınmadım ama sonuçta bizde randevuya çıkmıştık. " dedi sitemli konuşarak. Alınmıştı ama alınmadım diyordu. "Ben anladım. Sen alındın. Sende haklısın ama o sadece arkadaşımdı. Artık o da değil. " dedi Ata'ya bakarak. "Ben seni sevdim. Yakışıklı çocuksun. " dedi Ata'nın yanaklarını sıkarak.

 

"Sevdin mi gerçekten? " dedi inanır gözlerle bakmazken. "Sevdim." dedi Efnan tekrar gülerken. Ata da gülmeye başlayınca Uraz'ın hastalık iyice yalan olmuştu. Onları gizliden izliyen Eren duyduklarına üzüldüğü için patronuna söyleyip söylememekte kararsızdı. Patronu bu kız için hastane yataklarında yatarken o yeni sevgilisi ile aşk dolu sözler söylüyordu.

 

Hemen patronunun yanına gitti. Duyduklarını, gördüklerini bir bir anlatacaktı. Patronu bu kızdan vazgeçmeliydi. Yoksa üzülen o olacaktı.

 

İçeriye hızla dalınca Uraz bir an korktu. "Ne oldu Efnan'a bir şey mi oldu? " diyerek yataktan fırladı. Eren donup kaldığında ağzından bir küfür çıktı. Asistanı pek küfür eden birisi değildi. İlk defa duymuştu. "Amına koyim ne Efnanmış ya. " diyerek yakındı.

 

Uraz asistanına doğru yürüdü. Üstüne doğru yürüdü. "Sen bana küfür mü ettin? " dedi parmağını asistanının karnına bastırarak. Oldukça korkutmuştu. Eren "Pardon patron yanlışlıkla oldu. " diyerek durumun üstünü kapatmaya çalıştı. "Ne oldu söyle? " dedi Uraz parmağını geri çekince. "Şimdi patron ben Efnan ile Ata'yı konuşurken gördüm. Bunlar birbirlerine aşk dolu sözler söylüyordu. " son cümlesi Uraz da farklı bir izlenim yarattı. "Ne gibi aşk dolu sözler. " dedi ayrıntıya girmesini söyleyerek. Bunu istemesinin nedeni ona göre Ata'yı ortadan kaldırması içindi.

 

"Seni sevdim falan işte. " dedi tek bir çırpıda. Ne kadar sinirlendirdiğinin farkında değildi. Uraz sinirden dört dönerken aklına fikir gelmiyordu. Kurduğu plan tutmadığına göre artık söyleyebilirdi. Kısa sürmüş olması kötüydü ancak Efnan bu numara ile ona bağlanmıyordu. Herkesin çekici bulduğu bu çocuğu Efnan'ın çekici bulmaması onu deli ediyordu. Ayılıp bayılan kızlar umrunda değildi. Onun için Efnan'ın gülümsemesi önemliydi. Gülümsemesi üzerine bir hayat kurmuştu. Efnan'ın hep gülerdi ancak bunların çoğu acısını arkasında saklamaktandı. Gerçekten güldüğünü sadece çocukluk yıllarında göre biliyordu. Efnan'ın ona en içten olan tebessümünü sunmuştu ve daha da geri almamıştı. Taşındıklarından sonra o küçük kızı bir daha görememişti. Takii şimdiye kadar. Küçükken gördüğü o kızı tekrar görmeyi uymuyordu.

 

"Söyleceğim." dedi odadan çıkarken. Eren arkasından gelirken "Neyi sünnet olmadığınızı mı? " diye seslendi. Uraz Efnan ve Ata'nın olduğu yere varınca hepsinin ilgisini çekti. "Ben size bir şey itiraf edeceğim. Daha doğrusu Efnan'a itiraf edeceğim. Sen gidebilirsin. " Eli ile Ata'yı işaret etti. "Ben sana oyun oynadım. Aslında hasta değilim. " dedi. "İnanmıyorsan doktoru da çağırabiliriz. " dedi ve Eren'e işaret etti. Kulağına fısıldadığı şey üzerine Eren gitmişti. 2 dakika sonra geldiğinde yanında doktorda vardı. Doktor'un gözlerinde iki de bir çağrıldığı için bıkkınlık vardı. Eren onu çekiştirmezse gelmezdi. Odasında içtiği kahve onu ayakta tutuyordu. Galiba gece nöbeti yapan bir doktordu. Onu fazla yordukları için Eren içinden özür diledi.

 

"Söyleyin doktorum, ben size demedim mi böyle bir şey yapın diye. "

 

Doktor kafasını salladı. "Evet bana hasta olduğunu söylemem için parada teklif etti. " dedi detaylı detaylı anlatarak. "Ama ben kabul etmedim çünkü bana iki aşık söz konusu dedi bende parasız yaparım dedim. " diyerek her şeyi bir bir döktü. Eren kenardan dik dik bakarken Uraz ve Efnan'ın tepkisini izledi. İkisininde o morarmış suratını görmek keyif vericiydi.

 

"İki aşık mı? " diye tekrarladı Efnan. Sonra Uraz'a döndü. Uraz da aynı şekilde olanlardan haberdar değildi. Kafasını Eren'e çevirdiğinde yüzünde öfke vardı. "Sen mi söyledin öyle? " dedi dişlerini sıkarak. Bu sefer bütün gözler Eren'i bulmuştu. "Napiyim inandırmak için ağzımdan çıktı o. " diyerek kendini haklamaya çalıştı. Oldukça masum duruyordu.

 

Uraz kulağına fısıldadı. "Eve gidince göstericem sana inandırmayı. " diyerek korkuttu. Patronu genellikle hep böyle derdi ama ondan kopamazdı. Yerine başka bir asistan alamazdı. Koskoca yılı onunla geçmişken ondan kolay kolay kurtulamazdı.

 

 

 

 

Loading...
0%