Yeni Üyelik
20.
Bölüm

Suikastın bedeli

@beyzaodabas

"Acıya duyarsız kaldı kadın, onu acıya sürükleyen adama karşı. "

 

 

 

Uraz dilini çıkarmıştı. Ve buKabul kararından hiç dönecek gibi durmuyordu. Elleri bağlıydı. Bu gerektiği için böyleydi. Çünkü Uraz zaten kaçmayı istemezdi.

 

Elinde makası tutan asistanına baktı. Yapması için başıyla işaret verdi. Asistanı onu dinlemeyecek gibiydi. "Bunu benden yapmamı bekleme. " diyerek geri çekildi. Patronunu hiç bir kurala karşı bu duruma düşüremezdi. Orada olması gereken kişi patronu değil o olmalıydı. En azından Eren bunu düşünüyordu. İsterse patronu öldürsün onu, bunu yapmayacaktı. O makas Uraz'ın dilini keserse aynı makas bu seferde Eren'in şah damarına girerdi. Patronu ölürse kendini öldürebilecek kadar sadıktı ona.

 

Ellerini endişeli bir şekilde saçlarında gezdirdi. Yaşını almış olan adam. Göktay gülüyordu. O tedirgin anlarında hep gülerdi ve bu toplumda hep dikkat çekerdi.

 

Uraz tehlikeli bir gülümseme belirtti yüzünde. Bu gülümsemesi normalde olsa korkuturdu ama durum ciddiydi. Eren o makasla dilini keserse dilsiz bir adam olacaktı. Üstelik öldürmesini de istiyordu. Peki vicdan azabı ne olacaktı? Nasıl olurdu da yaşardı Eren bu acıyla?

 

"Dediğimi yap Eren. " dediğinde şaşırtarak bağırmamıştı. O da tükenmiş gözüküyordu. Ne vardı yani bir kere kuralları umursamasa?Adalet sadece ağızlarda gezen altı harflik bir kelimeydi. O neden bu kadar adaletliydi? Kuralları şimdi değiştirebilirdi.

 

"Yapmayacağım." dedi düz bir şekilde Eren. "Bana patronuma acı vermemi söyleyemezsin. "

 

Uraz tükürürcesine Eren'e baktı. Gözleri kızarmıştı. Çırpınıyordu ama kaçmak için değil, Eren'e dalmak içindi. Çıldırmış gibiydi. "Seni ahmak ben zaten patronunum ve sana bunu yapmanı emrediyorum. " diye kükredi. Aytekin bir çocuk gibi mızlıyordu. Göktay sanki annesiydi ve Aytekin ise sanki çocuğuydu.

 

Aytekin Göktay'ın göğsüne kafasını koydu. Bu sahneleri görmek istemiyordu. O kıdemli bir askerdi. Sert bir duruşu vardı ancak bu sadece savaşta ortaya çıkardı. Genellikle hep neşeli bir çocuk gibi davranırdı. Göktay hep anne, abi rolünü üstlenirdi.

 

Eren tamamen konudan bağımsız olarak bir soru yöneltti Uraz'a. "Peki Efnan ne olacak? Eve gittiğimizde ne diyeceğiz ona? " dediğinde Uraz da bunu düşündü. Efnan kesinlikle çıldıracaktı. Düşünmüş gibi davrandı Uraz. Rahat tavrı Eren'in canını sıkıyordu. Sanki bir kaç dakika sonra dili kesilip öldürülecek olan o değildi.

 

Uraz düşünmüştü. Yine tehlikeli bir gülümseme kondu dudaklarına. "Buldum.Beni öldürmeyin. " dedi sakin tavrından ödün vermezken. "Dilsiz yaşayarak daha çok acı çekeyim. "

 

Bu caniliği kendine yapmasını anlamdıramıyorlardı. "Dilsiz olarak seni kabul edeceğini nereden biliyorsun. "dedi Göktay Aytekin'i sakinleştirmeye çalışırken. Doğrusu Efnan'ın onu dilsiz kabul edeceğini düşünmüyordular. Uraz bu sefer bakışlarını Göktay'a çevirdi. Ona kızmıyordu. Kendisi en sadık korumasıydı.

 

"Kabul etmezse giderim. " dedi basit bir ifadeyle Uraz. "Ben gidersem Aytekin Efnan'a bakacak. " diye bir emir de vermişti. Gerçekten planı kafasında kuruluydu. Aytekin başını Göktay'ın göğsünden kaldırdı ve patronuna çevirdi.

 

"Uraz gidecekmiş gibi konuşma. Bunu asla yapmayacağım. " dedi Eren gözlerinden yaş akarken. Çok duygusal bir adamdı ve o kesinlikle bu durumlarda ilk ağlayan kişi olurdu. Makası yerine götüreceği sırada Uraz arkasından bağırdı. Bu sefer gözü tamamen dönmüştü.

 

"O makası bırakmıyorsun ve derhal dilimi kesiyorsun. " diye bağırdığında hepsi gerginlikten titriyordu. "Bu sizin için yenilgi olur patronum. " Bu ses ilk defa konuşan Aytekin'den gelmişti. Uraz herkese teker teker bakarken Aytekin de gözü fazla takıldı.

 

"Eğlenceli olduğundan dolayı seni seçtim Aytekin. " dedi ama kimse ona anlam verememişti. Aytekin işaret parmağı ile kendisini gösterdi. Kendisini seçtiğine inanamıyordu. "O da eğlenceli biridir. Senle iyi uyum sağlar. " derken tam gülümsemişti. Yarım ağız veya alaylı bir gülüş yoktu. Samimiyet vardı. Tam bir veda konuşması yapıyor gibiydi. Düşündükleri yüzünden kaşları çatıldı. Az önce sevdiği kadını korumasına emanet etmişti. Ondan ayrılacak olmanın acısı vardı.

 

Kendi dertleri üzerine birde onun dertleri ile uğraşmamalıydı. Dilsiz bir adam ona zorluk çıkartırdı.

 

"Veda konuşmamı yaptığıma göre kes dilimi ve bitir şu işi. "

 

ˏˋ°•*⁀➷

 

2 saat sonra

 

Lanet olsun ki odama bile çıkamıyordum. Uraz'a çok kızgındım. Eve gelmediğine daha çok kızgındım. Geldiği an ona cezasını ben verecektim.

 

SON DAKİKA HABERLERİ diye bir başlık vardı. Oturma odasında Doğa ile tek başıma kaldığıma defalarca lanetler okuyabilirdim. Bu somurtkan kız haberleri izliyor, bir kere bile benimle ilgilenmiyordu. Az önce su istediğimi söylememe rağmen duymamazlıktan gelmişti.

 

Onun yüzünden tek ayağımla su almaya gitmiştim. Ekranda koca harfler ile 'SON DAKİKA' yazıyordu. Ekrana dikkatle baktığımda bir kişinin fotoğrafı verilmişti. Bu kişiyi tanıyabiliyor muyum diye hafızamı yokladım. Aklıma en ufak bir isim dahi gelmiyordu.

 

Hemen yanımdan Doğa'nın sesi geldi. "Çok yakışıklı değil mi? " diyerek iç çektiğini duydum. O gerçekten aşık olabiliyordu. Şaşkın gözlerle ona bakarken o ekrandaki adama bakıyordu. Gözlerinden kalpler çıktığına adım kadar emindim.

 

"Kimse benim kadar yakışıklı olamaz. " diyerek içeriye giren Kamer'e baktım. Kıvırcık siyah saçları düzleşmişti. Dağınık bir şekilde olmuştu ama yakışmıştı. Siyah tutamları onu film yıldızlarına benzetecek kadar mükemmeldi. Üstünde gökyüzü mavisi olan bir tşört, aktında ise siyah bir pantolon vardı.

 

Ahh bu ekrandaki adamın tarzıydı. Ekranda dolaşan bakışlarım fotoğrafı verilen adamı dikkatla inceledi. Saçları siyah, düzdü. Aynı Kamer'in yaptığı gibi. Üstünde sarı bir tşört vardı. Kamer bunu benzetememişti ama siyah pantolonu tıpa tıp benzetmişti.

 

Doğa'nın bakışları Kamer'e kaydığında bende Kamer'e döndüm. Kamer karşımızda çarpılmış bir mutasyona uğrayan maymun taklidi yaparken gülmemek elde değildi. Doğa'yı etkilemek için ne hâllere girmişti. Ne ara ona tutulmuştu bende bilmiyordum. Efnan sanki sen şirkette gördüğün o nefret dolu bakışlarını yolladığın şirketin sahibinin oğluna nedensiz yere aşık olmamıştın. Aşk bu dinlemez. Söz geçiremez, seni olmadığın birine dönüştürür. Sevmeni sağlar, güçlü durmanı aynı zamanda da aklını kaybedecek kadar tutulmayı.

 

Doğru bende sebepsiz yere Uraz'a aşık olmuştum. Beni tam olarak neyi etkiliyordu? Yüzü mü? Hayır her şeyi etkilenmeme neden oluyordu. Katil olması da etkileyici mi Efnan? Özellikle senin katilin olacak biri. Evet bu gerçek hep aklımdan çıkıyordu ve ona tutulmamak için yaptığım her çabayı boşa sayıyordum. Ondan uzaklaşmalıydım.

 

"Senin bu hâlin ne? " diyen ses beni kendime getirdi. Aslında şu an kendimde olmaktan çıkıyordum. En mantıklı düşündüğüm iç sesimle olan konuşmalarımdı.

 

Kamer gülmesine rağmen Doğa gülmüyordu. Yine somurtuyordu. "Nasıl olmuşum huysuz böcek? " dediğinde bir kahkaha patlattım. O ne biçim lakaptı. Şu an Uraz'ın ve Berk'in bana taktığı lakaplar gözüme daha iyi gelmişti. Doğa göğsüne bağladığı ellerini çözerek ayağa kalktı.

 

Altındaki mini eteği 2 saat sonra ilk defa fark etmiştim. Aynı koltukta oturan otura çürüyecekti. Mini eteği dizinden oldukça yukarıdaydı. Üstüne yeşil bir sweat vardı. Yaz ayında olmamıza rağmen kimisi bot giyer, kimisi sweat giyerdi. Bu hangi mantığa yatıyordu.

 

Özellikle son zamanlarda artan sıcaklar 40 dereceyi buluyordu. Karşımda duran kız ise sweat giyiyordu. Durabilsem sütyenle duracaktım. O derece yanıyordum. Doğa'nın saçları omzundan aşağı sarkıyordu. Beline kadar uzanan saçları koyu kahverengi idi. Aralarda olan ince örükler uçlarında pembe bir kurdeleyle bağlıydı.

 

Güzel görünmediğini söyleyemezdim. Ben ise saçlarımın arasına girmiş olan yaprak parçalarıyla savaştan çıkmış gibi gözüküyordum. Zaten savaştan çıkmıştım. O uçurumdan yuvarlanmakta bire bir savaştı. Dağınık saçlarım kötü gözükmeme neden oluyordu.

 

Doğa ayağa kalkıp ellerini göğsünde birleştirerek Kamer'e dik dik baktı. "Huysuz böcek mi? " diye bağırdığında Kamer yerinde sendeledi. "Başka lakap mı yok kıvırvık? "

 

O da Kamer'e lakap takmıştı. Üstelik onun lakabı daha güzeldi. Kamer saçlarını işaret etti. "Kıvırcık mı? Benim saçlarım düz bir kere. "

 

"İnek yalamış gibi olmuş. " derken yüzünde tiksiniyormuş gibi bir yüz ifadesi vardı. Olduğu yerde trip atıyormuş gibiydi.

 

Onları izlemek çok sıkıcıydı. Başka bir yönden farklı bir ses geldi. "Biri beni mi çağırdı? " Tabii ya bu Berk idi. "Yokk çağırmadık. " dedim ilk defa konuşarak. Ağzımı yeni açıyordum. Dilim damağım kurumuştu. Berk mutfaktan çıkıp yanımıza geldiğinde bir tek beni umursadı. "Ağrıların var mı? " diyerek beni merak ettiğini gösterdi.

 

Uraz dışında beni merak eden tek Berk oluyordu. Oturduğum koltuğa oturdu. Bakışları alçılı olan kolumda dolandı. Bunu yapanı öldürecek gibi bakıyordu. Ya da bu arabanın sahibini öldürecek gibi bakıyordu.

 

Kapının zili çaldığında Kamer Doğa'nın tribini bir kenara bırakıp kapıya yöneldi. Doğa için girdiği tip komikti. Kıvırcık saçları ona daha çok yakışıyordu. Yüzündeki mutsuzluğun nedenini biliyordum. Doğa hemen birine ısınacak bir tipte kız değildi.

 

Kapıyı açtığında içeriye iki adam girdi. Bunlardan birini tanıyordum. Göktay ve yanında bir adam daha. Uzun köşkte sesleri duyulmuyordu. Kamer şaşkın ve kuşkulu bakışlarını ikisinde de gezdirdi.

 

Kamer'den onay aldıklarında bana doğru ilerlediklerini gördüm. Berk ayağa kalkıp önlerine geçti ve durdurdu. "Siz kimsiniz? "

 

Göktay'ın yanındaki çelimsiz duran adam gözlerini bana bakarak kırpıştırdı. Berk bir bana bir ona bakarken sinirlendiği kesinleşmişti. "Tekrar soruyorum. Kimsiniz?"

 

Göktay rahat tavrını Berk'in gözüne sokmaktan çekinmiyordu. "Öylesine biri. " dediğinde kavga istiyormuş gibiydi. Doğa heyecanla ikisine bakmaya başladı. Kavga en sevdiği ikinci şeydi. Birincisi somurtmaktı.

 

Kamer Doğa'nın kalktığı koltuğa oturmuş, iyice yayılmıştı. Olay yeri gerildikçe tüylerim ürperiyordu. Kalksam kalkamazdım. Ancak konuşarak çözebilirdim. "Berk ben tanıyorum. " diyerek tüm dikkatleri üzerime çektim. Gerilim en sevdiğim şeydi ancak bu durumda pek eğlenemezdim.

 

"Duydun mu? Duyduysan çekil yolumuzdan. " Göktay tam anlamıyla çekilmez biriydi. Sarı sakallarını yeni kestirmiş gibiydi. Yanakları bebek poposu gibi pürüzsüzdü. Berk'in elinin yumruk olduğunu gördüm. Karşısındaki pişkin adama dalmamak için zor duruyordu.

 

Göktay ile birlikte yanındaki kumral adamda yanıma geldi. Biri soluma, diğeri sağıma oturdu. Solumdaki kumral adam gözlerini kırpıştırınca ona tebessüm ettim. Elini uzatıp, "Merhaba Efnan Hanım" dedi. "Ben Aytekin. "

 

Uzattığı eline kısa süre baktıktan sonra sağ elimi uzatıp bende tanıştım. Aytekin sevecen bir adama benziyordu ama içini bilemezdim. Çelimsiz kolları dışında yüzü fazlasıyla ciddi bir yüzü andırıyordu. Oysaki tebessümü çok istediği bir oyuncağı alınan çocuğu andırıyordu.

 

Etraftaki şaşkın bakışları fark edebiliyordum. Niyeyse bu umrumda değildi. Artık hiç bir şey umrunda değil.

 

Yanımda duran Göktay kızgın bakışlarını Berk'den çekmiyordu. Daha yeni gelmesine rağmen koltukta iyice yayılmıştı. Davranışları onda Uraz'ı görmeme neden oluyordu. Onun gibi herkese soğuk davranıyor, girdiği ortamlara çabuk ayak uyduruyordu.

 

"Herkes çıksın. " diye emir verdiğinde hepimiz Göktay'a baktık. Buraya gelmesi 2 dakika anca sürmüş olmalıydı. Kimse onun sözünü dinlemezdi. "Pardon" dedi Doğa anlamamış gibi. "Sen heralde fazla özgüvenlisin. "

 

Bu kızda gerçekten deli yürek vardı. Ona haddini bir tek Doğa bildirir gibi geliyordu. Sanki bakışlarıyla Göktay'ı doğruyordu. Göktay hiç bir tepki vermedi. Hissizce Doğa'ya baktı. "Sen bu cesareti nereden alıyorsun? " dedi koltuğa daha fazla yayılarak. Hemen sonra bir paket çıkardı ve salonun ortasında sigara yaktı.

 

Doğa adama doğru yürüyerek karşısında durdu. Kamer kaşlarını çatarak ikisini izliyordu. Öldürücü bakışları keskinleşiyordu. "Sen bu tavırlarını aman diyeyim bozma olur mu? " dedi Doğa bakışlarıyla Göktay'ı yiyerek. "Bu tavrını bozarsan döverek eğleneceğim biri kalmaz. "

 

Göktay sigarasından bir kez daha içine çektikten sonra ayağa kalktı ve Doğa ile arasındaki mesafeyi kapattı. "İsmin ne sesin? " diyerek sırıttığında Doğa ayağını Göktay'ın dizine geçirdi. Hiç bir tepki almayınca tekrar geçirdi. Bu sefer acıtmış olmalıki Göktay hafifçe inledi. İç çektiğini duydum.

 

Kamer yandan ikisine bakarken "Doğa" diye seslendi. "Boş ver bırak bu kendini bilmez adamı. "

 

"Demek adın Doğa. " dedi ve sigarasından bir iç daha çekti. Gülmüyordu. Karşısındaki kadını korkutmaya çalışıyordu. Pek mümkün olmadığını görünce deliriyordu. "Senden korkacağımı sanıyorsan düşündüğümden daha aptal olduğunu düşünmeye başlayacağım. " Bu Göktay için son damlaydı.

 

Bir adım daha attı ve Doğa'nın ayağına bastı. Doğa tepki vermedi. Daha sert bastı ancak Doğa duruşunu bile bozmuyordu. Bu Göktay'ı epey sinirlendirmişti.

 

"Demek benden korkmuyorsun. " dedi Doğa'nın gözlerinin içine bakarak.

 

"Evet korkmuyorum. "

 

"Ben korkmanı sağlarım. "

 

Sigarasını söndürdü ve herkese dik dik baktı. "Hepinize benden korkmanızı sağlarım. " Yüzünde ciddi bir ifade olsada ben gülmeden edemiyordum. O ilginç bakışların odağı bir yandan da bendim.

 

"Söylesene Bay kendini bilmez ismin ne? " dedi Kamer dik dik bakarak. Eminimki Göktay'ın Doğa'ya yaklaşması onu bu denli kızdırmıştı. Göktay çok rahat olmasına rağmen Kamer rahat değildi. Kavga çıkmaması için zor duruyordu. "İsmim sizi neden merak duygusuna kaptırdı? " dedi rahat davranarak. "Şunu söyleyeyim hayran tayfasına gerek yok. "

 

Az önceki sıkıcı muhabbetten daha keyifliydi. Doğa'da bana katılıyordu. "Seri katilin bir adamıysan seni yaşatmak için sabretmeyeceğim. " Kamer adeta meydan okuyor gibiydim. Kavga çıksın istemezdim ama bunların atışması çok heyecanlıydı.

 

Kamer bir elini sıkıca yumruk yapmış, burnundan soluyordu. Onu bu kadar kızdıran tanımadığımız bir adamın bir anda içeriye girerek üstünlük taslaması mı? Yoksa Doğa'ya yaklaşması mıydı? Elbette Doğa'ya yaklaşmış olmasıydı.

 

Göktay halâ rahattı. Dudağının kenarı yana doğru kıvrıldığında gülecek gibi oldu. "Neden böyle konuşuyorsun? " diyerek dudaklarını büktü. Dalga geçtiği varizdi. "Benimde bir kalbim var. " Aksine onun bir kalbinin olmadığını düşünüyordum.

 

Doğa sertçe ona baktı. Bu konuşma eğlenceli geçsede artık bu adam onu sinir etmenin üst katına çıkartıyordu. Elini yumruk yapıp suratına geçirmesine az kalmıştı. "Hey sen kendini bilmez adam. Ne istiyorsan onu al ve git buradan. "

 

Kamer sırıtmıştı ama bu yine Göktay'ın umrunda değildi. "Niye öyle diyorsun korkusuz kadın? " diye sitem etti. Sitem mi etmişti? Kamer suratına dalmak için sabredemedi. Koşar adımlarla Göktay'ın yanına geldiğinde beklemedi. Suratına bir yumruk geçirdiğinde Göktay yerinde sendeledi ama düşmedi.

 

Birazcık sarsılmış gibiydi. Olduğum yerden kalkmamıştım ama yaslandığım koltuktan doğruldum. Aytekin ise ayağa kalkıp kavgaya karışacakmış gibi kollarını sıvadı. Çelimsiz kolları onu 1 dakika bile koruyamazdı. Yerle bütünleşmiş olacak olması acı vericiydi.

 

Göktay'ın dudağı patlamıştı ama o tehlikeli sırıtışı yine dudaklarındaydı. Silkelendi. Tekrar dik duruma geldiğinde Kamer bir yumruk daha geçirmek için yumruğunu yüzüne hızla götürdü. Fakat Göktay yumruğunu havada tutup elini ters çevirince Kamer acıyla inledi. Kolu kırılabilirdi.

 

Göktay'ın sırıtışı durmadı. Sol eliyle Kamer'in kolunu bükerken sağ eliyle dağılan saçlarını düzeltti. Bu durumda saçlarının ne önemi vardı? Kamer'in kolunu bıraktığında az önce saçlarını düzelttiği sağ elini yumruk yaparak Kamer'in gözüne geçirdi.

 

Hiç birimiz kavgaya karışamıyorduk. Bu adamın önünde kimse duramıyordu. Doğa yerde acıyla inleyen Kamer'e bakarken Göktay cebinden çıkarttığı mendille dudaklarını siliyordu. Saçlarını da geriye attıktan sonra tekrar yerdeki adama baktı.

 

Sırıtıyordu. Bu adam davranış olarak tam anlamıyla Uraz'ı andırıyordu. Haraketleri Uraz'ın haraketleri ile aynıydı.

 

Doğa dişlerini sıkarak Göktay'a baktı. Ona neden kızgındı? Kamer'e vurduğu için mi? Kendini bilmez tavrından ödün vermediği için mi? Göktay'ın arkasına doğru geçti ve tam dizlerinin arkasından vurdu. Bu Göktay'a diz çöktürmek içindi. Göktay yerden kalktığında Doğa onun yerine yani benim sağ tarafıma oturmuştu.

 

Göktay çöktüğü yerden kalktı. Doğa'nın karşısına geçip gözleri ile boşluk hissini verdi. "Ben buraya Efnan Hanım için geldim. Sizinle uğraşacak kadar boş vaktim yok. " dedi ve Doğa'nın kalkması için gözlerinin içine baktı. Bu durumdan sıkılmış gibiydi. Doğa yayıldığı koltuktan kalktı ve Göktay'ın kulağına uzanarak bir şeyler fısıldadı. Ne dediğini duyamamıştım ama Göktay gülümseyip "Teşekkür ederim Bayan somurtkan. Çok naziksiniz. " demişti.

 

Bunların arasındaki gerilim gülümsememe neden olmuştu. Nedense yakıştıklarını düşünmüştüm. Göktay Doğa'nın kalktığı yere oturdu ve yayıldı. Doğa'yı izlediğini görünce ondan hoşlandığını düşünmüştüm ama Doğa'nın dediği şey yüzünden ona bakmasının nedenini anlamıştım.

 

Doğa elini uzatıp Kamer'i yerden kaldırmıştı. Sonrasında bizi işaret edip "Buradan çıkıyoruz. Yalnız konuşacaklar." demişti. Göktay ona bunu söylemesini istememişti. Kulağına fısıldadığı cümleyi merak etmiştim. Aralarındaki gerilim bitmişti ancak Kamer yüzünü tutarken Göktay ona bakıp göz kırpmıştı.

 

Kamer'in gözü morarmıştı. Burnundan ise kan akıyordu. Kamer yüzünü tuta tuta giderken öldürücü bakışları Göktay'ın üzerindeydi. Yine kavga çıkarsa Kamer bu sefer hastanelik olacaktı. Çıktıklarında Aytekin'de sol tarafıma tekrar oturdu.

 

Bana neşeyle bakan bu adam oldukça çocuk davranışları sergiliyordu. Göktay'a bakarak endişemi gösterdim. "Uraz nerede? " dediğimde içimde ona öfke vardı. Bu durumda olmamın nedeni oydu ve şimdi beni böyle bırakıp nereye gitmişti? Göktay ilk gözlerini kaçırdı. Ardından bana acıyla baktı. Neler oluyordu?

 

"Seni terk etti. " dedi gözleri dolarken. Az önce bir yumruğu ile Kamer'i yere seren adam gözleri dolu dolu bana bakıyordu. Kalbimde bir ağrı hissettim. Bu ağrı uçurumdan düşerken bacağımda ve kolumda hissettiğim acıdan daha büyüktü. Sağ elim titredi.

 

Gözlerim doldu. Hayır ağlama. Ağlamayacağım. Hissiz bir şekilde Göktay'a baktım. Gözlerimde biriken sıvıya engel olamıyordum. Olamadımda. Uçurumdan düştükten sonra oluşan ağrıya ağlamayan ben, Uraz'ın beni terk etmesine ağlamıştım.

 

"Neden? " dedim sesim titrerken. Bu hâle gelmem onun suçuydu. Şimdi beni çaresiz bir şekilde mi bırakmıştı? Aytekin söze girdi bu sefer. "Beni sana emanet etti. " dedi ama bu sorumun cevabı değildi. "Benimle sevgili olmanı istiyor. " Nasıl yani beni herkesten kıskanan adam kendi elleri ile bana birini mi bulmuştu? Kesinlikle ona bir şey olmuştu. Beni terk etmezdi o.

 

"Yalan söylüyorsunuz. " dedim ayağa kalkmaya çalışarak. Lanet olsun bu kırıklar beni çok çaresiz bırakıyordu. "Ona bir şey mi oldu? " dediğimde bu sefer hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Yanımdaki değneklerimi aldım. Kalkmaya çalıştım. Göktay sağdan destek verirken Aytekin soldan destek veriyordu. Ona bir şey olduğundan adım gibi emindim.

 

ˏˋ°•*⁀➷

 

2 saat önce

 

Uraz kararından vazgeçmiyordu. Dilini bir kez daha dışarı çıkarttı. "Kes." dedi ve son kez bir nefes verdi. Eren iç çekti. "Ya Efnan terk ettiğine inanmazsa. " öylede olacaktı.

 

Uğruna ölebilecek olan adam Efnan'ı terk etmezdi. Bunu Efnan'a kimse inandıramazdı. "Öldü deyin o zaman. " dedi Uraz istemsizce. Efnan'a bir gün geri dönerse onu kabul etmeyeceğini biliyordu. Dilsiz biri olduktan sonra onu kabul edeceğinden bile şüphe duyuyordu.

 

Öldüğüne inandırırlarsa Efnan'a daha az acı çektireceğini düşünüyordu. Yanılıyordu. Uraz 1 aya Efnan'ın onu unutacağını düşünmesi bile saçmaydı. Uğruna ölebilecek bir kadındı Efnan. Uraz'ın öldüğünü duyarsa kendine kıyardı.

 

"İnanmaz" dedi Göktay Uraz'ı bu kararından çevirmek isteyerek. Aytekin oraya bakamıyordu bile. Eren elindeki makasla bakışıyordu. Uraz bakışlarını Göktay'a çevirdi. "Sahte bir haber yapın. "

 

"Fikrinden geri dönmeyecek misin? " Eren çaresizce sordu. Bu sorunun cevabını tahmin edebiliyordu.

 

ˏˋ°•*⁀➷

 

Elbette değneklerime tutunup onu aramaya çıkamıyordum. Çaresiz olduğum için nefret ediyordum. Her şeyden. Göktay yanımda bana teselli olurken Aytekin mutfağa gitmişti. 1.80 civarlarında biriydi ama sanki çocuktu.

 

Göktay dolan gözlerine sahip çıkmaya çalıştı. Berk, Doğa ve Kamer olanlardan sonra buraya gelmeyi reddetmişti. Fazladan olan misafir salonlarından birine gitmiştiler.

 

Kapı zili çalmıştı ama bunu duyamayacak kadar dalgındım. İki kez çaldı. Sonra anahtar hışırtısı geldi. Bu sefer daldığım yerden bakışlarımı kapıya yönelttim. Zaten Uraz'a ne olduğunu öğrenemeyeceğim için sinirliydim.

 

Kapı açıldığında gözlerimden bir yaş daha aktı. Bir yaş daha. Ve bir yaş daha. Uraz tam karşımda durdu. Beni terk ettiğine inanmamıştım. İnanmayacaktım. Gözleri beni görene kadar pusluydu. Beni görünce ise parıldadı gözleri. Neredeydi? Neden 2 saattir yoktu?

 

Beni unuttuğuna inanmazdım. Gözleri benden sonra Göktay'ı buldu. İkisinede hayretle bakıyordum. Göktay eliyle gözlerini sildi sonra tebessüm etmeye çalıştı.

 

Bu bakışmaları neyi ima ediyordu? Ortada bir şey dönüyordu. "Nasılsın bal küpü? " diyen Uraz'a baktım. Gerçekten bunu 2 saat sonra mı soruyordu? Şimdiye kadar neredeydi? Uraz dudaklarının kenarından gülümsedi.

 

2 saat önce

 

Eren Uraz'ı bu kararından nasıl vazgeçireceğini düşünüyordu. O zaman aklına Efnan'ın 2 gün önce ona verdiği mektup gelmişti. Efnan bu mektubu Eren'e vermişti ve ona "Bir gün Uraz benden vazgeçmek isterse bu mektubu ona ver demişti. " O mektubun şu an tam sırasıydı. Eren cebinden bir kağıt çıkarttı.

 

Uraz şaşkınlıkla bakarken Eren kağıdı açarak Uraz'a dolu gözlerle baktı. "Bu mektup Efnan'dan sana. " dediğinde gözünden bir yaş aktı. "Bu mektubu bana verirken 'Uraz bir gün benden vazgeçmek isterse bu mektubu ver' demişti. Şu an tam sırası diye düşündüm. "

 

Uraz gözlerini şaşkınlıkla açtığında dudaklarından sadece "Oku" kelimesi çıkmıştı. Onu gözünü kırpmadan dinleyecekti.

 

Huysuz adam,

 

Öncelikle bu mektup sana ulaştıysa demekki benden vazgeçmek istiyorsun. Seni durduramam. Gidenin arkasından yaş tutan biri değilim. Kabul etmesi zor ama daha kendime bile açıklayamadığım hislerimi sana bu mektupla açıyorum. Beni bırakacaksan bir daha geri gelmeni istemem. Geldiğinde beni başka biriyle göreceğinden şüphen olmasın. Gidişinle yaralı bir kadını daha çok yaralamak istiyorsan başaramayacaksın.

Yaralarımı sarmak istiyorsan yarabandına ihtiyacın yok. Yanımda kal eğer yaralarımı sarmak istersen.

 

Sevgili bal küpün.

 

Uraz sıkıntıyla iç çekti. Efnan'dan vazgeçmek istemiyordu. Ancak adaletten vazgeçmiş olacaktı. Eren kağıdı tekrar cebine koydu. "Ne düşünüyorsun? " dedi. Göktay ve Aytekin çoktan Efnan'ın yanına gitmiş Uraz'ın onu terk ettiğini söylemişti. Uraz'ı kıran Efnan'ın başka bir erkekle olacak olmasıydı. Bırakırsa arkasından yas tutmazdı. Çünkü mektupta öyle diyordu. Uraz onun ağlamasını istemezdi ama başka bir erkekle gülüp eğlenmesini de istemezdi. Gülecek şey ona güle çekti. Onu ölesiye sahiplenmişti.

 

"Çöz beni. " dediğinde Eren büyük bir nefes verdi. "Sonunda" diyen sesi onun rahatladığını gösteriyordu. "Efnan'ın yanına gitmeliyim." diyerek hızla ilerledi. "Umarım onu terk ettiğime inanmaz. "

 

Şimdi

 

Göktay neye bu kadar şaşırmıştı anlam veremiyordum. Normal Urazdı işte. 2 dakika falan sürmüştü Göktay'ın şaşkınlığı. Sonrasında yerini gülümseme almıştı.

 

"Şimdi mi soruyorsun? " dedim kaşlarımı çatarak.

 

"Özür dilerim. " dedi halâ gülerken. "Her şey için"

 

"Seni geberteceğim. "

 

Gülerek yanıma oturdu. Otururken acı çektiğini gördüm. "Şimdi biraz otursam sonra gebertsen. "

 

Acı çekmesinin nedeni neydi. Boynum yüzünden ona fazla dönemiyordum. "Neden acı çekiyorsun? " diye sorduğumda boynumu fazla haraket ettirmiştim. Ufak bir inilti döküldü dudaklarımdan. Bunu o da farketmişti. Kendini koltuğa zor atmıştı. Otururken bile zorlandığının farkındaydım. Koltuktan doğruldu. Dudaklarını dişlerinin arasına aldı ve bağırmamak için kendini tuttu.

 

Elleri ilk yüzümle buluştu. İşaret parmağını yarabandı yapıştırılan yerde gezdirdi. O sırada geçmişten kalan anı gözümün önüne geldi. Hatalarımı kapatmak istersen eğer dedim içimden. Bunu düşündüğümü anlamış gibi fısıldadı. "Hatalarımı kapatmak istersen her acıya bir yara bandı yapıştır. " dedi içimden geçenleri söyleyerek.

 

"Görüyorsan acımı, yalnız bırakma sevdalını. " dedim imalı imalı. Bunlar sadece ikimizin duyacağı kısıklıktaydı.

 

"Görüyorum acını" iç çekerek dudaklarıma baktı. "Öpmemek için zor duruyorum sevdalımı."

 

Gözlerim büyüdü. Az önce öpmekten söz etmiş olamazdı. Kısık sesle söylediklerimizi duyabilmek için iyice bana yaklaşmıştı. İşaret parmağına saçımı dolamaya başlamıştı bile. "Ne dedin sen? " dedim tek kaşımı kaldırarak. Yanımızda Göktay vardı ve bize baktığını hissedebiliyordum. Ya dediğini duysaydı.

 

Sen utanmayı çoktan bıraktın.

 

"Hiç." diyerek sırıttı. Bana baktıkça tüylerim ürpersede bu uzun zamanlı bir bakışma olunca rahatsız olmaya başlamıştım. Sağ elimi kaldırıp Uraz'ı benden ayıracaktımki Göktay benden erken çıkıp konuştu.

 

"Aşkınızı sonra yaşanız olur mu? " dedi gülerek. Az önce ağlamamak için duran adam şimdi kahkaha atıyordu. Doğrusu az önce bende ağlıyordum. Uraz kendisinin duyabileceği bir sesle olmaz demişti ama ben duymuştum. Tebessüm ederek Göktay'a çevirdim bakışlarımı. "Aşk mı?" dedim sorgulayarak. "Aşk bize çok uzak bir kavram. Biz sadece ekip üyeleriyiz."

 

Kimi kandırıyordum biz tam anlamıyla aşkın içine batmıştık. Aşk kadını mıydım? İş kadını mı? Düşünmeye başlamıştım. Uraz kesinlikle aşk adamıydı ama ben pek öyle değildim. İş kadını olduğum kanıtlanılabilirdi. İlişkiye pek önem vermezdim.

 

Evlenmeden ise kendimi asla öptürmezdim. O yüzden az önce Uraz'ın dediklerini boşa saymıştım.

 

Uraz gözlerini devirmişti dediklerime karşılık. Kendisi aşk adamı olabilirdi Ama bence o da biliyordu ki beni elde etmesi zordu.

 

Alptekin içeriye elinde tencere ile girmişti. Uraz'ı gördüğüne sevinmiş gibiydi.

 

"Beni alan yaşadı. " diyerek tencereyi masaya bıraktı. Ardından gelmemiz için işaret verdi. Göktay "İçeridekileri çağırdın mı? " diye sorduğunda yüzünü buruşturdu. İçinden çağırmamış olmasını diliyordu. Aytekin "Çağırdım." diyince yüzündeki kırıklığı görmek beni güldürmüştü. Uraz ise neye güldüğümü bilmeden güldü. "Ne olduğunu bilmiyorsun niye güldün? " dediğimde ellerini açtı ve beni kucağına aldı. "Sen neye gülüyorsun gerçekten komik bir şeydir de gülüyorsun. " dedi tebessüm ederek.

 

İçeriden Berk, Doğa ve gözü morarmış olan Kamer'de gelmişti. Hepimiz masaya dizildiğimizde masanın ne ara kurulduğunu fark etmemiştim. O kadar çok dalgındımki Aytekin'in masayı kurduğunu bile görmemiştim.

 

Kamer Göktay'a gözlerini devirerek masaya yerleştiğinde Uraz Kamer'in gözünün neden morardığını merak etmiş gibi durmuyordu. Hepimiz masaya yerleştiğinde Aytekin en başa geçip ellerini birbirine geçirdi.

 

Umarım yemek konuşması yapmayacaktır. "Yemeğimin tadını merak ettiğinizi biliyorum. " dediğinde Doğa sözünü kesti. "Yok merak etmiyoruz. " gözlerini devirerek konuştu.

 

Karşısında Göktay oturuyordu. Heyecanla yemeğe bakan Göktay bakışlarını Doğa'ya çevirmişti. "Kendi adına konuş somurtkan kız. " diyerek keskin bakışlarını yolladı.

 

Uraz ikisinede anlam veremeyerek bakıyordu. Bu konuyu boş bulunduğumda söylemem gerekiyordu. Eminimki gülme krizine girecekti.

 

Aytekin ellerini çırparak gerginliği söküp attı. "Yemeğimin ismini ben buldum. " diyerek gururla göğsünü kabarttı. Uraz hemen önündeki tencereye baktı. İçindeki yemeği görünce gülerek Aytekin'e baktı. "Bu bildiğin patetes yemeği. Sen bizi kandırmaya mı çalışıyorsun? " diyerek güldüğünde hepimiz gülmeye başlamıştık. İki kişi hariç. Doğa ve Aytekin gülmüyordu.

 

Aytekin Uraz'a dik dik bakarak dudaklarını büzdü. "Neden havamı söndürüyorsun patron? " dediğinde Göktay ve Uraz dışında hepimiz "Patron mu? " dedik. Yanımdaki Uraz'ı dürttüm. "Senin çalışanının burada ne işi var? " diye sorduğumda sandalyesinden doğruldu. "Seni merak ettiğim için gönderdim. " dedi gülerek. "Rahatsızsan gidebilirler. "

 

"Yok rahatsız değilim. " diyerek tebessüm ettim. Hatta onların hep burada kalmasını isteyebilirdim. Göktay'ın çalışanı olduğunu biliyordum ama Aytekin'in çalışanı olduğunu yeni öğrenmiştim.

 

Göktay elini kaldırdı ve hepsinde göz gezdirdi. "Bende Uraz Bey'in çalışanıyım. " dedi ve Doğa'ya baktı. Ardından Aytekin'in tabaklara koymaya başladığı yemeğe baktı. "Eyvah zehirleneceğiz. " diyerek elini ağzına götürdü. Aytekin Doğa'nın yemeğini tabağına koyarken elindeki kepçeyi Göktay'a doğrulttu.

 

"Sana şu kepçeyi yutturmamı istemiyorsan çeneni kapat. " diyerek tehdit etti. Sonrasında ise Doğa'nın yemeğini koydu. Bu adam gerçekten komikti.

 

Tabağıma koyulan yemekten bir çatal almıştımki yüzümü buruşturarak Aytekin'e baktım. "Sen bu yemeğe tuz yerine şeker mi attın? " diyerek tabağımı işaret ettim. Gözleri tabağıma baktığında şaşkınlıkla açıldı. "Bu işlerde ufak tefek pürüzler olabilir. " diyerek tebessüm etti.

 

Bu gruba neşeyi bu adam getirdi.

Loading...
0%