@beyzaodabas
|
"Herkesin yanında bana tek bir şey dedi:Ver elini bana. "
Hastane
Mevsimlerden yaz olmasına rağmen burası oldukça soğuktu. Pencereden içeriye dolan rüzgar bedenimi kendine doğru çekiyordu. Yattığım oda ana yola bakıyordu.
Arabaların sesi bu 1 haftada kabus gibi gelmişti. Üstelikgrubumuzda herkes bir kez dışında daha beni görmeye gelmemişti. O gün Berk ile yaşadığımız anıdan sonra daha buraya gelebileceğini düşünmüyordum.
Utangaç bir erkekti. Ve benden hoşlandığını söylerken bile yanakları kızarmıştı. İkimizde hislerimizi saklayamıyorduk. O yüzden hep ya hislerimi söylersem de terk edilirsem diye düşünmüştüm. Babam yüzünden herkesin kötü kalpli olduğunu düşünmeye başlamıştım ama bu Berk bir başkaydı.
Kalbinin sesini dinleyen ve sevdiğinde gerçekten seven biriydi. Karanlıktan korkması, utangaç olması bunlar sorun edilecek değildi. O okuduğum kitaplardaki cesur ve karizmatik erkekler gibi olmasada komik olması hoşuma gitmişti. Beni etkileyen komik tavırları ve sesi olmalıydı.
Kalbim yine hızlandı. Onu düşünce hep böyle oluyordu. Yüzü gözlerimin önüne geldiğinde yumuşak saçları ve kokusu tekrar tekrar iç çekmeme neden oluyordu. Kendini yakışıklı bulmaması çıldırmış olduğunu gösteriyordu. Tüm genç kızların hayalini süsleyen bir yakışıklılığa sahipti.
Kaşlarım çatıldı. Az önce dediklerime kızgındım. Hayır sadece benim hayallerimi süsleyen bir yakışıklılığa sahipti. Onu kıskanmaya bile başladıysam gerçekten çok çabuk aşık olan biriydim. Bir gün terk edilirsem kalbim buna dayanamayacak kadar helak olurdu.
Bu yakışıklı adamı kaçırmamalıydım. Bir gün onunla daha ileri gitmeyi bile düşünebilirdim. Evet 1 günde tanıştığım erkeğe bile aşık olabilecek kadar saftım. Ancak böyle mutluydum. Bana biçilen ömür kısıtlıydı ve bende bu ömür içinde isteklerimi yaptırmak istiyordum. 3 ya da 2 haftam kalmıştı ve ben isteklerimin 4'de 1'ini bile yapmamıştım.
Bu isteklerimin tamamı gerçekleştiğinde gözlerimi kapatmak istiyordum çünkü yaşam artık acıdan başka hiç bir tadı bana tattırmıyordu. Cildimde oluşan kabarıklıklar saç diplerimde de oluşuyordu. Bu çirkin hissetmeme neden oluyordu. Yeşil gözlerim dışında hiç bir yerim etkileyici değildi.
Çelimsiz, hastalıklı, saf, çirkin bir kızdım. Şu an acıtasyon yaptığımın bile farkına varamayacak kadar aptaldım.
Aha işte kalbim tekrar sıkıştı. Gözlerim tekrar kararıyor, kollarım durmadan kaşınıyor ve kusma hissi ağzımdan hiç gitmiyor. Bu öylesine bir kusma değil. Bir küvet dolusu kan kusma hissi. Bu öylesine bir acı değil, ölmeyi dileyecek kadar acı duyman.
Bu 1 hafta hep uyanıp uyanıp bayılıyordum. Hemşireler serumum bitince tekrar bir damar yolu açıyorlardı. Bu bir hafta da sadece kan tüketiyordum. Verdikleri yemekler bozuk denilecek kadar kötüydü ve adını bilmediğim bir içecek kendime gelmem için şırıngayla ağzıma dökülüyordu. Yarı baygın olsamda ağzıma gelen o ekşimsi ve acımsı tat çok kötüydü.
Yine gözlerim karardı ve bayılmadan önce bitmiş olan serumumu değiştirmeye gelen hemşireyi gördüm. Bu seferki olan kısa,siyah,küt saçlı ve kahküllü bir kızdı. Yüzünde büyük bir gülümseme vardı. O gülümsemenin ardından küçümseyici bakışlarını da görebilmiştim. Bir işler dönüyor olabilir miydi?
ˏˋ°•*⁀➷
Gözlerim açıldığında kendimi iyi hissetmiyordum. Saçlarım karmakarışıktı ve pisti. Bu 1 saat önce böyle değildi. Gözlerim tamamen açıldığında 1 saat önceki odamda olmadığımı fark ettim. Daha karanlık ve daha rutübet kokuyordu.
Üstelik çıkan fare sesleri kalbimin teklemesine neden oluyordu. Ritmi iyice bozulmuştu. "Ben neredeyim. " diye bağırdım. Kimse ses vermedi. "Kimse var mı? " dedim bu seferde. Biri vardı. Soluma baktığımda 1 adam ve 2 kadın bana bakıyordu. İkisinin yüzünde de korkutucu bir gülümseme vardı.
Burası hastane değil miydi? Onlar hemşire olmalıydı. "Küçük hastamız uyanmış. " dedi esmer olan adam. Uzun boyluydu ve çemlenmiş olan kolunda büyük bir bıçak izi vardı. Boynunda olan yılan dövmesi onu korkutucu gösteriyordu. Esmer tenine karşılık lacivert gözleri vardı.
Hemen solundaki kadın sırıtarak ona karşılık verdi. "Çok canını acıtma olur mu Max" dedi. Böylelikle adamın ismini öğrenmiştim. Ancak canımı acıtmaktam kasdettikleri neydi? Max ellerini iyice çepleyip bana doğru yaklaşınca dudağı hafifçe kenara büküldü. "Merak etme Nacha çok üzmem hastamızı. " dediğinde bana gelmeye devam ediyordu.
Ona Max diyen kızın adı da Nachaydı. Bunlar hiç Türk ismine benzemiyordu. Yabancı olmuş olmalılardı. Diğer kız hiç bir şey dememeye devam ediyordu. Sessizce bana bakıyor ve bakışlarıyla nefretini kusuyordu.
Max denilen adam dibime kadar geldiğinde çırpınmaya başladım. Ellerim kelepçe ile bağlıydı. Ben suçlu değildim ama ellerim kelepçe ile yatağa bağlıydı. Ellerimi kurtarmaya çalıştıkça kahkahalar arttı. "Bak sen bu hastalıklı kıza. " diyerek sigara kokulu nefesini bana verdi. "Çırpınmayı bırak hasta kız. " diyerek yatağımın yanına oturdu. Sonra elleriyle kollarımdan tuttu. Bana sarılmaya başladı. Elleri boynuma doğru tırmanmaya başladı.
Dudaklarıda dudaklarıma doğru yaklaşmaya başlayınca kafamı çevirdim. Böyle yapmama kızıcak olmuş olmalıki kaşlarını çattığını gördüm. Dişlerinin arasından "Bana karşı koymaya mı çalışıyorsun bücür? " dediğini duydum. Kafamı çevirdiğim yöne gelince dudaklarıma iç çekerek baktı.
Sigara kokusu odayı doldurmuş olmalıydı. Kenardan izliyen kadınlar ise gülerek bakıyordu. Üstelik kendi hemcinsindeki birine böyle davranılması onların hoşuna gitmiş gibiydi.
Dudaklarıma yaklaşınca kafamı alnına geçirdim. Sert bir kafa atmış olamazdım. Güçsüz biriydim ve attığım kafa onun için sadece ufak bir dokunuştu. Biraz geri sarsıldıktan sonra eli ile alnını tuttu. Benimle dalga geçiyor olmalıydı. O kadar acıtmış olamazdım. Kesinlikle dalga geçiyordu. Bu tehlikeli gülümsemesinde gizliydi.
"Nacha bana makası getir. " diye bağırdığında korkuyla titredim. Kadın "Ahh tamam. " diye sırıttığında içimden onlara küfürler yağdırdım. Ne yazıkki bunu dışa aktaramıyordum. Nacha elinde makasla gelince ne yapacaklarını bekledim. Ellerim bağlıyken sesim bile çıkmıyordu. Halbuki bağırsam tüm odalar sesimle çınlayabilirdi.
"Bana ver" dedi Max. Eline makası alınca arkamdaki saçlarıma dokundu. İlk önce okşadı. Sonra eline dolayıp asıldı. Belime uzanan saçlarım bu iğrenç adamın elinde dolanıyordu.
"Güzel saçların varmış. " diyen kadın arkada tamamen sessiz kalandı. İlk defa konuşmuştu. Saçları kısa küt kesimliydi. Gözleri yeşil renkti ve oldukça güzel bir kadındı.
Max makası saçlarıma geçirdiğinde geri kalan saçlarım elimde kalmıştı. Düzensiz kestiği saçlarım omuzlarıma kadar kesilmişti. Düzensiz kestiği için bazıları daha kısa, bazıları daha uzundu. Beni güzel kılan saçlarım kesilmiş, gözlerim ise güneş gözlüğü ile örtülmüştü.
İlk gözlerim dolmuştu. Ardından hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Bir anda olanlar olmuş, hayatım cehenneme yuvarlanmıştı. Yamuk yumuk kesilen saçlarıma dokunamıyordum bile. Saçlarımı elinde sallayınca göz kırptı. Gözlerini oymak isterdim ama yapamıyordum.
Saçlarımı Nacha'ya verdikten sonra diğer tarafıma geçti. Saçlarımı eline dolandığında dudaklarını yaklaştırdı. Çırpınmaya başlayınca Nacha beni sıkıca tuttu. Benim gibi kadın olmasına rağmen ona yardım ediyordu. Şaşkınlığım bunaydı.
Dudaklarını yaklaştırdıkça nefesim kesildi. İlk öpücüğüm bu piç tarafından olmamalıydı. İyice yaklaşınca bu seferde sigara kokusu nefesinde kendini gösterdi.
Dudaklarını dudaklarıma bastırdığında dona kaldım. 1 dakika boyunca öpmeyi kesmeyince tekrar kafa attım. Benim kafam onunkinden daha çok acıyordu ama onu ancak bu şekilde durdurabilirdim. Kaşlarını çatınca tiksiniyormuş gibi baktı. Az önce beni öpen oydu.
Ve ilk öpücüğüm bir sapık tarafından olmuştu. Nefesi sigara kokan adamdan...
Köşk
Elimde duran yastıkla baka kaldım. Evimin önüne bir hediye gelmişti ama bu hediye beni mutlu etmemişti.
Hediye Uraz'dan gelmiş olsaydı mutlu olabilirdim ama yanında bırakılan notla bu yastığın Uraz tarafından gönderilmediği kesinleşmişti. Evde tek başımaydım ve kapı çalınıp duruyordu. İlk çaldığında açmıştım ve böyle bir yastıkla karşılaşmıştım.
Siyah çizgili desenleri olan yastık beyaz renkteydi. Üstüne ise kırmızı kalpli bir not bırakılmıştı. Bu bir hayrandan gelmiş olamazdı. Notta yazan sözler beni çok fazla tanıyan birine ait olmalıydı. Zaten zar zor kalkıpta açtığım kapıydı. Bir daha çalarsa hazmedemeyecek kadar sinirlenirdim.
Acılarla dolan bir günün olsun Efnan diyerek başlamıştı not. Bu bile notu yazanın kim olduğunu sorgulamama yetiyordu.
Sana bir yastık getirdim. Sen oradan bir tane daha yastık bulursun. Sonra dilediğince parçalayabilirsin. Çünkü seni acı dolu günler bekliyor. Bu sefer yaralarını saracak bir yarabandı da yok. Tamamen yapayalnızsın. Ve bu yalnızlığında çığlıkların sadece duvarlarda kalacak ve ölümün tat verecek. Bu çığlılarda ona şahit olacak.
Tehdit edercesine söylenenler beynimde çınlanmaya başlamıştı. Kim eskilerimi bana hatırlatmak için çabalıyordu. Eskiden Uraz ile böyle bir anımızı 3 kişiye söylemiştim. O zamanlar Uraz'ın o küçük çocuk olduğunu bilmiyordum. Bu yüzden onlara tanımadığım bir çocuk olarak söylemiştim.
Asaf, Yeliz ve Eylül biliyordu geçmişimi. Yeliz böyle bir şey yapamazdı. Eylül desen benden daha önemli işleri vardı.
Asaf yapmıştı. Tabi ya. O günden sonra oldukça öfkelenmiş olmalıydı. Öfkesini geçmişimden vurarak çıkarmaya çalışıyordu. Ancak bu pek memnun olamazdı. Bu zamanıma kadar herkes beni eskilerimden vurmaya çalışmıştı. Hatta başarılı da olmuşlardı.
Ama sanki bu daha tehlikeli bir mesajı içeriyordu. İşin içinde tehdit vardı. Beni ölümle tehdit etmişti ve bu benim için ilkti.
Evimi yakmakla tehdit edenler olmuştu. Arkadaşlarımı kaçırmakla tehdit edenler olmuştu. Ancak bu denli açık sözlü bir şekilde öldüreceğini söyleyen olmamıştı.
Asaf son zamanlarda oldukça garipti. Zaten bana böyle bir not göndermesi başlı başına garipti.
Bundan Uraz'a bahsedecekmiydim? Tabiki hayır. Yine işleri kendim çözmeye çalışacaktım. Benim sorunlarıma dahil olması kendimi kötü hissettmeme neden olurdu.
Biri kapıyı anahtarla açmaya çalışınca notu arkama sakladım. Şimdilik bu not sadece iç sesimle aramda kalacaktı.
Kapı aralanınca gelen kişiye baktım. Uraz yine kendisi gelemediği için Aytekin'i yollamıştı. Bu sıralar oldukça işi çıkıyordu.
Aytekin anahtarı masaya bırakırken yüzünü buluşturdu. Ardından bana dönüp anahtarı işaret ederek "Kim anahtarını yastık desenli yaptırır ki? " dedi ve anahtarı gözüme sokar gibi gösterdi. Ne yani Uraz'ın anahtarı yastık desenli miydi?
"Aramızda kalsın bazen garip oluyor patron. " diyerek sırıttı. Sanki her an patronu bir yerden çıkabilirmiş gibi etrafını kolladı. Sanırım Uraz korumalarını baya korkutmuştu. Yanıma geldiğinde ayakta dikilmedi ve oturdu.
"Siz nasılsınız Efnan Hanım? " diyerek kırıklarıma baktı. İçi acıyormuş gibiydi ve bu bakışları beni rahatsız ediyordu. Birinin bana acıdığını görmek yeterince çaresiz olduğumu haykırıyordu. Yanımda oturan çocuk ruhlu adam benden bir cevap bekliyordu ancak konuşmaya niyetim yok gibiydi.
"Bana öyle bakma. " diyerek içimden geçenleri söyledim. "O kadarda çaresiz değilim. " Çaresiz olmadığıma herkesi inandırmalıydım. Bu durumda olmam yeterince canımı sıkarken bir de acınaklı bakışları beni bitiriyordu. Bunu dememi beklemiyormuş gibi gözleri büyüdü.
"Ben" dedi ve başını yere eğdi. "Ben özür dilerim. " Ellerini iyice kendine soktu. Mahcup olduğunu her haliyle belli ediyordu. Yere bakan bakışlarını bana çevirmemeye özen gösteriyordu. Ona dikkatle baktım ve "Sorun olmaz. " diyerek bu mahcubiyetine son vermesini istedim.
Kim olursa olsun birinin önünde başı yerde olmamalıydı. Söylediklerimin üzerine başını kaldırmadı. "Başını kaldır. " dedim ve sağ elimle çenesini kavradım. Başını kaldırdığında aynı mahcubiyeti gözlerinde de gördüm. "Uraz'a söylemezsiniz değil mi? " diyerek dudaklarını büzdü.
Ağlayacak gibi olması dikkatimi daha çok çekmişti. Kafamı iki yana salladığımda "Hayır söylemem. " diyerek sakinleşmesini diledim. Bu hâli benimde canımı yakıyordu. Uraz onları ne kadar çok korkutmuştu. Dediklerim üzerine bana minnet duyar gibi baktı.
"Teşekkür ederim Efnan Hanım. " diyerek kendini toparladı.
"Teşekküre gerek duymuyorum. " dedim ve yüzüme küçük bir tebessüm kondurdum. "Sen sadece artık kim olursa olsun boyun eğme."
"Ama_" diyerek itiraz edecekti ki sözünü kestim. "İtiraz yok. " diyerek daha içten gülümsedim. "Hem artık Hanım demeyi bırak. Biz arkadaşız. "
Yüzünde neşeli bir gülümseme belirdiğinde ayağa kalkıp olduğu yerde zıplamaya başladı. Çocukça olan tavırları onu özel kılıyordu. Sıkıcı biri olmadığı için beni güldürüyordu. Kimisine göre olan bu çocuk tavırları beni mutlu etmeye yetiyordu.
"Yaşasın." diyerek yerinde zıpladı. "Yaşasın.Yaşasın.Yaşasın." Tekrardan coşmuştu. Neşesinin sebebini anlayamamıştım.
"Fanı olduğum ünlüyle arkadaş oldum. " diyerek merak ettiğim sorunun cevabını vermişti. Bu kadar mutlu olacağını bilseydim bunu daha önceden söylerdim.
Kapı tekrar aralandığında içeriye Göktay girmişti. Hemen ardından Kamer, Berk, Doğa ve Uraz da içeriye girince ev bir anda dolmuştu. Kamer halâ Göktay'a dik dik bakıyordu. Bu aralarındaki buzların erimediğini gösteriyordu. Uraz onları zerre kadar umursamadığını her hâlinden belli ediyordu.
Uraz Aytekin'e dişlerini sıkarak baktığında neden böyle baktığını anlayamamıştım. Uraz benim tanıdığım kişiden tamamen uzaktı. Çalışanlarıyla iyi anlaşamadığını düşünmeye başlamıştım. Bende dahil hepimiz Uraz ve Aytekin'e bakıyordu. Göktay ise bıkkınlıkla elini alnına vurdu.
"Bu hâlin ne? " diye kükreyen Uraz sesini fazla çıkartmıştı. Aytekin korkuyla yerinde sendeleyince ben o daha konuşmak için ağzını açmadan araya girdim. Uraz'ın çalışanlarına olan tavırları hiç hoşuma gitmemişti. Ortam yeterince gerildiği hâlde Kamer Uraz'ın kızmasına sevinmiş gibi dudaklarının kenarı yukarı doğru kıvrılmıştı.
Buradaki herkesin Göktay'a ve Aytekin'e ısınamadığını biliyordum. Bu gergin bakışların hedefi bir kaç saat önce Göktay iken şimdi Aytekin idi. "Biz arkadaş olduk. O yüzden sevindi. " diyerek araya girdiğimde bu sefer bütün bakışlar bana yönelmişti. Kamer'in yüzü düşerken Aytekin bana dönerek gülümsedi.
"Onunla arkadaş mı oldun? " diyen Urazdı. Bakışlarında anlayamadığım bir duygu vardı. Onunla arkadaş olmamı uygun görmediği kesindi. Ancak kiminle arkadaş olup olmayacağımı soracak kadar kendimi ona vermemiştim. "Evet" dediğimde Göktay ve Uraz'ın ağzından bir küfür savruldu. Uraz yavaş adımlarla yanıma gelerek elinin tersini alnıma dayadı.
"Ateşin yok. " dedi ve bana daha dikkatli gözlerle bakmaya başladı. Aytekin'in yüzü düşünce Uraz'ın alnımdaki ellerini sertçe ittim. Onunla arkadaş olmamı abartmaları hiç hoş değildi. Bu Aytekin'in kalbini kırmaktan başka bir şey değildi.
Uraz ittiğim eline baktı ve benden bunu beklemediğini bakışlarıyla söyledi. En iyisini yaptın Efnandiyerek iç sesimde bana destek çıktı. Çalışanları ile böyle davranması hoşuma gitmemişti. Göktay gözlerini büyültünce Uraz sinirle dişlerini sıktı. Çalışanının yanında onu küçük düşürdüğüm için gururuna yenilmiş gibi bana ters ters baktı.
Benim tek amacım benimle nasıl ise çalışanları ile de öyle olsun istememdi. Göktay sızlanarak konuşmaya başladı. "Ahh o belalının teki. Başı her gün belaya girer. " dediğinde onu bana kötülemeye çalıştığını anlamıştım. "Sizin başınızıda hep belaya sokacaktır. " dediğinde ben halâ ikna olmamıştım.
Heyecanla ellerimi çırparak "Harika ben belayı severim. " diyerek herkesi bozguna uğrattım. Bakışları komiğime gittiği için büyük bir kahkaha patlattım. Kahkaha seslerim duvarlara doluşurken onlar gülümsemeyi bırak sırıtmıyordu bile. Delirdiğimi düşünmeye başladıklarını görüyordum.
Göktay Uraz'ın yanına vararak bana garip garip baktı. Bana bakmaya devam ederken mırıltı şeklinde patronuna konuşmuştu. "Kaza esnasında kafasını da çarpmış olmasın. " diyerek içi acıyan gözlerle bana baktı. Bu en nefret ettiğim bakışmaydı.
Uraz sinirle dolu gözlerini Göktay'a çevirince Göktay sustu. "Sana bu kazayı hatırlatmaman gerektiğini söylediğimi sanıyordum. " diyerek yumruklarını sıkıp açınca Göktay patronuna fark ettirmeden gözlerini devirdi. Ancak özür dilemekten de çekinmedi.
Herkes sırasıyla koltuklara oturmaya başlamıştı. Uraz ise ayakta dikilmeye devam ediyordu. Aytekin'i yanına çağırdığında ne yapacağını merak ettik. Umarım yine sinirleneceğim bir iş yapmazdı. Aytekin Uraz'ın yanına gittiğinde korktuğu her hâlinden belli oluyordu.
Tir tir titreyen Aytekin'e bakarken sakinleşmesi için göz kırptım. Dudaklarında ufak bir gülümseme belirdiğinde Uraz yumruklarını sıkıyordu. Beni Aytekin'den kıskanıyor olamazdı değil mi? Ahh lanet olası. Kıskanıyordu. Uraz aynı soğukluğu ile dişlerinin arasından "Toplanın gidiyoruz." diyerek Göktay ve Aytekin'e işaret verdi.
Oturduğum yerde Uraz'ın yaptığı saçmalıkları izliyordum. Bunun üstüne bir de sırf arkadaş olduğum için Aytekin'i evden kovuyordu. Kamer arkadan sırıtırken tehlikeli bakışları Göktay'ın üzerindeydi. Onların evden gitmesi en çok Kamer'in işine yarardı.
"Bence de gitsinler. " diyen Kamerdi. Bu sefer bütün gözler onun üzerindeydi. Onun odak noktası ise iki gözünüde morartan Göktay'da idi. Göktay ellerini cebine koyup rahat tavrını üstüne giyinmişti. "Merak ettim. Gözlerini kim morarttı? " dediğinde hepimiz yerimizde buz kesilmiştik.
Bu durum Uraz'ın umrunda değildi. O sadece Aytekin bana gülümsedi diye sinirliydi. Keskin bakışları Aytekin'de oyalandı. Dişlerini sıktığı kasılan çenesinden belli oluyordu.
Kamer'in yüzü düşmüştü. Tam Göktay'a doğru bir adım atacakdıki Doğa onu durdurdu. Sanırım Doğa da Kamer'in artık dayak yemesini istemiyordu. Uraz biraz olsun sakinleşmek için bakışlarını Göktay'a çevirdi. "Neden onu dövdün? " derken oldukça soğukkanlıydı.
Göktay bakışlarını Uraz'a çevirdi. Onun yanında takındığı rahat tavrı dikkatimi çekmişti. Eren bile oldukça yakın olduğu patronunu gördüğü an titrerken Göktay rahattı. "Canım istedi patron. " dedi ve sigarasını alıp yaktı. Olanları ağzım açık izliyor olabilirdim.
Göktay Uraz'dan korkmuyor muydu? Tavırları Uraz'ın kızmasına neden olmamıştı. Halbuki Aytekin sırf benimle arkadaş oldu diye ona öldürecek gibi bakıyordu. Bilmediğim bir şeyler dönüyordu. Merak duygum yine beynime sorular yöneltiyordu.
Göktay bir akrabası olabilir miydi? Ya da bir anlaşma mı yapmıştılar? Benim tanıdığım Uraz kesinlikle ona böyle davranan bir çalışanı öldürmeden duramazdı. Saçlarımı sağ elimle karıştırarak düzeltmeye çalıştım. Aynı zamanda kafamı kaşıyarak düşünmeye çalışıyordum. Gerçekten şüpheli davranıyorlar dedi iç sesim ve bana katıldı. Onun bana katıldığı zamanlar kendimi daha zeki hissettiğim oluyordu. Uraz tamamen boş gözlerle bir bana bir Aytekin'e bakarken boşlukta kalmış gibiydi. Şuan hissettiği duyguları anlamak isterdim. Ne düşünüyordu da dişlerini daha da sıkıyordu.
Kesinlikle sinir edici düşüncelerini hissedebiliyordum. Aytekin'e öyle bir bakıyorduki öldüreceğini tahmin etmek zor değildi. Göktay sol eliyle saçlarını karıştırırken sağ eliyle sigarasından iç çekiyordu. Sigarası bitene kadar Kamer'e bakacağı kesindi.
Doğa ellerini göğsünde birleştirince bakışlarım ona döndü. Göktay ile bu somurtkan kızı yakıştırdığım doğruydu. Eğer Doğa konuşmaya başlarsa burası daha eğlenceli bir ortam olabilirdi. Bu somurtkan kız istemeden beni eğlendirebiliyordu. Ona beni eğlendirdiğini söylesem artık konuşmazdı bile.
"Ne yani sen keyfiye insan mı dövüyorsun?" diyerek yükselen Doğa idi. Ortaya o da girdiğine göre izlemek daha bir keyifli olacak demekti. Tek kaşını havaya kaldırdı ve Göktay'a meydan okurcasına bir bakış attı. Bakışları sanki sıkıyorsa dövüş benimle demek ister gibiydi. Bunu Göktay'da anlamış olamlıydıki başını alaylı bir şekilde omzuna yatırdı. Bu şirin bir kız çocuğunu andıran kızı boylu boyuna bir süzdü. Sigarasından son kez iç çekti ve dudaklarında keyifli bir parıltı bıraktı.
Bitirdiği sigarasını eliyle söndürdü ve masaya bıraktı. Ahh Allah'ım ne kadar pisti. O oraya bırakılır mıydı?
Göktay olmaz dercesine kafasını iki yana salladı. Sonra elleriyle onay vermedi. "Bayan Taylar. " dedi ve alayla güldü. "Ben asla bir kadına el kaldırmam. " diyerek kendini dik konuma getirdi. Zaten bir kadına el kaldıracak tipe benzemiyordu. İstanbul beyefendisini andıran tarzı herkesin dikkatini çekmeyi başarırdı.
Giydiği t-shirtün altında kendini belli eden kasları nefes kesiciydi. Gözlerim orada fazla oyalanmıştı. Bu adam gerçekten büyüleyiciydi. Uraz ona olan bakışlarımı görünce yanıma oturdu. Kendisine bakmamı ister gibiydi. Dudaklarını kulağıma doğru getirdi ve fısıldadı.
"Gözlerin orada çok mu oyalandı? " dediğinde yeni fark ettiğim şah damarı patlayacakmış gibi kızarmıştı. Her sinirlendiğinde kızarmasa olmaz mıydı? Bu onu ciddiye almama engeldi. Şuanki durumu bile komiğime gidiyordu. Hayır anlamında başımı salladığımda ikna olmadığını biliyordum. Bu seferde Göktay'a gözlerini keskince çevirince ona dalamayacağını anlamıştım. Onların arasında kuvvetli bir bağ var gibiydi. Bu bağı en kısa zamanda öğrenmeliydim.
Dişlerinin arasından konuştuğunda Göktay'a bakmaya devam ediyordu. "Evet maalesef canı sıkılınca döven bir tip. " diyerek yüzünü buruşturdu. "Bu yüzden Aytekin gibi onun da başı hep belaya girer. " dediğinde onu oldukça iyi tanıdığını anlamıştım. Her cümlesinde Göktay'ı daha çok merak ediyordum.
Uraz bakışlarını daha sert yapınca Göktay ona döndü. Ancak herhangi bir korkusu yoktu. "Ayrıca o kaslarını gözümüze sokacak kadar belli eden t-shirtü hiç sevmedim. " diyerek burnundan soludu. Benim Göktay'ın kaslarına baktığımı görünce Göktay'ın kaslarını söküp atacağını düşlediğine emindim.
Göktay üstüne bakarak cazibeci kaslarına göz kırptı. Başını kaslarından kaldırdığında bana göz kırptı ve "Bu kadar karizmatik olduğumu bilmiyordum. " diyerek kendini övdü. Ama karizmatik olduğu bir gerçekti. Uraz bu tavırlarına zor dayanıyordu.
Dişlerinin arasından "Sen artık gitsen mi? " diye hırladığında Göktay yine korkmadı. "Hatta Aytekin'i de al ve git. " deyince onları kovduğunu bire bir gösteriyordu. Aytekin Göktay'ın yanına gittiğinde halâ bana bakıyordu. Uraz'ın delice bakışlarını hissedince bakışlarını kaçırdı. Göktay Aytekin'i kollarına sarmalayarak Kamer'in yanından geçtiler.
Göktay Kamer'in yanından geçerken elini onun omzuna attı ve sırıtarak "Geçmiş olsun." dedi. Gerçekten tehlikeli bir adamdı. Ona bulaşmayı çok isterdim. Çünkü Doğa gibi bende gücümü en iyi onun üstünde kullanabilirdim. Göktay ve Aytekin Kamer'in yanından sıyrılıp geçtikten sonra evden çıktılar.
Evde 6 kişi birbirimize bakakaldık. Kamer'in yüzü komiğime gitsede gülmemek için kendimi zor tuttum. Değişiyorsun Tam beynimde bir ses çınlandı. Değişiyorsun dedi tekrar. Aynı ses kulaklarımda çınlanmaya devam ediyordu. Duymak istemiyordum. Değişmeyi istemiyordum. Kendine bak diyen sese karşılık önümde bir ayna belirdi. Bu ayna nereden çıkmıştı. Kendimi kötü hissetmemi istiyorlarsa başarıyorlardı. Ne görüyorsun?dedi aynı ses. Bakışlarım aynada gülümseyen o kızı buldu. Sol kolu, sol bacağı ve boynu alçıdaydı. Ama bu ben değildim. Aynada başka birinin yüzü vardı. Bu zamana kadar aynada gülüşüyle tehlike saçan o kadın varken gülüşüyle mutluluk saçan o kadın vardı gördüğüm aynada.
O gülüşüm artık kimseyi korkutmuyordu. Sen de dedi ve sustu başka bir ses. Neler oluyordu? Sen de gülüşünle yanıltırsın onları.
Ne demeye çalıştığını anlamıştım. Gülüşüm eskisi gibi tehlike saçmıyorsa ben onu tehlikeli yaparım. Bu elimdeki en güçlü silahtı. Gülüşümü gören kaybedeceğimi düşünerek başlayacaktı dövüşe. O gülüşün ardındaki tehlikeyi ise ben alevlendireceğim.
Gülüşümün ardındaki tehlikeyi herkese tattıracağım. O hariç.
ˏˋ°•*⁀➷
"İyi misin? " diyen endişeli bir ses duydum. Neden iyi olup olmadığımı soruyordu ki? Ben gayet iyiydim. Duyduğum sesle daldığım noktadan ayrıldım. Sesin geldiği yöne baktığımda sesin sahibinin Doğa'dan geldiğini anlamıştım. O somurtkan kız beni düşündüğünü mü göstermişti? Buna gerçekten inanamazdım.
"İyiyim." diyerek başımı salladığımda gözlerim Uraz'ı aradı. Bir yere gitmiş olmalıydı. Sadece o değil, herkes bir yere kaybolmuştu. Etrafa baktığımı gören Doğa koltukta oturarak bana bakıyordu. "Kamer ve Berk Mevsim'i hastaneden almaya gitti. " diyerek merakımı giderdi.
Doğru ya bugün Mevsim hastaneden taburcu oluyordu. İşlerin arasında onu bile unutmuştum. O hastenede iken bir çok şey yaşamıştık. Lübbey köyünde cinler tarafından esir tutulmuş bile olabilirdik. Ben uçurumdan yuvarlanmıştım. Geldiğinde beni hiç ummadığı bir şekilde sol kolum, sol bacağım ve boynum kırık olarak görecekti.
Kıkırdadım. Ama bu tehlikeli bir kıkırdama değildi. Tamamen dostça gülümsemiştim. "Kamer o morarmış gözleri ile nasıl gitti?" dediğimde az kalsın gülecek gibi olmuştu. Bu kız neden hiç gülmüyordu? Halbuki ona gülmek çok yakışırdı.
"Onu ikna etmeye çalıştım ama o kıvırcık beni dinlemedi. " diyerek yine somurttu. Nasıl bir çelişki içindeydim bilmiyordum. Bu kahverengi çekik gözlere sahip olan kıza somurtmakta çok yakışıyordu.
En çok çelişkide kaldığım konu ise Kamer ve Doğa'nın mı birbirine daha çok yakıştığı, yoksa Göktay ve Doğa'nın mı birbirine daha çok yakıştığıydı.
Aklımda gezinen bir soruyla endişelendim. Endişemi sezmiş gibiydi. Az önce hayali bir ayna görmem zaten beni yeteri kadar deli ediyordu. Doğa da bana karşı endişe duymaya başlamıştı. Bu davranışlarım ister istemez bana ne olduğunu sorgulatıyordu ona.
"Uraz nerede? " diye sordum ve endişeli bakışlarımı Doğa'nın gözlerine çevirdim. Bunun için endişelendiğimi biliyormuş gibi direk söze girdi. "Bir işi çıktı ve gitti. " dediğinde sanki benden bir şey saklıyordu. Ne olmuştu? İki de bir bu soruyu sormak beni bunaltıyordu ama hayatım böyle ilerliyordu.
Her saat başı bir olay oluyordu ve ben yine neler oluyor? diye soruyordum. Rahatlamamıştım. Dedikleri beni ikna etmemişti. Bunu görecek olmuştu ki oturduğu yerden yanıma geldi. "Efnan seni birileri tehdit mi ediyor? " Cevabı biliyordu. Neden bana sorarak emin olmak istiyordu? "Arkamdaki notu aldınız değil mi? " diye sordum. Aldıklarını biliyordum. Daha niye soruyordum? Bakışlarını sıkıntılı bir şekilde kaçırdı. Almışlardı. Ben içimdeki seslere odaklandığımda notu Uraz almıştı. Bunu tahmin etmek zor değildi.
"Sen bir noktaya odaklandığında Uraz notu buldu. " dediğinde içindeki sıkıntıyı derinden hissedebiliyordum. Benim için mi endişeleniyordu? "Notu okuduktan sonra... " diyerek beni daha çok meraka soktu. "Sinirle kalktı. " diyerek o anı tekrar hatırladı. O kadar öfkeli olmuş olmalıydı ki Doğa da bu anı hatırladıkça iç çekiyordu. "O yastık olayı ne? " diye sordu. Bu sefer üstüne ciddiyeti giymişti. Ona söylemeye hazır değildim. Ancak bunu ne kadar saklayabilirdim ki? Uraz ile çocukken tanıştığımız bu kadar önemli olmuş olamazdı.
"Seni tehdit eden adam kim? " diye sordu bu seferde. Dişlerini sıkmıştı. Bu kız Asaf'ı kesinlikle delik deşik ederdi. Benim düşündüğüm tek şey ise Uraz'ın Asaf'a ne yapacak olduğuydu.
Asaf'ın işi bu sefer kesinlikle bitmişti.
|
0% |