Yeni Üyelik
34.
Bölüm

Bölüm 32 - Kaybetti İzimizi

@biceruvar

 

Geldim, geldim, yeni bölümle pandispanyalarım! Hepinize merhabalar! Yine bir akşam saatleri, benim için zaman 23:54 civarlarındayken sizlere klasik Cuma bölümü getirdim. Yorumlarınızı her seferinde daha çok heyecanla bekleyip okuyorum, o yüzden kendinizi buralardan uzak tutmazsanız çok mutlu olurum.

Söylemediğim zaman tamamen unutulduğunu görerek, ki etkileşimi de hesaba katarsak zaman harcıyorum, bir beğeni, iyi veya kötü(yapıcı eleştirisel) şekilde yorumunuzu eksik bırakmayın...
Unutmadan daha hızlı haberdar olabilmek, hikayeler hakkında story, reels ve iletişime geçebilmek adına,
instagram: BiCeruVar

---------------------------------------------------

'Haberin olsun, yarın bir sabah kuşağı programında telefon görüşmen olacak.'

'Hayır...' başını arkaya atarak mızmızlanmasıyla beraber Pera omuz silktiği gibi adamın dudaklarına ufacık bir öpücük bırakarak çıktı odadan. İstediği isyanı edebilir, istediği kadar mızmızlanabilirdi. Bu zamana kadar görmediği kadar sert gündemleri olan bir şirkette çalışırken elbette basının her koluna elini uzatacaktı. Adımları Nida'nın odasını bulduğunda asistanının içeriden çıkmasıyla tekrar dönüp Nida'ya bilgi vermesi bir olmuştu ki içeri daldığı gibi dosyaları açarak ondan da bir bir imzaları aldı. Nida zaten baştan beri nereye imza atacağımı göster dediği için durum çok zorlamıyordu Pera'yı.

'Çarşamba günü bir ekonomi programına çıkacaksın. Asistanına bilgisini veririm, yanında zaten geleceğim.'

'Ne?!' kaçar gibi kapıya ilerlese de Nida'nın isyan dolu sorusuyla olduğu yerde kalarak derin bir nefes alıp usulca tekrar yüzünü kadına döndü.

'Diyorum ki Çarşamba günü bir eko-'

'Onu anladım Pera. Nereden çıktı bu? Ben yapamam, biliyorsun sevmediğimi bu tür şeyleri.'

'İmzaladığın kağıtlardan çıktı.' Masum masum omuzlarını kaldırıp kollarındaki dosyayı işaret ettiğinde Nida kaşlarını çatarak bakmaya başladı anında.

'Olmaz, olmaz... Bilmiyor musun sanki sosyal fobim var benim.'

'Psikiyatr ve terapist ile bunun için görüşüyorsun Nida. Ayrıca her ikisi de bu duruma hazır olduğunu onayladılar.' Nida'nın kaşları daha çok çatıldığında Pera yanına yaklaşıp koltuğa bıraktı bedenini.

'Hasta mahremiyeti ne oldu? Bunlar sana her haltı anlatıyor mu?' çemkirmeye başlayan haline kahkaha atabilirdi Pera şu dakika. Nida'nın derdi durumunu öğrenmesi falan değil eline geçen kozu kullanmış olmasınaydı zaten. Kadın öylesine kendini dış dünyaya kapatmıştı ki şimdi bir anda kameraların önünde olmak haliyle tüm ruhunu geriyordu. Fakat Pera'nın bu durumda itiraz dinlemesi mümkün değildi.

'Anlatmıyorlar. Sadece bir televizyon programının senin için kötü olup olmama ihtimalini sordum.'

'Bunu onlar değil ben bilirim. Ve evet, kötü olur.' Az önce olan kızgın tavrına rağmen şu an büyüttüğü çipil çipil yeşil gözleriyle kendine bakmaya başladığında Pera derin bir nefes alarak karşılık verdi kadına.

'Bu şirketi seviyorsun değil mi?' sorusuna ufak bir baş sallamayla karşılık aldığında kendisi de başını salladı anında.

'Tamam işte, gövde gösterisi olacak bu da şirket için.'

'Dağhan'ın da Pamir'in de gövdesi benden geniş. Saatlerini harcayıp omuzlarını genişlettikleri spor bir işe yarasın bari.' İsyan edip haklı çıkmaya çalışan haliyle Pera başını omuzuna düşürüp gülümseyerek baktı Nida'ya. Her türlü bahane sunabilecekti kadın farkındaydı ancak kendisi de üzerine gitmeye devam edecekti.

'Hem düşünsene ekonomi programında senin gibi güzel, güçlü, kendinden emin birinin olması kim bilir ne kadar genç kadını yüreklendirecek.'

'Neyim ben? Elektra Natchios mu yoksa Harley Quinn mi? Benden değil, süper kahramanlardan yüreklensin o kadınlar...'

'Onlar süper kahraman, sen gerçek kadın kahramansın.' Pera kaşlarını havalandırarak mırıldandığında Nida omuz silkip sıkkın nefesini savurarak bakmaya başladı.

'Marvel filmlerini izlediğimde yüreklenebiliyorum. Onlar da öyle yapsınlar?'

'O zaman hatırlat da çekime girmeden önce sana bir Marvel filmi izleteyim.'

'Sevgilin gibi sen de inatçısın.' Pes eden haliyle Pera gülümseyip başını sallayarak kalkmıştı koltuktan. Sonuna kadar isyan çıkarabilirdi Nida ama kendisinin ikna etmek konusunda iyi olduğunu her fırsatta hatırlamalıydı. Öyle ki o koltukta bir saat daha otursa sadece süper kahraman figürleri ile kalmaz tarihteki güçlü kadınlar için çekilmiş belgeselleri izleyerek yüreklenmelerine kadar sürdürebilirdi konuyu, Nida'da biliyordu ve emindi bundan.

Pera hızını alamayarak elindeki çantayı bir kenara fırlatıp zorlukla kurtulduğu ayakkabılarından sonra salona koşarcasına girdi. Kalbi deli gibi çırpınırken bakışları televizyon karşısında çikolata kavanozunun dibine düşmeyi çabalayan arkadaşını bulduğunda koltuğun sırtından atlayarak yanına kurulmuştu ki Elfe çok geçmeden büyüyen gözleriyle kendisine baktı.

'Delirdin mi sen biricik?'

'Sana önemli bir şey soracağım. Emre'den haber alıyor musun?' kuşkuyla kaşlarını çatıp Elfe'ye bakmayı sürdürdüğünde kadın da anlamaz halde bağdaş kurduğu yerden kendine dönüp televizyonda ilerlemeye devam eden filmi durdurdu.

'Avukat aracılığıyla sadece... Ne oldu?'

'Peki ters bir tepkisi falan var mıymış?' sorusuyla eş zamanlı kaşları da havalandığında Elfe'nin hala kuşkuyla bakan gözleri üzerindeydi Pera'nın.

'Hayır... Aksine, bütün maddeleri kabul etmiş, sadece benimle son kez yüz yüze gelmek istedi ama kesin bir dille istemediğimi belirttiğim için boyun büktü. Hatta davaya bile gerek kalmadı, arabuluculuk yeterli geliyor.' Yola çıktığından beri aklını kurcalayan konu hala açıklığa kavuşmamıştı Pera'nın. Kanalla ön görüşme için arabasına bindiğinde o adamı yine fark etmişti, aklına ilk seçenek olarak da Emre gelmişti. Gerçi adı kadar iyi biliyordu Emre'nin bu tür bir olaya kalkışmayacağını, kalkışsa bile kendisini takip ettirmeyeceğini fakat şu an en mantıklı seçenek o gibi duruyordu. Onun aldatacağını da düşünmezdi daha önce sonuçta, o yüzden bu uzak bir ihtimal gibi gelmemişti kendisine.

'Ne olduğunu anlatacak mısın artık biricik?!' arkadaşının hiddetli sesiyle düşüncelerden kurtulduğunda yüzüne de gülümseme eklemeye çalıştı.

'Ayrıca ne işin var senin burada? Benden şirkete gelmemi istememiş miydin sen?' şüpheyle kendini süzmesini es geçecekti çünkü ne kadar gülümsese de yüzündeki mimikler sadece zorla kendini gösteriyordu. İçindeki korku tüm bünyesini esir alırken neler olduğunu sadece en yakın arkadaşı, Elfe'yle paylaşabileceğini bilerek koşa koşa eve gelmişti zaten.

'İstedim, istedim de. Sana bir şey söyleyeceğim ama panik, kıyamet, bilumum ortalığı ayağa kaldıracak eylemde bulunmayacaksın. Anlaştık mı?' zaten ne zamandır içinde tutuyordu kimse paniklemesin diye, artık bir şekilde Elfe'ye de anlatmalıydı. Eğer ki Emre değilse sıkıntı yoktu ama şayet bu işin altından o çıkarsa Elfe her halükârda dikkat etmeliydi çünkü bu zamana kadar aldatacağı düşüncesi aklından geçmeyen Emre artık bir psikopatta olabilirdi.

'Anlat hadi, ne oldu?' konunun ciddileşeceğini anlayarak elindeki çikolata kavanozunu da orta sehpaya bırakıp arkadaşını daha dikkatli incelemeye başladı. Nedense ortalığı tam da ayağa kaldırmasını gerektirecek bir durum var gibi görünüyordu, dahası arkadaşının bir paratoner olduğu kanısındaydı yıllardır, bela paratoneri...

'Birisi takip ediyor ama kimi bilmiyorum. Yani ayırt edemiyorum.' Gerçi şirket içerisinde tek başınayken de izlendiğine göre Emre olma payı yoktu belki ama yine de her ayrıntıyı düşünmek zorundaydı. Sonuçta daha önce bir kez psikopatla uğraşmaları yetmiş, hatta artmıştı bile.

'Kimi takip ettiği hakkında fikrin yoksa bizi neden ilgilendirsin ki? Dağhan'ın yokluğu kafana vurdu şimdi de ajancılığa mı başladın sen?' Elfe gözlerini kısıp olayın ne kadar ciddi olmadığını düşünerek Pera'yı incelemeyi sürdürdüğünde kadının sıkkın nefesiyle omuzlarını düşürmesi bir oldu.

'Saçmalama. Bu öyle bir şey değil. Takip eden adam ilk New York'ta dikkatimi çekti. Müzelerde karşılaştım, Çin mahallesinde gördüm ama turistik diye önemsemedim. Sonra havaalanında, sonra geçen zorla sürüklediğin kafede, sonra da şirkette. Ayan beyan takip ediyor ama hep kalabalık olan yerlerde. Sadece şirkette direkt olarak açık hedefte ben vardım. Bugün de şirketin önündeydi.'

'Dur dur... Şirkette derken, şirketin içinde mi seni izliyordu?' Elfe ellerini havaya kaldırıp Pera'nın sakinleşmesi için müdahalede bulunduğunda kadın hızlıca başını salladı.

'Kaçmıyor Elfe. Kendini göstere göstere izliyor. Çin mahallesinde de öyleydi. Şirket koridorunda da çok rahattı. Benim de aklıma ilk Emre geldi.'

'Hayır yapamaz bunu, cesaret edemez Emre zaten. Elim çok güçlü, rezil rüsva ederim onu biliyor... Hem bu kadar manyaklaşmış olamaz ki. Değil mi?' sorar gibi olsa da Pera tek kaşını kaldırıp derin bir nefes aldı. Aldatmıştı, aldatan bir adamdan her türlü şey beklenirdi, bunu bile bile yine de Emre'ye konduramıyordu bu takip etme manyaklığını.

'Taşınalım.' Aldığı nefes tamamen havaya hücum ederken Elfe'nin tekrar konuşmasıyla kaşlarını çattı bu kez Pera. Taşınmak da nereden çıkmıştı canım. Manyağın birine pabuç mu bırakacaktı? İster Emre olsun, ister bir başkası, kaçıp ellerine korktuğuna dair koz veremezdi. Geçmişte kalmıştı o günler, o iki korkak kadın. Hem de çok ama çok geçmişte kalmıştı, milattan öncede falan herhalde...

'Biri takip ediyor diye taşınacak mıyız? Saçmalamakta seviye atladın iyice.'

'Adam şirketin içine girdi dedin. Ya tehlikeliyse durum? Kim cesaret edebilir ki kameralarla dolu, üstelik buna erişimin olan bir yere girmeye. Psikopatlık değil de ne bu? Taşınalım Pera. Daha önce defalarca kez yaptık, yine yaparız.' Elfe'nin söyledikleriyle kaşları çatılmaya başladığında başını da sakince sağa sola salladı. Kadının gözleri büyürken bu kez emin olmayan haliyle bakıyordu ki kendi kafasında oluşan acaba da Elfe'nin dilinden döküldü.

'Ya Marco'ysa?' Yok canım olamazdı, hem İzmir'e döndüğünde izini kaybettirmişti ona. Yıllarıdır ortalarda yoktu, belki de artık kaçmak istemediğini fark ederek sıkılmıştı ama uzun zamandır çıkmamıştı karşısına. Hem üzerinden seneler geçmişti, en son Londra'da kapanmıştı o konu. O zamandan beri de tekrar karşısına çıkmamıştı Marco, takip ettiğine dair şimdiye kadar bir bulgu da olmamıştı zaten.

'Kaybetti izimizi.' Başını sağa sola sallayıp imkansız dercesine bakışlar atarken Elfe dudaklarını ıslatıp arkadaşını dikkatle süzdü.

'Ya kaybetmemiş de sadece rol yapmışsa? Marco'yu biliyorsun, saplantılı o...' kadının gözleri gittikçe büyüse de Pera ısrarla başını sağa sola salladı. Olamazdı, o mesele kapanalı yıllar olmuştu. Kaldı ki zaten İzmir'e ulaştıklarında çevirdikleri kırk dolap sonrası konunun kapandığına da emin olmuştu. Fakat Elfe söyledikçe neden mantıklı bir durummuş gibi geliyordu ki bu Pera'ya?

'Bu kadar uzun süre saklanmaz o. Bilmiyor musun sanki, istese ortalığı yerle bir eder. Neden beklesin ki?' derin bir nefes alıp omuz silkse de Elfe'nin ciddi olduğunu belli eden bakışlarıyla açılmak üzere olan çenesini beklemek zorunda hissetti.

'Bunca zaman hayatında kimse olmadığı için olabilir mi? Bak, şimdi, hemen şu dakika çantalarımızı toparlayıp gidelim.'

'Gidemem bu varsayımla Elfe. Sen de gidemezsin. Ne yani o kadar çaba sonrası yeniden mi kaçmaya başlayacağız? Üstelik sadece bir varsayım yüzünden?' kaşlarını çatarak baksa da tıpkı Elfe gibi onun da içine kurt düştü. Fakat bu kez olmazdı, o kadar çok şey kaybetmişti ki şu saatten sonra Marco bir yerden, belalı başka birisi diğer yerden gelsin yine de baş kaldırırdı.

'Pera, senelerce kaçtık. Senelerce o heriften de, adamlarından da kaçtık. Aklını peynir ekmekle mi yedin sen? Marco'nun bu kadar kolay vazgeçme ihtimali dahi mantıksız gelmiyor mu sana? Dünya'nın dört tarafında kovaladı herif bizi!' az önce olduğu konumdan çok daha farklı, koltuktan kalkıp sağa sola yürümeye başlamıştı bile Elfe. O zamanlar hiçte kolay olmamıştı, dahası hiç de basitsenecek kadar rahat atlatmamışlardı.

'Eğer Marco ise arkamızdan tozu dumana katar. Venedik'i nasıl dağıttı hatırlamıyor musun? Dağhan, Deha, Pamir, Nida... Hatta aileleri bile... Bizim için yedi, sekiz sene uzun ama onun gibi bir psikopat için ufacık zaman.' düşünmek istemiyordu dahi. Gözlerini kapatıp başını sağa sola salladığında Pera'da ayağa kalkmıştı ki çalan zille Elfe büyümüş gözlerle kendisine döndü.

'Kesin o, bak geldi dayandı kapıya...'

'Değil. Seni şirkete çağırma sebebim gelen kişi. Ne olur çaktırma, kim olduğunu anlayana kadar çaktırma en azından.'

'Kime? Ne diyorsun sen ya?' Pera kapıya ilerlerken arkasından kendisi de takip ettiğinde açılan kapıyla gözleri de büyüdü. Bir anlığına aklında kısa bir çizim oluşturmak istedi Elfe. Aylardır içeride olan Dağhan karşısında dikiliyordu, yetmez gibi neredeyse bir yıldır bir herif kendilerini takip ediyordu ve işin kötü yanı takip ettiren psikopat ve saplantılı Marco olabilirdi, ayrıca eğer o değilse yeni bir saplantılı psikopatla karşı karşıyalardı. Yıllardır sadece Pera ve Elfe varken bu tür durumları kendilerine göre kolaylıkla atlatmışlardı ama şimdi tam da dairenin ortasında bu konuya dahil olabilecek 4 beden duruyordu. Plan ve krokilerin bir yerden sonra uyumsuzluk göstermesi gerekirdi öyle değil mi? Peki neden Elfe'ye ilk baştan beri aşırı mantıklı gibi görünmeye başlamıştı ki.

'Duruma en çok şaşıran Elfe oldu herhalde?' Dağhan'ın sesiyle aklındaki çizimlerden kurtulduğunda sertçe yutkunup önce Pera'ya göz attı fakat kadının da halinin pek iç açıcı olduğunu söyleyemezdi.

'Enişte!' yapabildiği kadar oyunculuk konuşturarak tüm gerginliğine rağmen gülümsemeye çabaladığında Pera'nın derin bir nefesle gözlerini kapattığını görerek sarıldı Dağhan'a. Yok yok, nedense hayatları maksimum birkaç yıl olağan seyrinde ilerleyebiliyordu. Tüm belayı nasıl yapıp da kendilerine çekebiliyorlardı anlam veremese de sonunda Dağhan'dan ayrıldığında yüzüne tekrar gülümsemesini de yerleştirdi. Rahatsızca yerinden kıpırdansa da hepsi içeri yönelip koltuklara attılar bedenlerini.

'Yemeğe dışarı çıkalım hep beraber diyoruz?' salonda oturan gruptan sonunda Pamir'in sesi çıktığında Elfe derin bir nefes alarak baktı adama.

'Evde yiyelim.'

'Bence de çok mantıklı evde yemek.' Pera kendisiyle aynı anda konuşan arkadaşına baksa da salondakilerin şaşkın halleriyle gülümsemeyi de eksik etmedi.

'Rahat muhabbet edemeyiz, dışarıdan sipariş veririz. Ya da ayarlarım ben bir şeyler. Tahliyeden sonra bütün basın Dağhan'ın peşine düştü rahat edemeyiz.' Olabilecek en mantıklı açıklamayla yöneldi Pera. Kaçış yoktu, kendilerini takip eden adama karşın ve Elfe'nin de hatırlattıkları göz önüne alınınca mantıken evde oturmak en mantıklı iş olabilirdi. Hatta evden çıkmamakta en mantıklısı olabilirmiş gibi geliyordu Pera'ya. Acaba birkaç yıl evden çalışmayı teklif etse çok mu aşırıya kaçardı?

'Hadi biricik, yardım et.' Pera ayaklandığı koltuktan Elfe'nin de koluna dokunduğunda o da anında kalkmıştı ki arkalarından şaşkınca bakmaya başlasalar da önemsemediler. Zira zerre yemekten anlamayan Elfe'nin yardım edecek olmasına mı şaşırsınlar yoksa Pera'nın ondan yardım istemesine mi karar veremiyorlardı. Pera'nın dilinden Elfe'nin yardım etmesi için talep doğması tamamen saçma görünmüştü gözlerine insanların.

'Dağhan o kadar ay durdu, şimdi mi çıkası tuttu? Hakimin Dağhan'ın canıyla bir zoru olabilir mi acaba?' Pera salatalık malzemelerini yıkayan kadına ocaktan usulca döndüğünde kaşları da çatılmaya başlamıştı ki Elfe'de söylediğinin farkına varmışçasına döndü arkadaşına.

'Kesinlikle Marco.' Gözlerini kısıp fısıldasa da bağırmaya çalışır haliyle Pera'da tedirginlikle açık mutfaktan salona göz atmıştı. Kaçamazdı, kaçarsa olacakları adı kadar iyi biliyordu. Eğer ki kaçarsa ortalığı yerle bir eder, taş üzerinde taş bırakmazdı. Buna ilk başta Dağhan'la başlardı.

'Hala emin değiliz... Hem o olsa bile, biliyorsun Elfe, yapacaklarını biliyorsun...' tekrar arkadaşına döndüğünde onun da salona göz attığını fark etmişti ki kısa sürede kadının gözleri tekrar kendini buldu.

'O ise ve kaçmazsak sana da yapacaklarını biliyorum. Avucunun ortasından kaçtın, ne kadar sinirli olduğunu daha bugün yaşamışız gibi hatırlıyorum. Bunu ben de istemiyorum, burada, onlarla mutluyum Pera ama seni bir canavar gibi çiğnemeden yutması göz yumacağım en son şey.'

'Bak Marco-'

'Marco mu?' arkalarından gelen sesle beraber ikisi de panikle döndüklerinde Nida'nın olması sırıtmaya başlamalarına yetti.

'Evet Marco, tam hatırlamıyoruz, caddede bir restoran vardı da, ismi aklımıza gelmedi onu tartışıyorduk.' Elfe anında kurtarışa geçme çabasına girse de Nida kaşlarını çatarak süzdü iki kadını.

'Aptal değilim, onlar aptal olabilir ama ben, kesinlikle değilim. Neyiniz var sizin?' salondaki üç adamı işaret edip tekrar kendilerine döndüğünde Pera göz ucuyla Elfe'ye baksa da pes ederek düşürdü omuzlarını. Anlatması gerekiyordu, şirketteki güvenlik kameralarına ulaşması için dördünden birinin bilmesi gerekiyordu ve bunun için de kadın olmanın en güzel tarafı olan aklıyla düşünecek biri olması şarttı. Duygu değil pratiğe geçecek destek gerekiyordu şu dakika Pera'ya. Duygu işin içine girerse emindi ki bocalayacaktı, Dağhan için endişelenecekti. Fakat mantıklı bir destekle beraber yapabileceklerini sıralamak en doğru karar denilebilirdi şimdilik.

'Biricik, oyalar mısın onları?'

'Sessiz anlat.' Başıyla onaylayıp salona yönelen kadınla Pera'da bar taburelerini işaret ettiği gibi önce telefondan sipariş geçmiş adından iki fincan kahveyle kendisi de Nida'nın yanına oturmuştu.

'Anlatacaklarım ara-'

'Aramızda kalacak Pera. Ne oldu?' sabırsız haline derin bir nefesle baktı. Bela insanın başından eksik olmazdı da, bu durum Marco detayıyla beraber Pera için neredeyse vazgeçilmez olmuştu.

'Ben yıllar önce bir belaya bulaştım Nida. Hiç de basitsenmeyecek bir manyağı basitsedim.'

'Nasıl yani?' kadının yüzü buruşurken Pera derin bir nefes alıp kollarını masaya yasladığı gibi daha çok eğildi.

'Marco, seneler önce İtalya'da tanıştım onunla. Elfe ile seyahate gittiğimiz sene, dil okulu için süreyi uzattığımızda... Arkadaştık, bize İtalya'yı anlattı, İtalyanca için neler yapmalıyız falan filan işte. Samimi bir arkadaşlığımız vardı. Bir gün Marco benden hoşlandığını söyledi.' Derin bir nefes aldığında Nida normal bir durummuş gibi başını salladı anında.

'Normal bir erkeğin yapması gerektiği gibi hoşlanmış, ne var bunda?'

'Reddettim. Bütün olaylar da ondan sonra başladı. Uzun bir süre Elfe ile İtalya'dan dışarı adım atamadık. Havayolu şirketleri bilet vermiyordu, bilet alabildiğimiz noktada da pasaport kontrolünden geçemiyorduk. Karayolu, denizyolu, hepsi ama hepsi ikimiz için kapandı.'

'Neden? Dur bir dakika. Marco dediğin kişi mi yaptı bunları?' büyüyen gözleriyle, allak bullak olmuş yüzüyle fısıldadığında, Pera usulca başını salladı ki Nida daha da karmaşıklaşan duruma dikkat kesildi.

'Arkadaşken fark etmedik ama sonra araştırdığımızda gerçeği öğrendik. Francesco Marco Bianchi, gerçek kimliği bu. Bize süpervizörlerde hep Francesco'nun izni yok dedikleri için anlamadık ama araştırıca öğrendik ki o milletin köşe bucak kaçtığı İtalyan mafyalarından biriymiş.' Yeşil gözleri sanki yerinden çıkma imkanına sahipmiş gibi duyduklarıyla daha da büyüdü kadının.

'Ailen, ailen İtalya'da?' En sorunsuz nokta buydu, en önemsiz saydığı kısım ailesiydi çünkü onlar taşınmak isterken İtalya'yı öneren de Pera olmuştu. Marco'yu o kadar iyi tanıyordu ki kendisinin kaçtıktan sonra tekrar İtalya'ya dönmeyeceğini bildiği için orada arama zahmetine dahi girmemişti adam. Bu yüzden de ailesinin aklına en son gelecek yere burnunun dibine yerleşmesi için uğraşmıştı, gerçi annesi ve babası sevdiği için kolay olmuştu ama tüm olanları gizli kapaklı çevirmek cehennem gibi gelmişti.

'En son bakacağı nokta orası, tekrar İtalya'ya dönmem aklının ucundan bile geçmez. Daha önemli bir durum var. Aylardır birisi takip ediyor Nida. Adam saplantılı şekilde beni istiyordu. Başta durum böyle değildi fakat İtalya'dan kaçamadıkça gerçek yüzünü gösterdi. Hasta o herif. Sokağa adım atma konusunda dahi manyaklaşır. Nida, eğer ki takip eden o ise herkes tehlikede.'

'İyi de madem öyle sen nasıl başladın çalışmaya veya Türkiye'ye nasıl geldin?'

'Tüm dünyayı gezdik bu yüzden. İzimizi kaybettirene kadar. En son Londra'da uzun zaman bir eve tıkılıp kaldık, oradan ayrılırken peşimizde kimse yoktu fakat ne olur ne olmaz kafası karışsın diye Fransa, İngiltere, Berselona gibi garip garip uçuşlar yaptık günlerce. En son Türkiye'ye uçarken adamları da kendisi de yoktu. İstanbul'a geldiğimizde de ve İzmir'e geçtiğimizde de. İzimizi kaybettirdiğimizi düşündük. Yıllardır yok ortada ama bu, bütün bunlar...' buruşmuş yüzüyle Nida'ya bakıp başıyla içeriyi işaret etti, 'Dağhan'ın hesapta yokken bir anda o delikten çıkması...' sıkıntıyla başını sallarken Nida'nın kaşları daha çok çatılmıştı.

'Dağhan'ın cezasıyla ne alakası var?'

'Erken tahliyeyi beklemiyorduk, bir anda da olmaz bu Nida. Eğer ki şans değilse Marco'dur. Her yere eli kolu uzanır. Dağhan ile alakamı çözmek için bile yapmış olabilir. Ama daha önemlisi senden bir şey istemem gerek.' Daralan içiyle konuşsa da Nida anında kahve fincanını tutan elini yakalayıp okşadı.

'Ne gelirse elimden. Onun gibilere pabuç bırakmam da bıraktırmam da.' Kadının da kendine destek olma çabasıyla zorlukla da olsa tebessüm etmeye çalıştı. Tek istediği o güvenlik kameralarına bakmaktı. İçerisi, dışarısı, başkası var mı, var ise Pera'nın tanıdığı adamlar mı hepsini görmesi gerekiyordu. Tanıdığı tek sima bile o olduğu kanaatine varmasına yeter de artardı.

Yemeğin ardından herkesi yolcu ettiklerinde Elfe'yle beraber sabaha kadar tavana izledi Pera. İkisinin de gözüne uyku girmemiş, hatta akıllarına bile gelmemişti. Üzerlerinde bu kadar tedirginlik varken ufacık ses olsa korkuyla kalkıp kapıyı defalarca kontrol etmişlerdi. Geceyi sonunda sabahla buruştururken ikisi de kalabalık ortamlarda olacaklarına dair birbirlerini tembihleyerek evden çıkmışlardı. Şimdi ise sabahın köründe kendisi gibi şirkette biten Nida'yla güvenlik kontrol odasında huzursuzca kıpırdanıp duruyordu.

'Ceyhun dışarı.' Nida tepesindeki adama döndüğünde onun itiraz için ağzını açacağını fark etse de gözleriyle tekrar işaret etti kapıyı. O ise el mecbur çıkmıştı güvenlik odasından. İki kadında derin bir nefes alarak görüntüleri Pera'nın istediği tarih ve saate getirdiklerinde hızlıca akan ekranla bir anda duraksattı.

'Bu adam, buydu işte.' Görüntüyü devam ettirmek için tekrar tuşa dokunduğunda Nida çatık kaşlarıyla ekrana odaklandı.

'Herif seni kırk dakika izlemiş ve sen kırk dakika sonra mı fark ettin? Gerçekten mi Pera?' ne kadar Ceyhun çıksa da Nida fısıldayarak konuştuğunda dudaklarını ıslattı. Gram zihnini çalıştıramayıp sadece ağlamamak adına tüm odak noktasını işine yönlendirdiği dönemlerde fark etmemesi normal değil miydi acaba?

'Aklım başımda değildi. Bak, yangın merdivenine girdi.' İşaret ettiği noktayla bu kez yangın merdivenlerinin kameralarına geçtiklerinde üç kat sonra kararan ekranla Nida bakışlarını Pera'ya yöneltti.

'Bundan sonrasının kaydı yok.'

'On dakika... On dakika sonrasında kesilen görüntü var mı?'

'Bütün kameralar. On dakika sonrası değil, yangın merdivenindeki görüntü kesildikten saniyeler sonra bütün kameraların çekimleri durmuş.' Nida'nın garipseyen yüzünün farkındaydı ancak bu pek imkansız bir işleyiş değildi Pera'ya göre. Marco'ysa karşısındaki onun için basit, çok küçük, hatta incir çekirdeğini doldurmayacak bir olaydı görüntüleri kesmek. Kadın sıkıntıyla konuşsa da gelen ekranla beraber Nida derin bir nefes almıştı ki Pera oturduğu koltuktan kalkarak başını tavana kaldırdı.

'Pera...'

'Biliyorum Nida, tam bir psikopata uygun hareket bunlar.'

'Pera!' tekrar seslenişiyle beraber bakışlarını tavandan Nida'ya çevirdiğinde onun şaşkınlık içindeki kendine bakan haliyle karşılaştı.

'Sadece bir tane değil, çifter çifter sapığın olabilir mi acaba?'

 

Loading...
0%